Çiftçi tarlaya çıkamazsa kıtlıkla karşı karşıya kalacağız

Dünya Sağlık Örgütü tarafından Koronavirüs’ün pandemi ilan edilmesiyle birlikte birçok ülke virüsün yayılmasına karşı ciddi önlemler almak zorunda kalmıştır. Türkiye’de ise alınan önlemler kapsamında tarım sektörüne yer verilmemiştir. Ancak bu durum çok önemli sorunları beraberinde getirecektir. Çünkü tarım stratejik bir sektördür ve üreticilerin bir kez üretimden koptuktan sonra tekrar tarımsal üretime dönmeleri oldukça zordur.

Tarımın hayati öneminin bir kez daha gözler önünde olduğu bu günlerde iktidar tarım politikalarını yeniden ele almak durumundadır.  Gıda güvenliğinin sağlanması açısından; kısa, orta ve uzun vadeli tarım politikaları değerlendirilmeli ve zaman kaybetmeden acil önlemler alınmalıdır.

Eve hapsolduğumuz bu günlerde raflarda, pazarlarda, manavlarda olan gıdaları çiftçilerimiz üretmektedir. Bütün zorluklara ve özellikle Koronavirüs riskine rağmen çiftçiler üretimi aksatmadan sürdürmeye çalışmaktadır. Bununla beraber kırsalda yaşayan çiftçilerimizin yaş ortalamasının 55’in üzerinde olduğu göz önüne alındığında kırsaldaki çiftçilerimizin risk grubunda olduğu da unutulmamalıdır. Ancak buna rağmen açıklanan ekonomik önlem paketinin merkezine sermaye yerleştirilerek, üreten kesimlerin başında gelen çiftçiler yok sayılmaktadır. Ancak AKP iktidarı şunu bilmelidir ki tarım işçileri, çiftçiler tarlasına gidemedikleri üretim yapamadıkları  taktirde,  tarımsal faaliyetler durduğu noktada hayat da durma noktasına gelecektir.

Çiftçinin tarlaya çıkamaması durumunda kıtlık riski ile karşı karşıya kalacağımız bir başka gerçektir. Krizin yaşandığı bu dönem başta sebze ve meyve gibi olmak üzere birçok ürün için ekim ve hasat zamanıdır. Dolayısıyla tarımsal ürünlerde kıtlık olmaması için çiftçinin tarlasına gitmesi gerekmektedir. Eğer bu süreçte yeterli tarımsal üretim olmazsa bu kez gıda kıtlığının başlayacağı kaçınılmazdır. Bu nedenle gerekli önlemlerin alınarak çiftçinin üretim yapması sağlanmalıdır.  Rusya’nın 20 Mart itibarıyla tahıl bazlı ürünlerin ihracatını askıya almasıyla konunun önemi bir kez daha ortaya çıkmıştır. Bu durum beraberinde, Türkiye’nin tarımda dışa bağımlı olması sorununu gündeme getirmiştir. İthal etmek zorunda olduğumuz yem hammaddeleri, yağlı tohumlar ve diğer ürünlerde ithalatla ilgili önlemler bir an önce alınmalı ve risk grubundaki ürünlerin ihracatı yasaklanmalıdır. Krizin derinleşmesiyle farklı sorunlarla karşı karşıya kalacağımız kaçınılmaz bir gerçektir.

Bu sorunlardan biri mevsimlik tarım işçileridir. Zaman kaybetmeden mevsimlik tarım işçilerin koşullarının iyileştirilmesine yönelik önlemler alınması gerekmektedir. Çünkü başta Kürtlerin çoğunlukta yaşadığı iller olmak üzere birçok ilden mevsimlik tarım işçileri aileleri ile birlikte hasat için batı illerine göç edecek, hijyen koşullarının olmadığı çadırlarda 10-15 kişi yaşamak zorunda olacaklar ve Koronavirüs’e karşı ölüm riski ile baş başa kalacaklardır.

