Beştaş: Dünyanın öbür ucunda arabuluculuk, burada ölüm ve savaş siyaseti yürütüyorlar

Grup Başkanvekilimiz Meral Danış Beştaş, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu:

Grup Başkanvekilimiz Meral Danış Beştaş, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Beştaş, şunları söyledi:

Saray'daki hesap Meclis'e uymadı 

Gündemimiz yoğun ancak temel gündemlerden biri Garê. Dün Meclis Genel Kurulu'na Milli Savunma Bakanı ve İçişleri Bakanı bilgilendirme amacıyla geldi. Kamuoyu da yakından izledi. Ancak bir bilgilendirme yapmadılar. Hesap vermeye değil hesap sormaya gelmişlerdi. Onların hesabı Meclis'e uymadı. Saray'daki hesap Meclis'e uymadı. 

Meclis'te gerçekleri çarpıtarak işin içinden çıkmaya çalışan iki bakan gördük

Ne yaptılar? Genelkurmay basın bültenini okudular. Halbuki halkın meclisi böyle bilgilendirilmez. Kamuoyunun, ailelerin sorduğu hiçbir soruya dün yanıt verilmedi. Bu sorular sorulunca da iftiraya, kara propagandaya başvurdular. Gerçekleri çarpıtarak işin içinden çıkmaya çalışan iki bakan ve iktidar sözcüleri gördük. Barış gibi, çözüm diyalog gibi çok temel meseleler asker kafasıyla ve haritalarıyla açıklanamaz. Meclis dün buna bir kez daha tanıklık etti. 

Malatya Valisi mi karar verdi Garê operasyonuna, neden ona açıklatılıyor?

Siyasi sorumluluğu almayan bir iktidar var karşımızda. Herhangi bir faaliyette başarılı olunca müjde veren iktidar başarısız olunca valiye açıklama yaptırıyor. Bu, Türkiye halklarının aklıyla dalga geçiyor. Malatya Valisi mi karar verdi Garê operasyonuna? Neden ona açıklatılıyor? 

Garê’de suçlarını örtmeye çalıştılar ama örtemediler

Garê'de hesap veremediler. Suçlarını örtmeye çalıştılar. Ama örtemeyince de suçlarını öğrenmiş oldular. Aslında dünün özeti buydu. 

Soylu'nun elindeki fotoğrafların dağılması, iktidarın dağıldığının göstergesiydi

Evet ne yazık ki ülkenin her yanında Garê katliamının büyük acısı var. Dün Genel Kurul’da da bunu açıklamaya çalıştık. Ellerinde tomar dosya ve kağıt ile geldiler ama ne oldu? Süleyman Soylu'nun elindeki dosyalar, kağıtlar, fotoğraflar dağıldı. Bu iktidarın da dağıldığının göstergesiydi. Kendisi konuşmasında onları göstemeredi, o kadar dağınıktı ki kapalı dosyalarla konuşmayı tercih ettiler. Biz şunu söylüyoruz, daha önce da söyledik. Türkiye savaş politikası ile savaş siyaset ile hiçbir sorununu çözemedi, 10 yıllardır çözemedi. 

HDP olarak savaş ve ölüm siyasetine her zaman karşı olduk

Demokratik siyasetle çözümü savunan bir parti olarak diyoruz ki bunun çözüm yeri parlamentodur. Meselenin bütün boyutlarının konuşulması, tartışılması ve çözüm önerilerinin değerlendirilmesi gerekiyor. Demokratik siyaset ve Meclis bunun için için vardır. Halk bize oy veriyor bunu çözmemiz için. Çözüm yolları ortaya çıkarmamız için oy veriyor. Biz HDP olarak sınır ötesi operasyonlara savaş siyasetine, ölüm siyasetine her zaman karşı olduk. Tezkeleri hiçbir zaman onaylamadık, evet demedik. Bu tezeklere geçmeseydi Garê'de 13 can toprağa düşmeyecekti. Garê'nin özetlerinden biri de budur. 

Dünyanın öbür ucunda arabuluculuk yapıyorsunuz, burada ise ölüm ve savaş siyaseti yürütüyorsunuz

Şimdi elimizde çok sayıda veri var. Şu bilgiyi Türkiye yurttaşları ile paylaşmak istiyorum. Filipinler'de Moro gerillaları ile hükümet arasında arabulucu olduğunu bu iktidar gururla açıkladı geçmişte. Peki bizim vatandaşlarımız hayatı Moro ile hükümet arasında arabuluculuk yapan iktidar için önemsiz mi? Dünyanın öbür ucunda arabuluculuk yapıyorsunuz, çözüm üretmeye çalışıyorsunuz ama burada ölüm ve savaş siyaseti yürütüyorsunuz. Evet bu iktidar kutuplaştırma ve savaş siyaseti ile iktidarını garantiye almaya çalışıyor.

