Buldan: Milyonlar, 2013 çözüm mektubunun ve 2015 Dolmabahçe Mutabakatının arkasında olduğunu gösterdi

Eş Genel Başkanımız Pervin Buldan, partimizin haftalık Meclis grup toplantısında gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi. Newroz kutlamaları ve ekonomideki gelişmeler başta olmak üzere gündemi değerlendiren Buldan, şunları söyledi:

Milyonlar faşizme inat Newroz alanlarına doldu

Sizleri Newroz coşkusuyla selamlıyorum. Grup toplantımıza hoş geldiniz! Görkemli bir Newroz’u, sinevizyonda da gördüğümüz gibi, geride bıraktık. Hakkâri’den Edirne’ye, Amed’den İzmir’e, Cizre’den Hatay’a, Şırnak’tan Bursa’ya, Van’dan Aydın’a, Cizre’den Muğla’ya, Mardin’den İstanbul’a kadar Türkiye’nin her yerinde 76 merkezde milyonlar alanlara aktı, iradesini ortaya koydu. Kürt halkının öncülük ettiği Newroz kutlamaları ülke sınırlarını da aştı. Frankfurt’tan Paris’e ve Londra’ya kadar milyonlarca insan Avrupa merkezlerinde de muhteşem Newroz mitinglerinde bir araya geldi. Milyonlar faşizme ve karanlığa inat, tarihi bir coşkuyla Newroz alanlarında yekvücut oldu. “Zulüm varsa direniş de var” diyerek inancı ve cesareti her alanda büyüttü. Kadınlar ve gençler başta olmak üzere milyonlar, barış ve özgürlüğü haykırdı ve halk iradesinin yenilmez olduğunu bir kez daha alanlarda gösterdi.

Amed’in sesi İstanbul’a, Serhat’ın sesi Ege’ye ulaştı

Kürt halkı ve dostları, faşizmin karanlığına Newroz ateşiyle tarihi bir yanıt verdi. Türkiye’nin sol, sosyalist, devrimci, demokrasi ve emek güçleri; kadınlar, gençler, işçiler, emekçiler Newroz alanlarında halklar dayanışmasını ve demokratik güç birliğini daha da büyüterek demokrasi, barış, özgürlük, adalet ve emek için mücadele ortaklığından ve ortak gelecekten yana güçlü bir iradeyi de ortaya koydu. Kürt halkının Newroz alanlarında sergilediği görkemli direniş ve özgürlük talebi iktidarı rahatsız etmiş olmalı ki yüz binlerin aktığı Amed Newrozunda halkı engellemeye çalıştılar. Kitleye, kadınlara hatta çocuklara varıncaya kadar arama işkencesi uyguladılar. Ama halkın Newroz alanına akmasını engelleyemediler. Amaçları boş Newroz alanları yaratmaktı, böyle bir hayal kurmuşlardı. Fakat hayalleri suya düştü. Halk engelleri tanımadı. Bu kez medya sansürü uygulanarak milyonlar görünmez kılınmaya çalışıldı. Ama bunu da başaramadılar. Amed’in sesi İstanbul’a, Serhat’ın sesi Ege’ye ulaştı.  Halkların sesi de sözü de her yerde yankılandı. 

Newroz’da verilen mesaj özellikle Ankara tarafından iyi okunmalıdır

Tüm baskı ve engellemelere, görkemli bir direnişle yanıt veren halkımıza yürekten teşekkür ediyorum. Bu inanç ve kararlılığı demokratik siyasetle büyütmenin bir kez daha sözünü bu kürsüden veriyorum. Sizler bu ülkenin onurlu mücadelesinin öncülerisiniz. Newroz’daki coşku da başarı da zafer de sizindir! Her birinizi tek tek yürekten kutluyorum. “Şimdi Kazanma Zamanı” şiarıyla gerçekleştirdiğimiz ve bir referanduma dönüşen Newroz’da milyonların verdiği tarihi mesajların, haykırdığı taleplerin herkes tarafından özellikle Ankara tarafından iyi okunması gerekir. Newroz; ülkeyi kuşatma altına almaya çalışan karanlığa karşı aydınlık geleceğin müjdecisi oldu, karamsarlığa karşı büyüyen umut oldu, korkuya karşı yükselen cesaret oldu. Newroz’da halkımız, halklarımız barış, demokrasi ve özgürlükteki ısrarını ve kararlılığını en güçlü bir biçimde dünyaya ilan etti. Dünya halklarının başına bela olan tüm savaşlara karşı içeride ve dışarıda en güçlü barış hattını ortaya koydu. 

