Bu ülkede yaşayan 23 milyona yakın çocuğun sorunları Meclis’te gündeme getirilmiyor

Çocuk Komisyonu Eş Sözcümüz Hüseyin Kaçmaz 23 Nisan vesilesiyle Meclis'te basın toplantısı düzenledi:

Değerli Basın Emekçileri, bildiğiniz gibi iki gün önce 23 Nisan’dı.

Bu vesileyle HDP çocuk komisyonu olarak çocuklara ilişkin bir basın açıklaması yapmak üzere buradayız.

Öncelikle, bu ülkede yaşayan bütün çocukların, mensup olduğu topluluk ve toplum hangisi olursa olsun, ayrımcılığa uğramadan, şiddete ve istismara maruz kalmadan, çalışmak zorunda bırakılmadan, madde bağımlılığı başta olmak üzere bağımlılığa düşürülmeden, yoksulluğa ve yoksunluğa mahkûm edilmeden; yalnızca bir gelecek projesi değil toplumsal birer özne olarak kabul gördüğü, bu doğrultuda taleplerinin esas alındığı, katılım hakkının önündeki engellerin kaldırıldığı, kendi anadilinde eğitim gördüğü, eşit, barışçıl ve özgür bir ortamda yaşamalarını umuyoruz.

Bu yalnızca bir umut değil, HDP Çocuk Komisyonu, ülkemizde çocukların böylesi bir yaşamın gerçek olabilmesi için sözünü söyleyen ve politikalar üreten bir komisyon. Bizler bu tahayyülün yaşam bulması için çalışıyoruz ve çalışmaya devam edeceğiz. 

Değerli basın emekçileri, 23 Nisan dolayısıyla her sene iktidar başta olmak üzere, devlet erkânı ve bağlı kurumlar tam anlamıyla bir asırdır ezber ve basmakalıp törenler organize etmektedir. İki gün önce bir benzerine bu mecliste tanık olduk.

Bu ezber mizansenlerin en basmakalıp hali çocukların yetişkin yöneticilerin/devlet erkânının koltuğuna oturtulmasıdır. Her sene bu sahneye bütün Türkiye tanıklık ediyor.

Bu sahnede çocuklar birkaç dakikalığına o koltuklara oturtulup konuşturuluyor, yetişkinler soru soruyor, çocukların konuşmaları ve cevapları mizahi bir sahneye dönüştürülüyor. Böylece her sene çocuklar bu törenlerin nesnesi haline getiriliyor.

Ancak bu ülkede yaşayan 23 milyona yakın çocuğun asıl sorunları ne bu sahnelerde ne de bu törenlere ev sahipliği yapan mecliste gündeme geliyor. Bununla beraber çocukların katılım hakkı, toplumsal birer özne olmaları bu mizansenle karikatürize edilerek iradeleri yok sayılıyor. Böylece çocuklar geleceğin yöneticileri şeklinde konumlandırılarak hem toplumsal yaşamdan hem de siyasette ve karar alma süreçlerinden tamamen dışlanıyor. Sonuç olarak bugün hem bu ülkede yaşayan 23 milyona yakın çocuğun sorunları görünmez kılınıyor hem de bu çocuklar katılım hakkından tamamen mahrum ediliyor.  

Kıymetli halkımız, değerleri basın mensupları, siyasi partilerin geçit törenlerinde her sene nesneleştirilen çocuklar devasa sorunlarla karşı karşıya.

Her gün çocuklar ya bir istismar ya da bir şiddet vakasıyla gündeme geliyor. Çocuk İstismarına ilişkin dava sayısı son 10 yılda 3 kat arttı.

İnsan Hakları Derneği’nin raporuna göre Türkiye çocuk istismarında dünyada 3. sırada ve istismara ilişkin resmi veriler artık paylaşılmıyor.

Bugün Türkiye’de derin yoksulluktan en çok etkilenen kesim çocuklar. Binlerce çocuk en temel hak olan beslenme hakkından mahrum. Kronik hale gelen yoksulluk çocukların gelişimini etkiliyor. Ebeveynlerin bakım gücü azaldıkça, çocuklar eğitimden koparak çalışmak zorunda bırakılıyor. Nitekim bugün binlerce çocuk çalışmak zorunda bırakılmakta ya da zorla çalıştırılmaktadır. Paylaşılan resmi verilere göre dahi 2021 yılı sonunda 26 bin çocuğun çalışmak zorunda bırakıldığını biliyoruz.

Yine, yüzlerce çocuk anneleri ile beraber hapishanelerde tutulmaya devam ediliyor.

Binlerce çocuk madde bağımlılığı başta olmak üzere bağımlılığın pençesinde hayatta kalmaya çalışıyor.

Milyonlarca çocuk anadilinde eğitim görememekten mustarip

Bu nedenle her sene binlerce çocuk hiç bilmediği bir dilde eğitim görmeye zorlanmakta.

Yine Alevi çocuklar başta olmak üzere bu ülkede binlerce çocuk zorunlu din derslerine maruz bırakılmaktadır.

Yoksul, mülteci, engelli binlerce çocuk eğitimden mahrum kalmakta ve ne yazık ki binlerce kız çocuğu evlendirilmektedir.