Meclis’in sorumluluk alması gerekiyor

Ve bunu artık bütün Türkiye görüyor. Bizler de görüyoruz. Biz Garê opersoyununun, ölümlerin haritalara sıkıştırılamayacağını ifade etmek istiyoruz. AKP'nin kongre salonlarında geçiştirilecek bir mesele değildir. Can yakan bir meseledir. Ölümlerin yaşanmaması meselesi demokrasi ve özgürlük meselesidir. İşin burasını kimse konuşmuyor. Meclis’in sorumluluk alması gerekiyor. Bu konuda iktidara hesap sormaya devam edeceğiz. Biz hesap soracağız. Bizim görevimizi budur. Bu soruların yanıtlarını aramaktan kesinlikle vazgeçmeyeceğiz. Araştırma, soru önergeleri ile orada yaşananların tüm şeffaflığı ile açığa çıkmasını istiyoruz. Tüm Türkiye’nin istediği bu. 

Kongre salonunda 'lebaleb' bir görüntü ve gülücüklerle ölümler nasıl anlatılabilir?

Biliyorsunuz kongre salonlarında ölen çocukların anneleri arandı. Bu büyük bir trajedidir. Anne bir açıklama yapmış, kongre salonundan aradığınızı bilmiyordum diyor. Kamuoyunda yazıldı çizildi, herkes de okudu. Rize'de kongre salonunda lebaleb bir görüntü ile büyük bir mutlulukla büyük sevinçle, gülücüklerle bu mesele nasıl anlatılabilir. Oradan siyaset diline nasıl geçilebilir. Bu acıyı yüreğinde hisseden bizler kesinlikle bunu kabul etmiyoruz, hiçbir zaman da kabul etmeyeceğiz. 

Erdoğan'ın kongrelerinde tıklım tıklım oturan binlerce insan pandeminin bulaşısı ile yüz yüze bırakılıyor

Rize pandeminin en yaygın olduğu illerin başında geliyor. Rizeli hemşerilerini Erdoğan hiç sevmiyormuş demek ki. Onları ölümle buluşturuyor. Ziyaret ettiği belediye başkanının ertesi gün korona testi pozitif çıkıyor. Orada lebalep oturan binlerce insan pandeminin bulaşısı ile yüz yüze bırakılıyor. 

30 kişilik restoranlar kapalı, Erdoğan'ın kongreleri lebalep dolu 

20 kişilik, 30 kişilik salonlar, lokantalar, cafeler, pastaneler kapatılıyor ama binlerce insan bir salona sıkıştırılıyor, tıkıştırılıyor. Bundan da gurur duyuluyor garip bir şekilde. Sanki halkın aklı uçmuş gitmiş. İşte Garê de bunlardan bir tanesidir. Garê meselesinde yanıtlanmayan bütün soruların takipçisiyiz ve bunu sormaya devam edeceğiz. 

Garê oturumunda muhalefet büyük bir umudu Türkiye yurttaşlarına gösterdi

Buna dair özellikle iktidar ne yapmaya çalıştı. Daha morgda cenazeler teşhis edilmemişken, daha otopsi raporları bilinmiyorken muhalefete saldırdı. Siyaset yaptı. Böyle bir şey kabul edilebilir mi? Bu insani değerlerle asla örtülebilecek bir mesele değil. Ama dün muhalefet Meclis'te demokratik bir tutum ortaya koydu. İktidarın hesap vermeme, hesap sorma niyetine karşı bir kaya gibi durdu. Ve muhalefet bu dönemde gelecek açısından da büyük bir umudu Türkiye yurttaşlarına gösterdi. Biz bu umudun peşinde olacağız. Demokratik muhalefetin, demokratik güçlerin bir arada bu iktidarın tutumuna karşı el birliği ile, güç birliği ile başarı sağlayacağına yürekten inanıyoruz. 

