Buldan: Kadınlar HDP’yle bu ülkeyi yönetmeye geliyorlar

8 Mart vesilesiyle gerçekleştirilen Parlamento Kadın Grubu toplantımızda konuşma yapan HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan ile konuklarımız şunları söyledi:

Merhaba sevgili kadınlar, merhaba değerli arkadaşlar, basının değerli emekçileri ve ekranlarından bizi izleyen değerli halkımız. Tüm engellemelere rağmen rengimizle, coşkumuzla, umudumuzla, direncimizle “isyanımız özgürlüğümüz için” diyerek alanları, meydanları bu 8 Mart’ta da kadının rengine boyadık. Hoş geldiniz, sefalar getirdiniz.

Bütün tutsak kadın yoldaşlarıma buradan selam gönderiyorum

Buradan tüm kadınların 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutluyor, selam ve sevgilerimi gönderiyorum dünyanın her tarafındaki kadın yoldaşlarıma. Selam olsun mücadele eden tüm kadın yoldaşlarıma. Selam olsun Figen Yüksekdağ’a, Leyla Güven’e, Sebahat Tuncel’e, Gültan Kışanak’a, Aysel Tuğluk’a, Gülser Yıldırım’a, Çağlar Demirel’e, Ayla Akat Ata’ya, Emine Ayna’ya, Beyza Üstün’e, Nurhayat Altun’a, Edibe Şahin’e, Şevin Alaca’ya, Dilek Hatipoğlu’na, Ayşe Gökkan’a ve buradan adını sayamadığımız tüm tutsak kadın yoldaşlarımıza!

Selam olsun bütün annelere, Rojavalı kadınlara, yaşamı büyüten kadınlara

Mücadelesi ile bir simge haline gelen, geçen hafta kaybettiğimiz Perihan Abla'ya rahmet diliyorum ve bizlere miras bıraktığı mücadeleye selam olsun diyorum. Selam olsun tüm annelere, Cumartesi Annelerine ve Barış Annelerine! Evlatlarını arayan tüm annelere. Selam olsun, Hatun Aslan ve Meryem Soylu şahsında Mebya-Der’li annelere! Selam olsun özgürlüğün umudu Rojavalı kadınlara! Selam olsun daha gün ışımadan evde, tarlada, fabrikada, iş yerinde yaşamı büyüten bütün kadınlara!

Selam olsun doğasını suyunu savunan, sendikal faaliyetlerde bulunan bütün kadınlara

Selam olsun talancılara karşı vadisini, suyunu, dağını taşını savunan tüm kadınlara! Selam olsun sendikal faaliyetlerde bulundukları için Kod 29 uygulaması ile işten çıkarılan Sinbo, Migros ve SML etiket işçisi kadınlara! Selam olsun, Kazdağları için mücadele eden kadınlara! Selam olsun, ev hapsi nedeniyle alanlarda bizlerle birlikte olamayan tüm kadın arkadaşlarıma! Selam olsun Taksim'de 8 Mart Feminist Gece Yürüyüşünü gerçekleştiren tüm feministlere.

Dünyadaki krizler en fazla kadınları etkiledi

Değerli kadınlar, bütün dünyada derin krizlere ve eşitsizliklere yol açan bir pandemi sürecinden geçiyoruz. Bu krizlerin en fazla vurduğu toplumsal kesim hiç kuşkusuz kadınlar olmuştur. Çünkü dünyanın her yerinde hala en yoksul kesim ne yazık ki kadınlardır. En büyük işsiz grubu, en güvencesiz işlerde çalışanlar, işlerini ilk kaybedenler elbette pandemi sürecinde kadınlar olmuştur.

Pandemide her 2 kadından 1’i ya işten çıkarıldı ya da ücretsiz izne çıkarıldı

Türkiye’de mevcut çoklu krizler pandemi sürecinde daha da derinleşmiştir. Esnek ve güvencesiz çalışma biçimi evden çalışma ile daha da yaygınlaştırılmıştır. Sokağa çıkma kısıtlamalarında hasta, engelli, çocuk, yaşlı bakımı ve ev işlerinin yükü kadınların sırtına yüklenmiştir. Kadınlar her zaman olduğundan çok daha fazla istihdam dışına ve güvencesiz alana itilmiştir. DİSK’in verilerine göre Kasım 2020 itibariyle geniş tanımlı işsizlik oranı kadınlarda yüzde 38’dir. Yani her 10 kadından 4’ü işsizdir. Pandemide her 2 kadından 1’i ya işten çıkarılmıştır ya da ücretsiz izne tabi tutulmuştur. Bu pandemi sürecinde de iktidar, kadınlara hiçbir destek sunmadığı gibi tam tersine krizi fırsata dönüştürmüştür.  

İktidar KOD 29’u sermayedarları için fırsat olarak kullanıyor

İktidar, KOD 29’u sermayedarları için fırsat olarak kullandı, kullanmaya devam etmektedir. KOD 29 ile işten çıkarılanlar için kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, işsizlik ödeneği verilmemesi bir yana, kadınlar “ahlaksızlıkla” suçlanmakta, erkek şiddetine açık hale getirilmektedir.

