Günay: Türkiye’nin sınırlarına yönelik bir tehdit yok, en büyük tehdit AKP’nin savaş politikalarıdır

Parti Sözcümüz Ebru Günay, Genel Merkezimizde haftalık olağan basın toplantısını düzenleyerek güncel gelişmeleri değerlendirdi:

Parti Sözcümüz Ebru Günay, Genel Merkezimizde haftalık olağan basın toplantısını düzenleyerek güncel gelişmeleri değerlendirdi. Kürdistan Bölgesel Yönetimi topraklarına yapılan saldırılara tepki gösteren ve HDP’nin önümüzdeki dönem programı hakkında bilgi veren Günay şunları söyledi:

Dün yeni yılın ilk gününü kutlayan Êzidî halkının Çarşema Sor bayramıydı. Bulundukları her yerde bayramlarını kutlayan Êzidî halkının Çarşema Sor Bayramını kutluyorum ben de. Çarşema Sor’un yeni bir başlangıç olmasını ve başta Êzidî halkı olmak üzere bütün Ortadoğu halklarına barış, kardeşlik ve özgürlük getirmeye vesile olmasını diliyorum.  

Yeni saldırıların nedeni Kürt düşmanlığıdır

Kamuoyunun da bildiği üzere hafta sonu Kilit-Pençe adıyla yeni bir sınır ötesi saldırı dalgası AKP-MHP iktidarı tarafından başlatıldı. Bu saldırıların gerçek sebebi elbette ki Kürt düşmanlığıdır. Bu düşmanlıktan beslenen, sebep sonuç ilişkilerini manipüle eden, siyasi çıkar ve iktidar devşiren, siyasal çözümleri reddedenlerin ısrarıdır. Ve son 40 yıldır süren, on binlerce yaşama mal olan çatışmaların gösterdiği üzere, bu tarz harekatların savaşı derinleştirmekten, çözümsüzlüğü büyütmekten, başta siviller olmak üzere yerleşim alanlarına zarar vermekten başka bir sonuç yaratmamıştır.

İktidar, iki yüzlüce dünyaya barış ve diyalog önerip kendi toplumuna savaşı dayatıyor

HDP olarak bu ülkenin gerçek gündeminin savaş olmadığını iyi biliyoruz. Rusya-Ukrayna üzerinden sahte barış diplomasisi yapıp, arkasını dönünce savaş borazanlığı yapanları da çok iyi tanıyoruz. Kamuoyunu manipüle eden, gerçekleri, savaş ve çatışmanın insani ve ekonomik maliyetini gizleyen iktidar, bu durumu hep kendi yönetimlerinin devamlılığı için kullandığı da son derece nettir. Dünyaya diyalog, diplomasi ve barış öneren iktidar, kendi toplumuna savaşı dayatarak ikiyüzlü bir politika yürütmektedir.

Savaş çığırtkanlığı, yoksulluğu ve açlığı bastırmayı amaçlıyor

Toplumun açlık ve yoksulluğa mahkum edilmeye çalışıldığı Türkiye’de, AKP-MHP ittifakı ile yolsuzluk, rant, torpil politikaları, savaş çığırtkanlığı tarafından bastırılmakta ve gizlenmektedir. Devlet ve mafya ilişkilerinin iç içe geçtiği, bürokrasinin hepten yozlaştığı, ekonominin yerle yeksan olduğu bir hükümet gerçekliğinde savaşı bir çıkış yolu, yıkımı bir kurtuluş, işgal bir reçete olarak görülüyor. Hukukun, yasama ve yürütmenin olmadığı böylesi bir ortamda iktidar bir savaş iktidarına dönüşmüş durumdadır. Uluslararası alanda süren krizleri fırsata çevirerek, askeri operasyonlarla iç siyaseti dizayn etmek isteyen ve tüm sorunların üzerini örtmek isteyen iktidar, bilsin ki bu kirli oyunları ile başarıya ulaşamayacaktır. 