Uluslararası hukuk çatışmanın taraflarının korunmasını emreder

Garê ile ilgili söylenecek çok şey var. Önümüzdeki günlerde de konuşacağız. Ama son olarak uluslararası hukuktan bir not iletmek istiyorum, tamamen hukuki çerçevede. Uluslararası insan hakları hukuku devletlerin çatışmanın tarafı olmayan kişileri tehlikeye düşürecek operasyonlardan kaçınması ve yaşam hakkı için gerekli önlemleri almasını emreder. Orada alıkonulan insanların çatışmanın tarafı olmadığı, silahlı olmadıkları ve korunmaları gerektiği her türlü tartışmanın dışındadır, izahtan varestedir. Bütün şeffaflığı ile Garê'de ne oldu? Ailelerin, bizlerin, demokratik muhalefetin sorularının yanıtını derhal istiyoruz. 

HDP’ye saldırarak suçlarını örtmeyi hedef aldılar

Diğer bir mesele partimize yönelik saldırılar. Partimize saldırarak kendi suçlarını örtmeyi hedeflediler. Yine HDP, yine HDP'ye saldırı. Garê operasyonundaki soruları karartmak için İçişleri Bakanlığı garip bir şekilde "718 kişiyi gözaltına aldık" dedi. Şaka gibi. Kim bu 718 kişi biliyor musunuz? Bizim il eşbaşkanlarımız, ilçe eşbaşkanlarımız, yöneticilerimiz, PM üyelerimiz, Gençlik Meclisi üyelerimiz, Kadın Meclisi üyelerimiz. Dosyalarda hiçbir şey yok. Tamamen psikolojik bir harekat. Ben soruyorum avukatlara, iddia ne? Diyorlar ki '1 satırlık ihbar tutanağı var'. Türkiye’de 84 milyon hakkında ihbar tutanaklarını kolluk düzenleyebilir. Ne var dosyada? 10 yıl önce attıkları bir tweet ya da facebook paylaşımı var. Ne var dosyada? Parti genelgelerinin kendilerine ulaşması var. Parti genelgesi tabi ki gidecek yönetime. 

HDP'ye yönelik gözaltı ve tutuklama operasyonlarının tamamı psikolojik operasyonlardır

Burada Türkiye kamuoyuna şunu söylüyorum: HDP'ye yönelik gözaltı ve tutuklama operasyonlarının tamamı psikolojik operasyonlardır. HDP'yi kendince kriminalize edecek, ötekileştirecek ve kamuoyunda kendince farklı bir algı oluşturacaklar. 

HDP'nin tek bir odasının ışığı bile açık olsa uykularınız kaçmaya devam edecek 

Değil 718 kişi 7 bin kişi de alsanız HDP bitmeyecek. Bunu unutmayın. Bugüne kadar yaptıklarınızın 10 katını da yapsanız, biz bitmeyeceğiz burada olmaya devam edeceğiz. HDP'nin tek bir odasının ışığı bile açık olsa uykularınız kaçmaya devam edecek. Ama bizim ışıklarımız hiç sönmeyecek. Tek bir kişi kalsak bile. 

Biz ölüm siyaseti değil yaşam siyasetini sürdürmeye devam edeceğiz

HDP bu ülkede milyonlarca insanı temsil eden ve bu temsiliyet sonucunda parlamentoda grubu bulunan bir parti olarak faaliyetlerine, çalışmalarına sonuna kadar devam edecek. Birileri baraj altına düşüyor olsun, düşmeye devam etsin. Bizler hızla yükseleceğiz. Türkiye yurttaşlarının gerçeği öğrenmesi için herşeyi demokratik siyaset yöntemi ile yapmaya devam edeceğiz. Biz tek bir insanın bile burnunun kanamaması için, barışın egemen olması için, ölüm siyasetini değil, yaşam siyasetini sürdürmeye devam edeceğiz. 

İktidar 5 yılda işsiz sayısını 10 milyona çıkardı

Diğer bir başlık ekonomi. Aslında hiç bitmemesi gereken bir başlık. Çok ciddi gelişmeler var. Esnaf kan ağlıyor. Ciddi bir olumsuz tablo var. Kan ve barut kokusuna mahkum eden bir AKP-MHP ittifakı, halka yoksulluk ve işsizlik veriyor. Bir mermiye zam, bir bombaya bir kaynamayan tencereye eklemeyen iktidar 5 yıl içinde işsiz sayısını 3 milyondan 10 milyona çıkardı. Saray günde 10 milyon harcıyor. Bu cümleyi kimse unutmasın. Günde 10 milyon harcayan bir Saray var. Maskeli balolar, beyaz çaylar, ejder soslu yiyecekler israf sarayında tüketiliyor. Saray'da 1000 oda tek adam tarafından kullanılıyor. Onlarca yoksul metro altında yaşamaya devam ediyor. Bu resim Türkiye'nin resmidir. Metro altlarında, bu kışta, eksi 10 derecede, bu kar ortamında soğukta halk bu şekilde yaşıyor. 

