Beştaş: Enseyi karartmayın, bu haramiler düzenini alt üst edeceğiz

Grup Başkanvekilimiz Meral Danış Beştaş, TBMM'de basın toplantısı düzenleyerek gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Beştaş, şunları söyledi:

Çerkes Sürgünü sonuçları itibariyle soykırımdır 

Çerkes Soykırımı yıldönümü nedeniyle görüşümüzü paylaşmak isterim. Tarihsel trajedilerden biri Çerkes Soykırımı. Çerkesler bunun bütün çıktılarıyla soykırım kabul edilmesi gerektiğini söylüyor, biz de bunu biliyor ve kabul ediyoruz. 158 yıl önce, 1864 yılında Rusların kılıcından geçen Çerkes halkları gemilerle dünyanın dört bir yanına dağıtıldılar. Sürgün olarak tanımlansa da yarattığı sonuçları itibariyle bir soykırım gerçeğiyle karşı karşıyayız. 500 bin insanını yitiren bu halk Osmanlı topraklarına sürgün edilmişti. 500 bin insanın açlıktan, salgından ve hastalıktan yaşamını yitirdiğini hatırlatmak isterim. Bu uzun süre devam etmişti. Mısır’a Ürdün’e Suriye’ye, Balkanlara dağılan Çerkesler tarihin en büyük acılarını çeken halklarından biri olarak kayıtlara geçmiştir. 

Çerkeslerin talepleri bizim de taleplerimizdir

Ubıh dilinin konuşulmadığı ve yasaklandığı için ölü diller arasına girdiğini biliyoruz. Çerkeslerin bu yıl Türkiye’de de görünür olan birçok talebi vardı. Onların talepleri bizlerin de talepleridir. Bütün halkların taleplerinin, başta dil ve kültür hakları olmak üzere, tanınması gerektiğini HDP olarak her zaman savunduk. Yüzleşme ve onarıcı bir adalet Çerkesler için de zorunlu ve gereklidir ve talebimizdir. Çerkeslerin bazı taleplerini paylaşmak istiyorum ve desteklediğimizi ifade etmek istiyorum. Çerkes Soykırımının tanınması gerekiyor, mağdurların mülkiyet ve tazminat haklarının sağlanması gerekiyor, ön koşulsuz isteyenlerin anavatanlarına dönmelerinin önü açılmalıdır. Çerkes dili ve kültürüne yönelik tehditlerin ortadan kaldırılması gerekiyor. Bu tarihsel trajediye bu şekilde onarıcı bir adaletle yaklaşmak hepimizin insani görevidir. 

AKP-MHP iktidarı seçim kampanyasını mahkeme salonlarında başlattı

Bu ara bir NATO tartışması var, bir de iç sorunlar ve davalar var. Bunlardan biri de Kobanî Kumpas Davası ki bunu sıklıkla dile getiriyoruz. Ben en son söyleyeceğimi başta söyleyeyim; şu anda AKP-MHP iktidarı seçim kampanyasını mahkeme salonlarında yürütüyor, bunu çoktan başlattı. Mahkeme salonlarında bir seçim kampanyası var. Gezi Davası kararıyla Türkiye demokratik kamuoyuna, muhalefete, halklara gözdağı verildi. Bu da seçim kampanyasının önemli ayaklarından biriydi. STK'ların, muhalefetin ve halkın taleplerini özgürce ifade etmelerinin artık mümkün olamayacağının mesajını verdiler. Ucube bir mahkeme kararıyla ağırlaştırılmış müebbet ve 18 yıla varan cezalar verildi. Şu anda cezaevinde tutuluyor aktivistler. Geçen hafta Silivri ve Bakırköy cezaevlerini ziyaret ettim. Gezi tutuklularını ziyaret ettim ve onların selamlarını kamuoyu ile paylaşmak istiyorum. Kendileriyle yaptığımız görüşmelerde haklı olduklarını, bu davanın mesnetsiz ve siyasi bir dava olduğunu bizlerle paylaştılar. Biz de bunu çok yakından biliyoruz. 