Erdoğan’ın savaşla ilgili açıklamaları ibretliktir

İçeride kumpas davaları, dışarıda komplo siyaseti Çökertme Planında olduğu gibi çökecektir. Halka bu ekonomik zorluk ortamında sabır dileyip, fedakârlık çağrısı yapanların silaha, mermilere, askeri araçlara harcadığı bu korkunç harcamaların hesabını vermeli!

Erdoğan’ın Kürdistan Bölgesel Yönetimi topraklarına karşı başlatılan savaşa ilişkin açıklamaları ibretliktir. Açıklamaların tamamı savaşın iktidarın ömrünü uzatma savaşı olduğunun ispatı ve belgesidir. 

En büyük tehdit AKP’nin ülkeyi uçuruma sürükleyen savaş siyasetidir

Bu savaş ve saldırı Türkiye’yi uçuruma sürüklemekten, krizi derinleştirmekten başka bir işlev görmedi şimdiye kadar, bundan sonra da görmeyecektir. Sizin savaş siyasetiniz ülkeye kaybettiriyor. Türkiye’nin sınırlarına yönelik herhangi bir tehdit yoktur, tehdit altında olan AKP-MHP iktidarıdır. Tehdit olan Kürt sorunun çözülmemiş olmasıdır, inkar siyasetidir. Asıl ve en büyük tehdit iktidarın ülkeyi uçuruma sürükleyen savaş politikalarıdır. Erdoğan konuşmasında Irak merkezi hükümetine ve KDP’ye de savaşa verdikleri destekten dolayı teşekkür etti. Irak Dışişleri Bakanı operasyonlardan haberdar olmadıklarını söylese de katledilen halklar elbette kimin bu ölüm ve savaş siyasetinde ortak hareket ettiğini biliyordur ve elbette bunu unutmayacaktır. Yeri geldiğinde bu savaş ve ölüm siyasetinin ortaklarına gereken cevabı verecektir.  

Barış mücadelesini büyüteceğiz

AKP-MHP iktidarının savaş politikalarından rahatsız olmayanlar yalnızca savaştan beslenenlerdir. Bu savaş siyasetinden bütün Ortadoğu halkları ve devletleri rahatsız. Bütün barış savunucuları rahatsız. Topraklarını bombaladığınız yerlerde yaşayan siviller, Kürtler rahatsız. Gözünüzü bürüyen savaş, bunları görmenizi engellese de bizler sizin savaş politikalarınıza karşı barış mücadelesini yürütmeye devam edeceğiz. 

İşgale karşı yapılan çağrıları önemsiyoruz

Son iki üç gündür başta Irak hükümeti ve burada faaliyet yürüten oluşumlar olmak üzere, Arap Birliği, Avrupa’dan çeşitli kurumlar, Türkiye’deki demokratik ve sağduyulu kamuoyu, Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nde yer alan sivil toplum kurumları, partiler, yapılar çağrı yaparak bu işgal girişimlerinin, sınır ihlallerinin ve sivil yerleşim yerlerine yapılan saldırıların durmasını talep ediyor. Bu sağduyuya kulak verilmeli ve desteklenmelidir. Biz de HDP olarak bunu önemsiyoruz.

