Günay: İktidar yönetemediğini kabul edip erken seçime gitmelidir

Parti Sözcümüz Ebru Günay, Genel Merkezimizde düzenlediği basın toplantısında gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi:

Parti Sözcümüz Ebru Günay, Genel Merkezimizde düzenlediği basın toplantısında gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi. Günay, şunları söyledi:

20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü'nü karşılayacağız iki gün sonra. Maalesef dünyanın büyük bir kısmında çocuklar geleceksizlik, ağır yaşam koşulları, savaşlar, göçler altında, hakları gasp edilmiş şekilde yaşamlarını sürdürüyor. Ekonomik krizlerin, savaşların, mülteciliğin en büyük bedelini kadınlarla birlikte çocuklar ödüyor. Bugün dünya genelinde 152 milyon çocuk, yani her 10 çocuktan biri işçi olarak çalıştırılıyor. Sendikaların verilerine göre Türkiye’de çalışan çocuk sayısı 2 milyon civarında. Milyonlarca çocuk anadili hakkından, bilimsel ve parasız eğitim hakkından, sağlık hakkından, kendisini geliştirme hakkından yoksun. Bırakın temel haklarını kullanmasını, yaşam hakkı bile tanınmıyor bu ülkede. 

Bütün çocukların Çocuk Hakları Günü'nü kutluyorum

İktidarın dayattığı savaş ve şiddet politikası sonucu yüzlerce çocuk katledildi, bu katliamların failleri korundu ve yeni katliamların yolu açıldı. Yüzlerce çocuk cezaevinde, yüzlercesi anneleriyle birlikte cezaevi koşullarında büyüyor. Çocuklara yönelik istismar vakaları inanılmaz düzeyde artmış durumda. Bu verilerin tamamı ülkeyi yönetenlerin alnından silinmeyecek birer utanç vesikasıdır ve elbette affedilemez suçlardır. Biz çocuklarımıza yaşanabilir, umut dolu bir dünya bırakmak için mücadele ediyoruz, çocukları katleden, istismar eden, emeğini sömürenlerle mücadele ediyoruz. Bütün dünya çocuklarının, ülkemizdeki çocuklarımızın Dünya Çocuk Hakları Günü'nü kutluyoruz.

Kobanî Kumpas Davası, Türkiye siyasi tarihinin en kara lekelerinden biridir

Hepinizin bildiği üzere partimize yönelik kumpas politikaları birkaç koldan eş güdümlü sürüyor. Bir yandan kapatma davası diğer yandan Kobanî Kumpas Davası; parti çalışanlarımıza, binalarımıza, mücadelemize dönük artan saldırı dalgaları, gözaltılar ve tutuklamalar devam ediyor. Kobanî Davası, izlenen yol ve dayatılan hukuksuzluk Türkiye siyasi tarihinin en kara lekelerinden biri olarak şimdiden tarihe geçmiştir. Kobanî Kumpas Davası üzerinden kurgulanan kapatma davası bir başka utanç davasıdır. Bu davalar hukuk davaları değildir. Bunu neden mi diyorum? Dosyada unutulan TEM bilgi notu, savcılıklara ve yargıya açık emirlerle doludur. O bilgi notunda yargıya akıl veriliyor, yol, yöntem gösteriliyor, kumpas davasının nasıl partimizi kapatmaya yönelik bir hazırlık olduğunu açıkça gösteriyor. Bu kumpas değil de nedir? 

Sadece partimize değil toplumun tamamına saldırıyorlar

Elbette yola çıkarken zorlu bir yolda mücadele edeceğimizi biliyorduk. Bu davaların hiçbiri bizim açımızdan şaşırtıcı değil. O yüzden yargılanan değil yargılayan pozisyondayız, içeride ve dışarıda siyaset tarihine altın harflerle yazılacak bir direniş sergiliyoruz. Biz direndikçe, kumpas ve komplolara karşı mücadele ettikçe kumpasçılar kaybediyor. Sadece partimize saldırmıyorlar, toplumun tamamına saldırıyorlar, bir halkın en temel değerlerine savaş açıyorlar. Son zamanlarda artan bir şekilde tekrar Kürt kültürüne, Kürtçeye, Kürt sanatına yönelik saldırılar yoğunlaştı. Elbette Kürt halkının diline, kültürüne, sanatına yönelik bu saldırılar yeni değil. Bir asrı aşkındır sistematik olarak devam ettirilen, inkar, yasaklama ve yok etme saldırılarının devamıdır. Geçmişin inkarcı uygulamalarını kendilerine rehber edinenler pervasızca Kürt halkının değerlerini yok etmeye, asimilasyonu sürdürmeye çalışıyor.