Tekçi erkek bir iktidardan eşit bir düzen çıkmaz

Tekçi erkek bir iktidardan ne toplum için ne de kadınlar için eşit, adil ve refah bir düzen çıkar. Onların siyaseti daha çok şiddet, daha çok kaos, daha çok eşitsizlik, daha çok talan ve soygun düzeni üretir. Kendileri sultanlık sürdürürken haraca dönüşmüş vergilerle, soyguncu düzenleriyle, işsizlikle halkın boğazına girecek lokma bırakmadılar. Erkek iktidarlarını sürdürmek için kadınları daha fazla yoksulluğa sürüklediler. 

Kadınların ev içinde ve dışında döktüğü her damla alın terinin hakkını soruyoruz

Oysa dünya kadın emeği üzerine kuruludur. Yaşam kadınla vardır, kadınla büyümektedir ve kadınla gelişmektedir. Bizler dünyayı ayakta tutan bu devasa emeğin görünür olması için yürüttüğümüz mücadelemizde kadınların ev içinde ve dışında döktüğü her damla alın terin hakkını savunuyoruz, soruyoruz. Bundan sonra sormaya da savunmaya da devam edeceğiz.

Halkın, emekçinin, kadının iktidarını kurmak için varız

İşte HDP korkusuzca, tereddüt etmeden sadece ve sadece halkın yanında saf tutandır. Kadının sesi olandır. Bütün ilkelerimiz, emeğimiz ve örgütlülüğümüzle bu ülkede halkın, emekçinin, kadının iktidarını kurmak için varız.

Ekonomide soyguncu ve rantçı saltanata son vereceğiz

Ekonomide soyguncu ve rantçı saltanata hep birlikte son vereceğiz. Eşit, adil bir bölüşümü, işi, aşı bir avuç yandaş zengin için değil; halk için ve bütün kadınlar için sağlayacağımızın sözünü veriyoruz. Kadın emeğine, kadın üretimine, bu halkın rızkına kota koyulmasına asla ve asla izin vermeyeceğiz.

Topraklarımızdan birkaç şirket değil, bu toprakların binlerce yıllık sahipleri, kadınlar kazanacak

Topraklarımızdan birkaç şirket değil, bizler yani bu toprakların binlerce yıllık sahipleri doyacak, kadınlar kazanacak. Vergide adaleti, gelirde adaleti, işgücünde adaleti, bütçede adaleti bizler sağlayacağız. Buradan bunun sözünü veriyoruz. İşsizlik ve yoksulluğu yaratanlara karşın bizler yoksullukla mücadele edeceğiz.

“Yoksulluğa mahkum edilen kadınlar için adalet” demeye devam edeceğiz

Güvencesiz istihdama karşı güvenceli istihdam, işyerlerinde ve evlerde yaşanan ayrımcılığa adaletsizliğe karşı eşit işe eşdeğer ücret ve eşit iş bölümü diyerek yaşamın her alanında “yoksulluğa mahkum edilen kadınlar için adalet” demeye devam edeceğiz.

8 Mart haftasında yaşanan kadın katliamları ürkütücü boyutlarda

Değerli arkadaşlar; pandemi ile beraber kadına yönelik erkek şiddeti kat be kat artmıştır ve her gün en az bir kadın erkekler tarafından katledilmektedir. 8 Mart haftasında yaşanan kadın katliamları ürkütücü boyutlardadır. 

Kadın katliamlarının sorumlusu siyasi iktidardır

92 yaşındaki Hanım Pınarlı tecavüze uğradı ve katledildi. Bu, Türkiye tarihi açısından çok korkunç bir tablodur! Bu korkunç tablonun sorumlusu siyasi iktidardır. Neden mi? Nedeni Samsun’daki diğer korkunç vakada aranmalıdır. Defalarca kolluğa başvurduğu halde kolluk hiçbir şey yapmamış ve bir kadın, bir anne çocuğunun gözleri önünde sokak ortasında şiddete maruz bırakılmıştır.

İktidarın kınama tweetleri yaşanan şiddetteki sorumluluklarının üzerini kapatmaya yetmez

İktidarın sahiplerinin attığı kınama tweetleri yaşanan şiddeti sorumluluklarının üzerini kapatmaya yetmez, yetmeyecektir! İktidarın görevi kınama mesajı yayınlamak değildir, bu cinayetleri önlemek, faillerin en ağır şekilde cezalandırılmasını sağlamaktır.

Önergelerimizin reddi için kalkan eller, şiddete onay veren ellerdir

Cezasızlık, yaşanan bu katliamları cesaretlendiren ve teşvik eden bir politika haline geldi Türkiye'de. Kadın grubumuz defalarca kadın cinayetlerinin önlenmesi için Meclis'te bir araştırma komisyonu kurulmasını istedi, önerge verdi. Her defasında önergelerimizi reddeden iktidar ve ortağı oldu. Önergelerimizin reddi için kalkan eller, şiddete onay veren ellerdir! Ancak biz mücadele etmekten vazgeçmeyeceğiz, bugün de yine kadına yönelik şiddetle mücadelemizi Genel Kurulda kadın arkadaşlarımız partimiz adına verecektir.  

