Avukatlar: Kobanî Davası çetelere ihale edildi

Kobanî Kumpas Davası’nın 11’inci duruşması dün sona erdi. Tanıkların büyük oranda dinlendiği ve gergin geçen duruşmaya ilişkin Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonundan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcımız Ümit Dede ve dava avukatları basın toplantısı düzenledi. Dede ve avukatlar şunları söyledi: 

Ümit Dede: Savcının en fazla güvendiği delillerin çürüdüğü bir duruşma geçirdik

Kumpasın daha da derinleştirilmeye çalışıldığı ancak savcının en fazla güvendiği delillerin çürüdüğü bir duruşma geçirdik. Elbette bu son yaşanan yargılamada, tanık beyanlarına ve iddianameyi kabul kararı vererek yargılamanın inşa edilmesinde karar sahibi olan önceki mahkeme başkanın bir çete üyesi olduğuna ilişkin ülkenin gündemine bomba gibi düşen soruşturmaya tanıklık etmiş olduk. Bu kumpası boşa çıkarmak için büyük bir çaba sarf ediyoruz. Özellikle son duruşmada yaşanan gelişmeleri aktarmaları için ben sözü büyük emek ve fedakarlıkla bu davayı takip eden avukat arkadaşlarımıza bırakmak istiyorum.

Cahit Kırkazak: Türkiye yargısı çetelere, cemaatlere ve örgütlere teslim olmuştur

Duruşmanın başlangıcından itibaren iktidarın müdahalesini defalarca dile getirdik. Yargılama pratiği içinde gerek siyasal iktidar ve ortağı gerekse de bunlar üzerinden heyetin tutumu bunu gösteriyordu. Gelinen noktada bir kez daha ortaya çıktı ki Türkiye yargısı çeteler, cemaatler ve örgütlere teslim olmuş. Türkiye’deki iktidarın Atadedeler çetesi ve Bahtiyar Çolak üzerinden Kobanî Kumpas Davasında ajandasını uygulamak için müdahale ettiği ortadadır. İktidarın çete üzerinden Kobanî Kumpas Davasını yürüttüğü ortaya çıktı. Bahtiyar Çolak’ın iktidarla ve çete ile ilişkisini şuradan kuruyoruz. Atadeleler çetesine ilişkin soruşturma yürütülürken çete üyelerinin verdiği ifadelerde, bu çete faaliyetini yürütürlerken referans olarak Bahçeli'yi, Soylu ve MİT’i refere ettiklerini söylüyorlar. Bahçeli ve Soylu'nun Kobanî Kumpas Davasında nasıl bir rolü var? Biliyoruz ki 22 Aralık 2020’de AİHM Demirtaş kararı açıklandığında, Bahçeli çıkıp açıktan talimat vererek bu dava 2021 yılı bitmeden sonuçlanmalı demişti. Onun bu talimatından bir hafta sonra bu dava açıldı. 

Bu davanın kamuoyuna duyurulması MHP Genel Başkanı Fethi Yıldız'ın tweeti ile oldu. Bu dosya Ulusal Yargı Ağı Projesi’ne (UYAP) düştükten 20 dakika sonra avukatların ve kamuoyunun haberi olmadan dosyanın tarafı olmayan, dosyada yetkisi olmayan Fethi Yıldız tweet atarak dosyanın numarasını ve isnat edilen suçları detaylıca açıkladı. Bu da bize şunu gösteriyor; ya dosya MHP Genel Merkezinde hazırlandı ya da Atadedeler çetesi üzerinden iddianame MHP’ye verildi. HSK üyesi istifa ederken MHP Genel Başkanının talebiyle istifa ettiğini açıklamıştı. MHP’nin müdahalesi açıktır.

Soylu’nun müdahalesini kamuoyu yakından yakından bilir. Soylu sosyal medya üzerinden bu davaya açıktan müdahale etti. Türkiye yargısı çetelere ve cemaatlere teslim edildi. Özellikle Yargıtay’ın Hakyoclularla Menzilciler arasında bölüştürüldüğü, yine siyasi iktidarın hukuk komisyonu gibi çalışan Yargıda Birlik Derneğini Süleymancıların ve Ülkücülerin paylaştıkları biliniyor. Özellikle Cumhuriyet döneminden bu yana devletin Kürtlere yaklaşımı Ahmet Süreya Özergen’in itiraflarıyla ortaya çıkmıştı. FETÖ mensubu yargı bürokrasisinin KCK davalarında Kürt siyasetini tasfiye etmeye çalıştığını biliyoruz. Gelinen aşamada ise Kürt siyaseti Atadeleler çetesi, MHP ve Soylu tarafından tasfiye edilmeye çalışıyor. 

