Başaran: Sesini duyuramadığı için katledilen kadınlar adına iktidardan hep beraber hesap soralım

Kadın Meclisi Sözcümüz Ayşe Acar Başaran, Genel Merkezimizde basın toplantısı düzenleyerek kadın gündemini değerlendirdi. Başaran şöyle konuştu:

Dün açıklama duyumunu alan Diyarbakır Emniyeti, Diyarbakır’da yerel yönetimler büromuzu ablukaya almış. İstihbaratınız yanlış, şuan Ankara’dayım, Ankara’da açıklama yapıyorum. Bunu bahane ederek yerel yönetimler büromuz etrafında oluşturduğunuz ablukayı derhal kaldırın. 

Kadın mücadelesinin sekteye uğratılmasına izin vermeyeceğiz

Bildiğiniz gibi kadına yönelik şiddet her yerde açığa çıkıyor. Bizim de görevimiz bu şiddetle mücadele etmektir. HDP olarak yaptığımız budur, biz kadına yönelik saldırının her türüne karşı durduk, durmaya da devam edeceğiz. HDP’deki kadın mücadelesi; bir asırdır devam eden feminist kadın mücadelesi, yarım asırdır devam eden Kürt kadın mücadelesi ve birçok kesimden oluşan kadın mücadelesinin bileşkesidir. Bizler, bu kadın mücadelesini emek vererek, büyük mücadelelerle elde ettik. Bu mücadelenin mimarları, hala cezaevlerinde olan Figenler, Sebahatlar, Gültanlardır. Bu mücadelenin mimarları, yaşamını bu yolda yitiren kadın yoldaşlarımızdır. Buradan ifade etmek istiyoruz; bizler HDP’li kadınlar olarak bu mücadelenin sekteye uğratılmasını, berhava edilmesini sağlayacak herhangi bir adıma, yönelime ve saldırıya izin vermeyeceğiz.

Kürdistan’daki cinsel istismar vakaları özel savaş politikalarıdır 

Son dönemlerde maalesef istismar ve kadına yönelik şiddet vakalarının, bir politika olarak her geçen gün kendisini daha fazla gösterdiği bir dönemden geçiyoruz. Özellikle Kürdistan’da ortaya çıkan istismar vakalarının AKP-MHP ittifakı tarafından oluşturulan bir özel savaş yöntemi olduğunu çok iyi biliyoruz. Şırnak’ta 13 yaşında bir kız çocuğunun taciz edildikten sonra, Valiliğin yaptığı açıklama, bu düşüncemizi destekler nitelikteydi. Maalesef 13 yaşında bir kız çocuğu tacize uğradı, ama valilik yaptığı açıklamada alkollü bir kişinin çevreye verdiği zarar şeklinde lanse edildi. Bu da bize gösteriyor ki bu taciz suçunu işleyen sadece oradaki uzman çavuş değil, bunu cesaretlendiren, bu suçu aklamaya çalışan valilik ve yetkililerin tümüdür.  

Tecavüz eden uzman çavuşlar elini kolunu sallayarak geziyor

Yine Batman’da 16 Temmuz tarihinde basına da yansıyan 18 yaşında bir genç kadının yaşadıkları oldu. 18 yaşında bir genç kadın, bir uzman çavuş tarafından tecavüze uğruyor. Bunu kamuoyuyla paylaşmak istediği zaman 20 gün özgürlüğünden alıkonuluyor, 20 gün boyunca her türlü tehdide maruz kalıyor. Bu uzman çavuş tıpkı Şırnak’taki uzman çavuş gibi iktidardan aldığı güçle, iktidarın bunu bir savaş politikası olarak yürüttüğünün bilinciyle, genç  kadını tehdit ediyor paylaşırsa bile cezasız kalacağını ifade ediyor ve genç kadın intihar girişiminde bulunuyor. Biz Batman’da iken aile ile yaptığımız görüşmede genç kadın arkadaşımızın durumunun hala ağır olduğunu öğrendik. Uzman çavuşun, tıpkı Şırnak'taki uzman çavuşun serbest bırakılması gibi, serbest kaldığını elini kolunu sallayarak bu tür girişimlerde bulunmaya devam edeceğini öğrenmiş bulunuyoruz. Bunun, AKP ve MHP ittifakının bir politikası ve bir özel savaş yöntemi olduğu gerçekliği her gün kendisini gösteriyor. Rojbin Çetin'in köpeklerle işkenceye uğramasından, 70 yaşındaki kadın arkadaşımızın tutuklanmasından, 200 gündür kayıp olan Gülistan’dan Rosa Kadın Derneği ve TJA’lı kadınlara yönelik saldırılardan biz niyetlerinin ne olduğunu çok iyi biliyoruz. “Biz kadınlara saldırı gerçekleştireceğiz ama siz bunun karşısında mücadele edemezsiniz, mücadele yürütürseniz, bizim her türlü zor aygıtımızla karşı karşıya kalırsınız” mesajı veriliyor. Ama bunun karşısında kadınlar her türlü yöntemle mücadele etmeye devam ediyor.

