Başaran: Yeni normali erkekleştirme çabasına karşı yeni normali kadın dünyasına çevirelim

Batman Milletvekilimiz ve Kadın Meclisi Sözcümüz Ayşe Acar Başaran; Rosa Kadın Derneği, Özgür Kadın Hareketi (TJA), Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kadın Meclisi, HDP Demokratik Yerel Yönetimler Kadın Kurulu, Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Kadın Meclisi, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Kadın Komisyonu, Med Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Hukuki ve Dayanışma Dernekleri Federasyonu (MED TUHAD-FED), Medeniyetler Beşiğinde Yakınlarını Kaybeden Ailelerle Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’nin (MEBYA-DER) katılımıyla düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Başaran, şunları söyledi: 

‘Yeni Normal’ tartışmalarının yapıldığı Türkiye’de normal diye bir şey kalmadı

Türkiye’de son günlerde yeni normal tartışmaları yapılıyor ama biz bir süredir özellikle derdimiz anlaşılsın diye defalarca ifade ediyoruz ki Türkiye'de uzun süredir normal diye birşey kalmadı. Maalesef 7 Haziran'dan bu yana iktidarın yürüttüğü savaş ve toplumu zapturapt altına alma siyaseti her geçen gün biraz daha genişletiliyor.

Türkiye’de demokrasi adada bir anıt haline getirildi

Pandemi sürecinde, bu yaklaşım pandemi fırsat bilinerek daha üst bir perdeye taşındı. Yeni normal inşa etme süreci AKP açısından Türkiye’de demokrasinin ortadan kaldırıldığı, demokrasinin bir adada sadece bir anıt haline getirildiği; kadınların her gün katledilmesine rağmen kadın katliamlarında geriye düşüşün olduğu ifade edilerek bunun normalleştirildiği; bekçiler, polisler, askerler eliyle toplumun halkın her gün göz önünde kameralar önünde işkenceyle yüzyüze bırakıldığı; siyaset yürütenlerin, demokratik siyasette ısrar edenlerin cezaevlerinde tutularak ölüme terk edildiği bir dönem. Ve bu ifade ettikleri yeni normalin en son adımı da Diyarbakır'da geçen hafta birçoğu kadınlardan oluşan 18 kişinin gözaltına alınmasıyla ortaya çıktı. 

Kadın derneklerinde yapılan çalışmaları terörize etmeye çalışıyorlar

Bu 18 arkadaşımızın büyük çoğunluğu kadınlardı, TJA aktivistleriydi, Rosa Kadın Derneği’nin yöneticileri ve başkanlarıydı. Bu 18 arkadaşımız aslında bu yeni normalin karşısında; kadınların yaşam derdi olmadan, yoksulların emek derdi olmadan, halkın demokrasi derdi olmadan yaşayabilecekleri bir ülke inşa etmek için çabalayan arkadaşlarımızdı.

Özellikle 15 Temmuz darbe girişiminden sonra, AKP iktidarının Allah'ın lütfu olarak gördüğü bir süreçte, bütün kadın kurumları KHK’larla kapatılmışken, Türkiye’nin en büyük sorunlarından olan ve i̇ktidarın çözümsüz bırakmakta ısrar ettiği -çünkü AKP’nin kadına yönelik şiddetle mücadele gibi bir derdi yok- kadınlarla dayanışma için kurulan Amed'deki tek dernektendi. Ve TJA aktivisti arkadaşlarımız da aslında uzun yıllardır kadın mücadelesi yürüten arkadaşlarımızdı ve iktidar bayram arifesinde yani Türkiye’de ilan edilecek dört günlük yasaktan önce, kadınların sokağa çıkmasını engelleyecek bir tutumla bir cunta rejimi uygulamasıyla, sabah baskınları ile gözaltına alındı. Gözaltına alınan 12 kişiden 9’u kadındı ve 12 arkadaşımız hukuksuz bir şekilde tutuklandı. İktidar yine manipülasyonlarla bu dosyayı terörize etmeye, kadın mücadelesini, dernekte yapılan çalışmaları terörize etmeye çalıştı.