Sorunlar saymakla bitmez ve ne yazık ki devlet ve bağlı kurumlar bu sorunların bizatihi kaynağı olduğu için bu sorun alanlarına ilişkin veriler ya yok ya da gizlenmektedir.

Hal böyleyken, TBMM yılda bir çocukları meclise toplayarak çocukları yetişkinlerin koltuklarına oturtarak onların gerçek sorunlarını görünmez kılmaktadır.

Şunu açık bir biçimde ifade etmek gerekir ki bu meclis, çocukların sorunlarını gören ve varlıklarını kabul eden bir siyasal ve toplumsal perspektife sahip değildir. Bakın ben İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Çocuk Hakları Alt Komisyonu üyesiyim. Bu komisyon ne düzenli bir biçimde çalışmakta ne de çocuklara ilişkin çalıştığında kapsayıcı ve bütünsel bir siyasal bakışla sorunlara eğilmektedir. Bugüne kadar Rabia Naz ve Ensar Vakfı vakalarına ilişkin iki rapor yazan bu alt komisyon iktidar üyelerinin çoğunluk olması hasebiyle adeta çocuklara karşı suçların aklandığı bir alt komisyon olma rolünü üstlendi. Buna karşı çıktık ama iktidar partisi açık ve net biçimde böyle bir politika izledi.

Öte taraftan, 23 milyona yakın çocuğun yaşadığı bir ülkenin parlamentosunda çocuklara yönelik çalışan yalnızca bir alt komisyonun olması üstelik bu komisyonun da oldukça atıl olması bu parlamentonun çocuk politikasını açık biçimde ifşa etmektedir. Çocuklar bu parlamentoda yalnızca istismar gibi, çocuk ölümleri gibi vakalarla gündeme gelebiliyor. Bu süreçlerde de Rabia Naz ve Ensar Vakfı vakalarında olduğu gibi süreçlerin üstü hızlıca kapatılarak yapısal çözümler geliştirilmiyor.

Bu nedenle, HDP Çocuk Komisyonu olarak çocukların bu ülkede kangrenleşmiş sorunlarının çözülmesi ve aynı zamanda çocukların toplumsal birer özne olarak kabul edilerek katılım haklarının garanti altına alınmasının ilk adımı olarak derhal meclis bünyesinde bir Çocuk İhtisas Komisyonun kurulması gerektiğini belirtiyoruz.

HDP olarak bu amaçla geçtiğimiz hafta bir kanun teklifi verdik. Bu ihtisas komisyonu derhal kurulmalı, çocukların karşı karşıya kaldığı sorunları ivedilikle çözmek için çalışmalıdır. Ayrıca bu komisyon çocuklar ile çocuk kurumlarıyla çalışan kurumların beklenti, talep ve önerileri doğrultusunda düzenli bir biçimde çalışmalıdır. Bu komisyon Türkiye’nin taraf olduğu Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşmesi doğrultusunda çocukların bütün haklarından yararlanması için gerekli çalışmaların yürütücüsü ve takipçisi olmalıdır.

Değerli Basın Emekçileri, bildiğiniz gibi Türkiye Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşmesine imza atmıştır ancak ne yazık ki burada da Türk, Sünni devlet aklı devreye girmiş; anadili ve kültürel haklar konusundaki maddelere çekinceler konarak sözleşme imzalanmıştır. Bu maddelere çekincelerin konarak imzalanmış olması Sünni Türk olmayan bütün çocuklara yönelik ayrımcı uygulamanın somut kanıtıdır.

Bu tutum yüz yıldır bu ülkede çocuklara yönelik ciddi bir ayrımcılık ve şiddet olarak dönmektedir. Bu ülkenin bu ayrımcılığa derhal son vermesi gerekmektedir.

HDP olarak Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşmesine Türkiye’nin çekince koyduğu maddelere bu çekincelerin derhal kaldırılması için yine geçen hafta bir kanun teklifi verdik. Bu parlamento bu konuyu en kısa zamanda gündemine almalı ve bu sorunu haksızlığı gidermelidir.  

Milyonlarca çocuğa ayrımcılık ve şiddet olarak dönen bu tutum bu meclisin kuruluş ilkelerine de aykırıdır.

Bakınız, 23 Nisan 1920’de yani 102 yıl önce bu meclis açıldığında bugünkü parlamentodan daha demokratik bir parlamento vardı. Kurucu meclis önemli eksikliklerle icra edilmişse de bu ülkede yaşayan halkların ortak yaşam iradesiyle toplandı. Ancak ne yazık ki eksik de olsa olan bu çokluk ve ortaklık adım adım yok edildi.

Bu tekçi rejimde en olumsuz etkilenen toplum kesimlerinden biri ise kuşkusuz çocuklar oldu. Bu süre zarfında çocukların toplumsal ve politik öznellikleri yok sayıldı. Seslerine ve iradelerine yetişkinlerce el konuldu.

“Makbul yurttaş” olma zorunluluğuna dayanan devletin gelecek tahayyülünde çocuklar terbiye ve disiplinin nesneleri olarak konumlandırıldı.