İğrenç hakaretler edenlerin kimliği, partisi belli ama dokunulmuyor

Daha geçen hafta mizah içerikli bir paylaşımımdan dolayı sosyal medya üzerinden bana en ağır, iğrenç hakaret ve saldırılar yapıldı. Buna hepiniz tanık oldunuz. Yapanların siyasi kimliği bellidir. Hangi partinin belediye başkan aday adayı, milletvekili aday adayı olduğu bellidir, ortadadır. İktidarın gücüne dayanarak bu iğrençliği yapana dokunulmadı. Biz dokunulmayacağını çok iyi biliyorduk, böyle de oldu. Karışılmadı bile. İşte bu zihniyet, kadın katliamlarının bizzat sorumlusudur. Kadın cinayetlerinin suç ortağıdır bu zihniyetine sahip olanlar. Kadın katliamlarının ortağıdır. 

92 yaşındaki ninenin vahşice katledilmesinin nedeni iktidar ortaklarıdır

8 Mart’ta kadınların gerçekleştirdiği etkinliklere AKP polisinin müdahalesi, kadınların saçlarından tutup çekmesi, LGBTİ’lere yapılan saldırı ve yine cezaevlerindeki çıplak aramalar kadın düşmanı politikaların odağının erkek iktidar, erkek devlet ve erkek yargı sistemi olduğunu bir kez daha gösterdi. 92 yaşındaki ninenin vahşice katledilmesinin nedeni işte bu odaktır! Tutuklu bulunan Hakkari Belediye Eşbaşkanımız Dilek Hatipoğlu’na yapılan çıplak arama işkencesinin nedeni de aynı odaktır.

İstanbul Sözleşmesini yok sayan zihniyetle kadınları katleden zihniyetin kodları aynıdır

Aynı zihniyeti İstanbul Sözleşmesine karşı iktidarın yürüttüğü kampanyada da görüyoruz. “Kadın cinayetlerini kınıyoruz” diyen iktidar temsilcileri, kadına karşı şiddetin önlenmesi için uygulanması gereken İstanbul Sözleşmesi’ni ise ortadan kaldırmaya yeltenmektedir.

Bu hayati sözleşmeyi yok sayan bu erkek ittifak zihniyetiyle, kadınları sokakta katleden erkek şiddet zihniyetinin kodları tamamıyla aynıdır. Bunun adı kadın düşmanlığıdır. Bu iktidar bir kadın düşmanıdır. 

Kadınlar elektronik kelepçeli, şiddet uygulayan erkekler serbest

Anayasal demokratik haklarını kullananların üzerine polis ordusunu gönderen, ancak erkek şiddetini engellemek için kılını kıpırdatmayan zihniyetin varlığı, kadınların yaşamını her gün her saat tehdit etmektedir. Biliyorsunuz, erkek şiddetini önlemek için güya ev hapsi ve elektronik kelepçe uygulaması başlattılar bunu da yaygın bir şekilde uygulamaya devam ediyorlar. Ancak elektronik kelepçeyi şiddet uygulayan erkek failler yerine kayyım rektörü protesto eden Boğaziçi öğrencilerine, kadınlara, muhaliflere vurulan bir prangaya dönüştürdüler. İstanbul İl Eşbaşkanımız Elif Bulut ev hapsindedir. Kayyım zorbalığıyla görevden alınan Siirt Belediye Eşbaşkanımız Berivan Helen Işık 9 aydır ev hapsindedir! Kadına şiddet uygulayan erkekler ise sokakta ellerini kollarını sallayarak dolaşmaya devam etmektedir.  

Kürt düşmanı iktidar şunu çok iyi bilsin Kürt kadınlar politiktir, bilinçlidir, örgütlüdür

Bölge illerinde de tablo farklı değildir. Bölgede kolluk güçlerinin karıştığı suçlar sürekli artmaktadır. Şunu iyi biliyoruz: Kürt kadınlara yönelik kolluk güçlerinin karıştığı suçların davalarına gizlilik kararı konulması tesadüf değildir, devletin cezasızlık ve faili gizleme politikasının bir sonucudur. Kadına yönelik şiddet nasıl politikse, Kürt kadınlara resmi ellerden yönelen şiddet de özel bir politika olarak yürürlüktedir. Kürt düşmanı iktidar şunu çok iyi bilsin ki; Kürt kadınlar da politiktir, bilinçlidir, örgütlüdür! İşlediğiniz bütün suçların hesabını hukuk ve siyaset zemininde tek tek soracağımızdan hiç kuşkunuz olmasın. Suçlarınız karanlıkta kalmayacak, kadınlar buna izin vermeyecektir!

İnsan hakları eylem planı açıklıyorlar, siz önce mevcut yasaları, İstanbul Sözleşmesini uygulayın!

Sevgili kadınlar, şimdi çıkmışlar insan hakları eylem planı açıklıyorlar. Siz önce mevcut anayasayı ve yasaları bir uygulayın, İstanbul Sözleşmesini uygulayın! Öncelikle yapılması gerekenler İstanbul Sözleşmesinin uygulanmasıdır. AHİM kararlarının uygulanmasıdır. İşkenceye, adaletsizliğe ve hukuksuzluğa son verilmesidir. Ondan sonra çıkıp bir eylem planından İnsan Hakları Eylem Planından, hukuk reformundan söz edin. İşkence dur durak bilmeyen bir noktadır. Biliyorsunuz, çıplak arama ayyuka çıkmış durumdadır. Cezaevinde bütün kadınların şikayet ettikleri zaman zaman maruz kaldıkları bir uygulamadan bahsediyoruz.