AKP’nin son 12 yıllık iktidarında 3 bin 45 kadın katledildi

Kadına yönelik şiddet vakaları bu kadar artmışken maalesef hala AKP-MHP ittifakı kendilerini bu meselede bir özeleştiri verme konumunda saymıyor, spesifik olaylarmış gibi değerlendirmeye devam ediyorlar. Son olarak ortaya çıkan Pınar Gültekin ve Fatma Altınmakas vakalarında da görüldüğü gibi, ağza alınmayacak ve söylenmesi bile içler acıtan yöntemlerle kadınlar katledilmeye devam ediyor. Bunun AKP politikalarının bir sonucu olduğunu her defasında ifade ediyoruz. Daha önce de kamuoyu ile paylaşmıştık, bir daha paylaşmak istiyoruz. AKP ve MHP’nin yürüttüğü siyasette kadınlara yönelik siyaset ajandası nedir, sizinle paylaşmak istiyorum. Sadece Haziran ayında 2020’de, 27 kadın öldürüldü, 23 kadın şüpheli bir biçimde yaşamını yitirdi. AKP’nin son 12 yıllık iktidarında 3 bin 45 kadın kadın katledildi ve maalesef her geçen gün bu katliamlar yükselerek devam ediyor. Kadın cinayetleri bu ülkede artık bir kadın kırımı haline geldi.

Samimiyetimizin testi AKP değil, Türkiye’deki kadınlardır 

Ama bunun karşısında siyaset üretmesi gereken iktidar, kadınlardan özür dilemesi gereken iktidar bizi, HDP’yi samimiyet testine davet ediyor. Bizim samimiyetimizin testi AKP değildir; bizim samimiyetimizin testi Türkiye kadınlarıdır, Kürt kadınlarıdır, Çerkes kadınlarıdır, Türk kadınlarıdır, Alevi kadınlarıdır. Ama AKP’nin samimiyet testi yürüttüğü politikalardır ve bunlar açık olarak ortadır. Son kadın cinayetlerinden biri Pınar Gültekin’di. Maalesef Pınar Gültekin cinayetinde de, tıpkı daha önceki kadın katliamlarında olduğu gibi iktidar cephesinden kınamaktan öteye herhangi bir açıklama gelmedi.

Sizin “takipçisi olacağız” dediğiniz mesele kendinizi aklama siyasetidir 

Erdoğan bu meselenin “takipçisi olacağız” dedi, sanki spesifik bir meseleymiş gibi. 12 yılda 3 bin 45 kadın katledilmemiş gibi, sanki her gün TV’lerde kadına yönelik cinsiyetçi söylemler üretilmiyormuş gibi, sanki iktidarın siyaseti kadın erkek eşitsizliğini yaratmıyormuş gibi, sanki her gün kadınlar hedef gösterilmiyormuş gibi sanki Diyanet, yargı ve iktidar sözcüleri eliyle kadına yönelik şiddet meşrulaştırılmamış gibi bu dosyanın bu katliamın takipçisi olacaklarmış! Biz maalesef bu takipçi olma halini önceki davalardan çok iyi biliyoruz. Sizin takip dediğiniz meseleyi istisnaymış gibi gösterip kendinizi aklama siyasetidir. Biz kadınlar olarak buna izin vermeyeceğiz. 

Tam da bu nedenle dün ve önceki gün Türkiye’nin dört bir yanında yeter demek için, artık bir tek kişinin eksilmesine tahammülümüz yok demek için kadınlar alanda, sokaklarda, meydanlarda, Mecliste ses yükselttiler. Biz Pınar’ın ve Fatma Altınmakas’ın sesi olacağız. Çünkü Fatma defalarca şikayetçi olmuştu, gencecik yaşında. Fatma 6 çocuk annesiydi, 7’nci çocuğuna hamileydi, yetmemişti tecavüze uğramıştı, katledilmişti ve onu katleden kişi elini kolunu sallayarak dolaşmaya devam edecek gibi görünüyor.

Bizi samimiyet testine davet edenler bu fotoğrafa iyi baksınlar 

Biz, iktidarın kadına yönelik söylemlerini, ayrımcı söylemlerini çok iyi biliyoruz. Bir taraftan kınama mesajları yayınlarken öte yandan sokağa çıkan kadınlara yönelik şiddeti çok iyi biliyoruz. Bizi samimiyet testine davet edenler bir de bu fotoğrafa baksınlar. İşte bu fotoğraf, AKP’nin samimiyet testini gösteriyor. Bir taraftan kadına yönelik şiddetin karşısında olduğunu söyleyenler, bir taraftan Pınar Gültekin cinayetinin takipçisi olacağını söyleyen partinin genel başkanı, bir taraftan kadına yönelik şiddete yönelik “olayın takipçisi olacağız” diyen partinin Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı, ama bir taraftan da bu parti kolluğunun kadınlara uyguladığı muamele. Kadınlar sadece “ölmek istemiyoruz” dediği için "bu topraklarda eşit yaşamak istiyoruz”,  “şiddete uğramak istemiyoruz”, dediği için AKP’nin kolluk gücü tarafından saldırıya, işkenceye uğruyor. Aleni bir şekilde kadınlar, iktidar eliyle şiddete uğruyor. 

