Beştaş: AKP-MHP çevre sorununa rant gözüyle bakıyor, giderayak tarımı da bitirmeye çalışıyor

Grup Başkanvekilimiz Meral Danış Beştaş, Meclis'te düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Beştaş, şunları söyledi:

Yeni rant alanları açıyorlar

Deprem dönemindeyiz, aynı zamanda seçim tarihi netleşti. İktidar ve küçük ortağı giderayak Meclis gündemini tıka basa doldurmaya devam ediyor. Yeni düzenlemeler getiriyorlar ve bu düzenlemeler şu anki ihtiyaçlara çare mi bunu tartışmak gerekiyor. Bir çevre düzenlemeleri var şimdi. Yeni rant alanları açıyorlar. Oysaki Türkiye’nin böyle bir afet sonrası tartışması gereken temel mesele, afeti felakete dönüştüren iktidarın yapı denetimi ile ilgili yeni düzenlemeler yapması gerekliliğiydi. Depreme karşı önlemleri nasıl alabiliriz, hangi yöntemlerle bu denetimi yoğunlaştırabiliriz teklifi gerekiyordu. İlk yapılması gerekenin kurumlardan, özellikle Mimarlar Mühendisler Odasından aldıkları yetkilerin iade edilmesi gerekiyordu.

Yoğun bir haftadayız. Kıyıda otopark ihtiyacının karşılanması ve yer altı otoparkları yapılabilmesi için bir düzenleme var. Yine ileri teknoloji sera işletmelerin yer alacağı Adana Karataş Tarıma Dayalı İhtisas Organize Sanayi Bölgesi kuruluyor. Yani, doğa sonsuz bir sömürü ve talan alanı olarak görülüyor. Biz bununla her zaman mücadele ettik, mücadele etmeye de devam edeceğiz.

AKP çevre sorununa rant gözüyle bakıyor

Yaptırımların caydırıcı olması, ilgili firmaların tüm faaliyetlerinin yasaklanmasına kadar varması gerekiyor. Ama tabii ki AKP çevre sorununa rant gözüyle bakıyor. Bu nedenle kirleten bedelini ödesin ama bunu abartmayalım mantığı ile yaklaştığını her teklifte görüyoruz. Bu düzenleme aynı zamanda ekolojik yıkıma büyük bir davetiye de çıkıyor. Deprem en çok kıyıları vurdu, dolgu alanlarında inşa edilen binaların yıkıldığını gördük. Şimdi yine kıyılar dolduruluyor ve yeni deprem alanları yaratılıyor. Aslında yıkılacak yeni yerler yapılıyor. Bu da depremden ne kadar ders alındığını ortaya koyuyor. Ancak şunu söyleyelim; 3 ay sonra iptal edilecek, yürürlükten kaldırılacak yasalar yapılıyor. 14 Mayıs’tan sonra bunların tümü ortadan kalkacak, kökten bir değişiklik olacak.

Tarımın geldiği aşamayı hepimiz biliyoruz. İktidar politikaları sebebiyle Türkiye’nin artık tarım ürünlerinde ithalata mecbur kaldığını zaten görüyoruz. Elimizde kalan tarım alanları da maalesef tüketilme politikası ile karşı karşıyadır. Tarım üreticilerinin üretemez duruma getirilmesi söz konusu. Giderayak bu iktidar ve ortağı tarımı da bitirmeyi hedefliyor. Benden sonrası tufan diyor aslında.

Afet Acil Durumlara Müdahale Bakanlığı kurulması için kanun teklifi verdik

Afet yeniden imar fonları ile çözebileceğimiz hiçbir problem yoktur. Türkiye'de şu anda en öncelikle ihtiyaç güçlü ve uzmanlaşmış bir siyasal iradenin olmasıdır. Siyasal irade öngörüsü, tercihleri ve geleceğe yönelik tahlilleri ile net bir tutum alırsa, yürütme düzeyinde bunu uygularsa ve uzmanlaşmış kadrolarıyla ihdas ederse bu sorunları düşünmeyeceğiz. Biz HDP olarak depremden hemen sonra Afet Acil Durumlara Müdahale Bakanlığı kurulması için kanun teklifi verdik. Bununla birlikte, Afet ve Acil Müdahale İhtisas Komisyonu kurulmasının teklifini verdik. Tabii ki bunlar bu iktidar döneminde olmayacak. Ama bizim meseleye yaklaşımımız bu tekliflerde görülüyor.

