Buldan: Biz zor lokmayız, boğazlarında kalırız!

Eş Genel Başkanımız Pervin Buldan'ın Yeni Yaşam'a verdiği röportaj:

Türkiye halkları bir yandan koronavirüs salgınıyla mücadele ederken diğer yandan da yoksulluğa, haksızlığa ve adaletsizliklere karşı ayakta kalmaya çalışıyor. Muhalif kesime AKP-MHP rejiminin hukuksuz uygulamaları artarken, kadınların kazanımlarına da büyük bir saldırı yaşanıyor.

Gündemin en yakıcı konularının başında Halkların Demokratik Partisi’ne (HDP) yönelik kapatma girişimi ile kadınların erkek-devlet şiddetine karşı anayasası olarak değerlendirilen İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesi kararı var.

HDP’li kadınlar, 9 Nisan’da kadın gazetecilerle bir toplantı gerçekleştirdi. Toplantının konusu İstanbul Sözleşmesi’nin AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla kaldırılma kararıydı. HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, HDP Batman Milletvekili ve Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, HDP İstanbul Milletvekili Hüda Kaya ve HDP İstanbul İl Eşbaşkanı Elif Bulut’un katılımıyla yapılan toplantıda, kadın gazetecilerin İstanbul Sözleşmesi ile ilgili fikir ve önerileri alındı.

Toplantıda bir araya geldiğimiz HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan ile bir söyleşi yaptık. Buldan, partilerine kapatma girişimi ile ilgili sorularımızı yanıtlarken, İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılması kararına yönelik de kapsamlı bir değerlendirmede bulundu.

Meclis’te sık sık cinsiyetçi ve ırkçı söylemler kullanılıyor, saldırılar yaşanıyor. Böyle bir Meclis’te kadın siyasetçiler olarak neler yaşıyor, ne hissediyorsunuz Pervin Hanım

Gerçekten çok cinsiyetçi küfür ve hakaretlerin söylendiği bir ortam var Meclis’te. Genelde de kavga çıktığı ortamlarda bunlar daha da yükseliyor, kadınlar olarak bunlara maruz kalıyoruz maalesef. Aslında Meclis bir vitrindir. Meclis’teki insanlar topluma söylemleriyle, hareketleriyle ve davranışlarıyla örnek olması gereken insanlardır. Ama parlamenterler, milletvekilleri böyle algılamıyor ve genellikle küfürler, hakaretler havada uçuşuyor. Biz ilk dönem, yani 2007’de Meclis’e girdiğimiz zaman bunları yaşadık, tanıklık ettik ve şok olduk gerçekten. O yüzden ne yapabiliriz konusunda arayışlarımız oldu. Örneğin o dönem diğer partilerin kadın siyasetçileriyle bir araya geldik ve bu durumu tartıştık. Hatta birkaç eylem de yaptık Meclis’te. Mesela kırmızı fularlarımızı aldık, o zaman basına da yansımıştı. Erkekler küfür ettiği zaman kırmızı fularlarımızı takıyorduk, karşı çıktığımızı ve tepkimizi ortaya koyan bir şeydi bu. Fakat bunu sürdüremedik daha sonra. Oysa bu birlikte tavır alma uzun sürmüş olsaydı belki bugün Meclis ortamında erkekler bu kadar rahat hareket edemezlerdi. Şu anda Meclis’teki negatifliklerin yansımalarını yaşıyoruz toplumda. Kadınların dışarıda karşı karşıya kaldığı bütün bu olumsuzlukların sebebi de Meclis’tir. Dışarıdaki erkeklerin kadınlara saldırmaları, hakaret ve küfür etmeleri Meclis’teki cinsiyetçilikleri örnek almalarından da kaynaklanıyor. Dolayısıyla düzelmesi gereken yer öncelikle parlamentodur.

Siz birçok zorlukla mücadele etmiş bir kadınsınız. Fakat tüm zorluklara rağmen siyasete girdiniz ve HDP’nin Eş Genel Başkanı oldunuz. Siyaset alanından dışlanan kadınlara bu konuda ne söylemek istersiniz?