94'ü konuşacağınıza kayyımları konuşun, kayyımların kayyımı Erdoğan

AKP Genel Başkanı ne yapıyor? Çıkmış 94 yılında İstanbul Belediyesi'nden görüntüler paylaşıyor. Sözde Gönül Belediyeciliği yapıyor kayyımların kayyımı Erdoğan. Ama bu Gönül Belediyeciliğine kimse kanmıyor artık. 94'ü konuşacağınıza gelin belediyelere atadığınız kayyımları ve sokaklarda yatırdığınız insanlardan bahsedin. Öğrenciye ve Kürtlere kelepçe, iş aş isteyenlere, kadınlara gaz ve cop, yoksullara keyif çayı, devam sütlerine özel kilitler bu iktidarın yarattığı felaket tablosudur.

Bu iktidar bebekleri süte muhtaç hale getirdi

AKP-MHP iktidarı sofrayı ekmeksiz bıraktı, tencereyi tuzsuz bıraktı. Hayatı tatsız hale getirdi. Bu iktidar el kadar bebekler için hayati öneme sahip devam sütlerine muhtaç hale getirdi. Bu resimden ben çok etkilendim (Marketlerde kilitli bulunan devam sütü görseli). Kilitlenmiş. Bu kilidin ne anlama geldiğini biliyoruz. Bunların derdi devam sütleri değil. Bu sütlerin üzerindeki kilitler ve kelepçelerdir. Bu kilitleri, kelepçeleri üretmeyi övünerek anlatıyor üstelik bu iktidar. Karnı açken ağlamaktan uyumayan bebeklerin ebeveynlerine söyleyecekleri tek bir sözleri yok. Birileri gidip hemen alamasın, sözde hırsızlığı önlüyorlar, özel bir ürün, pahalı, herkes alamıyor. Herkesin alamadığı ürün devam sütleri. Bebeklerin açlığa ve ileriki yaşlarda maruz kalmaması için tükettiği ürün. Vatandaş bu kilitli devam sütlerini alamıyor. 

Her istedikleri yalanı atan TÜİK başkanı bile bir yıl dolmadan görevden alındı 

Ekonomi kesinlikle Türkiye'nin en temel gündemi. Ama iktidar bunu da karartmaya çalışıyor. Bunu da sanki yokmuş gibi yapmaya ve bu konuda bir resim vermeye çalışıyor. Esnaf kazanamıyor. İşçi kazanamıyor. Emekli kazanamıyor. Bir tek beşli soygun çetesi kazanıyor. Dünya faiz rekoru kırdılar. Faiz lobisi kazanıyor. İhalelerini ulufe olarak dağıtıyor, yandaşlar kazanıyor. En son TÜİK Başkanı olarak görev süresi daha bir yılı doldurmayan Muhammed Cahit Şirin'in yerine, Başkan Yardımcılığı görevini yürüten Ahmet Kürşat Dosdoğru vekaleten atandı. İlginç. Liyakat yerine sadakatin esas alındığı Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin işte böyle görevden almaları hiç de sürpriz olmuyor. Halbuki TÜİK istedikleri bütün yalanları atıyordu. İstedikleri bütün rakamları çarpıtıyordu. O kadar pespaye yöntemlerle halkı yanıltmaya çalışıyorlardı ki bu bile TÜİK Başkanını kurtaramadı. 

Türkiye'deki yoksulluktan hepimiz utanıyoruz iktidar utanmıyor

Türkiye, tarihinde ilk defa bu kadar yoksulluk görüyor. Bizler bu yoksulluk karşısında utanıyoruz. Biz utanıyoruz, karnı tok yatan herkes utanıyor. Maaş alan ve kıt kanaat geçinen emekli memur da utanıyor. Aslında hepimiz utanıyoruz. Ama kim utanmıyor biliyor musunuz? Bir tek iktidar ve Saray sahipleri utanmıyor. Edward Young'ın çok güzel bir sözü var bu konuda. Diyor ki, "Yalnızca zalimler utanmazlar. Çünkü zalimlerin kalbi ve vicdanı ölmüştür. Onları iktidar ve para hırsı teslim almıştır". Oysa bizler yasaların yetersiz kaldığında utanma duygusunun bizleri bir arada tuttuğuna inanan insanlarız. Utanmadıktan sonra hiçbir yasa etki edemez. 