Türkiye yine yeniden özgür olmayan ülkeler kategorisinde

Diğer bir mesele raporlar. Uluslararası raporlar peş peşe yayınlanıyor. Freedom House’un demokrasi raporu yayınlandı. 2023 raporunda 195 ülke ve 15 bölgedeki özgürlük değerlendiriliyor. Başta Türkiye olmak üzere önemli veriler ve tespitler yer alıyor. Kısmen özgür, özgür ülkeler ve özgür olmayan ülkeler kategorileri var. Bu rapora göre; 54 ülke kısmen özgür, 57 ülke ise özgür olmayan ülkeler kategorisinde. Bu özgürlükler, politik özgürlük ve vatandaşların özgürlükleri üzerinden değerlendiriliyor. Türkiye'nin durumu şu an neyse rapora aynen yansımış. İktidarın yalanladığı her şey tüm açıklığı ile raporda yer alıyor. Türkiye geçmiş yıllarda olduğu gibi maalesef yine ve yeniden özgür olmayan ülkeler kategorisinde yer alıyor. “Recep Tayyip Erdoğan ve AKP olayı, kilit demokratik kontrol ve dengelerin kaldırılmasını ve siyasi rakiplerin tasfiyesini haklı çıkarmak için kullandı” gibi ifadeler var. Bunlar size tanıdık geldi mi, bilmiyorum. Biz bunu 2015’ten bu yana sayısız defa ifade ettik. Denge ve denetleme mekanizmaları kaldırıldı. Siyasi rakipler, yargı ve kurumlar eliyle tasfiye ediliyor. Bunun en somut örneği de HDP’dir. Bunu Freedom House da çok net tespit etmiş. Türkiye en çok gerileyen ülkeler listesinde. Libya, Nikaragua, Güney Sudan ve Tanzanya gibi ülkelerden hemen sonra geliyor. Türkiye, özgürlük endeksinde Tanzanya ile yarışıyor. Tüm bu gelişmeler 2016’dan sonra oldu. 2016 4 Kasım’ı ve öncesinde yaşananlar, ilan edilen OHAL, vekillerin düşürülmesi, eş genel başkanlarımızın rehin alınması ve kesintisiz siyasi darbe süreci. Türkiye bu hale neden getirildi? Vatandaşlık haklarının hiçbirinin olmadığı, tüm bunların düşmanlaştırılarak bir avuç insanın çıkarına peşkeş çekildiği bir noktadayız.

Türkiye silah ticaretini artırırken özgürlüklerde Tanzanya ile yarışıyor

Başka bir rapor var elimde. İsveç merkezli Stockholm Barış Araştırmaları Enstitüsü'nün raporu var. SIPRI’nın küresel silah ihracatı raporu yayınlandı. Türkiye’nin silah ticaretine dair durumu son 4 yıllık dönemde yüzde 0,5 artmış. Silah ticareti artıyor, özgürlüklerde en diplerdeyiz ve Tanzanya ile Türkiye yarışıyor. Bu tablo yeterince fikir veriyor. Denge ve denetlemenin olmadığını, kurumların içinin boşaltıldığını, rant siyaseti yürütülmesi nedeniyle afetlerin felakete dönüştüğünü acı bir şekilde deneyimliyoruz. Bu raporları yakın zamanda hep birlikte değiştireceğiz. Türkiye'nin özgürlükler ülkesi olmasını 14 Mayıs’tan sonra sağlayacağız. Sendikal alandan düşünce ve ifade özgürlüğüne, kadın haklarına, bütün hak öznelerine dair değişikliği hep birlikte yapacağız.