TV’lerde kadına yönelik şiddet kadınlar olmadan tartışılıyor 

Türkiye’de bu kadar şiddet yükselmişken, her gün bir kadın cinayeti haberiyle güne uyanırken iktidar, İstanbul Sözleşmesi’ni tartışmaya açıyor, 6284 Kanunu tartışmaya açıyor, sözleşmenin içeriğini tartışmaya açıyor. Bunu yaparken de sözleşmenin içeriğini çarpıtarak her gün TV’lerde kadınlar hedef gösterilerek bu tartışma yürütülüyor. Maalesef tıpkı HDP’siz HDP tartışıldığı gibi, şimdi bütün TV’lerde kadına yönelik şiddet tartışılıyor, İstanbul Sözleşmesi tartışılıyor; ama kadınlar olmadan tartışılıyor, İstanbul Sözleşmesi iktidarın lütfuymuş gibi davranılıyor.

Güvencemiz iktidar değil, örgütlülüğümüzdür 

İstanbul Sözleşmesi, binlerce kadının emeğinin sonucudur. 6284 sayılı yasada yapılan değişikliği, Türkiye kadın mücadelesinin ve Kürt kadın mücadelesinin elde ettiği kazanımlarını, iktidarın bu kazanımlarımızı elimizden almasına izin vermeyeceğiz. Bizim güvencemiz; iktidar veya kolluk değildir, her defasında başvurduğumuz cezasızlık politikasıyla erkekleri cesaretlendiren yargı değildir, bizim güvencemiz örgütlülüğümüzdür, bizim güvencemiz kazanımlarımızdır. Bu kazınımlarımızdan asla vazgeçmeyeceğiz. Bir kadının daha eksilmesine tahammülümüz yok artık. 

Sesini duyuramadığı için katledilen kadınlar adına iktidardan hesap soralım

Buradan bir kez daha çağrı yapıyorum. Kadın Meclisi olarak; çokça çağrı yaptık. Kadına yönelik şiddetin, ayrımcılığın politik olduğunu; bunun tarihselliğini çok iyi biliyoruz. Meclisteki bütün parti gruplarına sesleniyoruz; HDP olarak parlamentoda bir kadın grubumuz var, eğer kadına yönelik şiddeti partiler üstü bir mesele olarak görüp, bunu kaldırmak gibi bir niyetiniz varsa gelin bu sorunları nasıl aşacağımızı konuşalım. Parlamento dışındaki siyasi partilere ve bizimle olan, olmayan kadın kurumlarına sesleniyorum. Gelin hep beraber bu sorunun çözümünü arayalım; sokakta, alanda, Mecliste, meydanda her yerde mücadele edelim. Erkek şiddeti ve erkek egemenliğine karşı kadın özgürlükçü bir yaşam inşa edelim. Sesini duyuramadığı için katledilen kadınlar adına iktidardan hep beraber hesap soralım. Eğer samimiyet ise biz oturup konuşmaya hazırız. 

Ayın 25’inde Kuğulu Park’ta kampanyamızın finalini vereceğiz

Bütün bu saldırılara karşı biz bir aydır bir kampanya yürütüyoruz. İstismara karşı, infaz yasasıyla yükselen erkek şiddetine karşı, kayyım siyasetiyle kurumlarımızın kapatılarak kadınların kurumlara ulaşmasına karşı 8 Haziran'da bir kampanya başlamıştık. Türkiye’nin dört bir yanından kadınlarla hep beraber ses yükselterek “Kadın mücadelesi her yerde” dedik. Bu ayın 25’inde Ankara’da Kuğulu Park’ta saat 12.00'de bu kampanyanın finalini vereceğiz, "kadın mücadelesi her yerde" diyeceğiz. Bu kampanyayı, 25’inde finalini yaparak sonlandıracağız. Buradan bütün kadınlara seslenmek istiyorum; gelin hep beraber ayrımcılığa karşı, şiddete karşı, ayrıştırma siyasetine karşı hep birlikte kadın mücadelesi her yerde diyerek İstanbul Sözleşmesi’ni sahiplenelim. Gelin hep birlikte yaşamımızı savunalım, sesini duyuramayan kadınların sesi olalım, bizi kuşatan erkek egemenliğine karşı mücadele edelim. Gelin hep birlikte 6284’ü CEDAW’ı tartışmaya açan iktidara karşı mücadele edelim. Tabi kampanyamızın finali olacak, ama biz kadınlar olarak kadın mücadelesi her yerde demeye devam edeceğiz. İçeride, dışarıda, nerede olursa olsun kazanımlarımızı hedef alanlara karşı mücadele etmeye devam edeceğiz.

23 Temmuz 2020