Soru: Geçmişte alıkonulan askerlerin temas kurulup alınabileceği söyleniyordu. Dün de Süleyman Soylu HDP'nin temasa geçtiğini söyledi Süleyman Soylu. Bir yandan da HDP'yi 'terör uzantısı' olarak bir yere koyuyor. Bu bir çelişki değil midir?  

Onların varlığı çelişki zaten. Onların sözleri, yaptıkları bir bütün olarak çelişki. Süleyman Soylu, sözde İçişleri Bakanı. Sözde güvenlikten sorumlu. Ama kendisi her gün suç üretiyor. Her gün, her konuşması ile bir suç üretme mekanizmasına dönüştü. İnsanları parçalamaktan, tükürmekten, yok etmekten, öldürmekten söz eden bir İçişleri Bakanı'ndan düzgün, makul, yasalara uygun bir açıklama beklememeliyiz. Hala o umut varsa bilemiyorum, kamuoyunun takdirine sunuyorum. 

Alıkonulan askerler için elimizi taşın altına koymaktan hiç çekinmedik 

Bizler alıkonulan asker, polis ve istihbarat görevlileri için sayısız defa görüşmeler yaptık. Basın toplantıları yaptık, araştırma önergeleri verdik, soru önergeleri verdik. Geçmişte de içinde milletvekillerimizin de olduğu, İHD, Mazlum-Der heyetleri, Refah Partisi milletvekilinin de olduğu heyetlerle çok sayıda alıkonulan ismi geri aldık. Elimizi taşın altına koymaktan kaçınmadık, sorumluluktan kaçmadık. Çünkü biz hayatı önemsiyoruz. Bunu kendileri de gayet iyi biliyorlar. Ama bunu bir siyaset malzemesi yapmadığımız için kamuoyu önünde farklı konuşuyorlar. 

İl binamız önünde aileleri oturtup çocuklarını öldürmek için operasyon yapan bir zihniyet 

Mesela bakın, üç aile Diyarbakır il binamız önünde oturuyor. Ben kendim en az 5 defa şunu söyledim. 'Orada aileleri oturtup çocuklarını öldürmek için operasyon yapan bir zihniyet' dedim. İşte orada oturan ailelerin maalesef çocuklarının naaşı geldi. Çok ciddi bir çelişkidir. Çelişki dediğimiz budur aslında. Biz çözüm barış diyalog derken bunu savunuyoruz. Bu operasyon olmasaydı, Garê'de alıkonulanlar bugün aramızda olacaktı.

Soru: İçişleri Bakanı Garê’ye giden bir milletvekili olduğunu söyledi. Sizin bu konuda bir açıklamanız oldu mu?

Yok bu sorunun muhatabı biz değiliz. Kendisine sorun. Kendisi bir iddia ortaya attı. Üstümüze alınmadığımız bir durum. Ayrıca dün Eş Genel Başkanımız Pervin Buldan hakkında büyük bir iddia ortaya atıldığını, karartma yapılmaya çalışıldığını not edelim. Haberleri okudu mu? Dediğimiz gibi o konunun muhatabı biz değiliz. Onun açıklaması gerekiyor. Bu Eş Genel Başkanımıza attıkları iftira gibi. Dün hesap veremedikleri için olmayan boyutlarını değiştirme ve siyasi bir algı yaratmaya çalışıyorlar. Üstümüze alındığımız bir durum yok. Rahatız, ona sorun. Biz sonuçta parlamentoda görev yapan bir partiyiz. 

Operasyonla alıkonulanlar kurtarılamaz

Soru: Dün bu şekilde bir bombalamadan insanların sağ çıkamayacağını söylediniz. Bunu kanıtlamaya yönelik bir belgeniz, fotoğraf falan var mı?

