Günay: İktidar nimetlerinden yararlansın diye milyonlarca insanın rızkıyla oynanan bu teklife hayır diyeceğiz

Parti Sözcümüz Ebru Günay'ın 2023 Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi üzerine TBMM Genel Kurulunda yaptığı konuşma:

Ez ji vir hemû jinên ku bi dirûşma Jin Jiyan Azadî, li çar aliyê cîhanê têkoşîn dikin, li ber xwe didin ez wan silav dikim.

Başlarken dünyanın her yerinde Jin Jiyan Azadî, Kadın Yaşam Özgürlük diyerek mücadele eden bütün direnen kadınları selamlıyorum. 20 yıldır önümüze getirilen savaşa, talana, ayrımcılığa, sömürüye, her türlü şiddete destek veren bütçelerden biriyle daha karşı karşıyayız. Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana hazırlanan bütçelerin 21’incisini bu iktidar hazırlamıştır. Bugün de 660 milyarlık bir açıkla 2023 Yılı Bütçesi’ni değerlendiriyoruz.

2023 Bütçesi; işçilere, emekçilere, kadınlara, gençlere, inanç ve değerlere, farklı anadillere, özgürlüklere, doğaya, mimariye, bilime, çocuklara, engelli bireylere, geleceğe, ağaca kuşa, dağa taşa düşman olan bu iktidarın yıllardır bizden çaldıkları ile dolu bir bütçe. Sarayda hazırlanan ve iktidar tarafından komisyonda onaylanan bu bütçe bir seçim bütçesidir. 82 milyon kişiden alınan vergilerle; tek adam ve etrafındaki çıkar gruplarının kazanması için harcanmak istenen bir bütçe teklifidir. Sarayın şatafatına, yandaşın taleplerine, çetelerin masraflarına yetmedi, 21’inci kez hazırladığınız bu bütçe. İktidar ve küçük ortağı nimetlerinden yararlansın diye milyonlarca insanın rızkıyla oynanan bu teklife hayır diyeceğiz.

Yıllardır bizden çaldıklarıyla iktidarlarını ayakta tutmaktalar. Kendileri saraylarda şatafat ve gösteriş içinde yaşayanlar, halkları bir kuru ekmeğe, bir tas suya muhtaç etmeye çalışmakta ve hatta bunu bile çok görmekteler. Saray yönetimi, yine halkın içinde bulunduğu derin ekonomik kriz koşullarını görmezden gelmiştir. İktidar, adaletsiz bütçe tercihlerinin ve yanlış yönetimin büyük ekonomik tahribatını, halkın içinde bulunduğu dayanılmaz ekonomik koşulları; bağımsızlığı ve güvenirliği kalmamış TÜİK verileriyle örtmeye çalışmaktadır. Kaldı ki gerçekleri yansıtmaktan oldukça uzak olan TÜİK raporlarında bile usulsüzlük, yolsuzluk diz boyu. 

Biliyoruz ki 100’üncü yılına girmekte olan Cumhuriyetin karakteri bir türlü demokratikleşmemiş ve AKP iktidarıyla milliyetçi - muhafazakâr - tekçi bir karaktere daha fazla kaymıştır. 100 yıldır bu Cumhuriyetin vesayetçi ve otoriter yapısı, başa gelen her iktidar tarafından ya şeriat ya da bölücülük tehdidi üzerinden meşrulaştırılmıştır.

AKP-MHP ittifakıyla, ülkenin yapısal krizi iktidarı sürdürmek adına gün geçtikçe derinleştirilmiştir. Bugünün Türkiye’si tamamen AKP ve küçük ortağının eseridir. Yani bilcümle vebal kendi çıkarlarını her şeyin üstüne koyan bu iktidardadır. Bugün hala Cumhuriyetin demokratikleşememesi, faşizmin kurumsal bir hale getirilmesi, son olarak 2 yıldır da derin bir şekilde yaşadığımız ekonomik kriz devasa bir hal almıştır. Bu ekonomik kriz sürecinde enflasyon rekor kırmıştır, işsizlik artmış, dış borç, dış ticaret açığı ve döviz kuru tarihi seviyelere çıkmıştır. İktidar ekonomiyi içinden çıkılmaz bir sarmala sürüklemiştir. Tüm bu süreçlerde iktidar; devleti, siyaseti ve hatta tüm toplumu kendine göre dizayn etmeye çalışmış, pamuk ipliğine bağlı iktidarlarının devamlılığını sağlama adına mafyavari çetelerle işbirliğine girmiş, seçimde kazanma uğruna kesenin ağzını açtıkça açmıştır. Bu durum da rekor bütçe açıklarını beraberinde getirmiştir. Ve bu iktidarın 20 yıldır ülkede yaptığı hasarlar hepimizin geleceğini etkileyen tamiri uzun yıllar alacak hasarlara neden olmuştur.

20 yıldır barışa değil silahlanma ve şiddete kaynak ayıranlar, kadınlara değil kadına yönelik çok yönlü şiddete alan açanlar, kadın yoksulluğunu tırmandıranlar, gençlere değil yandaşa, ranta, yolsuzluğa, tekellere, taşeronlara para akıtanlar, doğa talanından milyonlar kazananlar, çocuk işçiliğine, çocuklara yönelik her türlü istismara göz yumanlar, yanlış tarım politikalarıyla ülkedeki üretimi yok etme noktasına getirenler ve en önemlisi sınır içi ve sınır ötesinde Kürt düşmanlığında çığır açanlara karşı bizim Çözüm Bütçemiz var. İktidarın hesap vereceği gün geldiğinde –ki o gün çok yakındır, bu ülkenin halkları olarak hepimiz Çözüm Bütçesi ile rahat bir nefes alacağız. O gün geldiğinde şiddet, seçim, faiz ve rant bütçesi olan bu elimizdeki 2023 bütçesinin de ve 20 yıldır ülkede yarattıkları tüm tahribatların da elbette hesabını halklar karşısında vereceklerdir.