Muhalefet savaş siyasetine destek vererek AKP’nin ömrünü uzatıyor

Muhalefete de özellikle seslenmek istiyoruz. İktidarın savaşçı, hamaset siyasetinin arkasına dizilmek Türkiye’nin demokratik geleceğine hizmet etmez. Ancak iktidarın ömrünü uzatmaya hizmet eder ve Türkiye halklarına kaybettirmek olur. Gerçek ittifak savaşa karşı barış ittifakıdır. Gerçek siyaset ve muhalefet önce yaşamı örmektir, yaşam siyaseti yürütmektir. Aleni şekilde bir aldatmaca ve savaş tertibi üzerinden örülen bu sınır ötesi savaş, toplumun faydasına değil, topluma karşı, demokrasiye karşıdır. Halkın geleceğine ipotektir. Hayırlı Ramazan ayında savaş ve bombalarla iftara gitmek hiçbir inancın gereği olamaz. Buna dur demek, toplumu savunmak bizim öncelikli görevimiz olmalıdır. Çünkü bu savaş Kürtlere karşıdır, Kürtlere karşı olan savaştan herkes kaybediyor. HDP olarak, barış ve çatışmasızlık gayretlerine katkı verme sorumluluğuyla, diyalog çağrımızı tekrarlıyor ve kamuoyu başta olmak üzere tüm kurum ve kuruluşları duyarlı olmaya, barış siyasetini büyütmeye davet ediyoruz.

Bütün bu saldırılara yeni siyasi hamlelerle cevap vereceğiz

Bütün bu saldırılar, iktidarın bilerek Türkiye halklarına yaşattığı bu yıkımlar, bizim için moralsizliğin, yılgınlığın, geri çekilmenin değil aksine mücadeleyi ve direnişi büyütmenin gerekçesidir. İşte bu sorumlulukla yapılan saldırıları, Türkiye’nin yaşadığı krizleri, çözüm yollarını yetkili kurullarımızla tartıştık ve tartışmaya devam ediyoruz. Çok yoğun ve başarılı bir toplantılar serisini geçtiğimiz haftalarda geride bıraktık. İl eş başkanlarımızla, bileşen partilerimizle, Parti Meclisimiz ve en son MYK’mızla toplantılarımızı gerçekleştirip bütün bu gelişmeleri ele alıp değerlendirdik. Bu toplantılarda önemli kararlaşmalara vardık. Öncelikle toplantılarımızda bu saldırılara yeni atılımlarla ve hamlelerle cevap verme kararlılığı ortaya çıktı. 8 Mart ve Newroz coşkusundan, mücadele kararlılığından aldığımız güçle yolumuza devam edeceğiz. 

1 Mayıs’a ortak hazırlanıyoruz, bu düzeni hep birlikte değiştireceğimizi göstereceğiz

Bütün bileşen partilerimizle ve görüşmeler yürüttüğümüz siyasi parti ve devrimci yapılarla 1 Mayıs’a ortak hazırlanıyoruz. Türkiye’ye yaşatılan bunca yoksulluğa, yıkıma ve krize karşı milyonlarla birlikte Newroz ruhuyla emek demokrasi güçleriyle 1 Mayıs alanlarında olacağız. Bu düzeni kabul etmediğimizi, bunu değiştirmeye gücümüzün olduğunu o alanlarda bir kez daha herkese göstereceğiz. Bunu da mevcut gidişattan rahatsız olan bütün güçlerle birlikte yapacağız. Eksik kalan il kongrelerimizi tamamlaya ve yapmaya devam edeceğiz, sonrasında konferanslar ve büyük kongre takvimimiz başlayacak. 

Örgütümüzü ve hedeflerimizi büyüterek saldırılara cevap vereceğiz

Saldırıların bu kadar yoğunlaştığı, yıkımın bu denli derinleştiği bir süreçte konferanslarımıza ve kongremize büyük anlamlar yüklüyoruz. Bu süreç örgütümüz için yenilenme, iradeyi büyütme, kararlılığımızı bileme sürecidir. Biz saldırılara alacağımız kararlarla, yapacağımız tartışmalarla, örgütümüzü ve hedeflerimizi büyüterek cevap vereceğiz. Bu süreç hiç kuşkusuz bizim için 3’üncü yol stratejimizi daha fazla tartıştığımız, hayata geçirmek için projeler ve yeni yöntemler geliştirdiğimiz bir süreç olacak. 