Türkiye’de siyaset yapmak çok zor. Hele hele bu şartlarda yani AKP-MHP’nin iktidar olduğu bir dönemde çok daha zor gerçekten. Ben kendi memleketimde kadınların ikinci sınıf vatandaş olarak görüldüğü bir ortamdan, feodal bir ortamdan çıkan birisi olarak şunu gördüm: Bizler parlamentoya girdikten sonra kadınlar alanlara daha çok çıkmaya başladılar. Bunu her ortamda gördük ve yaşadık. Çünkü örnek almaya başladılar bizi. Ayrıca siyaset yapmak sadece parlamentoya girip milletvekili olmak da değildir. Yaşamın her alanında itiraz etmek, sözünü söylemek de siyasete dairdir. Bütün bunları yapabilmek için yerellerden başlamak gerekir, bir mitinge gitmek, etkinliğe katılmak ya da partimizin il ve ilçe örgütlerine üye olarak başlangıç yapmak da mümkün. Buralardan başlayıp yaşamı değiştirip dönüştürmeye yönelik adımları atabilir kadınlar. Kadınların bu mücadeleye aktif olarak katılmasının Türkiye’nin değişim ve dönüşümünde çok büyük rolü olacağı kanaatindeyim, buna ihtiyaç da var zaten. Özellikle son dönemlerde hedef alınan İstanbul Sözleşmesi gibi birçok konuda, kadınların bir araya gelmesini ve ortak mücadele zeminlerini yakalamasını ben Türkiye siyasetine çok büyük ivme kazandıracağını düşünüyorum.

Türkiye’yi HDP yönetse nasıl bir Türkiye görürüz?

HDP’nin yönetime geldiği bir Türkiye bambaşka bir Türkiye olur, bunu açık yüreklilikle söylemek isterim. Türkiye toplumunun yaşadığı bütün sorunları ve sıkıntıları en fazla gören ve itiraz eden bir parti olarak HDP bu ülkeyi yönetirse demokratik, eşitlikçi ve özgürlükçü bir Türkiye görürüz. İnsan haklarının, hukukun üstünlüğünün ön planda tutulduğu bir Türkiye olur. Çünkü bizim en çok dile getirip savunduğumuz başlıklar bunlar zaten ve bugün bunlar olmadığı için bu kadar çok kriz ve sıkıntı yaşanıyor. Türkiye’de ekonomik krizden siyasal krize, toplumsal krizlere kadar birçok sorun var. İnsan haklarının olmadığı, hukukun uygulanmadığı, adalet ve özgürlükler olmadığı için bütün bunlar yaşanıyor. Oysa HDP’nin yönetime geldiği bir Türkiye’de ifade ettiğim bütün konularda çok hızlı bir şekilde adımların atıldığı ve düzenlemelerin yapıldığı sonuç alıcı bir tablo ile karşı karşıya gelinir.

HDP’yi bu yüzden mi kapatmak istiyorlar?

Tek hedef bu değil. Birçok amacı var HDP’yi kapatma söylemleri ve girişimlerinin. Bunların başında da HDP ile baş edememelerinin çok büyük etkisi var. Özellikle son seçimlerde HDP’nin ortaya koymuş olduğu strateji, Türkiye toplumunun arzu ettiği ve uzun süredir beklediği gelişmeleri elde etmesine de fayda sağladı. Dolayısıyla da bugün AKP, önündeki bütün engelleri temizlemek istiyor. Nedir önündeki engeller? HDP’dir, kadınlardır, Kürtlerdir, muhalif kesimler ve muhalefettir. Bütün bu kesimlere yönelik iktidarın girişimleri kendisi açısından tırnak içinde ‘bir yol temizliği’ yapma ihtiyacından kaynaklanıyor. O yüzden de bu temizlik hedefleri içinde belki de en kolay lokma olarak görüyor HDP’yi. Ama biz çok zor bir lokmayız, onu da söyleyeyim, boğazlarında kalırız. Dolayısıyla HDP’yi kapatma amaçlarının birçok nedeni var ama en büyük neden önlerindeki en büyük engel olmamızdır aslında. Çünkü yaptıkları bütün yanlışlara, hukuksuzluklara, adaletsizliklere itiraz eden parti biziz. Bugün açlığın, sefaletin, yoksulluğun, kadın kırımının, kadına yönelik cinsel saldırıların hepsinin yaşanmasında AKP’nin büyük payı var. 19 yıldır iktidarda olan bir parti gittikçe Türkiye’yi felakete doğru sürükleyen bir anlayışa sahip. O yüzden ben açıkçası HDP’yi kapatmak istemelerinin en büyük nedeninin bu olduğunu düşünüyorum.