Kürtçe ve Kürt halkının kültürü değil ona saldıranlar tarihe karışacak

İktidar 100 yılı aşkındır Kürt halkının dilini, kültürünü, varlığını bütün saldırılara rağmen nasıl koruduğundan hiç ders çıkarmıyor, saldırganların nasıl tarih olduğunu görmüyor. Kürtçe ve Kürt halkının kültürü değil ona saldıranlar tarihe karışacak. Yalan, hile, haksızlık ve çaresizlikten ibaret siyasetlerini partimize saldırarak yaşatmaya çalışıyorlar. Tehditle, kaba güçle, ev baskınları ile bize geri adım attırmaya çalışıyorlar. HDP’ye saldırarak iktidarlarını sürdürmeyi artık tek çare olarak görüyorlar!

50+1 hesabı uykularını kaçırdıkça, birbirlerine koşuyorlar

Demokratik siyasetin önünde kurduğunuz bütün kumpas ve komplolar gün gelir ayağınıza dolanır dedik, öyle de oldu. Bizi barajlarla engellemeye çalışanlar baraja takıldı, despotik yönetimlerini kurmak için kurdukları Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi yine kendilerinin kurduğu 50+1 sisteminden şikayet etmeye başladılar. Kurduğunuz her kumpasın sonucunu siz düşünün artık. İstediğiniz kadar saldırın bu hakikati değiştiremezsiniz. Bunu da böyle bilin! 50+1 hesabı uykularını kaçırdıkça, birbirlerine koşuyorlar. Saray sıkıştıkça Bahçeli’nin kapısına dayanıyor, zirve üzerine zirve yapıyor. 

 İktidar muhalefete kurduğu tuzağa düştü

İstediğiniz kadar zirve yapın, istediğiniz kadar görüşün artık bırakın 50+1’i bu ülkenin siyasetinde yer almayı rüyanızda bile göremeyeceksiniz, 1 + 1 kalmaktan kurtulamayacaksınız. Kim kiminle görüşürse görüşsün, kim kiminle hangi pazarlığı yaparsa yapsın 50+1’e takılacaksınız. Bunun başka bir oluru ve kaçarı yok. Erdoğan ve onu ebediyen iktidarda tutacaklarını sanan ekibi kendilerine göre oluşturdukları seçim sistemiyle 50 + 1 formülünü icat etmişlerdi ve bu formülle kendilerine ömür boyu iktidar, muhalefete de sürekli yenilgi tuzağı hazırlamışlardı. İktidar muhalefete kurduğu tuzağa kendisi düştü. 

HDP açlık, yoksulluk karşısında halkın tutunacağı daldır

Biraz tarihe bakarlarsa şunu görecekler: HDP ve HDP’nin fikriyatı ile başa çıkmak, hele saldırılarla onu bertaraf etmek kolay değildir. Bu gelenek yılların rafine halidir. Bu gelenek 7’den 70’e direnenlerin mirasıdır. HDP, bütün renkleriyle toplumsal muhalefetin, katılımın, eşitliğin, özgürlüğün, barışın partisi olarak; demokrasi için mücadele eden, demokrasi güçlerinin direnişini örgütleyen partidir. HDP halktır; halkın cesaret kaynağıdır, açlık, yoksulluk, işsizlik, zorbalık karşısında tutunacağı dal, mücadeleye katılmak için gireceği mevzidir.