Kadın aktivistler gözaltına alınarak kadın mücadelesi yargılanıyor

Ama ben size bir kaç örnek vereyim, arkadaşlarımıza ne soruldu. Çok başarılı bir operasyon diye yansıttıkları bu operasyonda arkadaşlarımıza soruların sorulardan bazıları: “Niye Gülistan Doku Nerede pankartını taşıdınız? Neden 8 Mart’ları organize ettiniz? Neden HDP’den mesaj aldınız? (Bir MYK üyemize HDP’den neden kısa mesaj aldığı soruldu.) Kadın haklarını niye savunuyorsunuz? Niye Rosa Kadın Derneği’nin yöneticisiniz, Niye eşbaşkanlık mor çizgimizdir diyorsunuz? Neden kayyım protestolarına katılıyorsunuz? Neden barış diyorsunuz, neden tecrit kalksın, neden açlık grevleri son bulsun diyorsunuz?” Bunları sorarak aslında kadın mücadelesini yargılama pratiğini ortaya koydular. 

Kadınların özgürlük mücadelesini yargılamaya hiç kimsenin gücü yetmez

Ve biz biliyoruz ki bir taraftan iktidar kadın mücadelesini yargılamaya çalışırken -ki bu yargılamaya çalışmaktan bir adım öteye gitmez, çünkü hiçbir güç ve iktidar kadın mücadelesini yargılayamaz, çünkü kadın mücadelesi bu ülkenin geleceği için verilen en önemli mücadelelerden biridir, hak mücadelesidir, kadınların özgürlük mücadelesidir ve bunu yargılamaya hiç kimsenin gücü olmaz- bir taraftan da aslında bir Rosa Kadın Derneğine yapılan saldırı ile kollektif kadın mücadelesini yargılamaya çalışıyor ve şiddetle yüz yüze kalan, erkek egemen zihniyetin yarattığı toplumda erkeğin şiddeti ile günbegün yüz yüze kalan, kendi yaşam mücadelesini veren kadınların mücadelesini de yargılamak istiyor. Çünkü Rosa Kadın Derneği’ne yapılan operasyonda onlarca kadının dosyasına el konulmuş, o dosyalar gizli olması gerekirken başvurucu kadınların hayatları tehlikeye atılmıştır.

İktidar failleri arayacağına failler nerede diyen kadınların peşine düştü

İktidar kadın mücadelesine saldırıp yargılamaya çalışırken Türkiye’de neler oldu ona bakmak lazım. İçişleri Bakanı sanki bir cins kıyımı yokmuş gibi her gün kadınlar katledilmiyormuş gibi geçen seneye göre kadına yönelik şiddet vakalarında azalma olduğunu söyledi. O zaman bir daha hatırlatalım siz Rosa Kadın Derneğini basarken, TJA’lı kadınlara saldırırken bu ülkede neler oldu; Bir kadın İzmir’de öldürüldü, hala faili bulunamadı. İktidar o failleri arayacağına kadın mücadelesi yürüten, “o failler nerede” diyen kadınların peşine düştü. Konya’da cezaevinden izinli çıkan -biz bu izin meselesini çok iyi biliyoruz. İnfaz Yasası ile önce AKP iktidarı kadına ve çocuğa yönelik suç işleyenleri önce izne sonra eve gönderdi.- Temel Garip adlı erkek boşanma aşamasında olan kadını tüfekle yaraladı, kaçtı ve hala bulunamadı. Ama AKP iktidarı kadın mücadelesi yürütenlerin, failler nerede, neden Türkiye'de bu kadar kadına şiddet vakası var, bunun karşısında direneceğiz diyenlerin peşinde. Zeynep ayrılmak istediği, kendine milli boksör diyen bir kişi tarafından katledildi. Ama AKP sözcüleri sosyal medyadan, TV’lerden Zeynep’i suçlu gösterecek, bu cinayeti meşru gösterecek söylemlerde bulundular. AKP iktidarı da bu arada kadın mücadelesine saldırmakla meşguldü. Fatma 61 yaşındaydı, Edirne’de 3 gün boyunca kendisinden haber alınamadı ve akabinde boğazının kesilerek öldürüldüğü ortaya çıktı. 