Milyonlar, 2013 çözüm mektubunun, 2015 Dolmabahçe Mutabakatının arkasında olduğunu gösterdi

Halkımız rehine siyasetiyle, irade gaspıyla ve darbeyle halk iradesinin asla engellenemeyeceğini gösterdi ve ilan etti. Milyonlar, HDP etrafında en büyük kenetlenmeyi sağlayarak, kapatma ve kumpas davalarıyla demokratik siyasetin asla engellenemeyeceğini, buna izin vermeyeceğini ispat etti. Newroz, Kürt sorununun tecritle, Kürt düşmanlığıyla, inkâr ve imhayla değil; diyalog ve müzakereyle, barış politikalarıyla ancak çözülebileceğini gösterdi. Milyonlar, 2013 çözüm mektubunun, 2015 Dolmabahçe Mutabakatının arkasında olduğunu bir kez daha gösterdi. İmralı’yla diyalog kapılarının bir an önce açılması talebini Newroz'da haykırdı. Kürt halkı, anadilde eğitim başta olmak üzere anadillerinin üzerindeki yasak, baskı ve asimilasyonun bir an önce kaldırılmasını haykırdı. “Anadilim onurumdur, kimliğimdir, sonuna kadar onuruma sahip çıkacağım.” mesajını bir kez daha milyonlar alanlardan haykırdı. Evet, anadilimiz onurumuzdur ve onurumuza sonuna sahip çıkacağız. 

Halkımızın Newroz’da açtığı yolda yürümeye devam edeceğiz

Kadınlar, 8 Mart'ın ruhunu Newroz alanlarına taşıyarak kadın özgürlüğünü bir kez daha güçlü biçimde haykırdı. Ülkenin kadınlarla özgürleşeceğini gösterdi. Newroz, değişim ve özgür geleceğin gençlerin iradesi ve mücadelesiyle başarılacağını ortaya koydu. Newroz, emekçi yoksul halklarımız için büyük umut oldu, ortak eşit geleceğin yolunu açtı. Ortak mücadeleyle, demokrasi ve barış ittifakıyla büyük değişimin gerçekleşebileceğini gösterdi. Halk, Kürt sorununda çözümsüzlük siyasetinde ısrar eden iktidara ve kalıcı çözümü için cesaret gösteremeyen siyasete çok net bir mesaj verdi ve çözümün yolunu gösterdi. Newroz, HDP’nin Üçüncü Yol siyasetinin, stratejisinin ortak ve eşit geleceği inşa edecek en güçlü yol olduğunu gösterdi. Halkımızın açtığı bu yolda halkla, demokrasi güçleriyle, barıştan, birlikte yaşamdan yana olan herkesle demokrasi ittifakını daha fazla büyüterek yürümeye devam edeceğiz. Bu yol bizi elbette ki zafere götürecektir. Bu yol, Türkiye’yi demokrasiyle, barışla, adaletle, özgürlükle mutlaka ama mutlaka buluşturacaktır. 

Halkımıza Üçüncü Yolu büyütmenin ve zaferin sözünü veriyoruz

Newroz’un fotoğrafı geleceğin fotoğrafını ortaya koydu. Türkiye’nin geleceğini konuşmak isteyenler bir kez daha Newroz’a bakmalıdır. Çünkü geleceği şekillendirecek, büyük değişimi gerçekleştirecek irade oradadır. Bu irade dikkate alınmadan siyasetin de geleceğin de şekillenemeyeceğini herkesin bilmesi gerekir.  Yıllardır onurlu bir yaşam için; demokrasi, özgürlük, adalet, eşitlik ve barış için mücadele eden halkımız başta olmak üzere bütün yol arkadaşlarımızın ve dostlarımızın Newrozunu “Şimdi Kazanma Zamanı” diyerek bir kez daha kutluyoruz. Buradan halkımıza, omuz omuza mücadeleyi sürdürerek Üçüncü Yol’u büyütmenin ve zaferin sözünü veriyoruz.