3’üncü yolu inşa edeceğiz Türkiye’yi savaş için yarışanlara mahkum etmeyeceğiz

Biz savaş ve çatışmaların tehdidi altında olan bu gidişatı durdurmanın, yoksulluğun her türlü ezme ezilme ilişkisinin önüne geçmenin ancak 3'üncü yolu örgütlemekle mümkün olduğuna inanıyoruz. O yüzden savaşı derinleştirmek, bu düzeni korumak için birbiriyle yarışan, birbirinin kopyası siyasi kamplara bu ülkeyi mahkum ve mecbur etmeyeceğiz. HDP kuşkusuz bütün bu süreçlerden çok daha güçlü çıkacaktır, bu aynı zamanda umut bekleyen haklarımıza karşı olan borcumuzdur. Bize saldıranlar, bizi tasfiye etmeye çalışanlar da mutlaka kendilerinden önceki partiler gibi tarihin karanlık sayfalarında yer alacak ve mutlaka kaybedecektir. 

Bu ülkenin yoksulluğun, baskının, şiddetin ve faşizmin ülkesi haline getirilmesine izin vermeyeceğiz 

Savaş ve gerginlik siyaseti üzerinden iktidarını sürdürmeye çalışan AKP-MHP iktidarının bu toprakları yoksulluğun, baskının, şiddetin, cinsiyetçiliğin, ırkçılığın ve faşizmin ülkesi haline getirmesine, ayrıcalıklı bir azınlığın bütün ülke kaynaklarına el koyarak geriye kalan büyük toplumsal kesimlerin açlığa, zamlara ve yoksulluğa mahkûm edilmesine izin vermeyeceğiz. Cezaevlerinden sokağa kadar yayılan sistematik şiddet dalgasına ve savaş çığırtkanlığına karşı onurlu bir barışı savunmaya devam edeceğiz. Korkuyla kontrol altına alınmaya ve sesi bastırılmaya çalışılan topluma cesaret ve umut olmaya devam edeceğiz. HDP’yi savunmanın aynı zamanda toplumu savunmak olduğu gerçeğini her yerde haykıracağız! 8 Mart ve Newroz’daki milyonların coşkusuna ve umuduna denk düşen olağan kongremizi gerçekleştirerek önümüzdeki dönemin temel mücadele hattını ilan edeceğiz.

Halkın gündemi bellidir, sabır telkin etmek aymazlıktır

AKP iktidarı ve yarattığı büyük ekonomik çöküş artık yaşanılmaz ve dayanılmaz hale gelmiştir. Sebze ve meyveler tane halinde satılmaya başlanmış, pazarlarda kredi kartları ile alışveriş yapılmasının önü açılmış, ramazan ayında iftar ve sahur sofraları günden güne eksilmeye devam etmektedir. AKP iktidarı ve küçük ortağı iftar ve sahur sofralarını sabır telkinleri ile doldurmaya çalışmaktadır. Bu tutum açık bir şekilde aymazlık ve vicdansızlıktır. HDP olarak hep söylediklerimizi bir kez daha tekrar edeceğim.

Halkın gündemi bellidir; 

• Emeklilerin bayram ikramiyeleri derhal düzenlenmelidir. 1 benzin deposunu doldurmayan, bir kira bedeli etmeyen, bir aylık elektrik ve su faturasına kadar ancak yeten 1100 TL’lik bayram ikramiyesi bu ülkenin emeklilerine hakarettir.

• Tane ile satılmaya başlanan meyve ve sebzelerle dolu manav bölümleri bu ülkenin çiftçilerine hakarettir.

• Bayram tatilini ailesi ile geçirmek isteyen gençlerin burs miktarlarının bir bilet fiyatına ancak yetmesi milyonlarca öğrenciye yapılan bir hakarettir. 

• 2022 yılının ilk 3 ayında 2021 Aralık ayındaki alım gücünün dahi altına düşen Asgari Ücretin bugünkü ekonomik kriz ve enflasyon karşısında tekrar düzenlenmemesi bu ülkenin milyonlarca emekçisine yapılan bir hakarettir.

