Deniz Poyraz Davası, katilin sürekli çıkardığı gerginlik ve engellemelerin gölgesinde başladı: Bu siyasi bir cinayettir

İzmir il binamıza yönelik saldırı ve Deniz Poyraz’ın katledilmesine ilişkin davanın ilk duruşması İzmir 6’ncı Ağır Ceza Mahkemesi’nde başladı:

İzmir il binamıza yönelik saldırı ve Deniz Poyraz’ın katledilmesine ilişkin davanın ilk duruşması İzmir 6’ncı Ağır Ceza Mahkemesi’nde başladı. İzmir Adliyesi'ne sabah saatlerinde gelen yüzlerce kişi katilin ve arkasındaki güçlerin açığa çıkarılması çağrısında bulundu. Salonun hazır olmamasından dolayı geç başlayan duruşma salonunun önünde avukatlar ve yüzlerce kişi bekletildi. Zaman zaman salona girmek için bekleyen avukatlar ile kapıdaki polisler arasında tartışma ve arbede yaşandı. 

Duruşmayı Deniz Poyraz’ın annesi Fehime Poyraz ve babası Abdülilah Poyraz, Eş Genel Başkanımız Pervin Buldan, Grup Başkanvekillerimiz, milletvekillerimiz, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerimiz ve yöneticilerimiz, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Yardımcısı Gülizar Biçer Karaca, CHP milletvekilleri Atila Sertel, Sezgin Tanrıkulu, Türkiye İşçi Partisi  (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, milletvekili Ahmet Şık, Danimarkalı Milletvekilleri Lars Aslan Rasmussen, Soren Sondergaard, birçok il ve ilçeden gelen kurum ve kadın örgütleri temsilcileri, 500’den fazla avukat ve yüzlerce kişiyle birlikte sanatçı ve aydınlar takip ediyor. 

Salon küçük olmasından dolayı 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi salonuna taşınan duruşmaya, yine yer olmadığı gerekçesiyle çok sayıda avukat ve kişi alınmadı. Partimiz ve bileşen partilerimiz ile TİP, Halkevleri, kadın kurumları, çok sayıda baro ayrı ayrı müdahillik talebinde bulundu. 

Katil Gencer salonda

Kimlik tespiti ile başlayan duruşmada, katil Onur Gencer salonda hazır bulundu. Gencer, “tasarlayarak kasten öldürme”, “işyeri dokunulmazlığını ihlal etme” ve “siyasi partiler veya meslek kuruluşlarının kullanımında olan bina, tesis veya eşyaya zarar verme” suçlarından ağırlaştırılmış müebbet ve 7 yıla kadar hapis cezasıyla yargılanıyor. 

Polis salonu kayda almak istedi 

Kimlik tespitinin yapıldığı sırada, bir polisin salondaki kişileri videoya kaydetmesi avukatların tepkisine neden oldu. Avukatların tepkisi üzerine çekilen video silindi. Yine kimlik tespitinin devam ettiği sırada katil Gencer tuvalete gitmek için jandarma eşliğinde salondan çıkarıldı. Gencer müştekileri oturduğu kısmın önünden çıkarıldığı sırada gülmesi ve sözlü olarak sataşması üzerine salondakiler “Neden bu kadar rahatsın katil” diyerek tepki gösterdi. Bunun üzerine arbede yaşandı. Salondakiler hep bir ağızdan, “Katiller halka hesap verecek” sloganı attı. Salondakilerin tepkisi üzerine yaşananlar tutanağa geçirildi ve mahkeme başkanı sanığın giriş çıkışlarının başka bir kapıdan yapılmasını sağlayacaklarını belirtti. 

Katile tepki yükseldi

Katil Onur Gencer’in duruşma salonuna tekrar getirilmesi üzerine müştekilerin bulunduğu sıralara bakmasıyla birlikte izleyicilerden tepkiler yükseldi. Avukat Türkan Aslan Ağaç sanık duruşmaya getirildiğinden itibaren Poyraz ailesine bakıp gülerek tahrik ettiğini söyledi. Hakimin sanığı uyarması gerektiğini belirtmesi üzerine mahkeme heyeti başkanı sanık Gencer'i uyardı

Buldan: Katil Minbiç’te eğitim aldı

Kimlik tespiti yapıldığı sırada mahkeme başkanının katil Gencer’e yönelik yumuşak tavrına tepki gösteren Eş Genel Başkanımız Buldan, “Bu adam Minbîç’te eğitildi ve katildir. IŞİD’lidir. Bu kadar sakin davranamazsınız. Bu kadar sakin olamazsınız buna katil gibi davranın. Bu adam Minbiç’te eğitim aldı” diye konuştu. 