Böyle bir ikiyüzlülük siyaset tarihinde ender görülür

Kadın, erkek yüzlerce kişi bu işkenceye cezaevlerinde maruz kalıyor. Çıplak arama yönetmeliğini çıkaran da bu iktidardır, ama “Çıplak arama yok” diyerek inkâr eden de bu iktidardır. Böyle bir ikiyüzlülük siyaset tarihinde ender görülür. İşkenceye sıfır tolerans dediler, insan onuruna aykırı olan çıplak aramanın altına imza atan bir iktidar oldular.

İmralı’da tecrit, sürekli bir yönetim rejimi haline getirilmiştir

Yine cezaevlerinde hak ihlalleri ciddi boyutlardadır. Pandemi bahane edilerek infaz koşulları ağırlaştırılmaktadır. İmralı’da tecrit, sürekli bir yönetim rejimi haline getirilmiş durumdadır. Bunların son bulması talebiyle tutsaklar 103 gündür açlık grevinde. Dolayısıyla tecrit hukuksuzluğunu, çıplak arama işkencesini ve adaletsizlikleri ısrarla sürdüren iktidarın söylediği hiçbir sözün, açıkladığı hiçbir eylem planının inandırıcılığı ve karşılığı yoktur.

Erdoğan’ın eylem planını açıkladığı gün 80 yaşındaki anneler gözaltına alındı

Erdoğan’ın eylem planını açıkladığı gün, çocuklarının bir mezarı olsun, mezarları tahrip edilmesin, ölüleri huzur bulsun diye mücadele eden 80 yaşındaki anneler gözaltına alındı.

Mebya-Der'li kayıp yakınlarından 78 yaşındaki Meryem Soylu ve 72 yaşındaki Hatun Aslan geçtiğimiz günlerde tutuklandı. Yaşlarını özellikle söylüyorum ki bu iktidarın nasıl bir utanç tablosu oluşturduğunu herkes çok iyi bilsin ve görsün!

Annelerden korkan iktidarın zulmünü elbette tarih de biz de unutmayacağız

Erdoğan’ın bizzat kendisi Berfo Ana’yla görüşmüştü. Bir Cumartesi Annesi olan ve kayıp oğlunu yıllarca arayan, bıkmadan usanmadan arayan bir anne daha sonra çocuğuna kavuşamadan, onun eve gelmesini bekleye bekleye bu hayata gözlerini yumdu. Berfo Ana ile Erdoğan görüşmesi elbette anneler açısından tarihi bir görüşmeydi. Berfo Kırbayır çocuğunun kemiklerine ulaşamadan gözlerini yumdu. Şimdi aynı mücadeleyi yürüten anneleri tutuklamaya devam ediyorlar. Annelerden korkan bu iktidarın zulmünü elbette tarih de biz de unutmayacağız.

Anneleri derhal serbest bırakın

Buradan sesleniyorum: O anneleri derhal serbest bırakın! Bu zulme bir son verin! O annelerin tek suçu barış istemektir, adalet istemektir, hakikatin peşine düşmektir.

Biri insan hakları eylem planı açıklıyor, diğeri gaz kapsülü ihalesi alıyor

Yine, biliyorsunuz basına yansıdı, İnsan Hakları Eylem Planı açıklandıktan birkaç gün sonra Emniyet 2021 yılı için 600 bin gaz kapsülü ve TOMA suyunda kullanmak için 40 ton gaz solüsyon alım ihalesi açtı. Biri insan hakları eylem planı açıklıyor, öteki insan haklarına karşı eylem planı hazırlığı içerisinde gaz kapsülü ihalesi açıyor. Kime karşı kullanacaklar bunu? Hak arayanlara karşı, adalet talep edenlere karşı, barış isteyenlere karşı, emekçilere karşı, kadınlara karşı, öğrencilere karşı kullanacaklar.  

İktidarın ne dediğine değil, ne yaptığına bakarız: Dillerinde yeni anayasa, ellerinde fezleke

Ben hep söylerim, biz bu iktidarın ne dediğine değil, ne yaptığına bakarız. Yaptıkları ortadadır. Ne dediklerinin, bir kıymeti harbiyesi bizim için yoktur. Dillerinde insan hakları, ellerinde kelepçe! Dillerinde hukuk reformu, ellerinde polis copu! Dillerinde yeni anayasa, ellerinde fezleke! Dillerinde adalet, saraylarında adaletsizlik!

Erkek iktidarına ve zulmüne kadınlar olarak son vereceğiz
 
Biz kadınlar da diyoruz ki, erkek iktidarınızın hiçbir baskısı ve tehdidi bizleri yıldıramaz, yolumuzdan geri döndüremez. Başaracağız, kazanacağız, erkek iktidarına ve zulmüne kadınlar olarak bizler son vereceğiz! And olsun ki, sizin bu adaletsizlik düzeninize biz kadınlar mutlaka son vereceğiz! Adaleti aranır olmaktan çıkarıp yaşanır hale biz kadınlar getireceğiz!

Değerli arkadaşlar, hep söylüyoruz, bu iktidar kadın düşmanıdır diye. Nerede bir kadın mücadelesi ve kazanımı varsa, iktidar bunu bir tehdit olarak görüp ortadan kaldırmaya çalışmaktadır. Çünkü kadınlar ayakta olduğu müddetçe iktidarlarını güvende hissetmiyorlar.

