Buldan: Deprem paralarıyla hasarlı binaları değil kendi iktidarlarını güçlendirdiler

Eş Genel Başkanımız Pervin Buldan, haftalık grup toplantımızda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Buldan şöyle konuştu: 

Konuşmama başlarken Elazığ’da yaşanan depremde hayatını kaybeden tüm yurttaşlarımıza Allah’tan rahmet, tüm Elazığ halkımıza başsağlığı ve yaralı yurttaşlarımıza da acil şifalar diliyorum. Depremde hasar gören Malatya ve çevre illerdeki tüm halkımıza geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Sarsıntı sebebiyle panik yaşayan, geceyi sabaha kadar soğukta dışarıda geçiren tüm illerimizdeki yurttaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.

Toplumsal dayanışmanın sürekliliği hepimizin ortak sorumluluğudur

Tabii bu tür felaketlerin yaşandığı dönemler, toplumsal dayanışmayı ve yardımlaşmayı her zamankinden daha fazla büyütmemiz gereken süreçlerdir. Deprem sonrası toplumun acıda ve dayanışma duygusunda birleşmesi, yardım için seferber olması çok değerli ve anlamlıdır. Bu toplumsal dayanışmanın süreklilik arz etmesi hepimizin ortak sorumluluğu ve beklentisidir. 

Depremden hemen sonra parti heyetimiz hızla çalışmalarına başladı

Depremden hemen sonra biz de HDP olarak Genel Merkezimizde bir kriz masası oluşturduk ve hızla çalışmalarımıza başladık. Yerel yönetimlerimizle de hızlı bir koordinasyon oluşturduk. Deprem gecesi saat 01:00’den itibaren arkadaşlarımız depremden zarar gören alanlara yönlendirildi. Yerel Yönetimlerden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcımız Salim Kaplan, Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu Sözcümüz ve Batman Milletvekilimiz Ayşe Acar Başaran, Bingöl Milletvekilimiz Erdal Aydemir, İstanbul Milletvekilimiz Dilşat Canbaz Kaya ve Muş Milletvekilimiz Şevin Coşkun'dan oluşan heyetimiz en kısa sürede Elazığ’a geçerek çalışmalara başladı ve il yönetimimizle birlikte yaşanan felaketi ve halkın durumunu yakından gözlemledi.

Bunların iktidarları da çürük binaları da!

Heyetimizin kamuoyuyla paylaştığı tespit ve gözlemler oldukça önemlidir. Elazığ depremi bir kez daha bizlere göstermiştir ki Türkiye afetlere hazırlıklı bir ülke değildir. Felaketler göz göre göre geliyor. Sonucu ise ne yazık ki çok ağır oluyor. Doğal afete dayanıklı olmadığı tespiti olan 6 katlı bir bina 4 kişiye mezar oluyorsa bunun sorumluluğu doğal afete bağlanamaz. Yaşanan acı tablo iktidarın vurdumduymazlığı, doğal afetler konusundaki hazırlıksızlığı ve öngörüsüzlüğünün bir sonucudur. O yıkılan binaların dere kumuyla yapıldığı ve hiçbir zaman da denetlenmediği bir kez daha ortaya çıkmıştır. İktidar düzeni hırsızlık ve yolsuzluk üzerine olursa yandaş müteahhit de dere kumundan bina yapar. Bunların iktidarları da çürük, binaları da çürük!

Köylerde AKP’yi eleştiren bir açıklama yapılsaydı 4 gün sonra değil 4 dakika sonra polis baskın yapardı

Yereldeki kriz koordinasyonumuz Sivrice ve Maden’e bağlı 60 köye ulaşarak incelemelerde bulundu. Devletin ulaşamadığı, gitmediği köylere ilk etapta HDP ulaşarak halkımızın durumunu yerinde tespit etmiştir ve bu 60 köyün hiçbirinde hasar tespiti yapılmadığı ortaya çıkmıştır. 4 gün sonra yani bugün, köylere yardım gönderilmeye başlandığını biraz önce televizyonlardan öğrendik. Ama şunu ifade etmek isterim, o köylerden bir tanesinden bir tweet atılmış olsaydı ya da AKP’yi eleştiren bir açıklama yapılmış olsaydı inanın değil 4 gün sonra 4 dakika sonra polis baskın yapardı, devlet orada olurdu. İşte AKP hükümetinin sorumluluğu, duyarlılığı bu kadardır. 