Anayasa Mahkemesi, HDP’yi kapatmak için sunulan dosyayı iade etti...

Bakın bizim gündemimizde zaten asla kapatma meselesi yok. Halkın, toplumun hangi sorunları varsa bizim gündemimiz o. Nedir bu sorunlar? Ekonomik krizdir mesela. Esnafın, işçinin, çiftçinin karşı karşıya kaldığı sıkıntılar bizim gündemimizdir. Kadınların yaşadığı sıkıntılar, saldırılar bizim sıkıntılarımızdır. Biz bu sorunlarla ilgileniyoruz. Toplantılar yapıyoruz, çalışmalar yürütüyoruz, halkımızla bir araya geliyoruz. Her ne kadar bizi engellemeye çalışsalar dahi, ki çok engelliyorlar. Halkla bir araya gelmemiz onları çok korkutuyor ama biz her şart ve koşulda halkımızla bir araya gelmeyi sürdürüyoruz ve sonuna kadar da sürdüreceğiz. HDP bugün geçmiş dönemlere nazaran çok daha iyi bir yerde duruyor ve Türkiye toplumu da artık HDP’yi sahipleniyor. Türkiye toplumu HDP’ye karşı yapılan hukuksuzlukları ve haksızlıkları görüyor. Çünkü 2015’ten beri çok büyük bir haksızlık ve hukuksuzluklarla karşı karşıyayız. Milletvekillerimizin, belediye başkanlarımızın tutuklanması, belediyelerimize kayyumların atanması her gün partimizin bir iline ve ilçesine operasyon yapıp yönetici arkadaşlarımızın tutuklanması gibi birçok şeyle karşı karşıyayız. Evet, bu haksızlıkları ve hukuksuzlukları da mutlaka dile getiriyoruz ama bizim asıl gündemimiz elbette ki halkımızın yaşadığı sorunlardır. Bundan sonra da bu bizim gündemimiz olmaya devam edecek.

Sizce muhalefet partileri HDP’yi kapatma girişimine karşı yeterli tepkiyi gösteriyor mu?

Muhalefet partileri geçen dönemlere göre bu dönem biraz daha dik durdu diyebilirim. Daha önce yaşadığımız haksızlıklar ve hukuksuzluklar karşısında daha fazla sessiz kalıyorlardı. Ancak şunu gördüler: ‘Sıra bize de geliyor.’ Bu ‘Sıra bize de geliyor’ biraz dillendirilmeye başlandı ve pratikte de bazı uygulamalar yaşandı. Şunu biliyor artık muhalefet, bu iktidar çok acımasız bir iktidar ve bu acımasızlığını sadece HDP üzerinden değil artık hiç ayırt etmeden bütün muhalefete yapabilir. Biraz bu gözle bakılmaya başlandı. O yüzden ben muhalefet partilerinin bu dönem biraz daha iyi durduğunu düşünüyorum. Ama bunun yeterli olmadığını da düşünüyorum. Daha fazla itiraz etmek, daha fazla söz söylemek, daha çok karşı çıkmak gerekiyor. Henüz tam olarak bunu sağlamış değiliz fakat büyük bir ihtiyaç da var. Çünkü bu mesele sadece HDP’nin meselesi olmamalı, muhalefetin tamamını ilgilendirmeli. Bugün bize yapılanların yarın onlara da yapılmayacağının garantisi yok. Ve hukuksuzlukların devamı da gelecek, bunu görmek ve buna göre bir duruş sergilenmesi gerekiyor.