Furkan Vakfı’na yapılan insanlık dışı müdahaleyi şiddetle kınıyoruz 

Rotası demokrasi ve hukuk olmayan bir iktidar, zulümden ve karanlıktan beslenir ve bunu pratikte de görüyoruz. Furkan Vakfı’nın Adana'da yapmak istediği basın açıklamasına, demokratik bir hakkın kullanımına kolluk güçlerinin yapmış olduğu insanlık dışı ve hukuk dışı saldırı, AKP-MHP iktidarının siyasetteki, sokaktaki gerçek yüzünü herkese, tüm dünyaya bir kez daha göstermiştir. Tüm saldırılar gibi bunu da en güçlü şekilde, şiddetle ve nefretle kınıyoruz. Adana’daki tablo, uzun bir süredir karakollarda, cezaevlerinde görünmez kapılar ardında rutin hale getirilen işkencenin sokaklara taşmış ve açık alanda uygulanmaya başlanmış halidir. Bizler, yaşam hakkına kasteden bu zalimleri, Servet Turgut’un gördüğü işkence sonucu hayatını kaybetmesinden biliyoruz. Bizler zalimleri, Barış Annelerinin sokak ortasında coplanmasından, yerlerde sürüklenmesinden, insanların sınırda "dur ihtarına uymadı" yalanlarıyla vurulmasından biliyoruz. Kemal Kurkut’un katledilmesinden ve sorumluların bizzat yargı tarafından korunmasından biliyoruz. Kadınların sokak ortasında katledilmesinden ve erkek yargının erkek katillere arka çıkmasından biliyoruz. Çocukların panzerlerin altında ezilerek katledilmesinden biliyoruz. 

Muharrem Aksem’in ölümü bütün yönleriyle aydınlatılmalıdır

Hafta sonu Urfa’da 16 yaşındaki Muharrem Aksem’in güvenlik güçlerinin atış yaptığı alana 400 metre mesafedeki alanda sağ eli kopmuş halde cansız bedeni bulundu. Kendisine Allah’tan rahmet, ailesine başsağlığı ve sabır diliyorum. Aksem ilk değildir. Bölge illerindeki askeri atış alanları ve sahipsiz mühimmatlar nedeniyle bugüne değin yüzlerce insan hayatını kaybetti. Aksem’in cansız bedeninin bulunduğu yer de atış yapılan bir bölgedir, meradır ve insanların geçtiği bir yerdir. Halka yönelik herhangi bir uyarının, bilgilendirmenin olmaması tehlikenin boyutunu daha da arttırmaktadır. Aksem’in ölümünün bütün yönleriyle aydınlatılması için etkin bir soruşturma derhal başlatılmalı ve sorumluluğu bulunanlar mutlaka açığa çıkartılmalıdır. AKP-MHP iktidarı ölümün, işkencenin, cezasızlığın kol gezdiği bir ülke ortamını ne yazık ki yarattı. İşkenceye sıfır tolerans dediler, işkenceciye tolerans iktidarı oldular. 28 Şubat’ın mağduruyuz dediler, zulüm yarışında 28 Şubatçıların önüne geçmeyi başardılar. Hukukun üstünlüğü dediler, kendi hukuklarını yarattılar, ülkeyi hukuksuz bir hale getirdiler. 