Sivrice’deki ağır hasarın nedeni önceki depremdeki hasarların onarılmamış olmasıdır

Hatta 2 ölü, biri ağır 3 yaralının olduğu Çevrimtaş Köyü’ne hala hiç kimse ulaşmamış. Bu köyde insanlar kendi olanaklarıyla arama kurtarma çalışmaları yapmış, yolları kapalı olduğu için Elazığ’a gelememişler ve cenazelerini Malatya’ya götürmek zorunda kalmışlardır. Depremin merkez üssü olan Sivrice’de yaşanan ağır hasarın nedeni önceki depremde meydana gelen hasarların onarılmamış olmasıdır. Cami dahil olmak üzere hiçbir konutta doğru düzgün önlem alınmamıştır. 

Sivrice’ye gönderilen yardımlar AKP İlçe Başkanın eliyle partizanca dağıtılmıştır

Yine heyetimizin tespitlerine göre 60 köye ve Sivrice’ye yardımlar ilk 2 gün boyunca ulaştırılmamıştır. Sivrice’ye gönderilen yardımlar da AKP’nin İlçe Başkanın eliyle partizanca dağıtılmıştır. Özellikle köylere çadır, battaniye gibi temel ihtiyaç maddeleri gönderilmediği tespiti bizim tarafımızdan yapılmıştır. Aynı şekilde Malatya’da da evler hasar gördü ve çadır dışında yardım yapılmadı. Halk ağır kış koşulları altında yaşamaktadır. Cemevleri halkın toplanma alanı olmuştur. Çadır ve ısıtıcı ihtiyacı yeterli düzeyde karşılanmamıştır. Halk dondurucu soğukta sokaklarda kalmıştır. 

Toplumsal dayanışmadan korkan iktidar, yardımların halka ulaştırılmasını engelledi

Halkımızın yaşadığı zor koşullar nedeniyle 27 belediyemiz, il ve ilçe örgütlerimiz seferber oldu. Özellikle Ergani Belediyemiz yardımların toplanma merkezi haline getirildi ve barınma, sıcak yiyecek, ekmek çocuk ve kadın ihtiyaçları başta olmak üzere ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik çalışmalara hız verildi. Ancak ne var ki toplumsal dayanışmadan korkan iktidar, yardımların halka ulaştırılmasını engelledi. Yardımları halka ulaştırmak için yola çıkan araçlarımız İçişleri Bakanının talimatıyla engellenerek geri gönderildi. Halkın, depremden zarar gören insanlara el uzatması devlet eliyle bir kez daha engellendi. Burası sözün bittiği yerdir. Bu iktidarın siyasi fıtratında insanlık değerleri adına hiçbir şey kalmamıştır. İnsanlık adına bir utançtır bu tablo. Bunların utanç tabloları uç uca eklense inanın ki Harput’tan Edirne’ye yol olur. 

AKP’nin politikalarına karşı çıkmak insanlığa, insanlık değerlerine sahip çıkmaktır

O yüzden diyoruz ki AKP’nin politikalarına karşı çıkmak insanlığa, insanlık değerlerine sahip çıkmaktır. İnanın ki bu iktidarın toplumda yarattığı mağduriyet depremin etkisinden çok daha fazladır. Biz aynı zihniyeti Van depreminde de gördük ve yaşadık. Van Belediyemizin deprem yardımları iktidar eliyle engelledi. O zihniyetin daha devam ettiğine bir kez daha tanıklık ediyoruz. Deprem acıda ve dayanışma duygusunda toplumu daha fazla birleştirirken, iktidar ise toplumsal vicdanı ayrıştırmaya devam etmektedir. Elazığ depremi sonrası özellikle Google’da en çok sorulan soru “Elazığ Kürt mü?” sorusu olmuştur. İşte bu tablo bile iktidarın ayrımcı, ötekileştirici politikalarının insanları ne hale getirdiğinin bir göstergesidir. Oysa acıyı hissedebilmek için sadece insan olmak yeterlidir. İnsan olabilmeyi başarmak en büyük erdemdir!