Hasat dönemi ile birlikte bu yıl çalışmaya gelenlerin sayısında azalma olur veya virüsün yaygınlaşması sebebiyle hasat yapılamaz hale gelirse ciddi bir kriz yaşanacaktır. Bu anlamda tarlada “sosyal mesafeyi” korumak kolay görünse de   çiftçinin, mevsimlik işçilerin, kırsalda yaşayan ve çalışanların sağlık ve yaşam koşullarının hiç de kolay olmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle virüsle mücadele kadar, gıda üretimi ve üretimde rol alan çiftçi ve emekçilerin koşulları da bir o kadar önemlidir.

Yine Koronavirüs’ün en yaygın olduğu bölge konumuna gelen Avrupa Birliği’nde tarımsal üretim ve gıda ihtiyacının karşılanması için ek destekler yapılmaktadır. Türkiye’nin de yaşanan krizden kaynaklı olarak çiftçiye ek destek sağlaması gerekmektedir.

Çiftçinin son yıllardaki en temel sorunu olan girdi maliyeti koronavirüs krizi ile bir daha artmıştır. Doku kültürü ile fide üretenlerin en çok kullandıkları eldiven, maske ve dezenfektan ürünleri gibi malzemelerin fiyatı artarak yeni maliyetlere neden olmuştur.

Unutulmamalıdır ki bir ülkenin gıda güvencesi, sahip olduğu petrol, doğalgaz veya değerli madenlerle ölçülemez. Eğer tohumunuza, suyunuza ve çiftçinize sahip çıkararak kendi topraklarınızda üretim yapabilirseniz gıda güvenceniz var demektir

HDP olarak ivedilikle yapılması gerekenlerle ilgili hükümete acil çağrımızdır;

AKP ivedilikle 18 yıldır uyguladığı neo liberal politikalardan vazgeçmeli, ithalat yerine üretime dayalı bir politikayı hayata geçirmelidir.

Çok uluslu şirketlerin talepleri yerine halkın taleplerini dikkate alan gıda egemenliği, gıda güvenliği ve gıda güvencesi temelinde bir tarım politikası uygulamalıdır. Türkiye böylece tarımda yeniden kendi kendine yeten bir konuma ulaştırılmalıdır.

Bütün bunlar değerlendirildiğinde Kornavirüs salgını bağlamında acil olarak alınması gereken önlemler ve yapılması gerekenleri aşağıdaki şekilde sıralıyoruz;

1-2019 yılına ait bütün tarımsal desteklemeler hemen ödenmelidir.
2-Salgın sebebiyle üreticilerin önünü görebilmesi açısından destekleme kapsamına bütün bitkisel ve hayvansal ürünler de dahil edilmelidir.
3-Yeni girdi maliyetleri göz önüne alınarak tarımsal ürün ve hayvancılık destekleri arttırılmalıdır.
4-Bütün tarım emekçilerinin hijyenik koşullarda çalışmaları sağlanmalıdır.
5-Mevsimlik Tarım İşçilerinin koşullarının iyileştirilmesine yönelik önlemler alınmalıdır.
6-Kırsalda çalışanların tümü sosyal güvenlik kapsamına alınmalıdır.
7-Türkiye’nin dışa bağımlı olduğu ve ithal etmek zorunda olduğu yem hammaddeleri, yağlı tohumlar ve diğer ürünlerde ithalatla ilgili önlemler alınmalıdır.
8-Tahıl ürünleri gibi risk grubundaki ürünlerin ihracatı yasaklanmalıdır.
9-Çiftçilerimizin bankalara ve Tarım Kredi Kooperatifine olan borçları ile birlikte icralık çiftçinin borçları kamu borcu olarak devletçe karşılanmalıdır.
10-Önümüzdeki Ramazan ayı birlikte artan gıda talebinden dolayı haksız fiyat artışlarının önlenmesine yönelik önlemler alınmalıdır.
 
Rıdvan Turan
Tarım Komisyonu Sözcüsü