Gezi Davası ile muhalefete, Kobanî Kumpas Davası ile de Kürtlere mesaj veriliyor

Gezi ile Kobanî davaları arasında doğrudan bir bağlantı var. Gezi ile Türkiye kamuoyuna, halkına ve demokratik muhalefete mesaj veriliyor, Kobanî ile de Kürt halkına mesaj veriliyor. Kobanî Kumpas Davası ile ne deniliyor? Kürtler demokratik hak ve özgürlüklerini kullanamazlar. IŞİD katliamlarına karşı ses çıkaramazsınız diyorlar. Kobanî'de IŞİD yenilgisinin peşine 8 yıl sonra düşmüş durumdalar. Arkadaşlarımız her duruşmada AKP ve MHP'yi yargılamaya devam ediyor. Basın mensuplarına önerim var; lütfen Kobanî Kumpas Davasını izleyin, oradaki savunmaları dinleyin, dinleyemiyorsanız mutlaka okumaya çalışın. Çünkü davada inanılmaz bir yakın tarih var, savunmalar var, yargılamalar var. İktidarın adım adım nasıl çürüdüğü gerçeğine çok yakından tanık olacaksınız. 

Mahkeme savunma hakkını 1 günle sınırladı, bu hukukun bittiğinin resmidir

Selahattin Demirtaş, Gültan Kışanak, Figen Yüksekdağ, Sebahat Tuncel, Ayla Akat ve daha birçok arkadaşımız orada rehin olarak tutuluyor ve tamamen hukuksuz bir yargılamayla yüz yüzeyiz. Açıkçası burada bir mizansen var. Yeni bir şey çıktı, elimde son duruşma tutanağı var. Savunma hakkı Anayasa 36 ve AİHS 6/2’ye göre hepinizin bileceği üzere sınırlandırılamaz. Bir kişi 3 gün, 5 gün 10 gün konuşmak isterse de bu hak tanınır, çünkü adil bir yargılamanın temeli savunma hakkının kullanılmasıdır. Güçler arasında buna "AİHM silahların eşitliği prensibi" der. Savunma olmadan yargılama da olmaz. Bu tutanakta şunu söylüyor mahkeme, "...anılan nedenlerle müdafi dahil bir gün olarak savunma süresinin belirlenmesi..." Korkunç bir şey! Ek dosya varsa birleşen 2 gün olarak belirlenmeleri ve bunu kullanmaları. Diyor ki mahkeme; ben seni ağırlaştırılmış müebbetle yargılıyorum, senin partinin demokratik siyaset hakkını elinden alıyorum, kapatma davası açıyorum. Öldürülen insanların sorumluluğu aslında onlarda olmadığı halde bunu oradaki tutuklu arkadaşlarımıza yükleyerek yargılama yapıyormuş gibi yapıyor. Bu belge Türkiye'de hukukun bittiğinin resimlerinden bir tanesidir.

Seçim kampanyasında kullanmak için Kobanî Kumpas Davasını bitirmek istiyorlar

Öyle bir acele ediyorlar ki, diyeceksiniz sanki Türkiye’de yargı o kadar hızlı yürüyor ve adil, demokratik bir yargılama var. Ama böyle bir umuda kapılmayın. Bu ülke katilleri serbest bırakılıyor, kadın katillerini, çeteleri her gün serbest bırakıyor. Hizbullahçılar 18 hükümlü serbest bırakıldı, müebbet hapis cezaları almışlardı. Şimdi mafya babaları, katiller, kadın katilleri ellerini kollarını sallayarak dışarıda cirit atıyor ama siyasetçiler içeride ağırlaştırılmış müebbetle yargılanıyorlar. Neymiş, demokratik protesto hakkı için bir tweet atmışlar. Bir tweet atmışlar başka hiçbir gerekçe yok. Bu da işte nasıl bir siyasi yaklaşım olduğunu ortaya koyuyor. Açıkçası Kobanî Kumpas Davasında bir acele olduğunu görüyoruz, bu belge o acelenin resmidir. Gezi'de de acele ettiler. Bir ceza verdiler ve Erdoğan çıkıp dedi ki "Artık iş bitti, yargı kararını verdi." Kobanî de de bunu söylemek istiyorlar. Seçime giderayak bir aceleleri var. Çünkü seçim kampanyalarında kullanacakları verilere ve davalara ihtiyaçları var. Bunlardan biri de Kobanî Kumpas Davası. 