Halkın size dair gerçek algısını ilk seçimde göreceksiniz

Elazığ Valisinin “Toplumda iyi bir algı var” sözü iktidarın tavrını ve tutumunu çok net ortaya koymuştur. Başka söze gerek yoktur. İnsanlar enkaz altında, kurtarılmayı bekliyor, onlarca insan hayatını kaybetmiş, yüzlerce insan evsiz barksız kalmış, Vali bey, “Algı çok iyi” diyebiliyor. AKP hiç merak etmesin! Kamuoyunun ve halkın sizin iktidarınızla ilgili algısı çok iyidir. Halk ilk seçimlerde algısının ne olduğunu size çok net gösterecek! O zaman gerçek algıyı sandıkta göreceksiniz!

Enkazdan siyaset devşirecek kadar küçüldüklerini dünya âlem görmüştür

Enkazdan yaralı kurtarılan bir insanımız acilen hastaneye götürüleceğine AKP Genel Başkanı’nın bulunduğu alana götürülerek adeta şov yapılmıştır. İnsan biraz kendinden utanır. Bir insan hastaneye götürüleceğine AKP Genel Başkanı Elazığ’a geldi diye onun ayaklarına götürmek tam bir utanç tablosudur. Ayıptır, günahtır bu durumu şiddetle protesto ediyoruz. 

Enkazdan siyaset devşirecek kadar küçüldüklerini dünya âlem görmüştür. Kendi televizyonlarında çaresizlik içindeki insanlara ne kadar mutlu olduklarını söylettirmeye çalışan bir iktidarı gördük! 

İnsanlar yıkılacağını bile bile riskli, hasarlı evlerde yaşamaya devam ediyor. Çünkü çaresizler de ondan. Gidecek yerleri yok. Halk yoksul, işsiz, çaresiz bırakıldı. 

Tweet İşleri Bakanı, depremle ilgileneceğine sosyal medya kullanıcılarını tehdit etmiştir

Tweet İşleri Bakanı, depremle ilgileneceğine sosyal medya kullanıcılarını hedef göstermiş ve tehdit etmiştir. 50 kişiye sosyal medya paylaşımları nedeniyle soruşturma açılmış. Peki, zamanında önlem alınmadığı için yıkılan binaların sorumluları hakkında bir soruşturma var mı? Yok! Güçleri ancak tweet atana yeter. Depreme yönelik önlem almak yerine kendi koltukları için önlem alan, eleştirel düşünceye tahammül edemeyen bir iktidar gerçeğini Elazığ depreminde herkes bir kez daha görmüştür. 

Ne yaparlarsa yapsınlar hesap soran insanları korkutamayacaklar

İçişleri Bakanı’na sorun, deprem riski taşıyan kaç bina var diye inanın ki bilmez. Ama AKP’yi eleştiren kaç tweet atılmış, kimler atmış hepsini bilirler ve anında tespit ederler. Çünkü gece gündüz vatandaşı takip eden, izleyen, fişleyen bir iktidar zihniyeti bu ülkeye hakim bir duruma gelmiş. Tiyatrodan korkan bir iktidar, yardım kampanyasından, toplumsal dayanışmadan korkan bir iktidar, tweetten korkan bir iktidar, inanın bunların siyasi ömrü Twitter’ın 280 karakteri kadardır! Ne yaparlarsa yapsınlar sosyal medyayı susturamayacaklar, hesap soran insanları korkutamayacaklar!

