Cumhurbaşkanı’nın da Diyanet’in de yurttaşlara inanç dayatma hakkı ve yetkisi yoktur

Kamuoyunda Alevi yurttaşlarımızın inancı hakkında ötekileştirici bir tartışmanın yürütüldüğünü üzülerek izlemekteyiz. Alevi yurttaşlarımızın inanç ritüellerini ve yaşam biçimlerini egemen inanç ve kültürün kalıplarına sığdırmaya çalışan bu anlayış coğrafyamızın aydınlık yüzü Alevileri incitmektedir. Bütün halkların ve inançların ortak haklara sahip olmasını, birinin ötekini baskılamadığı bir sosyal düzeni savunan partimiz, Alevi yurttaşların da kendilerini nasıl tarif ediyor ise öyle yaşaması için mücadele etmektedir. 

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin 23 Nisan vesilesiyle çocuklara yönelik hazırladığı bir tanıtım broşüründe İmam, Rahip, Haham gibi inanç insanlarının yanında Alevi inanç önderi bir Dede de resmedilmiş, din ve vicdan hürriyetine dikkat çekilmiştir.

Bu broşürden yola çıkarak Alevi inancına ve Alevilerin yaşam biçimlerine yönelik mesnetsiz tartışmalar yaşanmaktadır. İnanç özgürlüğünün vurgulanmak istendiği bir broşürden yola çıkarak inkâr ve asimilasyon tandanslı bir tartışmanın yürütülmesi bir inanç topluluğuna yapılmış büyük bir haksızlıktır. 

Alevi toplumunun "Eşit Yurttaşlık" talebi yerel yönetimlerle, cumhurbaşkanlığı arasında siyasi polemiklere malzeme edilecek bir konu değildir. Cumhuriyet tarihi boyunca gelip geçen her iktidarın ötekileştirdiği, tüm etnik ve inançsal kimlikler gibi Alevi toplumuna karşı da ayrıştırıcı politikalar izlenmiştir. 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Belediyesinin broşürü üzerinden dâhil olduğu tartışmaya, kendince bir Alevilik tanımı yapmıştır. Bir Cumhurbaşkanının görevi, yurttaşlarının inanç ve etnik kimliklerini tarif etmek olmamalıdır. Şeyhülislamların Alevi toplumuna nefret kusan fetvaları, Alevi yurttaşların belleğinde tazeliğini koruyorken, onlara egemen inancın kaftanını giydirmeye kalkmak, geçmiş travmaları hatırlatmaktadır. Ne Cumhurbaşkanı gibi devlet yöneticilerinin ne de Diyanet İşleri Başkanlığı gibi kurum başkanlarının, bir toplumun nasıl yaşayacağına, neye inanacağına karar verme hakkı da yetkisi de yoktur. 

Diyanet İşleri Başkanı, yurttaşların ramazan orucu tuttuğu şu günlerde, inanç kurumu başkanından ayrıştırıcı açıklamalar gelmektedir. Birçok insan hakları ihlali mevcutken din görevlileri tarafından insanların cinsel yönelimleri üzerinden yorum ve tariflerin yapılması doğru değildir.

Diyanet İşleri Başkanlığı geçtiğimiz günlerde başta Muş olmak üzere Kürt illerinde yapılan mezar saldırılarına karşı neden bir tepki göstermemiştir? Gömülme hakkının tüm inançlarda olduğu gibi Müslümanlıkta da kutsal sayıldığı kendilerinin malumuyken, mezar taşlarının kırılması konusunda iki çift laf etmemiştir. Diyanet, siyasi iktidarın politik manevralarına dâhil olmamalıdır. Hak ve hakkaniyet içinde, maneviyatın kalbi duyarlılığı ile tüm vatandaşlara eşit yaklaşım temel alınmalıdır. Ahlak da vicdan da bunu gerektirmektedir. 

Tüm yurttaşların farklılıklarıyla bir arada yaşamasının Anayasal güvence altına alınması dışında bir seçenek yoktur. 

Tülay Hatimoğulları

Halklar ve İnançlar Komisyonundan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı

28 Nisan 2020