Mahkeme salonları iktidarın seçim otobüsü gibi

"İktidardan düşmeden aman bunlar karara bağlansın, biz kutuplaştırmaya artıralım, tekçilik üzerinden bu seçimi beka diyerek - yalan tabii ki - kazanalım" gibi bir kararları var. Mahkeme salonları iktidarın seçim otobüsü gibi. Yargı kalmadı, hakim ve savcılar bir yargılama faaliyeti yapmıyor, iktidar ne istiyorsa onu yapmaya çalışıyorlar. Acele ile menzil alınmaz, aceleci sinek süte düşer diye sözler var. Vallahi iktidardan düşüyorsunuz acele etmeyin. Giderayak daha fazla zarar vermenize izin vermeyeceğiz. İntikam davası AKP ve MHP blokunu iktidardan düşüren en önemli gerekçelerden biri olacak. 

AKP küresel olarak Kürt haklarını savunan herkesi terörist ilan etmeye çalışıyor

Diğer mesele NATO meselesi. Biliyorsunuz İsveç ve Finlandiya'nın NATO'ya üye olması konusunda Türkiye’nin vetosu var ve gerekçe olarak Suriye Demokratik Güçlerine verdiği desteği kesmelerini istiyorlar. Günlerdir iktidar bunu yapıyor, burada da kalmıyor. Bu taleplerin yanında İran Kürtlerinden bir kadın İsveçli parlamenter var, onun da Türkiye’ye iadesini istiyorlar. Bu kadın Türkiyeli değil, Türkiye’de yaşamamış Türkiye ile hiçbir bağı yok. Bir İsveç milletvekili, sadece Kürt olması ve AKP’yi eleştirmesi sebebiyle terörist muamelesi görüyor. AKP içeride hepimizi, bütün muhalefeti terörist ilan etti, yetmedi küresel olarak Kürt haklarını ve temel özgürlüklerini savunan herkesi terörist ilan etmeye çalışıyor ve bu konuda da hızla ilerliyor. Mesela Ragıp Zarakolu var. Türkiye yayıncılığına önemli katkılar sağlamış önemli bir yayıncı ve aydın. Hakkındaki iddiaların tamamı düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında ve Ragıp Zarakolu'nun iadesi isteniyor. Dünyanın gözünün içine baka baka düşünce ve ifade özgürlüğünü tanımadıklarını, bir yayıncıyı ve aydının iadesini istediklerini söylüyorlar.

Kürt düşmanlığının dünyaya yayılması için büyük bir çaba var

Biz HDP olarak ABD, İsveç, Finlandiya ve diğer devletlerin yaklaşımlarını yakından izliyoruz. Afrin’den Haseke’ye, Amed’den Şengal’e kadar Kürt halkının büyük bedeller ödeyerek elde ettiği kazanımları pazarlık konusu yapılmaya çalışılıyor. Biz Kürt meselesinin içeride çözülmeden küresel bir mesele haline geldiğinin farkındayız. İçeride Kürt karşıtlığının ve Kürt düşmanlığının dünyaya yayılması için büyük bir çaba var. Kürt meselesi Suriye ve Türkiye’de iç içe geçmiş, NATO’yu ve diğer uluslararası kurumları bu konuda şantaj yaparak dize getirmeye çalışan bir Türkiye var. Bizim bu konuda çözümün Ankara olduğu, TBMM olduğu yönünde net ifadelerimiz var. Kürt meselesi Türkiye’nin içinde çözülebilir; gidip NATO’ya şantaj yaparak, İsveç ve Finlandiya’yı veto ederek bu meseleyi çözemezsiniz, bunu herkes biliyor. Tabii ki dar pazarlıklara bu ülkelerin gireceklerini düşünmüyoruz. Çünkü İsveç'te de Finlandiya'da da demokratik bir düzen, adil bir yargı sistemi, düşünce ve ifade özgürlüğü yerleşmiş durumda. Kürt karşıtlığına taraftar toplamanın sonuçsuz kalacağını görüyoruz. İsveç ve Finlandiya’nın bu kadar yıllık emeklerini çöpe atmayacaklarına inanıyoruz. Kürt düşmanlığı çabaları boşa kürek sallamaktır. 