Deprem paralarıyla hasarlı binaları değil kendi iktidarlarını güçlendirdiler 

Bu depremde herkesin haklı olarak sorduğu soru şudur: Deprem için toplanan vergiler nerede? AKP hesap veremiyor. Soranı ise susturmaya çalışıyorlar. O paraların nereye gittiği bellidir. Yandaşlara, müteahhitlere, ranta, şatafata, israfa harcandı. Deprem vergileri ayakkabı kutularında günlerce nasıl saklandı bunu da biliyoruz. Deprem paralarıyla hasarlı riskli binaları değil kendi iktidarlarını güçlendirdiler. İzah yapamayışlarının nedeni budur! 

Kamuoyu mutlaka deprem vergilerinin nereye harcandığını bu iktidardan sormalıdır. İktidar kuruşu kuruşuna bunun hesabını vermek zorundadır.

Her depremden sonra “kaderde bu varmış” diyerek işin içinden çıkamazsınız

İktidar bu depremde de enkaz altında kalmıştır. Allah korusun, eğer daha büyük bir deprem yaşansa ki bu risk her zaman var, çok büyük kayıplar yaşanacaktır. Rantçı politikalar, imar aflarıyla önü açılan kaçak yapılar, deprem için toplanma merkezlerine AVM’lerin, inşaatların dikilmesi, hasarlı, riski binaların, yapıların onarılıp, güçlendirilmemesi depremin verdiği zararı ikiye üçe katlamaktadır. Olası bir İstanbul depreminde 2 milyon kişi evsiz kalabilir. 500 bin konut risk altında. Buna yönelik bir önlemin olmadığı gerçeğini de yakından takip ediyoruz. Her depremden sonra “ne yapalım kaderde bu varmış” diyerek işin içinden çıkamazsınız.

Toplanma alanlarına AVM'ler yapıldı, halka yer kalmadı

Örneğin 1999 depreminin ardından İstanbul’da belirlenen 493 boş alandan geriye bugün sadece 77 adet toplanma alanı kalmış. Bu alanlarda kaç kişiyi toplayacaklarını gerçekten merak ediyoruz. AKP Genel Başkanı Erdoğan “İstanbul’da on binlerce toplanma alanı var” diyordu. Peki, nerede bu alanlar? Bu alanlara; inşaatların yapıldığını, AVM’lerin yapıldığını biliyoruz. Halka yer bırakmadıklarını da biliyoruz.

Ders almıyorlar, aldıkları tek şey siyasi ve ekonomik ranttır!

Bakınız, grubumuz deprem konusunda Meclis’te araştırma komisyonu kurulmasını talep etti. Önergemiz AKP-MHP oylarıyla reddedildi. 2020 yılı Deprem Farkındalık Yılı olsun dedik. Kanun teklifi verdik. Kanun teklifimiz gündeme alınmadı. Elazığ depremi için AKP Genel Başkanı “Depremi durdurma şansımız yok” diyor. Aynı Erdoğan bundan 15 yıl önce bakın ne demiş: “Bazı dersleri almamış olacağız ki yine yanlış yapılar neticesinde 1999 depreminde Sakarya'da büyük bedeller ödedik. Bu bedelleri artık ödemek istemiyoruz” demişti. 15 yıl geçmiş, peki ders almışlar mı? Hayır. İnsanlar bedel ödemeye devam ediyor mu? Evet ediyor. Ders almıyorlar. Aldıkları tek şey siyasi ve ekonomik rant!

Depremi durduramayız ama sizin iktidarınızı mutlaka durduracağız

İnsanlar enkaz altındayken Kızılay Başkanı çıkmış bu felaketi fırsata çevirmek için halktan para dileniyor. Paradan başka bir şey düşünmediklerini bir kez daha göstermiş oluyorlar. Allah gözünüzü doyursun! Ne diyelim! İnsanları öldüren deprem değildir. Felaketleri fıtrat deyip, kader deyip geçiştiren zamanında gerekli önlemleri almayan bu iktidarın acziyeti, vurdumduymazlığı ve aymazlığıdır insanlığı öldüren. 