Polis ve jandarma salona silahla girdi

Avukatların bulunduğu yerde oturan polisler, avukatların konuşmaları sırasında, “Niye konuşuyorsun” demesi üzerine avukatlar tepki gösterdi. Söz alan Avukat Cahit Kırkazak, “Polisler salona silahla girmezler” diyerek polislerle ilgili tutanak tutulmasını istedi. Salonda bulunanlar ise polisleri, alkışlarla protesto etti.  Mahkeme başkanı avukatların isteğinin tutanağa geçmemesi üzerine Kırkazak, “Şu an salonda silah var. Silahların gölgesinde duruşma yapılmaz” dedi. Avukatların itirazları sırasında salonda bulunan polisler salondan kaçtı. Polislerin salonu terk etmesi üzerine mahkeme başkanı, avukatlara, “Beyanınızı tutanağa geçireceğim” demekle yetindi. Avukatlar, “Ellerini kollarını sallayarak çıktılar. İsimleriyle birlikte tutanağa geçirin, polis olup olmadıklarının da tespit edilmesini istiyoruz” diyerek karşı çıktı. Avukatların itirazları üzerine mahkeme başkanı tutanak tuttu ve silahlı olan polisleri dışarı çıkarttı. 

Saldırı planlı ve örgütlü bir saldırıdır

İddianamenin değerlendirilmesi hakkında konuşan Avukat Türkan Aslan Ağaç, davadan bir gün önce HDP Bahçelievler İlçe Eş Başkanlığı'na benzer bir silahlı ve bıçaklı saldırının yapıldığını hatırlatan Ağaç, “Ancak saldırganlar bu defa amaçlarına ulaşamamışlardır. Deniz Poyraz'ı katledenin yargılandığı davanın ilk duruşmasından bir gün önce böylesi benzer bir saldırının gerçekleştirilmesi sıradan, olağan bir olay gibi görülemez. Davanın şikayetçileri, müdahilleri olarak bizler bu şekilde görmüyoruz. Yapılmak istenen eylem, öz itibariyle Onur Gencer isimli tetikçi katilin eyleminin selamlanması, dava öncesi kendisine mesaj verilmesidir” dedi. Ağaç Bahçelievler'deki saldırının HDP İzmir il binasına yönelik yapılan saldırının organize ve örgütlü bir saldırı olduğunu kanıtladığını söyledi. 

Gerçek tüm yönleriyle ortaya çıkarılmak isteniyor

“Bugün sanık sandalyesinde Onur Gencer tek başına oturuyorsa bu saldırının ve cinayetin arka planının aydınlatılması konusundaki siyasi iradenin eksikliğinden ve aynı zamanda İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı'nın ve ona bağlı kolluğun maddi gerçekliği tüm detayları ile ortaya çıkarılması konusundaki irade eksikliğinden kaynaklanmaktadır” diyen Ağaç, “Bu irade eksikliği delillerin gereken özen, titizlik ve hassasiyetle toplanmamasına ve delillerin karartılmasına neden olmuştur. Savcılığın elindeki yasal imkan ve olanaklar saldırının arka planının ortaya çıkarılması için kullanılmamıştır. Aksine, maddi gerçekliğin tüm yönleriyle açığa çıkarılmasını manipüle etmek üzere kullanılmıştır” ifadelerini kullandı.

Saldırının gerçekleştirildiği HDP İzmir il binasının merkezi bir bölgede yer aldığına dikkat çeken Ağaç, “Aynı zamanda da kolluğun çeşitli birimleri tarafından 7/24 HDP'ye gelen gideni kontrol altında tutmak, istihbari bilgi toplamak amacıyla gözetlenmektedir. HDP İzmir il binası önünde  7 Şubat 2020 tarihinden itibaren başlayan provokatif eylem nedeniyle İzmir Valiliği'nin talimatıyla hemen iş merkezinin kapısının önüne kurduğu üzerine ‘güvenlik’ yazan çadır adeta karakol olarak kullanılmaktadır. HDP önünde yapılan provokatif hiçbir eylem ve etkinlik kolluk tarafından engellenmemiştir. Adeta kolluğun gözetim ve denetimi altında saldırı gerçekleştirilmiştir. Tüm bu olay zinciri takip edildiğinde devlet, yaşam hakkına yönelik olarak ne pozitif ne de negatif yükümlülüklerini yerine getirmediği için mevcut saldırıdan birincil derecede sorumludur” ifadelerini kullandı. 