Türkiye’nin en başat sorunu antidemokratik bir rejimin tüm topluma dayatılmasıdır. Toplumsal dokuları yok etme amacıyla oluşmuş ulus devlet rejiminin tek adam rejimiyle pekiştirilmesi ile dıştalayıcı, ötekileştirici, kutuplaştırıcı özellikler kurumsal olarak bugün hepimize her yerde bir tecrit siyaseti dayatmaktadır. Özellikle iktidarın Kürt sorunu konusundaki anti demokratik tutumu ve gün geçtikçe ülkenin yönetilme şeklini demokrasiden uzaklaştırmış olması, şiddeti ve şavaşı tercih eden politik tercihleri bu bütçenin en önemli sebebi durumundadır. Nitekim ülke kaynaklarının üretimi ve istihdamı artırmak yerine savaşa ayrılması, halka yeni vergi külfetleri, maliyet artışları, döviz kurlarında rekorlar ve enflasyon artışı olarak geri dönmektedir.

Bakın; 2023 yılı bütçesinde silahlanma ve güvenlik harcamaları için devasa bir tutar ayrılmıştır. Örneğin 2014 yılında güvenlik harcamalarına düşen pay 45 milyar TL iken 2023’de bu miktar 469 milyar TL gibi rekor bir rakama ulaşmıştır. Ki bu tutar Cumhuriyet tarihinin en yüksek “silahlanma ve güvenlik bütçesi” olmuştur. Silah ve çatışma için ayrılan bu tutar 2023 yılı bütçe giderinin yaklaşık yüzde 10’ununa tekabül etmektedir. Yani 2023 yılı bütçesindeki her 8 liralık verginin 1 lirası, silahlanma ve güvenlik harcamalarına gitmektedir. Türkiye bu harcama rakamlarıyla dünyanın en çok askeri harcama yapan ülkeleri arasında 16’ncı sırada yer almaktadır. AB ülkelerinde savunma bütçesi, ortalama olarak, ülkelerin bütçelerinin yalnızca yüzde 3’ü kadar iken Türkiye’de bu oran bütçenin yüzde 11’ine denk gelmektedir. Son 40 yılda yaşanan şiddet politikalarına 100 milyarlarca dolar harcama yapılmıştır.

Oysa bu paralarla çocukların kendi özgün yeteneklerini açığa çıkarabilecekleri ortamlar oluşturulmuş bilimsel temelde eğitime destek verilebilirdi. Çocuklara duyarlı bütçelerle, 23 milyonla nüfusun dörtte birini oluşturan çocuklara ilişkin, onların lehine ve yararına politikalar düzenlenip güzel bir yaşam sunulabilirdi. En az 720 bin çocuk işçi gerçeği ortadan kaldırılabilirdi. Anadilinde eğitim olanakları sağlanıp özgür ve eşit bir eğitim sistemi oluşturulabilirdi. Savaşa harcanan bu bütçe ile okulda aç kalan milyonlarca öğrenciye okulda bir öğün yemek verilebilirdi.

Bu bütçe çocuklara duyarlı olmadığı gibi cinsiyete de duyarlı bir bütçe değildir. Kadın düşmanlığı yapan bu iktidar, kadınların kaynaklardan faydalanmasını bir hak olarak görmemektedir. Kadınlar emeği sömürülen, ikinci planda tutulan kesimlerin başında gelmektedir. AKP iktidarı döneminde kadına yönelik şiddetin önlenmemesi, her gün daha fazla artması; kadın emeği ve bedeni üzerinde tahakkümün kurumsallaştırılması, kadına yönelik ayrımcılık ve suçların yaptırımsız bırakılması gibi politik tercihler bütçe konusundaki yaklaşımı da açığa çıkarmaktadır. AKP’nin erkeğin ihtiyaç ve taleplerine odaklanan yaklaşımına bakıldığında bu bütçenin de her aşamada erkekçi bir bütçe olduğu ortadadır.

Bu iktidar; kadınların, dar gelirlilerin, işçilerin, esnafın, emekçilerin, emeklilerin, çocukların, KYK borçlarıyla hayata borçlu başlamak zorunda kalan gençlerin, memurların talep ve ihtiyaçlarına yüz çevirmiş ve bu bütçe ile de yaklaşımını ortaya koymuştur. Önerisini yaptığımız Çözüm Bütçesi ilk defa cumhuriyetin demokratikleşme ihtimalini doğuracak şekilde AKP’ye veda, demokratik bir Türkiye’ye merhaba sürecinin başlangıcı olacaktır.

Çözüm bütçesi; bir avuç sömürücü yandaşın değil milyonların bütçesidir! Sermaye sınıfının değil, emekçilerin bütçesidir! Şiddetin değil barışın bütçesidir! Bütün kimliklerin, bütün inançların, bütün dillerin, bütün kültürlerin bütçesidir! Gençlerin, çocukların, kadınların bütçesidir. Adil ve eşit bir dünyada mültecilerin bütçesidir. Hiçbir kimliğin bir diğerinden ne üstün ne de imtiyazlı olmadığı özgürlükçü bütçedir, bizim vadettiğimiz çözüm bütçesidir. O günün çok yakın olduğunun müjdesini vererek herkesi buradan saygıyla selamlıyorum.

5 Aralık 2022