Halk depremle yaşamaya alışır ancak AKP’nin tek adam rejimiyle yaşamaya alışmadı ve alışmayacak da! Siz de buna alışsanız iyi olur! Evet depremi durduramayız ama sizin iktidarınızı mutlaka ama mutlaka durduracağız! 

Anadilinin hayat kurtardığı Elazığ depreminin öğrettiği bir gerçektir

Depremin ortaya çıkardığı bir başka gerçek ise sağlık hizmetlerinde anadili kullanımının ne kadar hayati ve önemli olduğudur. Özellikle sağlık hizmetinde anadilinin önemini Elazığ depreminde bir kez daha gördük. Bu ülkede tek dil yok. Çok kültürlü, çok dilli, çok kimlikli ve çok inançlı bir ülkede yaşıyoruz. Dolayısıyla başta sağlık olmak üzere kamusal alanın, kamusal hizmetin bu çok dillilik esasına göre düzenlenmesi, anadilinde kamu hizmetinin yasal güvenceye kavuşturulması gerekmektedir. Anadilinin hayat kurtardığı, Elazığ depreminin öğrettiği bir gerçektir. 

İktidarın kutuplaştırma politikalarına rağmen ayrışmayacağız

İktidarın tüm engellemelerine rağmen toplumsal dayanışmayı ve yardımlaşmayı bundan sonra da sürdürmeye HDP olarak devam edeceğiz. İktidarın kutuplaştırma ve ayrıştırma politikalarına rağmen ayrışmayacağız, bir arada olacağız, omuz omuza olacağız ve büyük insanlığı ayakta tutmaya hep birlikte devam edeceğiz. 

İktidarın ne deprem sorunu ne de demokrasi ve adalet sorununa çözüm arayışı vardır

AKP iktidarının izlediği politikaların toplumsal alanda yarattığı yıkım, depremin yol açtığı yıkımlardan az değildir. Ekonomi çökmüş. Adalet sistemi çökmüş. Yönetememe krizi almış başını gidiyor. İşsizlik, yoksulluk, sefalet kitlesel bir hal almış durumdadır. İnsanlar umutsuz, geleceğe güvenle bakamaz duruma gelmiştir. İşkence, tecrit, kayyım darbesi, hukuksuzluk, kadın cinayetleri, kamplaştırma, kutuplaştırma, korku, tehdit, baskı toplumu kuşatan faşizm uygulamaları olarak hergün karşımıza çıkmaktadır. Bu iktidarın ne deprem sorunu ne demokrasi ve adalet sorunu ne Kürt sorunu ne de kadın sorunu konusunda hiçbir çözümü ve çözüm arayışı yoktur. Güvenlikçi politikalarla, çatışma, kriz, tecrit ve kayyım siyasetiyle ülkeyi yönetmeye çalışıyorlar ancak yönetemiyorlar, yönetemeyecekler de. 

Faturalarını ödeyemeyen halk size siyasi fatura ödetecek

İşsizlik nedeniyle yaşanan intiharlar, bu iktidarın eseridir. Milyonlarca yoksul, işsiz bu iktidarın eseridir. Son iki yılda elektriğe yaptıkları yüzde 71, doğalgaza yüzde 62’lik zam nedeniyle milyonlarca yoksul, faturasını ödeyemiyorsa eğer bu kara kış tablosu AKP iktidarının eseridir. İnsanlar kredi kartıyla, taksitle gaz almak zorunda kalıyorsa, asgari ücretli evini ısıtamıyorsa, battaniyeye sarılmak zorunda kalıyorsa bu durum elbette ki iktidarın eseridir. Ama iktidar da şunu unutmasın: Yüksek doğalgaz ve elektrik faturalarını ödeyemeyen halk, ilk seçimlerde size öyle bir siyasi fatura ödetecek ki yaptığınız zamları burnunuzdan fitil fitil getirecek! Siz asıl halkın keseceği faturaya hazırlıklı olun! Artık ısınır mısınız, üşür müsünüz orasını Allah bilir! 