Hasta tutsaklara yönelik düşmanlık hukuku AKP-MHP’nin iktidar siyasetidir

Bunun en somut örneğini hasta tutsaklara olan yaklaşımda görüyoruz. Ölüm siyaseti, hasta tutuklulara yönelik düşmanlık hukuku AKP-MHP’nin iktidar siyaseti olarak karşımıza çıkmaktadır. Cezaevlerinin zulüm ve ölüm evlerine döndüğünü anlamak için sadece son on beş günde yaşananlara bakmak yeterlidir. Iğdır S Tipi Kapalı Cezaevi’nde tek başına hücrede tutulan 28 yaşındaki Sinan Kaya şüpheli bir şekilde hayatını kaybetti. Şervan Can Güder henüz 20 yaşındaydı, Van F tipi Cezaevinde kalp krizi geçirerek yaşamını yitirdi. Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevi'nde tutulan ve yaşamını yitirmek üzereyken tahliye edilen hasta tutsak Hayri Karaş, tahliye edildikten sadece 10 gün sonra  tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirdi. Bu ölümlerin siyasi sorumlusu, insan hakları ve hukuk yerine 12 Eylül darbecilerini referans alan AKP iktidarıdır. Sincan Cezaevi’nde tutulan yüzde 80 engelli Mehtap Şentürk hakkında “mevcut tedaviden yeterli yarar görmediği” saptanmasına rağmen cezaevinde kalabilir raporu verildi. Diyarbakır’da son 20 günde infazları ertelenen 4 tutsaktan ikisi dışarıda hayatını kaybetti, diğer ikisi ise tutuklanıp yeniden cezaevine konuldu. Bu kişilerden biri felçli, diğerinin de hastalığının tedavisi yok. Arkadaşımız, yoldaşımız Aysel Tuğluk da cezaevindeki ağır hasta tutsaklardan biri olup hepsiyle aynı hikâyeye sahiptir. Kendisine demans tanısı konulmasına ve cezaevinde tek başına yaşamını idame edemeyecek olmasına rağmen tahliyesi engellenmektedir. Kinle, intikamla, düşmanlıkla hareket eden bir iktidar ve devlet aklı, sadece insanlığı değil adaleti öldürmekte, karanlığı da büyütmektedir. Adalet çöktüğünde, hukuk ortadan kalktığında ülke çöker, toplum çöker, insanlık çöker, vicdanlar çöker. 

Cezaevlerini toplama kampına dönüştüren işkence uygulamasına son verin

Buradan Adalet Bakanlığı’na sesleniyorum: Cezaevlerini toplama kampına dönüştüren bu işkence uygulamasına biran önce son verin. İnsanlık onuru ve kalıcı barışın tesisi için Aysel Tuğluk arkadaşımız başta olmak üzere tüm hasta tutsakları derhal tahliye edin. Hasta tutsaklara yaklaşım, tüm toplumun ve demokratik kamuoyunun vicdanını derinden yaralamaktadır. Bu sese kulak verin! İnsani, hukuki adımları biran önce atın. Toplumsal yaraları daha fazla büyütmeyin. Bu ülkenin ihtiyacı, düşmanlık hukuku değil insanlık hukukudur. Ve şunu da unutmayın. Tutuklular asla sahipsiz değildir. Milyonlar olarak tutuklu arkadaşlarımızın yanındayız ve onların yaşam hakkını ne pahasına olursa olsun savunmaya devam edeceğiz.  

Krizin nedeni mermi siyasetinizdir

İktidarın sokakta, cezaevlerinde uyguladığı zulüm politikası halkın sofrasında da açlık ve sefalet olarak ne yazık ki sürmeye devam ediyor. AKP Genel Başkanı, “Hayat pahalılığının farkındayız. Halkı enflasyona ezdirmeyeceğiz.” diyerek her gün bunları söylemeye devam ediyor. Sanırsınız 20 yıldır iktidarda olan kendileri değilmiş, sanki muhalefet partisi kendileriymiş gibi konuşuyor. Bir zamanlar “Bir mermi kaç para?” diyen zihniyet şimdi hayat pahalılığından söz ediyor. Krizin nedeni sizin bu mermi siyasetinizdir, talan ve savaş siyasetinizdir. Biz bunun farkındayız. Ekranlara çıkınca ekonomik sorunların farkındayız diyorlar, bir de hiç sıkılmadan "biz çözeriz” yalanını her gün halka anlatmaktan vazgeçmiyorlar. İktidarda olan sizsiniz, neden çözmüyorsunuz? Bırakalım çözümü; çözüm isteyen üreticilerle dalga geçercesine “Manda yoğurdu yiyin” diyen bir AKP Genel Başkanı var. Millet kuru ekmek bulamıyor, o, manda yoğurdu, kestane balı, Medine hurması, yulaf yiyin demekten utanmıyor, sıkılmıyor. Halka önerdikleri çözüm budur. Türkiye gerçeklerinden kopan, toplumdan kopan, kendi çıkarlarından başka bir şey düşünmeyen iktidarın ülkeyi getirdiği nokta tam olarak budur; yani yıkımdır, çöküştür. 