Mahkeme heyetini hukuka uymaya çağırıyoruz

Mevcut heyetin tutumunun Bahtiyar Çolak’ın tutumundan uzak olmadığını görüyoruz. Kendilerini her seferinde hukuka ve evrensel ilkelere uymaya çağırıyoruz. Bunların da bir çete üyesi olduğunu öğrenmemiz için yeni bir davayı beklemeden heyeti hukuka uymaya çağırıyoruz. Türkiye yargısının çetelerden ve cemaatlerden temizlenmesini bekliyoruz. Yoksa hiçbir yurttaşın hukuk güvencesi olmayacaktır. 

Çiğdem Kozan: Mahkeme istediğini alamadı 

Bu celsede bir kısım tanıklar dinlendi. Bu dosyanın ana omurgası HDP’nin attığı tweet ve savcının bulmaya çalıştığı tanıklarla oluşturuldu. Dinlenen bazı tanıklar, sadece protesto haklarını kullandıklarını söyledi. Mahkeme bizlerin olmadığı, duruşmaya ara verilen Çarşamba gününde, ABC123 isimli gizli tanığı dinledi. Orda olmamamız, sorular sormamız mahkemenin işine geldi. Tanıklar silsilesiyle yürütülen bir dosya olduğunu söylemiştik. Mahkeme de celse arasında tanık dinleyerek bunu gösterdi. Bu duruşmada açık tanık Sami Baran ve Kerem Gökalp dinlendi. Mahkeme istediğini alamadı. 

Sami Baran ifade verdiği sırada rahatsız olduğunu, ifade verdiği sırada da ilaçlar kullandığını, gözlerinin görmediğini ve bunu da ifadesini alan emniyet mensuplarına beyan ettiğini söyledi. Kendisi emniyet mensuplarının hazır bir takım evraklarla yanına gittiklerini anlattı, aslında daha uzun ifade yazdırıldığını ama Sami Baran'ın “Benim bunları okuma şansım yok, gözlerim görmüyor ama benim söylediklerim dışında şeyleri buraya yazmışsanız ben bunları ileride söylerim ve kıyameti koparırım.” dediğini Facebook’ta yaptığı paylaşımda da duruşmada da ifade etti. Yargılananlarla ilgili kalıplaşmış ifadeleri kendisinin vermediğini açıklıkla ifade etti. Dosyada yargılananları sadece HDP’de legal faaliyet yürüten insanlar olarak tanıdığını söyledi ve emniyette verdiği ifadeyi kabul etmedi. 

Açık tanık Kerem Gökalp dinlendi. Kerem Gökalp etkin pişmanlıktan faydalanmış ve bu davaya ilişkin de ifade vermek istediğini söyledi bize mahkeme. Kerem Gökalp Şırnak’ta ifade veriyor ve ifadesi 6 saat sürüyor ama Şırnakta’ki ifade tutanağında ifade 1 saat 20 dakika görünüyor. 

Tanık, kimseyi tanımadığını söyledi

Kerem Gökalp savcının bu davayla ilgili ifadesini almak istediğini söyledi. Şırnak’taki bir savcının nasıl Ankara’daki bir dosyadan haberi oluyor, bunun mümkün olmadığını söyledik. Kerem Gökalp Ankara’ya getiriliyor ve kendisinden bir dilekçe alınıyor ama defalarca istememize rağmen bu dilekçe dosyaya gelmiş değil. Kerem Gökalp uzun uzun konuştu ama bu dosya kapsamında herhangi bir somut tanıklığı olmadı. Mahkeme hiç müdahale etmeden kendisinden bir şey almak için dinledi. 2 kez teşhis işlemi yaptırarak ve isimler okunarak Kerem Gökalp’e soruldu ama Kerem Gökalp kimseyi tanımadığını söyledi. Tanıkların ifadesinin talimatla alındığı söyleniyor ama tanıklar farklı şekilde bu ifadeye vermeye geldiklerini söylüyor. Tanık ifadeleri kendi içinde çelişkili. Ahmet Altun’un hazırladığı iddianame ve tanıkların yaptıkları çökmüş durumda. Tanıkların hiçbiri aleyhte beyanda bulunmadı.

Maviş Aydın: Tanıklar tüm aşamalarda kanuna aykırı bir şekilde dinlendi

Biliyorsunuz bir yıla aşkın bir süredir dosyamız kovuşturma aşamasında ve mahkeme önünde. Biz daha önce yaptığımız basın açıklamasında da belirtmiştik usulsüzlükler çok fazla. Soruşturma aşamasında iken Savcı Ahmet Altun’un Ankara Terörle Mücadele Şubesinde kamp kurduğu belirtiliyor. Tanıkların ifadelerinin Terörle Mücadele Şubesinde alınmış olması başlı başına büyük bir usulsüzlük. Tüm tanıklar tüm aşamalarda kanuna aykırı bir şekilde dinlendiler. Tanıklardan Kerem Gökalp, kanuna açıkça aykırı olmasına rağmen Şırnak’ta tutuklu bulunduğu cezaevinden gözaltına alındı ve Sincan Cezaevine getirildi. Buraya getirilme aşamasına ilişkin bize herhangi bir açıklama yapılmıyor. Mahkemenin kendisinin ifade vermek istediği yönünde bir tavrı var. Bu usulsüzlükleri heyete söylememize rağmen onları usule uygun bir yol ve yönteme çekemiyoruz. Bahtiyar Çolak'ın görevine 2021 yılının sonlarına doğru COVID olduğu gerekçesiyle ara verilmişti ama sonra dosyaya gelmedi. 