İşçiler hakları için greve gidemiyorsa, grevler engelleniyorsa en son metal iş kolunda yaşandığı gibi bu durum AKP iktidarının eseridir. Gençler iş bulamıyor, sokaklarda umutsuzca geziyorsa bu tablo bu iktidarın eseridir. Günde neredeyse 3 kadın katlediliyorsa, katledenler korunuyorsa bu tablo bu iktidarın eseridir.

Yurttaş, devlet ve sistem karşısında etkisiz, korunaksız, zayıf hale getirilmektedir

Bütün bildikleri güvenlikçi politikalara sarılmak, polisi, askeri, yargıyı toplumun tepesinde kılıç gibi sallandırmaktır. Demokrasiyle yönetilen ülkelerde yurttaşın demokratik hakları, özgürlük alanları, ekonomik sosyal hakları, sosyal güvenlik hakları güçlendirilir, güvence altına alınır. Türkiye’de ise tam tersi yapılmaktadır. Güvenlik mekanizmaları büyütülmekte, yetkisi artırılmakta, yurttaş ise, devlet ve sistem karşısında etkisiz, korunaksız, zayıf hale getirilmektedir. 

İktidar, toplumla mücadele etmek için bekçilerle paralel güvenlik yapılanmasını kuruyor

Şimdi yeni bir şey yapmaya çalışıyorlar. Bekçilere silah kullanma ve kimlik sorma yetkisini tanıyan bir yasayı Meclis'e getirdiler. Faşizmin bekçisini oluşturuyorlar. AKP iktidarı, toplumla mücadele etmek için bekçilerle kendi paralel güvenlik yapılanmasını kuruyor. Yurttaşa, topluma güvenmeyen bir iktidar ve devlet var karşımızda. Peki, halk size nasıl güvensin ve inansın? Halk bu iktidara hiçbir şekilde ne inanıyor, ne güveniyor. Bu iktidarın tek bildiği şey fişlemek, gözaltına aldırmak, tutuklatmak, tweet atanın peşine düşmek, bekçiye polise yetki vermek, halkın bütçesini tanka tüfeğe mermiye harcamaktan başka bir şey değildir. 

Şehirleri asıl tehdit eden şey yoksulluktur, sefalettir, adaletsizliktir

AKP Genel Başkanı Erdoğan bir konuşmasında “Şehirlerimiz tehdit altında. Kendi göbeğimizi kendimiz keseriz” gibi sözler sarf etti. Şehirleri, halkı asıl tehdit eden şey yoksulluktur, işsizliktir, sefalettir, rantçı politikalardır, adaletsizliktir, ayrımcılıktır, yolsuzluktur. Şehirleri ve halkı asıl tehdit eden şey insanlara nefes dahi aldırmayan faşizm uygulamalarıdır. 

Yetkisiz Meclis, bekçiye yetki verecek

İlginçtir; gensoru verme, soruşturma komisyonu kurma, denetim yapma yetkisi elinden alınan Türkiye Büyük Millet Meclisi, bekçinin yetkilerini artırma kararı alacak önümüzdeki günlerde. Yetkisiz Meclis, bekçiye yetki verecek. Gerçekten ortada trajikomik bir durum var. Bekçiler, neredeyse milletvekillerinden daha yetkili bir duruma getiriliyorlar. Atanmış birinin yönettiği İçişleri Bakanlığı, seçilmişlerin oluşturduğu parlamento iradesi üzerinde ipotek kurmaya çalışıyor ve Meclis de bu vesayeti sorgusuz sualsiz kabul ediyor. Umarım milletvekilleri kendi iradeleriyle alay edilen bu yasaya evet demezler. 

Bekçilerin yetkilerini artırmaya 'evet' diyen vekiller Saray'ın kadrolu bekçisi olsun!