Gönül Aslan 3.5 yaşındaki Dilgeş ile birlikte cezaevine gönderildi

Gönül Aslan kadın mücadelesi yürütüyordu. Tam bu saydığım cinayetlerin işlenmemesi için, kadınların özgür bir biçimde yaşayacakları, sürekli sokaklarda, meydanlarda, evlerinde şiddete uğramayacakları bir ülke yaratmak için mücadele yürütüyordu. Operasyonla gözaltına alındı. 3.5 yaşındaki çocuğu Dilgeş ile birlikte cezaevine gönderildi. Gülistan Doku, gencecik bir kadın 145 gündür Dersim gibi küçücük bir yerde kayıp. İktidar onu aramakla değil, kadın mücadelesine saldırmakla meşgul. Bu süreç içerisinde kadınlar iktidarın yarattığı mekanizmalara başvurduğunda ne oluyor peki? Bir kadın 6-7 kez şiddete maruz kalıyor, karakola başvuruyor ama evine geri gönderiliyor. Babasından ve abisinden şiddet gören kadına ‘evli değilsin sana destek olamayız’ diyorlar. Kadın, KADES uygulamasıyla defalarca destek almaya çalışıyor. KADES cevap vermediği için polisi aramak zorunda kalıyor, hayatını tehlikeye atıyor. 6 ve 9 yaşındaki 2 çocuğu ile sığınma evine başvurmak isteyen kadın, sığınma evine çocukları alınmıyor diye geri çevriliyor.

İşte tüm bu vakalarda, kadın katliamlarında, şiddet vakalarında kadınlara destek olmak için, iktidarın işletmediği mekanizmalara alternatif yaratmak için çalışan Rosa Kadın Derneği’ne saldırı gerçekleştirildi. Adalet Kaya, Rosa Kadın Derneğimizin başkanıydı. Onlarca kadına, destek sunmayan i̇ktidarın alternatifi olarak destek gösterdiler. Bunun karşısında iktidar görevini yapıp kadınları koruyacağına kadınlara biat edin diyor.

Hükümet kadınlara ‘dört duvar arasında biat etmek zorundasınız’ diyor

Kadınlara biat edin, biz mekanizmaları işletmeyeceğiz, biz size bir alan çizdik o alanının dışına çıkarsanız size örgütlediğimiz erkek şiddeti ile ya da kendimiz doğrudan saldırmaktan geri adım atmayacağız diyorlar. ‘Siz kadınlar dört duvar arasında şiddetle başbaşa kalmak, biat etmek diz çökmek zorundasınız’ diyorlar bize. İktidarın Rosa Kadın Derneği’ne gerçekleştirdiği saldırı ve gözaltıların nedeni buydu. Sıradan alelade bir mesele değildi. 

Barışın karşısında savaş propagandası yapmaktır suç olan

Heleki bu pandemi sürecinde kadına yönelik şiddet bu kadar artmışken, mekanizmalar bu kadar işletilmezken, bayramdan sonra Meclis açıldığında tecavüz yasası Meclis’e getirilip küçük kız çocuklarından başlayarak kadın ve yaşamı şekillendirmeye çalışılırken bu saldırı tesadüf değil. Bu saldırı sadece Kürt kadın mücadelesine bir saldırı değil. Bu saldırı sorulan sorulardan da çok net şekilde ortadaki topyekün Türkiye ve dünya kadın mücadelesine bir saldırıdır. O yüzden kadınlar günlerdir yasak olmasına rağmen, mücadelemizi yargılayamazsınız diye ses yükseltiyorlar. Gülistan Doku nerede diye sormak suçsa biz bu suçu işliyoruz diyorlar. Kadın derneğine üye olmak suçsa biz de bu suçu işliyoruz diyorlar. Barış istemek suçsa biz de bu suçu işliyoruz diyorlar, kadın katillerini bulun demek suçsa biz de bu suçu işliyoruz. Kadın erkek eşitliğini savunmak, yaşamı savunmak suçsa hepimiz bu suçu işliyoruz. Bunun suç olmadığını aslında bu saldırıları geliştirenlerin suç işlediğini bir kez daha hatırlayalım. Kadın mücadelesine gerçekleştirilen bu saldırı başta İstanbul Sözleşmesi olmak üzere hem iç hem de uluslararası hukuka aykırıdır. Kadınları tehlikeye atmak en büyük suçtur. Barışın karşısında savaş propagandası yapmaktır suç olan. Gulistan Doku’yu soranların karşısında onu aramayıp bu suça ortak olanlardır asıl suçlu olan. 