Ancak iktidarın gündeminde zenginin daha zengin yoksulun daha yoksul hale getirildiği Kur Korumalı Mevduat sisteminin sürdürülmesi için ek düzenlemeler var. Halkın gündemi ve talepleri yok. AKP iktidarı ve küçük ortağının gündeminde halk yoksa, şunu iyi bilsinler ki halkın gündeminde de sandıkların kuruldukları gün bu zulüm ittifakı olmayacaktır.

20 milyon insan açlık sınırının altında yaşıyor

Birleşik Metal İş açlık sınırının 4 bin 453 TL olduğunu açıkladı. Yani asgari ücretten fazla. Bu ülkede 12 milyondan fazla asgari ücretle çalışan emekçi ve geliri olmayan işsizleri düşündüğümüzde 20 milyondan fazla insan açlık sınırının altında yaşamaya çalışıyor. Türkiye’de artık yaşam, insan onuruna yakışır bir hayat sürdürme olmaktan çıkmış, açlığa karşı mücadeleye dönüşmüştür. İktidarın “varlık kuyrukları” dediği, kuyruklar artık her şehirde. Hemen her kentte çöpten yiyecek toplayan insanlarımızı görüyoruz. Marketlerde domates tek tek satılıyor, bebek mamaları kelepçeyle korunuyor.

Halkı aldatma çabalarınız halkın size vereceği cevabı engellemeyecektir

Bu tabloya rağmen Bakan Nebati, yüksek perdeden halkı aldatmak için konuşuyor. Diyor ki, “işsizliği tek hanelere indireceğiz. enflasyonu bitireceğiz.” AKP’nin Genel Başkanı çıkıp “"hamdolsun çalışmak isteyen herkesin iş bulabildiği bir ülkede yaşıyoruz" diyor. Ne yürüttüğünüz savaş politikaları ne de toplumu yanıltma çabalarınız halkın size sandıkta cevap vermesini engellemeyecektir.

Endamên birêz ên çapemeniyê;

4 roj berê li ser axa Herêma Kurdistanê bi destê AKP-MHP’ê operasyoneke leşkerî hat destpêkirin. Ev operasyon piştî hevdîtina Erdogan û Mesrûr Barzanî çêbû. Başûrê Kurdistanê bi awayekî aşkera tê dagirkirin, lê mixabin helwesteke rêveberiya Başûr û PDK’ê li dijî dagirkeriye tuneye. 

Gelê Başûr divê li hemberî dagirkeriyê dengê xwe bilind bike

Niyeta AKP-MHP’ê diyar e, armanc zelal e. Helwesta PDK’ê rê li ber vê dagirkeriye vedike. Em ji vir bangî gel, sazî û dezgeh û partiyan û rêveberiya Başûr dikin. Li hemberî dagirkeriyê dengê xwe bilind bikin. Hikûmeta Erdogan û Bahçelî di nav krîzeke mezin de ye. Rewşa aborî, siyasî û civakî gelek tevlihev bûye. Ji bo ku vê rewşê veşêrin, dixwazin êrişî Kurdan bikin. Hemû îmkanên xwe, seferber kirine ji bo şerê li dijî Kurdan. Ev êriş berdewama êrişên sed salan e. Dixwazin ku Kurd li tu derê nebin xwedî statû. Ne li Başûr, ne li Bakur, ne jî li Rojava hebûna Kurdan qebûl nakin.

Ev êriş derbeyeke mezin li statuya Başûrê Kurdistanê dixe

Îro AKP-MHP li çar parçeyên Kurdistanê li dijî Kurdan e û dixwaze destkeftiyên Kurdan tune bike. Ji bo vê armancê dest bi şer kirin. Divê rêveberiya Başûr vê xetereyê bibîne. Berê jî gelek caran me gotibû û me bang li rêveberiya Herêma Kurdistanê kiribû. AKP-MHP ne ji bo hin Kurdan ji bo hemû Kurdan talûkeyeke mezin e. Ev operasyon derbeyeke mezin li statuya Başûrê Kurdistanê dixe. Derbeyeke mezin li tifaqa gelê Kurd dixe û eger îro hûn piştgiriyê bidin van operasyonan sibê rûyê we dê reş be li hember gelê xwe.  