Kayyım, kültürü bitirmek, dili yok etmek istiyor 

Geçenlerde Kürt meselesi bağlamında şöyle bir görüntü gördük. Topal Osman resimli otobüsleri Diyarbakır sokaklarında dolaştırdılar. Diyeceksiniz ne alaka, ben o alakayı size kurayım. Kayyımın sadece belediyeyle ilgili olmadığını, sosyal ve kültürel çevreyi de değiştirme temelli olduğunu birçok kere ifade ettik. Kültürü bitirmek, dili yok etmek istiyor, yaşam tarzına direkt müdahale ediyor. Ben okurken gülümsedim acı acı güldüm. Kızıltepe kayyımı hamsi festivali yaptı, benim vekili olduğum ve büryanı ile ünlü olan Siirt’te de hamsi festivali yapıldı. Neden, Valiler Karadenizli. Getiriyorlar tonlarca hamsiyi kayyımlar festival yapıyorlar. Bir büryan festivali ya da fıstık festivali yapmak akıllarına gelmiyor, çünkü oranın kültürüne düşmanlar. 

"Beyaz Torosları bitirdik" diyenler şimdi Topal Osmanlı otobüslerle gözdağı veriyor

Giresun Valiliği Lice'de Off Road Festivaline katılmış. Giresun Valiliği’nin otobüsünün üzerinde elinde silahlı Topal Osman fotoğrafı ve "Giresun size yeter" sloganı yazıyor. Yargı yetmedi, mahkeme salonları yetmedi şimdi de Topal Osman’ı da seçim kampanyasında malzeme yapıyorlar. Çürüyen, yozlaşan bir iktidarın sığındığı son liman Kürt, Pontus, Rum ve Ermeni katliamlarında yer alan Topal Osman oldu. Lice'de silahlı ve mesaj içerikli Topal Osman fotosu dolaştırmak Kürtlere gözdağı vermek değil de nedir? Bu açık bir soykırım tehdidi değil midir? Halkların hafızasına saldırı değil midir? "Beyaz Torosları bitirdik" diyenler şimdi Topal Osmanlı otobüslerle gözdağı veriyor. Haddinizi bilin! Ne olduğu belli olan birini Valilik onayıyla Diyarbakır'da dolaştırmak Kürt düşmanlığının nerelere vardığını gösteriyor. 

Görevimiz sizin bu çetevari siyasetinizle mücadele etmektir

Resmi makamlarca bir tehdit sokaklarda dolaştırılıyor, bunu yapanlar ve buna izin verenlerin derhal görevden alınmaları gerekiyor. Kürt düşmanı değiliz diyorlar ya bu sorularımıza bir cevap verin. Topal Osman’ın ne işi var Diyarbakır sokaklarında? Son çırpınışla böyle çete tehditleri yapmak sizin için olağanlaşmış ve rutin bir siyaset olabilir ama bizim görevimiz sizin bu çetevari siyasetinizle mücadele etmektir. Ne Lice ne de Diyarbakır böyle kirli provokasyonlara izin vermedi, vermeyecektir. Bunu iyi bilin! Cevabı Newroz’da almıştınız, almaya devam edeceksiniz milyonlarca insandan. Topal Osmanınızla da Sadatınızla da çetelerinizle de IŞİD’lilerinizle de kendinizi kurtaramayacaksınız. İktidarda topal ördek durumuna düşünce Topal Osman’a sarıldınız, Allah akıl fikir versin. 