Bunlarla beraber Sünni Müslüman ve Türk olmayan milyonlarca çocuk asimilasyon şiddetine maruz kaldı. Bu çocuklar devletin asimilasyon ve Türkleştirme derslerinin nesnesi haline geldi.

Bugün, Yatılı Bölge Okullarındaki asimilasyon politikalarından, yatağında uyurken panzerle öldürülme ve kendi yaşam ve oyun alanın savaş politikaları sebebiyle mühimmat deposu haline getirilmesi ve bu sebeple mühimmat patlaması sonucu hayatını kaybetmeye kadar çocuklara şiddet ve ölüm getiren bu rejim Türk Sünni devlet aklının bir tezahürü olarak 100 yıldır adım adım pekiştirildi.

Nitekim sadece zırhlı araçların çarpması sonucu 2008-2022 yılları arasında Kürdistan coğrafyasında 24'ü çocuk olmak üzere 56 yurttaş hayatını kaybetmiş ve yine en az 22’si çocuk olmak üzere 141 kişi ise bu hadiselerle ilintili olarak yaralanmıştır.

Zırhlı araç ve devlet şiddetiyle hayatını kaybeden Efe Tektekin, Muhammet ve Furkan Yıldırım kardeşler, Miraç miroğlu, Cemile Çağırga, Mazlum Akay, Doğan Teyboğa, Umut Furkan Akçil, Ahmet İmre, Enver Turan, Canan Saldık, Birem Basan, Oğuzcan Akyürek, İzzettin Boz, Mehmet Nuri, Ceylan Önkol, Uğur Kaymaz, Roboskide katledilen 17 çocuk… bu saydığım isimler devlet şiddetinin sonucu olarak öldürülen çocuklardan yalnızca bir kaçı.

Ne yazık ki çocuk düşmanlığını her gün yeniden üreten bu rejim hala yürürlüktedir. İktidar eliyle savaş ve çatışma politikalarında ısrar hala devam ediyor. Bu ısrar sebebiyle de hala canlarımızı kaybetmeye devam ediyoruz.

Değerli Basın Emekçileri, aslında bu tablo karşısında meclisin açılış günü olan 23 Nisan’da yapılması gereken çocuklara yönelik şiddetin, yoksunluğun, ayrımcılığın, yoksulluğun ve ne yazık ki ölümün katlanarak arttığı bu yüzyılla yüzleşmek ve bu hakikati dönüştürmektir.

Ancak böylesi bir yüzleşme ve hakikatin dönüşümü ile çocukların karşı karşıya olduğu yoksulluk, şiddet, tekçilik ve ayrımcılık gibi yapısal sorunlara çözümler üretilebilecektir. Böylece çocuklar hak ettikleri gibi eşitlik ve barış içinde bir coğrafyada yaşama şansı bulacaktır.

Değerli basın emekçileri, sözlerimi, HDP Çocuk Komisyonu olarak TBMM’yi çocukların karşı karşıya kaldığı sorunlara temel çözümler bulmak için harekete geçmeye çağırarak bitireceğim.

TBMM, siyasi partiler ve devlete bağlı kurumlar çocukların karşı karşıya olduğu devasa sorunları görünmez kılmaktan vazgeçmelidir.

Onların sesine, taleplerine ve iradesine el koyarak koltuk törenlerinin nesnesi haline getirmekten vazgeçmelidir.   

Bunun ilk adımı olarak meclis bünyesinde ivedilikle daimî bir Çocuk İhtisas Komisyonu kurulmalıdır.

Yine Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’de yer alan çekinceler derhal kaldırılmalıdır.

Türkiye’de çocuklarla çalışan kurumlar başta olmak üzere her türden ayrımcılık ve şiddete karşı çıkan mücadele geleneği muazzam bir birikime sahiptir.

Parlamento bu deneyime ve çocukların sesine kulak vermelidir.

Çocukları yalnızca bir gelecek projesi olarak görmekten vazgeçip toplumsal birer özne olarak kabul etmeli ve katılım haklarına el koymaktan bir an önce vazgeçmelidir.

Ne çocukları yok sayan geleneksel yaklaşım ne de çocukları gelecek projesi olarak gören modernist yaklaşım çocuklar için eşit ve özgür bir ülke inşa edebilir.

Çocukların sorunlarının çözülmesi ve toplumsal özneler olarak özgürleşmeleri için çocuklarla birlikte 3. Bir Yol inşa etmek mümkündür!

Buna inandığımız için çalışıyoruz.

Çocukların barış ve eşitlik içinde yaşayabileceği bir coğrafyayı onlarla birlikte özgürleşerek inşa etmek için mücadele etmeye devam edeceğiz.

Ancak çocukların özgürleştiği böylesi bir dünyada çocuklar bayramlarını gerçekten  şen bir şekilde kutlayabilirler!  Çünkü ancak bahsettiğimiz haliyle bir yaşam ve bir bayram tamamen kendilerinin istediği gibi olacaktır!

Buradan komisyonumuz adına bütün çocuklara sevgi ve selamlarımızı yolluyoruz!

25 Nisan 2022