Helalleşme yüzleşmeyi gerektirir

Biliyorsunuz Türkiye’de ‘helalleşme’ tartışmaları yaşanıyor. Önemsediğimiz bir tartışmadır. Sayın Kılıçdaroğlu’nun gündeme getirdiği bu kavrama biz daha çok ‘yüzleşme’ diyoruz. Helalleşme geçmişin hatalarıyla ve yanlışlarıyla gerçek anlamda yüzleşmeyi gerektirir. Bu anlamıyla toplumsal barışın tesisi için bunun gerçekleşmesi önemlidir. Bunun için öncellikle hataları kabul etmek, samimi bir şekilde özeleştiri yapmak gerekir. En önemlisi de bundan sonra o hataların yapılmayacağının güvencesini ve sözünü vermek gerekir topluma. Partimiz geçmişten bu yana Hakikatleri Araştırma ve Geçmiş ile Yüzleşme Komisyonunun Meclis bünyesinde kurulmasını öneriyor. Bu çağrımızı bir kez daha tekrarlıyoruz. 

Memleket yangın yeriyken Erdoğan herkese saldırıyor

Türkiye’de 25 milyon insan yoksulluk sınırının altında yaşıyor. 8 milyon insan işsiz, 3,5 milyon genç gelecekle ilgili ümidini kesmiş durumda. Her sabah farz niyetine zam haberleriyle uyanıyoruz. Esnaf batıyor. Kadınlar her gün katlediliyor. Kumpas davalarıyla demokratik siyasete saldırmaya devam ediyorlar; memleket yangın yeri. Ekonomi, siyaset ve toplumsal yaşam çökmek üzere ama Erdoğan, mikrofonu eline aldığı gibi herkese saldırmaya başlıyor. Partimize iftira atan Erdoğan, 2014’e kadar paralel yapıya “istediği her şeyi verdi”, 2014’te bu ortaklık bitti dedi. Ergenekon ve 90’ların derin devleti ile ittifak kurdu. Ergenekoncular, Erdoğan çizgimize geldi dediğinde bile ses edemeyen Erdoğan, partimizle ilgili iftiralarda bulunmak yerine kendi partisinin karanlık yapılarla ortaklık kurmadan bir gün yaşayamadığını anlatsın. Sabah akşam Bahçeli’ye neden koştuğunu söylesin.

Erdoğan siyaset tarihine “kendisi ile işi olmadığını" iddia eden tek siyasetçi geçti

Siyaseti inkar, Kürt sorununu inkar, insan hak ihlallerini inkar, hukuku inkar eden Erdoğan, hızını alamayıp ekonomik krizi de inkar ediyor. “Ekonomimize saldırı” oldu diyor ama Londra’daki tefecilerin kapısından ayrılmıyor. “Ekonomideki çöküşün izahı yok" diyor ama aynaya bakmayı unutuyor. Beş defa art arda faiz artırımı yapıyor, sadece 2022 yılı merkezi bütçesinden faiz lobilerine 240,4 milyar lira harcama ayırıyor sonra da dönüp “faizi savunanlarla işim olmaz” diyor. Erdoğan, siyaset tarihine “kendisi ile işi olmadığını" iddia eden tek siyasetçi olarak geçmiştir. Tükenmeyi tehditle, kendi hatalarını kendisini inkâr ederek örtmeye çalışan iktidar için çanlar çalmaya başladı. 

AKP Genel Başkanı masallar âleminde yaşıyor, yanlışlarını hakikat zannediyor

İktidar kendisini kurtarmak için saldırılarını sürdürsün, hesap yapsın, ama halkın gündemi ekonomi, halkın gündemi geçim derdi, enflasyon, halkın gündemi iktidarın her sabah için yeni zamlara ayarlanmış çalar saatidir. AKP Genel Başkanı dün yine, yeniden “faiz sebep, enflasyon sonuçtur” dedi. Dün yine, yeniden “halkı enflasyona ezdirmeyeceğiz” dedi. Sadece 2021 yılı içerisinde yüzde 100’ün üzerinde zam yapılan doğalgaz, elektrik ve akaryakıt fiyatları için “kontrol altında tutuyoruz” dedi. AKP Genel Başkanı masallar âleminde yaşıyor, kendisi anlatıyor, kendisi dinliyor. Kendi yanlışlarını o kadar çok tekrar ediyor ki artık onları hakikat zannediyor.