Buradan parlamentodaki tüm gruplara ve milletvekillerine öneriyorum: Ülkenin bu kadar ağırlaşan sorunları orta yerde dururken bu yasaya evet diyecek vekiller varsa, vekilliği bir an önce bıraksınlar ve Saray'ın kadrolu bekçisi olsunlar! Buradan şunu söylemek istiyorum. İktidar ne yaparsa yapsın, isterse dünyanın en güçlü ordusunu kursun çözülmekten ve ilk seçimlerde kaybetmekten kurtulamayacaktır. Bekçileri de bunları kurtaramayacaktır!

Ahlat'a saray yapmayı bırakın çünkü o sarayı görmeye siyasi ömrünüz yetmeyecek

Bunların Meclis’e getirdiği bir başka yasa daha var: İmar yasası. Halkın depreme dayanıklı konut sorunları orta yerde dururken, AKP-MHP ittifakının imar konusundaki tek düşüncesi Bitlis Ahlat’a saray yaptırmak, deprem toplanma alanlarını ranta açmak, AVM yapmak, yerel yönetimlerin yetkilerini daraltarak imar konularını denetimden kaçırmaktır. İnsanlar deprem felaketlerinde evsiz barksız kalırken bunların derdi Ahlat’a ikinci bir saray yapmaktır. Kendisine tavsiyemiz şudur: Ahlat’a saray yapmayı bırakın! O sarayı görmeye siyasi ömrünüz yetmeyecektir. Ancak şunu yapabilirsiniz; Ahlat taşından -hepimiz biliyoruz ki meşhurdur- o taştan kendisine bir ev yapsın. Çünkü emekliliği yakındır. Emekli olduğunda gününü bol bol o evde torunlarıyla geçirmeye ayırsın!

Her şeyden çaldıkları gibi yerel yönetimlerin yetkisini de yürütmeye çalışıyorlar

Bunların zihniyetini görüyorsunuz değil mi? Bekçinin yetkisini arttırırken, yerel yönetimlerin yetkisini daraltan bu iktidar, halk iradesi üzerinde vesayet kurma arayışındadır. Her şeyden çaldıkları, götürdükleri gibi yerel yönetimlerin yetkisini de kaşla göz arasında yürütmeye çalışıyorlar. Büyükşehirlerde belediyeleri kaybettiler ya, artık usulsüzlük yapamayacaklar ya, şimdi belediyelerin yetki alanındaki imar işlerini doğrudan iktidarın yetki alanına taşımaya çalışıyorlar. İşte yetkisi arttırılmış bekçiye, polise, askere, güdümlü yargıya bunun için ihtiyaç duyuyorlar! Rant ve yolsuzluk düzeni sürsün, bu düzen korunaklı hale gelsin! Tüm dertleri budur.

Saray'daki hesap çarşıya, sokağa uymayacaktır

Gece gündüz oturup düşünüyorlar, iktidarın yetki alanını daha ne kadar genişletebiliriz, nerelerde fırsat yaratıp bunu ranta çevirebiliriz diye 24 saat hesap kitap yapıyorlar. Ama nafile. İktidarın hesabı varsa halkın da hesabı var. Ve halkın hesabı daha büyüktür. Saray'daki hesap çarşıya, sokağa uymayacaktır! Yanlış hesap 31 Mart ve 23 Haziran’da olduğu gibi sandıktan mutlaka dönecektir! Ve bu iktidar mutlaka değişecektir. Bu bozuk düzen mutlaka değişecektir!