Zengine kur-faiz garantisi, halka ise yoksulluk dayatması bu sistemin özüdür

Bunların bir diğer çözümü de biliyorsunuz; “Uzun kuyruk olmasın diye et fiyatlarına yüzde 48 zam yaptık.” diyen Et ve Süt Kurumu Genel Müdürünü görevden almak oldu. Müdür gitti ama zamlar yerinde duruyor. Müdür yanlış yaptıysa, zammı neden geri almadınız? Almazlar, çünkü onların dertleri kendi çıkarlarıdır, paradır, kendi rantlarıdır. Paradır! Geçen hafta itibariyle hazineden, yani halkın vergilerinden Kur Korumalı Mevduat Sistemi ile bir avuç zengine ve yandaşa sadece 3 ay için 14 Milyar TL ödeme yaptılar. Üretime, çiftçi, esnaf ve gençlerin borçlarına yani istihdama ayrılması gereken kaynakları garanti ve faiz ödemelerine harcadılar. Zengine kur-faiz garantisi, müteahhide yol-köprü rant garantisi, halka ise yoksulluk dayatması. İşte bunların sisteminin özü tam da budur!  Yine geçen hafta müjde verir gibi Çanakkale Köprüsü’nün açılışını gerçekleştirdiler. Bu köprünün maliyeti 2.7 Milyar Euro. Yani 44 Milyar TL. Günlük 45 bin araç garantisi var, geçiş ücreti ise 272 TL. Her bir rakam AKP iktidarının asıl amacının ihale ile rant dağıtmak olduğunu bizlere gösteriyor. Yaptıkları köprüler, halkın cebi ile yandaşın kasası arasında kurulan soygun köprüsüdür. 85 milyonun rızkını 5’li çeteye bağladıklarını bir kez daha görüyoruz. Neredeyse 10 bakanlığın bütçesinden daha fazla bir bütçe ile yandaşa rant dağıtımıyla, halkın 11 yıllık geleceğine garanti ödemeleri adı altında ipotek koyduklarını herkesin bilmesi gerekir. İktidardan gittiklerinde bile yandaş şirketlerinin kazanması için dalavere peşindeler. 

Ülkenin kaynaklarını çalan bir cendere, bir şeytan üçgeni var

Bizler her fırsatta çiftçinin, esnafın, öğrencinin, emekçinin, kadınların, gençlerin, engellilerin desteklenmesi için önerilerde bulunurken, iktidar ise kaynak yok dedi. Halka kaynak yok ama kendilerine gelince bolca kaynağın olduğunu görüyoruz. İşte 3 ayda Kur Korumalı Mevduat ile yandaşa verdikleri 14 Milyar TL önemli bir kaynaktır. Ederinin 3 katına yapılan Çanakkale Köprüsü için yıllık 300 milyon Euro ödeme garantisi elbette ki bir kaynaktır. Alın size kaynak! Ancak ortada bu kaynakları çalan bir cendere, bir şeytan üçgeni var. Geçen hafta grubumuz 5’li çetenin aldığı ihalelerin araştırılması için Meclis araştırması açılması talebinde bulundu. AKP-MHP önergemizi her zaman olduğu gibi reddetti. Çünkü gerçeklerin açığa çıkmasını istemiyorlar. Vatandaşın, dönen dolapları bilmesini istemeyen bir iktidar var.  

5’li çetenin başındaki en büyük şirket AKP’dir, şirketin merkezi de Saray'dır

Meclis’e yeni getirdikleri bir torba yasa var. 5’li çete denilmesini yasaklayan bir yasadır bu yasa. Hırsıza hırsız, çeteye çete denilmesini yasaklamak istiyorlar. 5’li çeteye dokunulmazlık kazandırmaya çalıştıklarını biliyoruz. Çünkü bunlar çıkar ve rant ortaklarıdır. 5’li çetenin başındaki en büyük şirket AKP’dir. Şirketin merkezi de Saray’dır. Halk aç, perişan, çözüm bekliyor. İktidar ise 5’li çetesi için özel bir kanun çıkarıyor. Meclis'i bunun için çalıştırıyor. İşte kirli ve karanlık zihniyet tam da budur. Ne yaparsanız yapın hırsıza hırsız, çeteye çete demeye devam edeceğiz. Ve günü geldiğinde hileli ihalelerinizin dosyaları bir bir açılacak, hiç merak etmeyin! 

Gelin Ramazan’dan önce 12 milyon haneye 5 bin TL destek verelim, var mısınız?