Önce eşbaşkanlık sonra sözleşme hedef alındı

Pervin Buldan, İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilme kararını da şu ifadelerle değerlendirdi:

“AKP hükümeti bu ülkede birçok alanda yapmış olduğu darbelere yeni bir darbe daha ekledi. Kadınların yaşam güvencesi olan İstanbul Sözleşmesi’ni feshetmek bir darbedir. Ancak bu darbe ne bir ilk ne de aniden yapılmış bir darbedir. İstanbul Sözleşmesi’nden önce kadın kazanımlarına yapılmış birçok darbe var ve bunlar aslında İstanbul Sözleşmesi’nin test edilmesinin yolunu açmıştır. İl ve ilçelerden beldelere ve belediyelerimize kadar bütün yönetimlerimizde eşbaşkanlık sistemini hayata geçirmiş, parlamento tarihinin en yüksek kadın vekil oranını sağlamış bir partiyiz. Tekçi erkek iktidarı, kadınlara karşı ilk darbesini bu kazanımları hedef alarak başlattı. Özellikle kadın mücadelesinin en büyük kazanımı olan eşbaşkanlık sistemine yönelik bir darbe ile hem eş genel başkanımız hem belediye eşbaşkanlarımız hem de birçok kadın siyasetçimiz tutuklu. Kadın haklarını korumaya ve geliştirmeye dönük faaliyetlerimize bir darbe yapılarak İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesinin ilk adımları o dönemlerde atıldı.”

Muhalefet kadınlarda

Yıllar içerisinde güçlenerek büyüyüp gelişen kadınların örgütlü mücadelesi bugün için Türkiye’de en etkili muhalefeti temsil ediyor. Siyaset arenasında kadını sadece oy deposu olarak gören tek adam iktidarı, kadının özellikle siyaset arenasında özne olmasından korkuyor. Bu nedenle kadınları düşman olarak görüyor ve örgütlü kadın gücünü zayıflatmak için kadınlara karşı çok etkin bir saldırı yürütüyor.

Erkek iktidar, kadın siyasetçilerimize yönelik sistematik şekilde gözaltı ve tutuklama furyasını geliştirerek darbe sürecini devam ettiriyor. Hiç şüphesiz bunun devamı da gelecektir. Sonraki adımın önüne geçemezsek, engelleyemezsek başka kazanımlarımız, örneğin nafaka hakkı, kürtaj hakkı gibi hedefte olacaktır.”

Kararın hükmü yok

İstanbul Sözleşmesi, kadınların anayasası niteliğindedir. İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesini kabul etmediğimizi ifade etmenin anlamlı olduğunu düşünüyorum. Nitekim izledikleri yol da yöntemsel olarak hukuk dışıdır. Anayasa’nın 104. maddesi uyarınca temel haklar ve kişi haklarına dair Cumhurbaşkanı kararname çıkaramaz. Ancak Cumhurbaşkanı böyle bir kararname çıkardı ve sözleşmeyi feshetti. Yine Anayasanın 87. maddesi uyarınca uluslararası sözleşmelerin onaylanmasını uygun bulmak yalnızca Meclis’e ait bir konudur. İstanbul Sözleşmesi Meclis’te bütün partilerin onayı ve imzası ile çıkarılan bir yasadır, ancak feshedilmesi kararı sarayda alınmıştır. Kadınların yaşamsal nitelikteki hakları ve kazanımları bir tek adamın keyfine ve nizamına bağlı değildir. Tek adamın iradesi asla halkın iradesinden üstün değildir. Kararın hükmü yoktur.”

Röportaj: Nevin Cerav

13 Nisan 2021