8 Mart’ta, kadınların yanında olmayan iktidara 'muhtaç değiliz, birlikte varız' dedik

Bu 8 Mart’ı deprem bölgelerinde geçirdik HDP Kadın Meclisi olarak. Çünkü mücadelenin ve dayanışmanın olduğu her yerde olduğumuz gibi umudumuz ve inancımızla 8 Mart’ta depremzede kadınlarla dayanışmayı yükseltmeye çalıştık. Depremden en çok mağduriyeti ve hak kaybını yaşayan kadınların sesi olmaya ve taleplerini yüksek sesle deprem alanlarından haykırmaya çalıştık. 8 Mart'ta Nurhak ve Islahiye’deydim. En büyük acıyı kadınlar yaşıyor. En temel ihtiyaçlara ulaşamıyorlar. Kendilerine yüklenmiş olan ev içi emeği zor koşullarda sürdürmeye çalışıyorlar. Tüm bunların yanında toplu yaşam alanlarında yaşamanın zor olduğunu söylemek gerekmiyor sanırım. Depremde mağduriyetler katlandı ve iktidarın bunu giderecek çabasının olmadığını biliyoruz. Bizler dayanışmak için bir araya geldik. Mor TIRlar ile elimizin uzanabildiği her bir kadının yanında olduk. Kadınların yanında olmayan, taleplerine kulak vermeyen ve tıkayan iktidara “muhtaç değiliz birlikte varız” dedik.

8 Mart’ta iktidar kadınlardan ne kadar korktuğunu bir kez daha ortaya koydu

8 Mart’ta yine kadınlara müdahale oldu. Ankara’da müdahale, Erzincan'da polis gözetiminde tekbirli saldırı. 8 Mart yürüyüşüne biber gazlı saldırı oldu. Bu da iktidarın kadınlardan ne kadar çok korktuğunu bir kez daha ortaya koyuyor. Deprem enkazında biz kadınlar yeni yaşamı inşa edeceğiz. Kadınlar bu yeni yaşamı inşa etmenin öncüleri olacaklardır. Tüm kadın kurumlarına, kadın hakları savunucularına ve kadınlara çağrım; yaraları sarmada en büyük dayanışmayı kadınlar yürüttü, buna devam edelim.

Ciddi bulaşıcı hastalıkların başlayacağına dair sağlık kuruluşları uyarıyor

Depreme ilişkin çok şey söyledik. Maalesef hala deprem bölgelerinde ihtiyaçlar karşılanmış değil. Çadırlar hala temel ihtiyaç. Bir aydır banyo yapamayan, suya ulaşamayan, büyük bir salgın ile yüz yüze olan milyonlarca insan var. Ciddi bulaşıcı hastalıkların başlayacağına dair raporlar var. TTB başta olmak üzere sağlık kuruluşları bu konuda uyarılar yapıyor. Uyuz, kolera gibi bulaşıcı hastalıkların sistematik bir şekilde çocuklara bulaşması söz konusu. Aşıların bir an önce yapılması gerekiyor. Deprem alanına ilişkin birçok sorun var, bunların bir önce çözülmesi gerekiyor. Yarın grup toplantımızda da Genel Kurulda da bu sorun alanlarını tarif etmeye ve çözüm önerilerini dile getirmeye, mücadeleye devam edeceğiz.

Faiz lobisi için tek yürek halinde çalışmaya devam ediyorlar

Çok vahim bir mesele daha var, kamu bankalarının durumu. ‘Türkiye Tek Yürek’ kampanyasında birçok kanalda canlı yayınlar yapıldı, şovlarla bağışlar yapıldı. Kamu bankaları o gece bağışlar yaptı. Merkez Bankası 30 milyar, Ziraat Bankası 20 milyar, Vakıfbank 12 milyar, Halkbank 7 milyar ve toplamda 69 milyar lira bağış yaptılar. Sadece bu 4 bankanın yardımı toplanan yardımların yüzde 60’ını oluşturuyordu. Peki, gerçek ne? Gerçek, depremzedelere kredi vermek için faizi yükselttiler. Ziraat, Halk ve Vakıfbank deprem bölgesinde yaşayan vatandaşlar için yüzde 0.99 faiz oranı ile 6 ay geri ödemesiz 3 yıllık vade ile kredi imkanı verecekti. 3 gün sonra kredi faizleri 1.59’a çıkarıldı ve hiçbir açıklama da yapılmadı. Depremde bile faiz lobisine kazandırmaya çalışan bir zihniyetle karşı karşıyayız. Bağış kampanyasında kamu bankaları ‘Türkiye tek yürek’ dedi ama şu anda faiz lobisi için tek yürek halinde çalışmaya devam ediyorlar. Pandemide 0,74 ve 0,64 ile faiz kredi veriliyordu, faizler indirilmişti. Şimdi 10 ili milyonlarca yurttaşı etkileyen böyle bir afette kamu bankalarının faizi bu kadar yükseltmesi kabul edilemez. Böyle bir felaketten nemalanma ve faiz lobisini önceleme dışında bunun hiçbir izahı yoktur. Sadece Demirören’e 800 milyon dolar kredi verip hala geri alınmadığın biliyorken, geri alınamamış bir kredi orta yerde dururken; ekmeğe muhtaç ve sağlık ihtiyaçlarını bile karşılayamayan milyonlarca insana kredi vermek için faizi yükselten bir kamu bankacılığı var. Kamu bankacılığı bu mudur? Vatandaş bu kadar büyük bir felaket altında iken, iktidar afeti felaketi çevirmişken gidip faiz lobisine kazandırma derdindesiniz. Daha da mağdur ediyorsunuz.