Mübarek Ramazan Ayı başlıyor. Halk, büyük bir yoksullukla, açlık ve sefaletle Ramazan’ı karşılıyor. Çünkü insanların bir gram yiyecek alabilecek imkânı ve gücü kalmadığını anlattığım tablo gösteriyor. İnsanlara sadece suyla açılabilecek bir iftar sofrası bıraktılar. “Halkı enflasyona ezdirmeyeceğiz” diyen iktidara buradan çağrı yapıyorum: Gelin Ramazan’dan önce Meclis'i etkin bir şekilde çalıştıralım. Eriyen asgari ücreti hemen yeniden belirleyelim. Ki grubumuz asgari ücretin üç ayda bir belirlenmesi için kanun teklifi de verdi, hemen bunu Meclis'ten geçirelim. En düşük emekli maaşını asgari ücret düzeyine hemen getirelim. Akaryakıt, ulaşım ve iletişimdeki ÖTV’yi hemen kaldıralım. Açlık sınırının altında olan ihtiyaç sahibi 12 milyon haneye bir Ramazan destek programı kapsamında 5 bin lira destek verelim. Ekmek ve et fiyatları tüketiciye yarı fiyatında verilmesini sağlayalım. Esnafın indirim maliyetini ise devletin karşılaması için düzenleme yapalım. Tüm bunlara kaynak yaratmak için, kur, köprü ve yol garanti ödemelerini derhal durduralım. Var mısınız? Halkı enflasyona ezdirmeyeceğiz laflarıyla bu işler olmaz. Gelin gerekli acil adımları bir an önce atalım.

Ekmeksiz sofraların sorumlusu AKP-MHP iktidarının talan ve rant düzenidir

Dün, belli ürünlerde KDV’yi yüzde 8’e indirdiklerini açıkladılar. Raflardaki fiyatlara yansımasının olmayacağı ortadadır. Maliyet artışına yol açan nedenler ortadan kaldırılmadan tek başına KDV indirimi halkı rahatlatmaz. Onun için akaryakıt ve ulaşımdaki ÖTV kaldırılsın diyoruz. Mazot fiyatları indirilsin, çiftçiye teşvik verilsin diyoruz. Bu kürsüden hep söylüyoruz; halkın yoksullaşmasının, enflasyonun, TL’deki düşüşün nedeni suç ekonomisidir, savaş ve rant ekonomisidir. Milyonların işsiz geçirdiği günlerin, ekmeksiz sofraların, aç yatılan gecelerin, umutsuz bırakılan yarınların, boş iftar sofralarının, ödenemeyen borçların sorumlusu AKP-MHP iktidarının talan ve rant düzenidir. Halkı krizle yaşamaya alıştırmaya çalışıyorlar. Buradan hayır diyoruz! 

Kimse bu düzene mahkûm ve mecbur değildir, başka bir yol mümkündür

Emekçi yoksul halklarımız bu düzene alışmadı, alışmayacak. Alışmayacağız. Bu soygun düzenini kabul etmedik, kabul etmiyoruz ve kabul etmeyeceğiz. İktidar ve yandaşları ihya olsun diye insanlar bu çileye, bu zulme katlanmak zorunda değildir. Kendi ekonomik ve siyasi çıkarlarını garanti altına almak için her türlü hukuksuzluğu yapan zihniyete karşı hep birlikte dur diyeceğiz. Kimse bu düzene mahkûm ve mecbur değildir. Başka bir yol elbette ki mümkündür. O yol da bellidir: İşçisiyle, emekçisiyle, emeklisiyle, üreticisiyle, kadınıyla, genciyle, ezilenleriyle, tüm farklı kimlik ve inançlarıyla tüm güçlerimizi birleştirmek, bu düzeni değiştirmek için, irademizi de itirazımızı da sesimizi de sözümüzü de birleştirmek ve büyütmektir. 

İktidar yeni seçim kanunu ile kendi siyasi krizini çözme arayışındadır

Bu iktidarın bir hikâyesi kalmayınca, halktan umutları kesilince şimdi de başka bir oyun peşine düştüler. Seçim kanunlarıyla oynamaya başladılar. Sandığa girmeyecek oyların, sandıktan çıkması için yol bulmaya çalışıyorlar. Yani ikna yoluyla elde edemeyecekleri oyları, hileyle alma peşinde olduklarını biliyoruz. "Ekonomik krizi biz çözeriz" diyen iktidar, seçim hileleriyle kendi siyasi krizini çözme arayışındadır. Bugün Genel Kurul'da görüşülecek yasanın özü tam da budur. Bunun için ne yapıyorlar? YSK’yı ve il-ilçe seçim kurullarını eşi görülmemiş dalavere yöntemleriyle tümden ele geçirmeye çalışıyorlar. 