Bu periyodun sonunda Nezir Çakan tahliye oldu. Çünkü bu kadar boş ve tanık beyanlarıyla boşa düşürülmüş bir dosyada arkadaşlarımızın tutuklu olmaları, delilsiz tutuklu olmaları sorunlu. Bu dosya 6-8 Ekim’de bölgede gerçekleşen ve Kobani olayları diye tarif edilen olaylar üzerinden başlatılmış. Bu olay da HDP hesabından atılan tweet olaylar nedeniyle sorumlu tutulmuştu. 

HDP’lilerin HDP’li öldürmek için jandarma ve ülkücüleri azmettirdiği gibi saçma iddialarla karşı karşıyayız

Arkadaşlarımız ağır suçlamalarla suçlanıyor. Eğer bu suçlar gerçekleştirildi ise bu olayları kimin gerçekleştiğinin bulunması, nasıl azmettirdiler kimi azmettirdiler bunun bulunması lazım. Bütün olayların faillerinin belirli olması ve müvekkillerimizin azmettirip azmettirmediğinin anlaşılması gerekiyor. Mahkemenin failleri belli olmayan olaylar üzerinden müvekkillerimizi azmettirici olarak gören tutumuyla karşı karşıyayız. Olayların hiçbirinin gerçekliğini araştırma gibi bir niyeti yok mahkemenin. Kimlerin öldürüldüğünü, görülen zararlara kimlerin sebep olduğunu ortaya çıkarmaya niyeti yok. HDP’den atılan tweet üzerinden bütün müvekkillerimiz sanık sandalyesine oturtulmuş durumda. Birçoğu bir yıldan uzun süredir, Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ yıllardır tutuklular. Dargeçit'te Bilal Gezer vardı. Gezer’i jandarmanın öldürdüğü iddiası somutlaştı. Yine İzmir’de öldürülen Ekrem Kaçaroğlu örneği var, polis nezaretinde ırkçı ülkücü faşist gruplar tarafından linç edilerek öldürüldüğü anlaşıldı, failleri cezalandırıldı. Bu iki ismin öldürülmesini de HDP’lilerin azmettirdiği iddiası gibi saçma bir durumla karşı karşıyayız. HDP’liler kendi partililerini öldürmesi için faşistleri ve jandarmayı azmettirmiş olamaz. Bu zor koşullarda savunmayı sürdürmeye çalışıyoruz. Mahkemenin görüldüğü salonun tepesinde keskin nişancılar var, avukatların oturması gereken yerlere polisler silahlarıyla oturuyor. İçeride yüzlerce TEM üyesi jandarma var. Bu koşullar altında duruşmayı yürütmeye çalışıyoruz. CMK’ya ve uluslararası mevzuatlara aykırı olmasına rağmen bu koşullar ısrarla devam ettiriliyor. 

Şevin Kaya: Yargılama bir intikam alma aracına dönüşmüştür 

Biz Kobanî yargılamalarında yeni bir yargılama ile karşı karşıyayız. Alışık olunmayan bir yargılama karşımızda. Biz bunun siyasi saiklerle başlayan bir soruşturma sonucunda siyasi bir yargılama olduğunu söylüyorduk. Bu yargılama artık bir intikam aracına dönüşmüş durumda. Adeta mahkeme heyeti ve iddia makamı tarafından bir intikam alma söz konusu. Başından beri birçok hukuksuzlukla karşı karşıya kaldık. Halen avukatların ve yargılanan arkadaşlarımızın mikrofonlarının kapatıldığı, yokluğumuzda tanıkların dinlendiği, tamamen hukuka aykırı ve hukuksuz bir yargılama silsilesi sürüyor.

Biz bunu kabul etmediğimizi her celse dile getirip itirazlarımızı yapıyoruz. İki haftalık yargılama periyodu işkenceye dönüşmüş durumda. Sanıkların ve avukatların da başka duruşmaları olduğunu ve hastalık gibi gerekçelerle takip edemediğini söylememize rağmen dayatma devam ediyor. Yeni duruşma periyodu 25 Nisan - 29 Nisan ve 9 Mayıs -13 Mayıs şeklinde olacak. Ayrıca duruşmalar sağlıksız bir ortamda yapılıyor ve müvekkillerimizin de COVID olduğunu öğrendik. Bir sonraki duruşmaya tüm demokratik kamuoyunu, baroları ve hukuk kurumlarını ve meslektaşlarımızı katılmaya ve hukuksuzlukları ifşa ederken yanımızda olmaya davet ediyoruz. 

9 Nisan 2022