HDP demokratik iktidar alternatifini yaratmaktadır

Bu iktidarın düzeniyle, bu rantçı, yolsuzluk sistemiyle, faşizm uygulamalarıyla daha fazla gidemeyeceği ortadadır. Hiç kimse bu dayatmalarla, bu zulüm politikalarıyla yaşamak zorunda değildir. Türkiye toplumu AKP-MHP iktidarına, Saray’ına mahkûm ve mecbur değildir. Halk çaresiz hiç değildir. Seçenek her zaman vardır. Bundan sonra da var olmaya devam edecektir. Her yönüyle, ekonomiden adalete varıncaya kadar ülkeyi enkaz haline getiren, yaşanmaz kılan bu iktidardan kurtulmanın yolları açıktır. İşte HDP bunun için vardır. Bunun için mücadele vermektedir. HDP halklara demokratik bir seçenek sunmaktadır.  Demokratik iktidar alternatifini yaratmaktadır. 

Konferansımız da göstermiştir ki HDP günden güne daha da güçlenmektedir

Bildiğiniz üzere “Daha güçlü HDP, daha güçlü mücadele” şiarıyla Ankara’da 24 ve 25 Ocak’ta 600 delegenin katılımıyla 3. Olağan Konferansımızı gerçekleştirdik. Konferansımızın yapılmasında emeği geçen tüm partili arkadaşlarıma, Meclis ve Genel Merkez çalışanlarımıza ve katılımlarıyla partimizi güçlendiren tüm delege arkadaşlarıma özel olarak teşekkürlerimi iletiyorum. Konferansımız da göstermektedir ki tüm engelleme ve baskılara rağmen HDP günden güne daha da güçlenmekte ve büyümektedir. Cesaretimiz ve kararlılığımız her gün daha da artmaktadır. 

Türkiye önemli bir değişimin ve dönüşümün arifesindedir. AKP tekçi iktidarının 20 yıla dayanan siyasal, sosyal, ekonomik ve toplumsal yıkımı değişimin aciliyetini her gün daha fazla dayatmaktadır. Bu değişime öncülük edecek demokrasi gücü ise HDP’dir. Bizler bu değişim sürecinde her alanda etkili ve belirleyici bir rol oynamaya, demokratik yaşamı inşa etmeye kararlıyız. Bu tekçi rejimin sonlandırılması, demokratik iktidar sürecinin başlatılması için toplumsal mücadeleyi ve demokrasi ittifakını büyütmek en önemli hedefimiz olarak önümüzde durmaktadır ve bunu başaracağız. 

Halkın ve demokrasinin nabzının attığı her yerde HDP olacaktır

Önümüzdeki süreçte mahalle mahalle örgütlenerek, gece gündüz çalışarak Türkiye halklarının demokrasi buluşmasını mutlaka sağlayacağız. Halkın ve demokrasinin nabzının attığı her yerde HDP olacaktır. Genişleyeceğiz, büyüyeceğiz. İtirazı olan herkesin sesi ve itirazı olacağız. Ortak mücadelenin adresi olacağız. Yeni dönemde siyasetin çehresini ve iktidarı değiştirmeye odaklanmış bir partiyi hep birlikte var edeceğiz. İnanın ki aydınlık ve güzel günler bizleri bekliyor. Bundan önce olduğu gibi bugünden sonra da demokratik siyasetin tüm imkânlarını kullanarak adaletsizliklere, baskılara son verecek; demokrasinin, özgürlüğün, eşitliğin ve barışın bu topraklarda yeşermesini, boy vermesini hep birlikte sağlayacağız.

Tüm halklarımızı 23 Şubat'taki kongremize, geleceğimize sahip çıkmaya davet ediyoruz

Tüm halklarımızı, kadınları, gençleri, emekçileri bu mücadeleyi büyütmek için 23 Şubat’taki 4. Büyük Kongremize katılmaya, partimize ve geleceğimize sahip çıkmaya davet ediyoruz. Demokrasi, adalet ve barış meşalesinin başarıya ulaşması için umudu büyüteceğiz, mutlaka başaracağız ve hep birlikte kazanacağız! Türkiye halklarını bu iktidardan mutlaka kurtaracağız! Bugüne kadar başardık. Bundan sonra da başaracağız! Yolumuz ve yolunuz açık olsun! Hızır yardımcımız olsun! 

28 Ocak 2020