Öyle bir fark yiyeceksiniz ki hileleriniz de sizi kurtaramayacak

Ama bunlar boşunadır, nafiledir. Siz hilecilikte ustaysanız, halk da bu hileleri bozmakta ustadır. Öyle bir fark yiyeceksiniz ki, YSK da seçim kurullarınız da hileleriniz de sizi kurtarmaya yetmeyecektir. Sevgili Sırrı Süreyya’nın meşhur deyimiyle xim-xiş olacaksınız! Küçük ortakları için barajı yüzde 7’ye indiriyorlar, diyet ödüyorlar. Ver başkanlığı, al barajı alışverişidir bu. Kürtler Meclis’e girmesin diye koydukları barajı şimdi küçük ortakları MHP Meclis’e girsin diye indiriyorlar. Biz bu barajı yıkalı tam 7 yıl oldu. 7 Haziran’da yıkmıştık, geçersiz kıldık. Bir anlamı kalmayınca da şimdi kendileri için indirmek zorunda kaldılar. Ne diyelim, hayırlı uğurlu olsun! Ama halk size gereken cevabı sandıklarda verecek, haberiniz olsun. Bu getirilen seçim yasası teklifi ile ilgili arkadaşlarımız komisyon sürecinde HDP’nin tutumunu ortaya koydu, koymaya da devam edecek. Genel Kurul'da da demokratik muhalefetimizi en güçlü şekilde yapacağız. Bizim tutumumuz, bütün siyasi partilerin parlamentoda temsiliyetinden yanadır. Her zaman bunu savunduk, savunmaya devam edeceğiz. 

Dertleri demokratik siyaset değil seçim hilesidir

Bakın birçok Avrupa ülkesinde tüm siyasi partilerin parlamentoda temsiliyet kazanması için kolaylık sağlanıyor. Neden? Çünkü her bir yurttaşın düşüncesi önemlidir ve kıymetlidir. Gelin, halk iradesinin tam temsiliyetinin önündeki tüm engelleri kaldıralım. Bu parlamentoyu tarihinin en çoğulcu, en katılımcı parlamentosu haline getirelim. Var mısınız? Amacınız demokratik temsiliyet ise buyurun, hodri meydan diyoruz . Ama dertlerinin demokratik siyaset ve temsiliyet olmadığını biliyoruz. Bunun adı seçim hilesidir. Siyaseti bu yasayla dizayn etme arayışıdır. Şimdiden söyleyeyim. Seçim hileleri, siyasi mühendislik gayretleri seçimlerde ters yüz olacaktır! 

HDP’siz değişim hesapları yapanlar kendilerine dikkat etsin, onların gelecekte esamesi okunmayacak

Bir de şunun altını önemle çizmek istiyorum: Hiç kimse HDP'yle ilgili yanlış bir hesap yapmamalıdır. İki gün önce Şırnak kongremizde de ifade ettim bugün tekrarlıyorum. HDP’siz siyaset, HDP’siz, parlamento, HDP’siz Türkiye, HDP’siz değişim hesapları yapanlar var, kendilerine siyaset çöplüğünde şimdiden yer ayırsın! Geçmiş dönemde Kürtleri ve siyasetini tanımayanlar gibi onlar da siyasi çöplükte yer alacak. AKP ve MHP’nin yeri siyaset çöplüğünün dibidir. Siyaset HDP’yle yönünü ve yolunu bulacaktır. Değişim HDP’yle olacaktır. Türkiye’nin anahtarı HDP olacaktır. Milyonların iradesini yok sayarak, “HDP’nin kapatılması” üzerinden masa başında siyaset analizi yapanlara da sesleniyorum; tarihin en büyük ve en doğru siyaset analizini her zaman olduğu gibi bu seçimlerde de yine halkımız ve halklarımız yapacaktır. Ve fena halde yanılacaksınız! Analizleriniz de, siyasetiniz de çöp olacaktır. İşte Newroz alanları halkımızın en büyük siyaset analizidir. Bu hesabı yapanlar Newroz alanlarını bir kez daha görsün. Hepinizi selamlıyorum. Yolunuz ve yolumuz açık olsun. Başarı bizimdir, zafer bizimdir.

29 Mart 2022