Tecride karşı çıkıyoruz çünkü tecrit bir işkence yöntemi

Tabii Kürt meselesinde çok önemli bir başlık da tecrit. Bunu söylediğimizde A haber ve yandaş medya "aman HDP’liler yine Öcalan’a sahip çıktı, aman tecride karşı çıkıyorlar" diyor. Çıkıyoruz ya, tecrit bir işkence yöntemi ve insanlığa karşı bir suç. Bu tecrit niye var? Türkiye halklarının bunu düşünmesini istiyoruz? Türkiye’de bir savaş politikası var. Her şey bu savaş politikasına hizmet etsin istiyorlar. Şu anda her yerde silah pazarlıkları devam ediyor. İmralı'da tutulan Abdullah Öcalan ile diğer 3 kişi ne aileleri ne avukatlarıyla görüştürülüyor ne mektup atabiliyor ne telefonla görüşebiliyorlar ama ne yapılıyor sürekli disiplin cezaları veriliyor. Bugün avukatlardan öğrendim, bu cezalar avukatlara tebliğ edilmiyor, itiraz haklarını kullanamıyorlar. Bir mahkum içeride nasıl bir disiplin suçu işleyebilir? Sakın olmaz demeyin bir örnek vereyim. Bir disiplin cezası volta atmak. Tutuklu ve hükümlüler güneşin doğuşundan batışına kadar dışarıda açık havada oturma hakkına sahiptir. Burada diyor ki, Sayın Öcalan ve diğer tutuklularla ilgili, "birbirinizle konuşarak birbirinizin spor hakkını engelliyorsunuz, bu nedenle size görüş cezası veriyorum". Dünya tarihinde böyle bir karar yoktur. Bu karar tamamen onların ne kadar zor durumda olduğunu gösteriyor. 

Tecridi kaldırın barış ve çözüm sesleri yükselsin

Kürt karşıtlığı ve savaş politikalarının sebebidir tecrit sistemi. Çünkü şu anda barışı konuşan, barış talep eden, "1 haftada barış getirebilirim diyen Öcalan" tecritte tutuluyor. Barışın konuşulmasını istemiyor iktidar. Öcalan’ın sunduğu proje Ortadoğu ve Kürt halkı için demokratik bir proje. Neresine karşı çıkıyorsunuz? Çözüm Sürecinde 3 yıl aynı masada oturdunuz. Yarın savaş politikası bitince -ki eninde sonunda gelinecek yer orası- yine oturulacak. Türkiye halklarının tamamına sesleniyorum; tecrit sadece Kürt halkını ilgilendirmiyor, 84 milyon insanın barış içinde yaşamını, ekonomik özgürlüğünü ve insanca yaşamını etkiliyor. Lütfen buna hep birlikte karşı çıkalım, barışı bu topraklara getirelim, istersek yapabiliriz. Bu iktidara karşı hep birlikte demokratik bir muhalefet ortaya koyabilirsek bunu başarabiliriz. Tecridi kaldırın barış sesi, çözüm sesleri yükselsin, insanların umudu yükselsin. Geleceğe güvenle bakabilsin anneler, ne Trabzon'da ne Hakkari’de ne Giresun’da ne İstanbul’da çocuğumun cenazesi gelecek diye geceler boyunca ağlamasın. Artık bu gözyaşları bitsin. 