Yüzde 50+1’in hesabını nerede yapacağınızı biz size söyleyelim

Tıpkı yüzde 50+1 meselesinde olduğu gibi doğru zannettikleri her yanlışın bedelini Türkiye halkları ödüyor. Bu tutum Türkiye’yi her geçen gün daha fazla yoksulluk, daha fazla açlık, daha fazla borçluluk ile karşı karşıya getiriyor. Yüzde 50+1’in hesabını yapacaksanız, bu hesabı nerede yapacağınızı biz size söyleyelim:

· Emekli maaşlarına, memur maaşlarına yüzde 50+1 zam yapabilirsiniz

· Asgari ücrete 1 yılda iki defa yapılmak üzere yüzde 50+1 zam yapabilirsiniz

· Engelli istihdam oranını yüzde 50+1 oranında arttırabilirsiniz.

· Sermayeye ve yandaşa yapılan vergi afları yerine çiftçiye, esnafa yüzde 50+1 oranında istisna yapabilirsiniz.

· KYK borcu olan gençlerin, kredi borcu olan çiftçilerin borçlarını yüzde 50+1 oranında silebilirsiniz.

· İşsizlere, geliri olmayan yurttaşlara temel ihtiyaç faturalarını yüzde 50+1 oranında karşılayabilirsiniz.

· Savaşa, ranta, yandaşa ayırdığınız bütçeyi yüzde 50+1 oranında düşürebilirsiniz.

Bunları yapmayacaklar ve yüzde 50+1 AKP’nin çırpınışının sembolü olarak tarihte yer edinecek.

Merkez Bankası'nı uyarıyoruz: Kararları AKP’ye göre değil ekonomik göstergelere göre alın

Merkez Bankası bugün saat 14.00’te faiz kararını açıklayacak. Merkez Bankası Başkanı ve Para Politikası Kurulu üyelerini uyarıyoruz! Merkez Bankası Kanunu’na uyun. Fiyat istikrarı; enflasyonla mücadeledir, Türk Lira’sının değerinin korunmasıdır. AKP’nin ve yandaşlarının döviz hesaplarının istikrarlı bir şekilde büyümesi değildir. AKP Genel Başkanı'ndan aldığınız talimatlarla hareket etmeyin, göz göre göre döviz kurlarına rekorlar kırdırıp halkı daha fazla yoksulluğa, daha fazla açlığa mahkum etmeyin! AKP’nin siyasi karnesi için halkın sofrasının, mutfağının, cebinin aleyhine karar almayın. Kararlarınızı AKP Grup Toplantısına bakarak değil önünüzdeki kanuna ve ekonomik göstergelere göre alın!

Êrişên li hemberî Kurdî 

Van demên dawiyê zext û qedexeyên li ser ziman û çanda Kurdî, asîmîlasyona sedsalî bi awayekî sîstematîk didome. Bi taybetî di salên dawî de walîtî, qeymeqamtî û şaredariyên AKP-MHP’ê li her qadê zimanê Kurdî krîmînalîze dike. Hemû mafên bingehîn ên gelê Kurd ji aliyê wê zihniyetê ve bi awayekî aşkera tê qedexekirin. Saziyên fermî ku divê bêalî tevbigerin, bûne alîgirê herî xurt ên desthilatê. Em dizanin ev êriş û qedexeyên li ser Kurdî ne nû ne. Sedsal e bênavber êriş heye. Di dijminahiya Kurdî de ketine pêşbaziyê.

Êriş û dijminahiya li dijî Kurdî, êriş û dijminahiya li dijî gelê Kurd e. Em vê zihniyetê baş nas dikin. Vê zihniyetê qirkirina çandî û zimanî ji xwe re kiriye armanc. Lê belê wek doh îro jî, em li dijî van êriş û qedexeyên li ser Kurdî têdikoşin. Zimanê Kurdî bi êriş û qedexeyan nayê tunekirin, berevajî bi van êriş û qedexeyan têkoşîna me ya ji bo çand û zimanê me xurttir dibe.  