İki kadının isminin bir araya getirilmesinden bile korkan bir iktidar var ama biz yan yana gelmeye devam edeceğiz

Kadınların yan yana durmasından, birlikte fotoğraf vermesinden çok fena korkuyorlar. İki kadının ismini bir araya getiren bir tweetten bile bu korkan bir iklim yarattı bu iktidar. Ama biz kadınlar yan yana gelmekten geri adım atmayacağız. Kadınların ittifakından rahatsız olduklarını biliyoruz, olsunlar. Biz onları rahatsız etmeye devam edeceğiz! Bu yüzden sürekli olarak kadınları, partimizi, vekillerimizi, belediyelerimizi ve eşbaşkanlık kurumumuzu hedef almaya devam ediyorlar.

Kürt kadınını şiddete karşı savunmasız hale getirmek için ellerinden geleni yaptılar

Tekçiliğe karşı geliştirdiğimiz eşbaşkanlık sistemini tasfiye etmek için her türlü hukuksuzluğu yaptılar. Kadının yerel yönetimlerdeki, yerel demokrasideki gücünü ve temsiliyetini kırmaya çalıştılar. Belediyelerimizde kadına yönelik şiddetle mücadelede Kürtçe hizmet veren yüzlerce kurum vardı, kayyımlar hepsini kapattı. Amaçları bellidir, şiddeti teşvik etmek.

Alo Şiddet Hattı, 112 Acil Hattı, kolluk gibi hiçbir başvuru kanalında Kürtçe hizmet verilmemektedir. Anadilinde eğitimin yasal güvenceye alınmadığı bir sistem içerisinde anadilinde hizmet verme ve anadilinde hizmet alma hakları da bu ülkede yok sayılmaktadır. Yine devletin hiçbir kurumunda Kürtçe hizmet verilmemektedir. Kürt kadınını şiddete karşı savunmasız hale getirmek için ellerinden geleni yapmaktadır. Amaçları, Türkiye’yi bir bütün olarak kadına karşı şiddet haritasına dönüştürmektir.

Kürtçenin resmi dil ve eğitim dili olması için başlatılan imza kampanyasını destekleyelim

Bu iktidarın inkârcı politikalarına karşı Kürt Dili Platformu, Kürtçenin resmi dil ve eğitim dili olması için bir imza kampanyası başlattı. Buradan herkesi bu kampanyayı desteklemeye çağırıyorum.

Hiçbir kadını karalamak sizin haddiniz değildir, buna gücünüz yetmez

Evet, iktidar, ömrünü insan haklarına, toplumsal adalet için mücadeleye, bilime ve barışa adayan tüm kadınları hedef almaktadır. Bu iktidarın bütün çabası kadınlarla mücadele, kadınların kazanımlarını geriletme amaçlıdır. Sevgili Eren Keskin, Sevgili Şebnem Korur Fincancı, Sevgili Ayşe Buğra ve daha nice kadını hedef alarak kadınları sindirmeye, itibarsızlaştırmaya çalıştılar. Açık söyleyeyim: Hiçbir kadını karalamak sizin haddiniz değildir. Buna gücünüz de yetmez, buna kadınlar asla izin vermez!

HDP’yi siyaset dışına iterek kadın mücadelesini durduracaklarını sanıyor ama hayal görüyorlar

Bu kadın arkadaşlarımızın her biri insanlık mücadelesi için birer ışıktır. Buradan bu saydığım isimleri ve onlar gibi milyonlarca kadını bir kez daha selamlıyorum. Özgürlük, eşitlik ve adalet mücadelesi yürüten hiçbir kadın yalnız değildir. Arkalarında yüzlerce yıllık kadın mücadelesinin desteği, biz kadınların örgütlü duruşu ve bir kadın partisi olan HDP vardır.

İşte kadın düşmanı iktidar, bir kadın partisi olan HDP’yi siyaset dışına iterek kadın mücadelesini durduracağını sanıyor. Kadınları yaşamdan, siyasetten, istihdamdan alıkoyacaklarını düşünüyorlar ama hayal görüyorlar. Görmeye devam etsinler.

Bizler kadın mücadelesini büyütürken, kadın kazanımlarını tek tek garanti altına alma mücadelesi yürütüyoruz. Bu mücadele, evlerden sokaklara ve kamusal alandan Meclis’e kadar uzanan çok güçlü bir mücadeledir.

Meclis’te kadınların sorunlarına her gün dikkat çekiyoruz

Bu bağlamda, Meclis yasama faaliyetlerimiz de kadın mücadelemizin önemli bir ayağını oluşturmaktadır. HDP’nin geleneğini devraldığı partiler Meclis’te temsil edildiği günden bu yana, Meclis çatısı altında kadın haklarını ve kazanımlarını büyütmek ve mevcut olanları garanti almak için çok çalıştı, çok mücadele etti. Belli kazanımları da sağladı. Öncelikle Meclis'teki kadın temsiliyet oranını ciddi biçimde yükselttik. TBMM’yi kadınların yaşadığı sorunları gören ve çözüm üreten bir noktaya doğru ilerletmek için mücadele veriyoruz. Tüm engellemelere rağmen Meclis kürsüsünü kadınların kürsüsüne dönüştürdük. Meclis’te kadınların sorunlarına her gün dikkat çekiyoruz. Cinsiyetçi yasaları ve uygulamaları değiştirmek için yasama faaliyeti yürütüyoruz. Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunun kurulmasında büyük emek verdik, çaba sarf ettik. HDP Parlamento Kadın Grubunu kurarak, dünyada bir ilki gerçekleştirdik ve bugün hala Meclis çatısı altındaki bütün kadınlarla ortak mücadeleyi örgütlemeye çalışıyoruz.