‘Emniyetin tarafsızlığı tartışma konusu’

Delillerin toplandığını belirten Ağaç, “Soruşturma kapsamında fiili olarak savcılık adına delilleri toplayan, muhafaza eden, ifadeleri alan, delil analizleri yapan, delilleri yorumlayan, kendisine göre delilleri ayıklayan birim olan İzmir Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi'nin bu saldırı kapsamında mağdur tarafın HDP olması nedeniyle ne kadar tarafsız ve bağımsız hareket ettiği büyük bir tartışma konusudur” dedi. Ağaç, buna dair iktidar yetkililerinin, polislerin bağlı bulunduğu İçişleri Bakanlığı’nın ve İzmir Valiliği’nin HDP’yi hedef gösteren söylemlerini ve polisin saldırı günü sergilediği tavrını örnek olarak gösterdi.

Polisin ‘abiciğim’ dediğini hatırlattı

Polisin saldırı günü sergilediği tutuma dair Ağaç, şunları söyledi: “Kolluğun sanığın çanta ile yukarı çıktığını bilmeleri nedeniyle olsa gerek sanıkla ilk karşılaştıklarında kolluğun hemen ‘çanta nerede’ diye sorması, sanık aşağı indiğinde ‘ismin ne abiciğim’ diyerek sanığı karşılamaları, olay yeri incelemesinin özensiz yapılması nedeniyle delillerin bütünlüklü olarak toplanmaması, telsiz konuşmalarına göre sanığın iş merkezi içinde olay sonrası katlar arasında dolaştığı bilinmesine rağmen iş merkezinde gerekli önlemler ve tedbirler alınarak delil toplama işleminin yapılmaması, kolluğun ifade alım aşamasında sanığı soruları ile yönlendirme çabası, sanık ile bağlantılı olabilecek kişi ya da siyasi grupların ortaya çıkarılması konusunda soru sormaktan imtina etmesi, deliller toplanmadan yakalama, gözaltına alma işleminden yaklaşık 20 saat gibi kısa bir sürede gözaltı süresinin sonlandırılması gibi işlemler bir bütün olarak değerlendirildiğinde kolluğun bağımsız ve tarafsızlığını dosyada koruyarak soruşturmayı etkin yürüttükleri asla hukuken kabul edilemez.”

Soruşturma eksik yapıldı bırakın da taleplerimizi iletelim

Mahkeme heyetinin konuşmaların özetlenmesi isteği üzerine söz alan Av. İmdat Ataş “Karşımızdaki kişi tasarlayarak ve yurtdışında eğitimini alarak bir katliam gerçekleştirdi. Bu saldırgan eylemi tek başına gerçekleştirmedi, kontrgerilla faaliyeti olarak gerçekleştirdi. Savcılık bu kapsamda soruşturma yürütmeliydi. Elimizde yeterli veri var. Örgütlü faaliyeti sadece biz söylemiyoruz. Sanık tek başına hareket ettiğini söyleyebilir ama ifade tutanağı incelendiğinde aksi olduğu fark edilecektir. Katilin aslında kim olduğunun savcılık tarafından adeta üstü örtülmüştür. Bu ilişkiler ağı ve çete yapılanmasının ortaya çıkarılmasını talep ediyoruz. Türkiye’de politik olmayan bir cinayet işlense sanık en az 24 saat gözaltında tutulur. Oysa sanık 20 saat tutulmuş. Savcı tek başına bir süreç yürütmüştür. Bu sebeple yürütülen soruşturma eksik bir soruşturmadır” diye konuştu. Daha sonra tekrar devam eden Türkan Aslan Ağaç, soruşturmanın eksik yürütüldüğünü belirterek bu süreci tamamlamak istediklerini ifade etti. 