Bi sîlehên kîmyewî Tirkiyeyê Protokola Cenevreyê jî binpê kiriye

Dijminatiya wan ne tenê li Bakurê Kurdistanê ye. Li Başûr jî êriş û operasyonên li dijî hebûna Kurdan li dar in. Armanca Tirkiyeyê bi van operasyonên li Başûrê Kurdistanê ev e ku Kurdan ji axa wan derxin, koçber bikin, tune bikin. Tê îdiakirin ku Tirkiyeyê li ser vê armanca xwe ya bingehîn, sûcê şer pêk aniye û sîlehên kîmyewî bi kar anîne. Berpirsyariya herî mezin li ser milê Rêveberiya Herêma Kurdistanê ye ku van îdîayan ronî bike, daxuyanî bide raya giştî, gelê Kurd û gelê cîhanê agahdar bike. Bi sîlehên kîmyewî Tirkiyeyê Protokola Cenevreyê jî binpê kiriye û hewce ye welatên xwedî îmze lijneyên xwe bişînin Herêmê. Parastvanên mafên mirovan divê vê bêdengiyê bişikînin û li ser van îdîayan gotina xwe bikin. Ewropa jî bi heman awayî berpirs e ku daxuyaniyekê bide. Niha Rêxistina Mafên Mirovan a Cîhanê jî biryar daye ku lijneyekê bişîne Herêma Kurdistanê û li ser vê îdîayê lêkolînan bike. 

Wezîr Hulusî Akar dibêje ku di envanterên TSK’ê de gazên kîmyewî tune ne. Qaşo bi vî awayî bersîv dide van îdîayan. Em dizanin ku di lîsteyên tu artêşan de çekên kîmyewî cih nagirin, ji ber ku li cîhanê qedexe ne. Ew bêqeyd û bidestûr bi kar tînin. Divê li Başûr lêkolîn bêne kirin û agahî bi raya giştî re bên parvekirin.

Di hişûbîra gelê Kurd de birîna Helebceyê hîn wekî doh e. Sûcên mirovahiyê sedsal derbas bibin jî nayên jibîrkirin. Divê hem Tirkiye hem jî Herêma Kurdistanê rojek berî rojekê vê îdîayê ronî bikin.

İktidar yönetemediğini kabul edip erken seçime gitmelidir

Soru: Bildiğiniz gibi dün Erdoğan Bahçeli ile Kılıçdaroğlu da Akşener ile görüştü. Görüşmelerden sonra Kılıçdaroğlu ve Akşener erken seçim çağrısı yaptı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz:

Ülke yangın yerine döndü. İktidarın ülkeyi yönetemediği artık bir hakikat. Erdoğan ve kabinesi ülkeyi yönetemediklerini ve bu haliyle yönetemeyeceklerini  kabul ederek bir seçim sürecine girmelidir. Bu bir zorunluluktur. Ülkenin içinde olduğu durum ortada. Ekonomik krizin kat be kat arttığı, yoksullaştığı, kadınların katledildiği, gençlerin ve çocukların geleceksiz bırakıldığı bir Türkiye gerçeği var. İktidar bu kötülükleri tercihen yapıyor ama artık toplum bunu kabul etmiyor. İktidar bu kötü yönetme halini kabul ederek seçim sürecine girmelidir. Bunu daha önce defalarca ifade ettik. 

Hiçbir arkadaşımız pazarlıklar içinde değildir

Soru: Demirtaş'ın Cumhurbaşkanlığı adayları ile ilgili tartışmalar gündeme geldi, partiniz Demirtaş’ı aday olarak gösterir mi? Buna ilişkin tartışmalarınız var mı? 

Cezaevindeki hiçbir arkadaşımız, rehin tutulan hiçbir yol arkadaşımız, Demirtaş da dahil olmak üzere bu tür pazarlıklar içinde değildir. Arkadaşlarımız bir hukuk mücadelesi ve direniş içindeler. İktidarın arkadaşlarımızı tutukladığı günden itibaren bu tartışmalar gündeme geliyor. Hiçbir arkadaşımız bir pazarlık içinde değildir, olmaz da. Arkadaşlarımızın pozisyonu direniş pozisyonudur. Bu tartışmalara dahil olmak iktidarın faşizmine su taşımaktan başka bir şey ifade etmiyor. HDP’nin tavrı nettir, farklı bir tartışmamız yoktur. Bu konudaki tavrımızı tutum belgemizde ifade ettik.  

18 Kasım 2021