4 Kasım Siyasi Darbesine ilişkin araştırma önergemiz

4 Kasım 2016 tarihinde eşzamanlı bir operasyonla o dönemki eş genel başkanlarımız, grup başkanvekillerimiz ve milletvekillerimizin tutuklanmasının toplumda, ülke demokrasisinde, yasama ve yargı alanında yarattığı tahribatın araştırılması amacıyla Grup Başkanvekillerimiz Meral Danış Beştaş ve Saruhan Oluç tarafından TBMM'ye verilen ve AKP ve MHP vekillerinin oylarıyla reddedilen araştırma önergesi:

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞI’NA

4 Kasım 2016 tarihinde eşzamanlı bir operasyonla HDP Eş Genel Başkanları, Grup Başkanvekilleri ve milletvekillerinin tutuklanmalarının toplumda, ülke demokrasisinde, yasama ve yargı alanında yarattığı tahribatın araştırılması ile milletvekillerine dönük hukuk dışı uygulamaların tespitine ilişkin Anayasa’nın 98. ve İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ve talep ederiz.

GEREKÇE  

Seçilme hakkı; sadece seçimlerde aday olma hakkını değil, seçildikten sonra milletvekili olarak parlamentoda bulunma hakkını da kapsar. Bu da hiç kuşkusuz, kişinin seçildikten sonra milletvekili sıfatıyla temsil yetkisini fiilen kullanabilmesini gerektirir. Milletvekilinin yasama faaliyetine katılmasına yönelik herhangi bir müdahale, sadece onun seçilme hakkına değil, aynı zamanda seçmenlerinin serbest iradelerini açıklama hakkına da yönelikmüdahaledir. Zira seçme hakkını kullanan yurttaş, temsil yetkisini vermiş olduğu parlamenterin kendi menfaatlerini savunacağına olan inanç ile hareket etmektedir.

Anayasa Madde 83/1 hükmü uyarınca, yasama sorumsuzluğu, parlamento üyelerinin yasama görevlerini yerine getirirken sarf ettikleri sözlerden, açıkladıkları düşüncelerden ve verdikleri oylardan dolayı herhangi bir takibata uğramayacaklarını ifade etmektedir. Kuşkusuz buradaki amaç,  parlamentere bir imtiyaz sağlamak değil, parlamentoyu ve böylelikle halk iradesini korumak, çoğunluk tarafından kabul görmese dahi tüm görüşlerin parlamentoda tartışılabilmesini sağlamaktır. Bunun gerçekleşebilmesi ise parlamenterin yargı baskısı altında olmaksızın düşüncelerini ifade edebilmesinden geçmektedir.

Ancak seçme ve seçilme haklarına dönük açık müdahalelerin olduğu bir süreç içerisinde olduğumuz açıktır.Nitekim kayyım atamaları ve belediye başkanlarına yönelik yargı baskısı da bunun başka bir yansımasıdır. Seçilmişlere yönelik müdahale sürecinin ilk başlangıç noktası 7 Haziran seçimlerinden beklediği sonucu alamayan iktidarın, bu kez muhalefeti yargı baskısıyla sindirme politikalarına dair icraatlarıdır. Anayasa’ya aykırı olduğu halde muhalefetin de onaylamasıyla tarihi bir evre başlamış; Anayasa’da bir defaya mahsus yapılan değişiklikle 20 Mayıs 2016’da dokunulmazlıklar kaldırılmıştır. Ardından 15 Temmuz Darbe Girişimi yaşanmış olup,  iktidarın OHAL sürecinde tüm yetkilerini sınırsız bir şekilde kullandığı dönemde; 3 kasım’ı 4 Kasım’a bağlayan gece yarısı 4 ayrı ilin savcılığı eşzamanlı bir şekilde 15 HDP milletvekili hakkında işlem tesis etmiştir.

Eş Genel Başkan Selahattin Demirtaş hakkında avukatları beklenmeksizin gözaltı işlemi tesis edilmiş; Eş Genel Başkan FigenYüksekdağ da evinin kapısı kırılarak gözaltına alınmıştır. Parlamenterleringözaltına alınmaları demokratik siyasete açık müdahale ve darbedir. Operasyonların bir diğer yönü ise, toplumdaki kırılmayı derinleştirici etkiye sahip ve demokrasiden kopuşun belirgin bir alameti oluşudur.

Kuvvetler ayrılığı ilkesi; yasama, yürütme ve yargı kuvvetlerinin ayrı ayrı devlet organlarına verilmiş olması ve bunların kural olarak birbirlerinin alanına müdahale edememeleridir. Yasama yetkisini elinde bulunduran milletvekili, seçim hakkı çerçevesinde bu görevini sürekli bir biçimde ifa etmekle mükelleftir. Yargı organının bu hak ve görevi kendi inisiyatifine göre belirlemesi demokratik hukuk devleti ilkesine aykırıdır.

4 Kasım süreci pek çok gündemin adeta turnusoludur. HDP milletvekillerine yönelik tavır, bir dönem demokratikleşme yönünde adımlar atan siyasi iradenin bu yoldan hızla dönerek otoriterleşme yönünde devam etmesinin de bir adımıdır. Demokratik siyaset, bu süreçten itibaren irtifa kaybederken, geri dönüşü olanaksız zayiatlar verilmiştir. Bu sürecin ülke halklarının geleceğine de etki eden neticeleri meselenin en can alıcı noktasıdır. 26. Yasama Dönemi’nin önemli bir kısmında, 16 Nisan Anayasa değişikliği başta olmak üzere önemli yasal düzenlemelerin hayata geçirilmesi noktasında, parlamento eksik irade ile çalışmış, alınan kararlar HDP’liüyelerin yokluğuna rağmen alınmıştır. Anayasa değişiklikleri başta olmak üzere İçtüzük değişiklikleri, uyum yasaları yapılırken en az 11 milletvekili parlamentoda bulunamamıştır. O dönem 550 milletvekilinin görev ifa ettiği nazara alındığında, karar mekanizmasında 11 parlamenterin olmaması alınan kararların demokratik meşruluğuna doğrudan etki etmektedir.

4 Kasım siyasi darbesininhukuk dışılığı izahtan vareste olup, bununla beraber ülke halklarının ortak geleceği açısından yaratmış olduğu tahribatlar ile birlikte değerlendirildiğinde,son derece vahim bir tablo ile karşı karşıya olunduğu açıktır. Bu nedenle milletvekillerinin tutuklandığı gün olan 4 Kasım siyasi müdahalesinin etki ve sonuçlarının araştırılması; hukukun üstünlüğüne ve kuvvetler ayrılığına dayanan etkili ve anlamlı bir demokrasinin temellerinin atılması ve devamlılığı açısından hayati önemdedir.

4 Kasım 2020