Biz bu konuyu takip etmeye ve hesap sormaya devam edeceğiz. Son 20 yılda 335 kişi sağ teslim alınmış, arabuluculukla. Operasyonla alıkonulanlar kurtarılamaz. Görüşmelerle kurtarılabilinirdi. Geçmişte bu deneyimlendi. İHD’nin bu konuya ilişkin defalarca yaptığı çağrılar var. İHD Genel Başkanı dün açıklama yaptı. Bu arada bu vesileyle İHD’ye yönelik Eren Keskin’e, Şebnem Korur Fincancı’ya yönelik saldırıları kesinlikle kabul etmediğimizi, insandan haktan yana olan herkesi Soylu’nun hedefe koyduğunun göstergesi olduğunu söylemek istiyorum. Şunu söyledim, 42 uçakla kazan bombalarıyla insanlar nasıl kurtarılacak, bu soruyu sorduk. Bunun cevabını onlar verecek. Haritaları getirerek değil. Yani bu sorunun cevabını arıyoruz. 

Herşey değişiyor ama AKP’nin ezberi değişmiyor

Soru: Binali Yıldırım’ın 4 yıl önce yaptığı konuşma ile Erdoğan’ın dün yaptığı konuşmanın aynı olduğu ortaya çıktı. Bu konuda ne söylemek istersiniz?

Bence danışmanları bana çok kızıyordur. Danışmanlarını gözden geçirsinler. Eğer kendileri bilerek gerçek dışı beyanlarda bulunmuyorlarsa danışmanlarda sorun var. Herkesin bildiği sorulara yanlış yalan cevaplar veriyorlar. Sizin sorduğunuz soruda ise bir ezberin yıllarca devam ettirilmesi meselesi var. Dünya değişiyor, hayat değişiyor, evren değişiyor, iklim değişiyor, pandemi gibi uluslararası hastalıklar gelişiyor ama AKP’nin ezberleri değişmiyor. 4 yıl önceki konuşma bugün olduğu gibi devam ediyor ama artık miadları doldu.

Varsa ellerindeki güvenlik güçlerini serbest bıraksın

Soru: AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin aslında PKK neden kaçırdı diye sormanız lazım dedi. PKK sivilleri kaçırmışsa neden elinde tutmayı tercih ediyor. Bir de Celal Adan ile yaşanan bir sürtüşmeniz oldu. Bir şey söylemek ister misiniz?

Bu garip bir durum diğer Grup Başkanvekilimiz cevap verdi aslında. Bu sorunu muhatabı biz değiliz, örgüt. Gidip sorsunlar niye kaçırıyorsunuz diye. Biz insanların kaçırılmasına ve yıllarca alıkonulmasına tabi ki karşıyız. Varsa ellerinde güvenlik gücü şu anda serbest bıraksınlar. Bu çağrıyı MYK kararımızda ilk gün yaptık. Şimdi ben de yapıyorum ama sorunun muhatabı biz değiliz. İnsanların 5-6 yıl alıkonulmasını kabul edilebilir bulmuyoruz. Savunmuyoruz. Biz HDP’yiz, bu sorunun muhatabı PKK’dir. 

Celal Adan ile ilgili de sormuştunuz söyleyelim. Bizim Meclis’te sürekli temasımız oluyor. Meclis Başkanvekiliyle, Meclis Başkanıyla, Grup Başkanvekilleriyle. Dün kendisine de söyledim. Politikayı özlediyse Bahçeli’nin yerine geçebilir ya da grup Grup Başkanvekili olur, bu konularda konuşabilir ama Meclis Başkanvekili sıfatıyla İç tüzük ve Anayasal ilkelere göre dün verdiği cevap ve söylem asla kabul edilebilir değil. Dün herhalde Bahçeli’nin orada olması, grup toplantısında esip gürlemesinden etkilenen birazcık ben de buradayım, sözümü söyleyelim şeyine girdi. Ama tarihi bir hata yaptı bu Meclis'in vakarıyla. Grup Başkanvekiline karşı söz vermemesi, izah edilebilir bir yanı yok. Dediğimiz gibi yolu açık. Oraya irade dışı atanmıyor. Siyaset yapmak istiyorsa yapabilir ama orada değil. 

HDP kapatılamaz, her halükarda yoluna devam eder

Soru: HDP’nin kapatılmasına ilişkin Bahçeli’nin açıklamaları hakkında neler söylemek istersiniz. 

Bahçeli, bu konuda aynı şeyleri defalardır söylüyor. Bunun bir karşılığı yok. HDP kapatılamaz. Diyelim ki bir partiyi yargı kapattı ama HDP seçmenleriyle programı ilkeleriyle ve yürüyüşüyle kapatılamaz. HDP her halükarda yoluna devam eder. Bunu çok net söylüyorum.

17 Şubat 2021