Ataş, her ne kadar örgütlü suçlar yönünde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş olsa da bunun yargılama sürecinde suçun örgütlü suçlar kapsamında tamamlanabileceğini söyledi. Ataş, sanığın SADAT ile ilişkilerinin araştırılmadığını, delil toplama aşamasının yüzeysel yürütüldüğünü vurgulayarak, “Sadece FETÖ/PDY ile sınırlı tutulmuştur. Bu dahi soruşturma makamının, siyasi cinayetin tüm yönleriyle ortaya çıkarılması konusundaki irade eksikliğini göstermesi açısından oldukça çarpıcıdır. Sanığın, örneğin terörist cihatçı selefi gruplar ile ilişkilenme olasılığı hiç düşünülmemiştir. Sanığın kendisini hareketleriyle, fotoğraflarıyla, el işaretleriyle ifade ettiği siyasi hareketin geçmiş pratikleri de dikkate alındığında organize suç örgütleri ile ilişkili olabileceği gerçekliği savcılık tarafından tamamen yok sayılarak hiçbir araştırma yapılmamıştır. Bu kişilerin en azından sosyal medya hesapları incelendiğinde ezici bir çoğunluğun aynı siyasal zeminden beslendiği ve örgütlendiği görülecektir. Yine bu kişilerin sosyal medya hesapları incelendiğinde ortak noktalarının Kürtlere ve HDP'ye karşı olan nefret söylemlerinde birleştiklerini görmekteyiz” ifadelerini kullandı. 

Çanta içindeki eşyalara dair tutanak yok

Saldırının gerçekleştiği ilk günden itibaren savcılık makamının sadece yakalanan şahıs ile sınırlı bir soruşturma yapılacağını, azmettiricilerinin ya da  yardım edenleri araştırmak amacıyla hareket etmeyeceğini kolluğa verdiği ilk sözlü emir ve talimatlar ile ortaya koyduğunu aktaran Ataş, “Eşyalar tutanağa bağlanmış ancak, çanta içerisinde çıkan eşyalara ilişkin ayrıca bir tutanak hazırlanmamıştır. Bu nedenle çanta içerisinde hangi malzemelerin, hangi delillerin elde edildiğini bilmiyoruz. Kamera görüntülerine bakılınca sanığın elindeki çantanın şişkin görünümlü olması nedeniyle dolu ve ağır olduğu anlaşılmaktadır. Tutanağın olmaması delillerin karartılmış olma ihtimalini bu nedenle ortaya çıkarmaktadır. İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı Terör Suçları Soruşturma Bürosu savcısı Caner Ulu ile görüşme yapan İzmir Terörle Mücadele Şubesi ekiplerinin aldığı sözlü emirler yazılı hale getirilmiştir. Savcılığın ilk vermiş olduğu emir ve talimat içeren tutanak haricinde diğer hiçbir tutanakta ne tarih ne de saat belirtilmemiştir. Bu dahi soruşturmanın hangi ciddiyetle yürütüldüğünü göstermesi açısından önemlidir” şeklinde konuştu. “Mahkemenin belki bu aşamada yeni bir iddianame yazması gerekecektir” şeklinde konuştu. 

Şüpheliler hakkında soruşturmaya dair belge yok

İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 29 Eylül’de Nurgül Gencer, Nuri Gencer ve Onur Gencer hakkında “silahlı terör örgütüne üye olmaktan” dolayı yürütülen soruşturmada kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verdiğini aktaran Ataş, “Nuri Gencer ile Nurgül Gencer hakkında savcılığın soruşturma yürüttüğüne ilişkin hiçbir bilgi ve belge bulunmamakla birlikte sadece İzmir 7. Sulh Ceza Hakimliği'nin kararında ‘Kasten öldürme suçu ile ilgili yürütülen soruşturma kapsamında suç işlediğine ilişkin somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin bulunduğu ve başka türlü delil elde etme imkanının bulunmadığı anlaşıldığından CMK'nin 135’inci Maddesi gereğince kullandıkları telefonların 17.06.2020 ile 17.06.2021 tarihleri arasında yapmış oldukları iletişimin tespitine karar verilmiştir. Bu evrak dışında bu kişilerin soruşturmaya dahil edildikleri konusunda dosyada bilgi belge bulunmamaktadır. Bu şahıslar ile ilgili olarak başkaca  delil toplama işlemi yapılmamıştır” diye aktardı. Ataş şöyle konuştu:

Katil Gencer’i arayanlar asker

“Diğer husus ise arama listesindeki bir numaranın kolluk tarafından hiç araştırılmamış olmasıdır. Numaralı hattan bir kişi, faili olay sonrasında bir kez aramıştır. Listede ‘cevapsız çağrı’ olarak görülmektedir. Ancak bu kişinin kim olduğu, araştırma yapılmadığı için tarafımızca bilinememektedir. Yine, arama listesinde, failin telefonundaki bir diğer arama kaydı; telefonda ‘Komando Burhan’ ismi ile kaydedilen numaradır. Olay günü saat 15.51’de bir adet cevapsız çağrı bulunmaktadır. Ancak diğer kişilere dair göstermelik de olsa HTS kaydı araştırması yapılmış olmasına rağmen, isminin Burhan Timur olduğu tespit edilen kişinin HTS kaydının özellikle dosyaya gönderilmediği göze çarpmaktadır. Bu kişi soruşturma kapsamına hiçbir şekilde dâhil edilmemiş. Saldırıdan sonra sanığı telefon ile arayan Burhan Timur ile  Abdullatif Koçak ve Kadir Çatak’ın Bayburt  ilinde 17. Komando Tugay Komutanlığı Yardımcılığı 5. Komando Taburu 1. Komando Bölüğünde görevli askerler oldukları tespit edilmiştir. Ancak, bunların Suriye'de görevli olmaları nedeniyle olay hakkında ifadelerine başvurulmadığı belirtilmiştir. Diğer kişilerin bir kısmının sağlık çalışanı olduğu belirtilmiş onlardan sadece Osman Tağgören’in ifadesine başvurulmuştur. 

Sanığın HTS kayıtlarında Esam El Muhammed, Fatma Hacımuhammad ya da Abdo Acı gibi yabancı uyruklu ancak kullandıkları telefon numaralarından hareketle Türkiye'de yaşadıklarını düşündüğümüz kişiler hakkında ise hiçbir işlem yapılmamıştır. Sanığın Suriye'de cihadist gruplar ile ilişkilenme olasılığı düşünüldüğünde bu kişilerin soruşturma dışında tutulması normal kabul edilemez. Bu bakımdan savcılık soruşturması eksiktir. 

Olay aydınlatılmamış savcılık tarafından karartılmıştır

Muhtemel deliller soruşturma makamı tarafından gözaltı süreci içerisinde toplanmamıştır. Örneğin, sanığın kullandığı telefonda kayıtlı kişiler hakkında araştırma yapılmamış, elde edilen cep telefonuna dayanarak sanığın olay günü aradığı ve sanığı arayan kişiler hakkında araştırma yapılmamış, silahı satın aldığını belirttiği işyerinin resmi kayıtlara göre sahibi olan kişinin ifadesine başvurulmamış, hala başvuru yapılmamış, sanığın ifadesinde olaydan bir gün önce arkadaşları ile vakit geçirdiğine yönelik beyanına rağmen arkadaşlarının kim olduğu sorusu yöneltilmediği gibi bu konuda araştırma yapılmamış, özel eğitim aldığını açıkladığı İzmir Poligon'a ve eğitmenlerine ilişkin araştırma yapılmamış, Suriye'deki görevlendirmesi ve işyeri özlük dosyaları istenmemiş. Sürekli özel taksilere binmiş bunun kaynağının nereden geldiği araştırılmamış. Olay sonrası sanığı arayanlar araştırılmamış. Bunlar sadece gördüklerimizin bir kısmı. Olay aydınlatılmamış adeta karartılmıştır savcılıkça.” 

Savcılık ve kolluk bu suçun ortağıdır

Ataş, katilin üzerinde çıkan çantanın tutanak altına alınmadığını ve çantada ne olduğunu henüz bilmediklerini, savcılığın ve kolluğun sanığı ruh hastası olarak gösterecek sorularla yönlendirdiğini dile getirdi. Ataş, “Kolluk da savcılık da bu suçun ortağıdır” şeklinde konuştu. Akın Akyüz isimli şahsın olaydan sonra tehdit içerikli ve katliamı destekleyen paylaştığını hatırlatan Ataş, “Normalde bu kişinin sanık olması gerekirdi ama savcılık sanığın ismini yanlış yazdığı gerekçesiyle bu talebi reddetti” diye konuştu. Hrant Dink cinayetinde de katliamın bir kişiye yıkılmak istendiğini ancak yıllar sonra olayın örgütlü olduğunun ortaya çıktığını hatırlattı.  