Muxalefet jî li dora neyartiya Kurdan bûne yek

Hevalên hêja; li Tirkiyeyê pirsgirêka herî mezin û sereke pirsgirêka Kurd e. Û ev pirsgirêk bi şer û kuştin û xwînê çareser nabe. Bi muzakereyan û rê û rêbazên demokratîk çareser dibe. AKP-MHP ji bo emrê xwe dirêj bike dikeve nav van lîstikên qirêj û dixwaze muxalefetê jî li dora lîstikên xwe kom bike. Îro em dibînin muxalefet jî li dora dijminatiya Kurdan bûye yek. Çepikan li polîtîkayên şer dixe û dibe hevkar û şirîkê polîtîkayên şer ên Erdogan. Ev jî ji bo demokrasiya Tirkiyeyê, ji bo aştî û aramiya Tirkiyeyê xetereyeke pir mezin e. 

Divê her Kurdek li hemberî şerê qirêj xwedî li berjewendiyên xwe derkevin

Em bang li gelê Kurd, partiyên siyasî, rêxistinên sivîl, rewşenbîr û hemû rayedarên Kurdistanê dikin; li hemberî vî şerê qirêj, divê hemû Kurd helwesteke hevpar nîşan bidin. Divê her Kurdek berteka xwe nîşan bide û xwedî li berjewendiyên civakî yên gelê Kurd derkeve. Em helwesta PDK’ê qebûl nakin û divê her Kurdek vê helwestê qebûl neke. Başûr îro di bin dagirkeriya Iraq, Îran û Tirkiyeyê de ye. Tenê yekîtiya gelê me wê rê li ber vê dagirkeriyê bigire. Banga me li hêzên demokrat ên Tirkiyeyê ye jî. Li dijî van polîtîkayên AKP-MHP’ê dengê xwe bilind bikin. Aştiyeke mayînde bi riyên demokratîk pêkan e.

PIRS: Hûn helwesta muxalefeta Tirkiyeyê ya li hemberî vî şerî çawa dinirxînin? 

Rewşa AKP û MHP nebaş e, krîzên li Tirkiyeyê kûr dibin û îktîdar dixwaze bi şer vê yekê veşêre. Neyartiya Kurdan dike û muxalefeta Tirkiyeyê jî dibe parçeyek van listikên îktîdarê. Em dizanin gelê Tirkiyeyê ji şer re ne razî ne. Li hemberî şer derdikevin. Desthilatdarên Tirkiyeyê çavên xwe ji van daxwazan re girtine û li gor berjewendiyên xwe tevdigerin. 

SORU: Bu saldırıların muhalefet arasında anlaşmazlık yaratmaya yönelik olduğunu düşünüyor musunuz? Ayrıca HDP’ye yönelik operasyonlar sürüyor buna ilişkin yorumunuz olur mu? 

AKP dışarıda saldırı başlattıkça içeride de barış yanlısı muhalefete yönelik operasyonlar yürütüyor. Barışın sesini kısmaya çalışıyor. Partimize yönelik operasyonlar sürdürüyor. Bunların hiçbirinin barış taleplerini bitirmeye yetmediğini gördük, insanlar barış taleplerini dile getirmeyi sürdürüyor. İktidar aynı zamanda hamasi söylemlerle muhalefeti yanında sıralamaya çalışıyor. Maalesef mesele Kürt düşmanlığı olduğunda muhalefetiyle iktidarı birleşiyor Türkiye’nin. Türkiye’deki barış yanlılarıyla birlikte barışın sesini yükseltmeye devam ediyoruz. 

21 Nisan 2022