Gelin Meclis'i erkek meclisi olmaktan çıkartalım, kadınların meclisine dönüştürelim

Tabii ki daha yapacaklarımız çoktur. Biz bunlarla yetinmiyoruz. Parlamentoyu kadın sorunlarına ve toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı ve sorumlu bir kurum haline getirmeyi mutlaka hep birlikte başaracağız. Parlamentodaki tüm kadınlara da ortak mücadele çağrısını buradan bir kez daha tekrarlıyorum: Gelin Meclis’i erkek meclisi olmaktan çıkaralım, kadınların meclisi haline getirelim. Şiddetin sona erdirilmesinden kadın yoksulluğunun önlenmesine varıncaya kadar tüm sorunlarımıza birlikte çözüm üretelim. Toplumsal cinsiyet eşitliğini yaşamın her alanında amasız, fakatsız, koşulsuz bir şekilde sağlayalım.

Kadınlar HDP’yle bu ülkeyi yönetmeye geliyorlar

Buradan bütün kadınlara sesleniyorum: Kadın mücadelesini kadın partisi olan HDP’de birleştirmek, HDP’de buluşturmak, HDP’de yan yana olmak, kadın düşmanı iktidara verilecek en iyi ve en güçlü yanıt olacaktır. HDP kadın mücadelesinin kazanımıdır. Ne yaparlarsa yapsınlar, kadınları da, HDP’yi de durduramayacaklar, susturamayacaklar. Kadınlar ve HDP, bu iktidarın koltuğunu sallamaya, hesaplarını bozmaya devam edecektir. Kadınlar, HDP’yle bu ülkeyi yönetmeye gümbür gümbür geliyorlar. İyi ki kadınlar var, iyi ki HDP’miz var!

8 Mart coşkusuyla hayatın her alanında “Kadınlar için Adalet” demeye devam edeceğiz

Bir kez daha söylüyoruz: Söyleyecek sözümüz ve değiştirecek gücümüz var! Bizler, bütün baskı ve engellemede rağmen 8 Mart’ı coşkuyla kutladık. Bu coşkuyla yaşamın her alanında “Kadınlar İçin Adalet” demeye devam ediyoruz. Eşbaşkanlık ve eşit temsiliyet hakkını savunduğu için cezaevlerinde rehin tutulan kadın yoldaşlarımız için; çocukları ile beraber cezaevlerinde kalmak zorunda olan kadınlar için; şiddet faillerinin iyi hal indirimleri, cezasızlık politikalarının son bulması için; çıplak arama işkencesine maruz kalanlar için; İstanbul Sözleşmesinin uygulanması için; cezaevlerinde açlık grevine giren tutsakların taleplerinin yerine getirilmesi ve tecridin son bulması için; 8 Mart’a ve 25 Kasım’a katıldığı, kadın derneklerinde görev aldığı, kadın dayanışmasını aktif yürüttüğü gerekçesiyle tutuklananlar için; erkeklerin çıkardığı savaşlar yüzünden mülteci konumuna düşen, gittikleri her yerde ucuz iş gücü olan, uluslararası pazarlık konusu yapılan mülteci ve göçmen kadınlar için; kendisini savunduğu gerekçesiyle alıkonulan kadınlar için; yaşamı ve doğayı savunan kadınlar için; savaş politikalarının yıkımıyla karşı karşıya kalan genç kadınlar için; barış talebinde bulundukları için KHK ile işten çıkarılan kadınlar için ve açlık ve yoksullukla terbiye edilmeye çalışılan binlerce ev ve kamu emekçisi kadınlar için adalet istiyoruz.

Demokratik bir anayasayı mutlaka biz kadınlar yapacağız

Erkek kararlar değil, adil karalar veren; güçlüyü değil haklıyı koruyan bir yargı sistemini hep birlikte kurmak için ortak mücadele diyoruz. Sokaklarda, Meclis'te, cezaevleri önünde, alanlarda, meydanlarda kadının olduğu her yerde adaleti haykırmaya devam edeceğiz.

Kadınlar için, halklar için, bütün ezilenler için, gençler ve çocuklar için eşitlikçi, adil, demokratik bir anayasayı mutlaka biz kadınlar yapacağız.

8 Mart'tan aldığımız moral ve umutla Newroz’da da adalet ve özgürlüğü haykıracağız

Sevgili kadınlar; 8 Mart haftasından aldığımız coşku, moral, cesaret ve umutla mücadelemizi daha da büyüteceğiz ve kadınların yönettiği eşitlikçi bir düzeni hep birlikte oluşturacağız.