Yeni ekonomi modeli yandı, bitti, kül oldu

Son olarak ekonomi gündemine ilişkin bir şey söyleyeceğim. Battık gidiyoruz işte. Rekorlar kırılıyor ve kur korumalı mevduat sistemiyle Türkiye halkları bir avuç zengin eliyle gasp ediliyor. Türkiye’yi batırma projesi tam hız devam ediyor. Yeni ekonomi dediler, yüksek kur düşük faiz yüksek ihracat yüksek istihdam vaatleri verdiler, şimdi bir aylık kısa ömründe Merkez Bankası müdahalesi ile 18 TL’ye çıkan dolar kuruna müdahale edildi. İthalat rekoru kırıldı, cari açık arttı, istihdamda artış yerine işsizlik rekorları kırıldı. Yeni ekonomi modeli yandı, bitti, kül oldu. Bunu ifşa ediyoruz: Bitti. Yeni ekonomi modeli diye bir şey kalmadı. Açıkçası biz dolar kurunun 20 TL olabileceği ihtimalinden söz ederken felaket tellallığı yapmıyoruz. Burada düzenli, planlı ve adım adım uygulanan bir Türkiye’yi batırma projesi yoksa Merkez Bankasının Perşembe günü vereceği karar bellidir. FED yüzde 8 enflasyon için 40 yıl sonra ciddi faiz artırıyor. İngiltere Merkez Bankası enflasyonu dizginlemek için faiz artırıyor. Mısır Merkez Bankası, Meksika Merkez Bankası faiz artıyor. Türkiye’de bostan korkuluğu gibi "faiz sebep, enflasyon sonuç" tekerlemesine takılı kalmış AKP saymanlığı halini almış bir Merkez Bankası var. Göz göre göre rezil bir teori, iğrenç hırs ve inat uğruna yüzde 15 civarında olan enflasyon yüzde 70’lere çıkarıldı. TÜİK rakamları bile rekor kırdı. Artık bu halkın dayanacak gücü kalmadı. Açlık ve yoksulluk almış başını gidiyor. 

Ucube "faiz sebep enflasyon sonuç" tezinize son verin

Bu nedenle derhal kur korumalı sistemine, ucube “faiz sebep enflasyon sonuç” tezinize ve garanti ödemelerine son vereceksiniz. Yandaşa verilen karşılıksız kredileri, 5’li çeteye verilen garanti ödemelerini, yandaşa verilen milyarlarca TL’lik vergi muafiyetlerini geri alacaksınız. Temmuz’da bu ülkenin emekçilerine, emeklilerine, gençlerine hak ettikleri zammı vereceksiniz. Bu ülkenin halklarına hakları olanı teslim edeceksiniz. Hiç merak etmeyin bu ülkenin halkları da sizin hakkınız olanı verecek, ağır seçim mağlubiyetini sandıkta verecek. Biz de halklarımız adına buna söz veriyoruz. 

Öğrenciler yarı aç yarı tok, gençler intiharın eşiğinde

Öğrencilerle ilgili vahim gelişmeler var. Yarı aç yarı tok bir duruma mahkum ediliyorlar. Eminim diğer vekiller de mektup alıyorlardır. Ben bana gelen mektubu paylaşmak istiyorum gençlerin ne yaşadığını göstermek için.

"Sayın Başkanım, merhaba ben Türkiye’de öğrenciyim, Sakarya ve İstanbul'da sırf HDP’li olmam ve Kürt kimliğim nedeniyle öğrencilerin benim ve ailemin üzerindeki ırkçı söylemleri ve baskılar sebebiyle Kanada’ya öğrenci vizesi alarak geldim. Burada iltica başvurusu yapıp hayatımı burada sürdürmek istiyorum. "

Bir başkası… 

"Ülkenin durumu malum, yardım isteyebileceğim kimse kalmadı. Ben bir holding değilim o yüzden devletim yardım etmiyor, faizim düşük değil ya da kredime af gelmiyor. Ben çok çaresizim hayatımda işyerimden avans istemiş insan değilim. Bir şirkette çalışıyorum bordrom ve kredi ödememi isterseniz paylaşabilirim. Çünkü 50 bin TL üzeri kredileri artık sadece 24 aylığına çekebiliyoruz. Her durumda zorluk var, vadeler az ve asla kolaylık sağlanmıyor. Koşullar çok kötü. Kendimi kurtarma imkanım yok, sizlerin Meclis'ten geçirdiğiniz yasalarla ben battım. Ben bu 7-8 aylık süreçte 55 kilodan 39 kiloya düştüm biliyor musunuz? Ülkenin hali benim halim. İntihar edemiyorum çünkü hayat sigortası intiharımda kredileri karşılamaz. Aileme evlat acısı ve tekrar borç batağı bırakırım."