Bağış kampanyasında şov yaparak bağışladığınız o paraları faiz yükselterek geri alıyorsunuz. Halk bunu görmüyor mu sanıyorsunuz? Sizin iktidarı yürütme biçiminiz budur. Bir imar lobileri var, defalarca imar affı çıkardırlar. Yandaş müteahhit lobileri var, malzemeden çalan hırsız müteahhitlerle bu lobi güçlendiriliyor. Bir de faiz lobileri var. Vatandaşın en çaresiz olduğu dönemde faiz lobisi kuruluyor. Bütün bunların bağlı olduğu lobi tabii ki Saray lobisi. İşiniz gücünüz lobicilik. Vatandaşı bir milim bile dikkate almıyorsunuz. Vatandaş size en güçlü cevabı verecek, çok az kaldı.

Soru: Deprem bölgesinde karşılanmayan ihtiyaçlardan bahsettiniz. Bu konuda İçişleri Bakanı ve Erdoğan’dan gelen açıklamaları nasıl değerlendiriyorsunuz?

İhtiyaçlar İçişleri Bakanın söylediği gibi değil. Daha büyük ihtiyaçlar var. Hala çadır ihtiyacı bitmiş değil. Geçen haftada deprem bölgesindeydim. Hala naylon çadırlarda vatandaşların kendi olanaklarıyla derme çatma yaşadıklarını biliyoruz. Antep’in birçok köyünde su ve elektrik ihtiyacı var. Kablolar birbirine bağlı vaziyette. Şofbenler çalışmıyordu. Bu konuda gerçekleri söylemeyerek gerçekler yok olmuyor.

Soru: HÜDA-PAR’ın Cumhur İttifakı ile işbirliğini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Biz şu anda Emek ve Özgürlük İttifakımız temelinde çalışıyoruz, seçime hazırlanıyoruz. Cumhur İttifakı bu konuda büyük bir telaş ve panik içinde, gidebileceği her yere gidiyor.

Soru: Kemal Kılıçdaroğlu'nun HDP’yi ziyaret edeceği konuşuldu. Size bir görüşme talebi geldi mi?

Şu ana kadar bize herhangi bir randevu talebi gelmedi. Bundan sonra gelmişse bilmiyorum.

Soru: TİP’in açıklaması var. Bazı yerlerde kendi isimleri ile seçime girecekleri yönünde. HDP’nin tek liste talebi vardı. Bu konu ile ilgili ne düşünüyorsunuz?

Bizim bu hafta seri toplantılarımız var. Yarın seçim koordinasyonu, Çarşamba günü MYK toplantımız ve sonrasında ittifak toplantımız olacak. Bunlar değerlendirecek tabii ki. Bizim hedefimiz en güçlü parlamento temsilini sağlamak. En yüksek ve etkili parlamento temsilini sağlamak. Bunu toplantılarımızda değerlendireceğiz. Bir netlik oluştuğunda sizlerle paylaşacağız.

Soru: Yeniden Refah Partisi, Cumhur İttifakı ile görüşmeler yaparken kadına yönelik şiddet yasasının kaldırılmasını AKP ile müzakere ettiklerini ve AKP’nin bunu kabul ettiğini söyledi. Ne düşünüyorsunuz?

Korkunç, dehşet verici. 6320 Sayılı Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine ve Ailenin Korunmasına Dair Kanun. Biz İstanbul Sözleşmesine getireceğiz. Bu tartışmalar boş tartışmalar. İstanbul Sözleşmesini ilk imzalayan AKP iktidarından 6320 Sayılı Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine ve Ailenin Korunmasına Dair Kanunun kaldırılmasına gelen süreci toplumun yarısı olan kadınlar çok iyi görüyordur. Bu geri gidişe asla Türkiye halkları izin vermeyecek, biz de izin vermeyeceğiz.

13 Mart 2023