Tabii ki bu morali, bu gücü burada bırakmayacağız, Newroz’da da aynı kararlılıkla adalet ve özgürlüğü hep birlikte haykıracağız. Hepinizi selamlıyorum. Jin Jîyan Azadî!

Migros İşçileri adına Fatma Yiğit:

Herkesi selamlıyorum, Dünya Kadınlar Gününü kutluyorum. Bana söz hakkı verdiğiniz için teşekkür ederim. İstanbul'dan geliyorum. 2 ay önesine kadar Migros Şekerpınar deposunda çalışıyordum, 2 ay önce Kod 29’dan dolayı atıldım. 2 buçuk yıl çok zor şartlarda çalıştık, hijyen sıfırdı, mobbing olsun, taciz olsun her şeye maruz kaldık. Bu Covid 19 başladıktan sonra işler daha da arttı. Migros marketler boşaldıkça biz onları doldurmak zorunda kaldık. Sabah 06:30’dan evden çıkap hava kararana kadar devam ettik. Bu böyle yılbaşına kadar devam etti. Bizi çıkarana kadar devam ett. Kesinlikle çocuklarımızın yüzünü göremedik. Onlara “Bizim de ailemiz var, çoluk çocuğumuz var, evi otel gibi kullanıyoruz” dediğimizde "Yapacak bir şey yok, eşiniz çalıştırmasın” dediler. Öyle bir cevapla bize geri döndüler. Biz başa çıkamadık. Gece vardiyanlarında soğuk çorbalar içtik, yağmur yağdı, kar yağdı bizi kesinlikle görmediler. Orada pislik içinde her şeye maruz kaldık. Zeminler bozuktu, suların içinde, ayaklarımıza streç sararak çalıştık. Orada her şeye katlandık. Onların sermayesini kat kat katlarken, biz onların sermayesi altında gittikçe ezildik ve çocuklarımızın yüzünü  görmez hale geldik ve sendikaya üye olduk. Bunu duymuşlar. Bizim haberimiz yok. Orada 2 kişinin yaptığı işi bir kişiye yaptırdılar, işçi almadılar, 80 kişi Covid 19'a yakalandı. O Covid olan arkadaşlarımızı gönderdiler, temaslılar çalışmaya devam etti. Covid olan arkadaşlarımız da kendi imkanlarıyla evlerine gittiler. İş yeri öyle bir yer ki ulaşım sıfır. Oraya gelen kamyon ve tırlarla ancak ulaşım sağlanıyor. Ya taksi çağıracaksın ama o da zor ya da tırlarla gideceksen gideceksin. Nasıl gideceksin? Böyle devam etti, hiçbir şey yapmadılar. Göstermelik kapı önüne bir kamera koydular, “Bu sizin ateşinizi ölçüyor” dediler. Öyle bir şey yoktu, biz de inanmadık. Ateşimiz ölçülüyordu güya, aşağı inince arkadaşlarımız ateşleniyordu. Bu böyle devam etti. Biz sendikaya üye olduktan sonra bunlar işçileri 3’er, 4’er çıkarmaya başladılar. Yerlerine de 150-200 kişi aldılar. Biz de sanıyoruz ki işimiz hafifleyecek, artık biz de insan gibi yaşayacağız. Sonra o gelen işçilere işi öğrettik. Artık çıkarmaya başladılar ücretsiz izne.

31 Aralık’ta gece sayımını da yaptırdılar bize, sonra arkadaşlarımın çoğuna mesaj atmışlar, beni aradılar. Evime vardım, yılbaşında çocuklarımla zaman geçireceğim diye sevinirken artık bir işim olmadığını öğrendim. Ücretsiz izindesin denildi. Benim eşim 3’üncü ayda kaza yapmıştı, iş bulamadı. Eşim işsiz ben işsiz. Ben üç çocuk annesiyim. İkisi üniversiteli. Ben de bu devletin insanıyım. Benim çocuğum bu devlet için yarın inşallah doktor olacak. Ben de bu devletin insanıyım. Neden gözükmüyoruz, nedir bu kod 29? Çıkarıldık 52 gün boyunca ücretsiz izne direndik. Çadırımızı kurduk, her gittiğimizde bir muhatap aradık. Orada güvenliklere sürekli söyledik bizimle muhatap olsunlar, konuşsunlar. En azından yüzümüze söylesinler, suçumuz ne? Sendika bizim en doğal hakkımız değil mi? Neden beni işimden ediyorsun? Hadi işin azaldı neden yerime işçi alıyorsun? Bunun hesabını sormak istedik ama defalarca çevrildik biz de kasa kilitlemeye başladık.

Yağmur yağıyor, kar yağıyor ama biz oraya gidince, direnince güneş açıyor

Herhangi bir Migros marketine gidin, alışveriş yapın kasadan geçirdikten sonra olduğu yerde bırakın. Biz bunları yaptık sesimizi duysunlar diye. Ve her kasa kilitlemede bizi ifadeye çağırdılar. Sanki suçluymuşum gibi. Bu devlet neden yanımda değil, neden bizi görmüyor? Defalarca ifade verdik, ancak biz daha güçlendik, daha da güçleneceğiz. Kesinlikle pes etmeyi düşünmüyoruz. Yağmur yağıyor, kar yağıyor ama biz oraya gidince güneş açıyor. Onlar farkında değil ama biz güçlüyüz. Direnişimizin 52’inci gününden sonra bizimle başa çıkamayacaklarını anladılar ve Kod 29’dan sicilimizi kirlettiler. Kimse sicilimizi kirletemez.