Enseyi karartmayın, bu haramiler düzenini alt üst edeceğiz

Öğrenciler yurt bulamıyor, kira ödeyemiyor, bir aç bir tok yaşamlarını devam ettirmeye çalışıyor. Kendilerine şunu söylüyorum; sesinizi duyuyoruz, içinde bulunduğunuz cendereyi gayet iyi biliyoruz. Ve biliyoruz ki birlikte değiştireceğiz. Sizin coşkunuz ve enerjiniz bu karabasanın üstesinden gelecektir. Enseyi karartmayın, haramilerin saltanatını alt üst edeceğiz.

Soru: Adalet Bakanı "Kimse tweet attı diye yargılanmıyor içeriğinden dolayı yargılanıyor" dedi, nasıl değerlendiriyorsunuz?

Dünden beri bu konu sosyal medyada çok döndü. Sayın Bozdağ’a kötü bir haberim var, boş tweet henüz atılamıyor. Yani tweette mutlaka bir nokta, harf, kelime cümle kurmanız gerekiyor. Galiba danışmanları kendisini yanıltmış. Bir an önce danışmanlarıyla bir görüşme yapsın.

İnsanları da delirtecekler bu gidişle

Soru: AKP Antalya İl Başkan Yardımcısı açıklama yapmış. (Karpuz meselesi) "Yakıt fiyatlarını biz arttırmıyoruz" demiş. Nasıl değerlendirirsiniz?

AKP-MHP iktidarı asgari akıl ölçülerini kaybetti, insanları da delirtecekler bu gidişle. ‘’Karpuzu dilimle almayın’’ diyor. Sanki herkesin evinin önünde tarla var da karpuz, kavun, domates ekiliyor da ekmiyor. Diyelim ki var. Çiftçiler mazot, gübre, fide, tohum alamıyor. Bunların fiyatlarının ne kadar olduğunu biliyorlar mı acaba. Bu halktan ne kadar uzak, halkın yaşadığı acılardan ne kadar bihaber olduklarının ilanıdır. Halkın aklıyla alay etmeyin, vazgeçin. Çünkü halk aklıyla alay ettirmez. Sandıklarda ne kadar akıllı olduğunu gösterecek. 

HDP’nin adaylık tartışması yok

Soru: Kılıçdaroğlu vekillere adayımız Kılıçdaroğlu'dur demeleri talimatını vermiş. HDP Kılıçdaroğlu'nu destekler mi?

Böyle bir bilgim yok, sizden duydum. Biz CHP içinde siyaset yürütmüyoruz, biz ayrı bir partiyiz, mesaj ve mail sistemimiz ayrı. Böyle bir bilgiden bihaberim. Yani Genel Başkanın böyle bir paylaşım yapması çok mantıklı gelmiyor. Bunu toplantıda konuşurlar, neden paylaşsın? Benim aklıma yatmadı bu ilk bölüm. İkinci bölüm ise evet Maltepe mitinginde adaylık ilanı oldu, çokça yorum yapılıyor. Bu kanallarda sürekli adaylık tartışması yaptırılıyor. Ben bunun altında yatan en önemli sebebin halkın yaşadıklarının unutulmasının istenmesi olarak görüyorum. Yaşadığı işsizliği de açlığı da intihara giden süreci de kadın katliamlarını da aile içi şiddeti de unutturmak için aday kim olacak tartışması yaptırılıyor. Şu anda Türkiye’de milyonların merak ettiği şey kimin aday olacağı değil, bu konuda kesin bilgi veriyorum. Her gün sahadayız kimse bize aday kim diye sormuyor. "Mazot fiyatları düşecek mi, depomuzu 1.700 liraya dolduruyoruz" diyorlar. Bizim HDP olarak adaylık tartışmamız yok. Demokrasi İttifakını ortak mücadele perspektifi ile geliştirme yönünde bir çalışmamız var. Biz bir deklarasyon açıklamıştık, Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda, deklarasyonda açıkladığımız ilkeler çerçevesinde tartışmaya açık olduğumuzu ifade etmiştik.

23 Mayıs 2022