Kazanımlarımızdan asla geri adım atmayacağız

Biz kadınlar bütün bu saldırılar karşısında barışı ve eşitliği savunmaktan,  meşrulaştırmaya çalışılan çocuk istismarına karşı durmaktan, alanlarda meydanlarda olmaktan, bizi sıkıştırmayı istediğiniz o kafeslerden çıkmakmaktan, bunun için mücadele etmekten asla geri adım atmayacağız. Bu geldiğimiz aşama iktidarın erkeklerin lütufları ile olmadı. Büyük emeklerle elde ettiğimiz kazanımlardan geri adım atmayacağız. Elde ettiğimiz kazanımların gasp edilmesine izin vermeyeceğiz. Kayyımları da Gülistan Doku’yu da katliamları da soracağız, barışın sesini de yükselteceğiz. Buradan kadın mücadelesi yürüten bütün kadınlara sesleniyorum: Beraberliğimizi, birliğimizi, ortak mücadelemizi parçalamaya, bizi kriminalize ederek parçalayıp yönetmeye çalışan iktidara karşı ortak mücadele edelim. 

Bugün saldırı HDP’ye değil, Kürt kadınlarına değil bütün kadınlara yapılmış bir saldırıdır. Politik kimlikleri bir yana bırakılan AKP’lisinden CHP’lisine MHP’lisinden İYİ Partilisine bütün kadınlara yönelik, kadın mücadelesine yönelik saldırılara karşı hep beraber tek ses olalım ve bu erkek egemen zihniyeti tarihe hep beraber gömelim. Kazanımlarımızı hep beraber savunalım, geleceğimizi hep beraber örelim. Bu erkek dünyası yaratma, yeni normali erkekleştirme çabasına karşı yeni normali kadın dünyasına çevirelim diyorum.

Basın toplantısı “Direne Direne kazanacağız” ve “Jin jiyan azadi” sloganları ile bitti.

Ev êriş li hemberî têkoşîn û nasnameya jinê ye

Di hefteya derbasbuyî de hevalên me yên saziya Rosa û Aktivîstên TJA di navber de 18 hevalên me hatin binçavkirin. Yên ku hatin binçavkirin piranî jinbûn. Tiştên ku di binçavan de ji hevalên me hatine pirsîn dide nîşan ku ev mesele, ev êriş ne êrişek ji rêzê ye. Ev êriş li hemberî têkoşîna jinê ye. Ev êriş li hemberî daxwaziya jinê ye. Ev êriş li hemberî deng bilindkirina jinê ye. Em pê dizanin ku îktidara AKP’ê di kesayetiya jinê hemû civakê û gel bindest bike. Li hemberî vê yekê lazime ku di serî de em jin, li hemberê vê siyaseta tûnekirinê, siyaseta ku ji demokrasiyê par negirtiye em dest bidin hev û têkoşina xwe bêtir bilind bikin û parve bikin. Divê em li hemberî vê yekê bêtir xwe birêxistin bikin. Daxwaza wan ewe ku em wek jinan bêdeng bibin, li gorî fikrî wan bimeşin, li gor riya wan diyar diyarkirine em bimeşin. Em dibêjin em jin pêşengiya vê gelî dikin. 

Dê yekitiya me jinan bibe sedema têkçûna tifaqa şer 

Di serî em jin emê azad bibin û emê civakê jî bixwe re azad bikin. Li hemberî van êrişan em tû car paş de gav navêjin. Em tû car nahêlin ku destkeftiyên me têk bibin. Ev destkeftî ked û emeka bi hezaran jina ye û bi berdêlin mezin hatine bi destxistin. Lewma nayê wê wateyê ku tu carî emê ji van destkeftiyên xwe dev berdin, paş de gav bavêjin. Bangewaziya me li hevalê me yên jin temamî ye. Fikrê me dibe ku cûda be. Dibe ku siyaset û nêrina me ya rojevê cûda belê lê divê ku em di bin sîwanê jinê de bibin yek û li hemberî vê êrişê bi hêztir û biryartir tevbigerin. Em bawerin ku dê yekitiya me bibe sedema têkçûna vê tifaqa şer, dê yekîtiya me bibe têkçûna vê zihniyeta ku dixwazin dinav civakê de van xirabiya birêxistin bike, wê yekitiya me bibe serdemên azadiya jin û civakî temamî. Ez bi rêzdarî slav dikim.

28 Mayıs 2020