Pes etmeyeceğiz, gerekirse 360 gün, gerekirse 2 yıl direneceğiz

Zaten asgari ücretle sürünüyorduk. Sen artık öl diyorlar. Ben kendimi mi öldüreyim, devlet o zaman mı duyacak sesimizi. Benim arkadaşım 3 günlük bebeğinin sevincini yaşayamadan işten çıkarıldı. Arkadaşlarımızın 3-4 çocuğu var. Tek başına ev geçindiren arkadaşlarımız var, evleri kira, çocuklarını okutuyorlar. Bu insanlar ne yapsın, illa ölmeleri mi gerekiyor. Bu yasalar nerede? Devam edeceğiz, kesinlikle pes etmeyeceğiz.

Özgür Tort'a, Tuncay Özihalan’a, Veysel Cingöz’e sesleniyorum her yerde senin karşında olacağız

Özgür Tort'a, Tuncay Özihalan’a, Veysel Cingöz’e sesleniyorum, kesinlikle pes ettiremeyeceksiniz. Biz her yerde senin karşında olacağız. Kesinlikle pes etmeyeceğiz, sanmasınlar 64 gün direniyoruz. Gerekirse 360 gün direneceğim gerekirse 2 yıl direneceğim. Hakkımı sonuna kadar arayacağım. Aç mezar yok. Onlara kesinlikle işçi hakkını yedirtmeyeceğim. Onlar gökdelenlerde oturarak bizim o depolarda ne yaşadığımızı bilemezler. Bizi muhatap bile almıyorlar. Duysunlar; bu iş sonuna kadar gidecek. Sonuna kadar direneceğim. 3 çocuğumun hakkını kesinlikle onlara yedirmeyeceğim. Sendika başkanımıza teşekkür ediyorum.  

Rosa Kadın Derneği’nden Fatma Gültekin:

İnatla ve coşkuyla ve haklı mücadelemiz ile 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününü kutluyorum. Bugün burada olmak ve sizin bulunduğunuz bu alandan sesimi duyurmak bizim için oldukça anlamı ve değerli.

Geçtiğimiz son bir yıl içinde kadına yönelik şiddet ve ölümler arttı. Bunun kadın kırımı boyutlarına kadar ulaştığını gördük. Diğer bir yandan direnen ve mücadele eden kadınlar kolluk ve yargı şiddetine maruz kaldı. Sizler de yaşıyor ve görüyorsunuz, şiddetle mücadele etmek için yürüttüğümüz tüm çalışmalar engellenmeye çalışılıyor.

Kadın mücadelesi yürüten yönetici ve üyelerimiz şafak operasyonları ile gözaltına alındı

Sizler burada Meclis kürsüsünde soruyorsunuz, bizler de kendi çalışma alanlarımızda soruyoruz. Kadına yönelik şiddetle mücadele edecek misiniz? 2011’den bu yana imzalamış olduğunuz 6284’ü ve İstanbul Sözleşmesi’ni uygulayacak mısınız? Şüpheli kadın ölümleri ile ilgili nitelikli bir soruşturma yürütecek misiniz? Bunu soruyoruz. Üstelik her gün şiddet tüm mekanizmalarıyla yeniden üretiyor. Kolluk ve kamu görevlisi birçok iktidar her gün kentlerimizde taciz tecavüz, intihar, kaybettirme gibi birçok suç işliyor ve cezasızlıkla ödüllendiriliyor. Ne yazık ki tablo vahim. Biz kadın örgütleri ile bunlarla mücadele ederken, bir sabah operasyon ile güne başladık. Kadın mücadelesi yürüten yönetici ve üyelerimiz şafak operasyonları ile gözaltına alındı. Tamamen mesnetsiz, boş, gizli tanık iddialarla 8 Mart çalışmaları, kadına yönelik şiddetle mücadele alanında gerçekleştirdiğimiz, eylem ve etkinlikler gerekçesiyle gözaltına alındık, tutuklandık.

Öldürmek için organize olan erkek zihniyetine karşı Meclis'i sorumluluk almaya davet ediyoruz

Özellikle şunu belirtmek istiyorum. Rosa Kadın Derneği olarak sisteme karşı yürüttüğümüz bağımsız çalışmalar gerçekten sistemi rahatsız eden bir durumda. Yaşadığımız sıkıntılar ve saldırılar bizim çalışlarımızı durdurmadı aksine bize daha fazla güç verdi. Dün biz Amed’de 8 Mart’ı kutlarken bizimle birlikte ve hatta daha önce tutuklanan tüm kadınları zikrettik, o coşkuyla alanları doldurduk. Kadın kırımı sistematik biçimde devam ediyor. Toplum ve sistem içindeki tüm mekanizmalar yeniden düzenlenmelidir. Kanunlar ve sözleşmeler kağıt üzerinde kalmamalıdır. Her kadın cinayeti göz göre işleniyor. Öldürmek için organize olan erkek zihniyetine karşı herkesi özellikle Meclis'i sorumluluk almaya davet ediyoruz. Vardık varız, var olmaya devam edeceğiz.

9 Mart 2021