Dijital materyaller, SADAT ilişkileri araştırılmadı

“Sanığın üzerinde çıkan dijital materyallerde bulunan 584 adet mesajlaşma, 2 bin 160 adet arama günlüğü, 3 bin 63 adet aranan öğe, 928 adet cihaz konumu, 231 adet e-posta yazışmaları, 315 adet sohbet verisi,  bin 108 adet video, 439 adet ses kaydı, 546 adet parola, 12 bin 183 adet web geçmişi hiçbir şekilde değerlendirme konusu yapılmamıştır” diyen Ataş, şunları örfde etti: 

“Yine savcılık, müşteki vekillerinin talebi doğrultusunda aynı gün vermek zorunda kaldığı talimatta, ‘şüphelinin SADAT AŞ ile irtibatının araştırılmasını’ istemiştir. Bu talimata gelen araştırma sonucu da oldukça ilginçtir. İki TEM görevlisi tarafından tanzim edildiği anlaşılan 3 sayfadan ibaret ‘İnternet Tespit Tutanağı’ konuya ilişkin yapılan tek araştırmadır. Bu tutanağın içeriği incelendiğinde; yalnızca SADAT’ın web sitesine bakıldığı ve adeta SADAT’ı aklama gayreti ile siteden yapılan alıntıların rapora aktarıldığı görülmektedir.

Failin evinde yapılan aramaya dair düzenlenen 17.06.2021 tarihli ve 16.55 saatli ‘Arama ve Elkoyma Tutanağı’na göre evden 9 adet dijital materyal bulunarak el konulmuştur. Ancak tutanağın 5. sayfasında delil torbalarına konulan dijital materyal sayısı 8 adettir. Dijital materyallerden birinin neden eksildiği ve bu materyalin nerede ve akıbetinin ne olduğu belli değildir. Bu dijital materyal içinde ne olduğu bizim tarafımızdan şüphelidir.”  

Sonra tekrar söz alan Türkan Aslan Ağaç, AKP’lilerin katliam sonrasında yaptıkları açıklamaları hatırlatarak, “Numan Kurtulmuş, Türkiye bu olayları çok gördü diyor. Doğru Türkiye bu siyasi cinayetleri çok gördü, ama sonuç itibariyle bütün bu siyasi cinayetlerde katil tek başına oturtuluyor sanık sandalyesinde ve bu olaylar devam ediyor. Bu işin organize suç örgütlerine dair bir araştırma dosyaya girmemiş. Bu nedenle mahkemenin bu hususları dikkate alması lazım. Bunu aydınlatma sorumluluğunuz yok mu?” sorusunu yöneltti. Ağaç, “Bu bir siyasi cinayettir, ırkçı bir nefret suçudur” dedi. 

Katil sürekli gerginlik çıkardı

Avukatların beyanlarının ardından duruşmaya 10 dakikalık ara verildi. Ara verildiği sırada katil Onur Gencer,  yanındaki 10’larca askere rağmen önünden geçen Deniz Poyraz’ın kardeşi Ayşe Poyraz’a cinsiyetçi hareket ve küfür etti. Katil Gencer’in yanında bulunan askerlerin sakin duruşu dikkat çekerken, izleyiciler ve avukatlar katil Gencer’e tepki gösterdi. Arbede yaşandı.

Salonda bulunanlar, askerlerin katil Gencer’e müdahale etmemelerine de tepki göstererek, “Bizleri nasıl gözaltına aldığınızı da biliyoruz ama burada katilin kafasını okşuyorsunuz” dedi. 

Avukatların talepleri alınmadan karar oluşturdu

Sanığı cezaevine gönderildiğini ifade eden mahkeme başkanı, avukatların beyanlarını almadan ara karar oluşturdu. Mahkeme başkanı, düzen ve disiplin oluşmadığı gerekçesiyle ertelemeye karar verdi. Mahkeme duruşmayı 4 Ocak’a ertelerken, duruşmanın Şakran Cezaevi Kampüsü’nde görülmesine karar verdi. 

Salondakiler, avukatların ve iddia makamını beyanları alınmadan ara karar kurulmasına karşı çıkarak, “Kimleri koruyorsunuz” dedi. Mahkeme heyetinin ara kararı kurduktan sonra salondan ayrılmaya kalkışması üzerine salondakiler, “Katiller halka hesap verecek”  sloganları atarak alkıç ve sıralara vurarak protesto etti. 

Salondikler, “Sizlerin de sanık sandalyesinde olması lazım. Siz de artık tarafsınız” diyerek mahkeme başkanına tepki gösterdi. 

Avukatların itirazı ve süren müzakereler sonucu mahkeme kararını değiştirerek 24 Ocak’a erteledi. Bir sonraki duruşma itirazlar üzerine yeniden İzmir 13'üncü Ağır Ceza Mahkemesi salonuna alındı. 

29 Aralık 2021