H.K.G.’nin maruz kaldığı sistematik istismarın bütün yönleriyle araştırılması

Grup Başkanvekillerimiz Meral Danış Beştaş ve Saruhan Oluç, İsmailağa Cemaati’ne bağlı Hiranur Vakfı kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in kızı H.K.G.’nin 6 yaşından itibaren ebeveynlerinin rızası ve onayıyla maruz kaldığı sistematik istismarın bütün yönleriyle araştırılması, bu suça ortak olan kurum ve şahısların açığa çıkarılması, etkin bir yargı sürecinin yürütülmesi ve benzer suçların bir kez daha yaşanmaması amacıyla Meclis Araştırması açılması talebiyle TBMM Başkanlığına başvurdu:

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

Çocuklara yönelik suçlar ne yazık ki her geçen gün artmaktadır. Bu suçların başında çocuk istismarı gelmektedir. Geçtiğimiz hafta basına yansıyan ve Türkiye gündemine oturan vakalardan biri İsmailağa Cemaati’ne bağlı Hiranur Vakfı kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in kızı H.K.G.’ye yönelik 6 yaşından itibaren ebeveynlerinin rızası ve onayıyla yaşanan sistematik istismardır. Basına yansıyan bilgilere göre yıllarca süren bu şiddet yargıya intikal ettiği halde üzeri örtülmüştür. Çocuklara yönelik suçların önlenmesi amacıyla H.K.G.’nin maruz kaldığı sistematik şiddetin bütün yönleriyle araştırılması, bu suça ortak olan kurum ve şahısların açığa çıkarılması, bu konuda etkin bir yargı sürecinin yürütülmesi ve benzer suçların bir kez daha yaşanmaması amacıyla Anayasa’nın 98’inci ve İçtüzüğün 104’üncü ve 105’inci maddesi gereğince Meclis Araştırması açılması için gereğini arz ve teklif ederiz.

GEREKÇE

Çocuklara karşı işlenen suçların en sert biçimi cinsel istismardır. Bu şiddet birçok yerde yaşanmaktadır. Sürekli bir biçimde ülkenin farklı kentlerinde, farklı mekânlarda, farklı biçimlerde bu vakalar gündeme gelmektedir. Ancak çocuk istismarlarının hiçbiri spesifik birer vaka değil, politik, hukuki ve toplumsal dayanağı olan yapısal birer sorundur. Nitekim yaşanan bu yönlü birçok şiddet vakasında cezasızlık anlayışıyla yargı etkin biçimde işlememekte, bilakis bu suçların üzerinin örtülmesinde birincil rol oynamaktadır. Benzer şekilde Adalet Bakanlığına bağlı Adli Sicil ve İstatistik Kurumu 2017 yılından beri çocuklara yönelik işlenen istismar verilerini açıklamamaktadır. Böylece siyasi sorumluluk almamaktadır. Ancak çocuk istismarı katlanarak artmaktadır.

Türkiye BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin tarafı olup devletin; çocuklara dair sorumluluğu gereği cinsel istismara karşı çocukları korumak, istismarı engellemek, tedbirler geliştirmek ve neticede çocukların çocukluktan gelen haklarını teslim etmek gibi zaruri görevleri mevcuttur. Ancak giderek artan istismar vakalarının yanı sıra iktidara yakın kimi kesimlerin istismarı meşru ve normal gösteren söylemleri, çocukların korunması noktasından uzak olduğunun açık bir izahıdır. Nitekim İstanbul Aydın Üniversitesi’nden bir profesörün katıldığı bir televizyon programında 12 yaşın doğurmak için en ideal yaş olduğunu savunan sözleri de bu eksende bir zihniyetin de dışavurumu olması bakımından turnusol işlevi görmektedir.

Bu zihniyete mücadele etmek yerine Ensar Vakfı hadisesinde olduğu gibi “bir kereden bir şey olmaz” yaklaşımı ile toplumu ve toplumun en değerli öznesi olan çocuğun yok sayılmasına izin veren bir irade kabul edilemez. İsmail Ağa Cemaati’ne bağlı Hiranur Vakfı’nın  kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in kızı H.K.G.'nin 6 yaşında, 29 yaşındaki bir tarikat üyesiyle "evlendirilip" istismara maruz bırakılması hadisesi aslında çocuk istismarının ne denli sistematik bir hal aldığını göstermektedir. H.K.G. daha 14 yaşında iken muayene olduğu hekim tarafından tespit edilen istismar bulgusu üzerine açılan soruşturmanın kapatılması, kemik yaşı tespitine 21 yaşındaki başka bir kişinin geçirilerek istismarın üzerinin örtülmesi, olayın ne kadar derin ve boyutlu olduğunun açık izahıdır. Burada yargı erkinin de sağlık sisteminin de içinde olduğu derin bir yapılanmanın olduğu kuşku götürmemektedir. Ortaya çıkan bir istismarın üzerinin kapatılmasına dönük çaba, istismar kadar tehlikelidir, zira artık hiçbir çocuğun güvende olmadığına dair olguyu gözler önüne sermektedir.

İstismarcılara yönelik koruyucu tavır; okullarda, öğrenci yurtlarında/evlerinde ve hatta kendi evlerinde cinsel istismara maruz kalan çocukların mağduriyetlerini katlarken, maruz kalmayan çocukların da güvenceden yoksun olduğunun altını çizmektedir. Cinsel istismar ve tecavüz faillerinin mağdur ile evlenmesi halinde cezai yaptırımın ortadan kaldırılacağına ilişkin bir düzenleme yıllardır parlamento gündemine sokulmaya çalışılmakta, kamuoyunun ve muhalefetin dirençli baskısı neticesi rafa kaldırılmaktadır. Ancak bu meselenin sürekli surette yasama organının önüne getirilmesi çabası açık bir tehlikedir. Bu konuya dair işaret fişeği, yaklaşık 6 yıl evvel, AYM’nin TCK’nin 103 üncü maddesinde yer alan çocuklara istismarı düzenleyen ve bir yaş sınırı aramayan düzenlemenin iptaline ilişkin kararı ile atılmıştır. AYM tarafından verilen bu iptal kararının yalnızca istismarcı failleri destekleyen bir tarafı ve izahının olduğu açıktır. Konuyu ülke gündemine taşıyan Bafra Ağır Ceza Mahkemesi ile ilgili hükmün iptali kararını veren AYM’nin çocuk istismarı konusunda tehlikeli bir yaklaşım sergilemiş ve evrensel hukuk normları ile bağdaşmayan uygulamaları gündeme getirmiş olması; meselenin mahkemeler nezdinde hangi ölçüde algılandığı bakımından önemlidir. Mahkemelerin erkek egemen bakış açısıyla imza attığı kararların temelinde çocuklara yönelik ayrımcılık olduğu son derece açıktır. İktidarın sürekli surette bu meseleyi gündeminde tutması demek çocukların istismara ve mağduriyete açık olmaları anlamına gelmektedir.

Çocuklarda onarılmaz bir yıkım bırakan cinsel istismar çocukların en temel hakkı olan güvende olma hakkına yönelik bir müdahaledir. Bu ağır müdahalenin ortadan kaldırılması için öncelikle ülkede çocukların maruz kaldığı cinsel şiddet ve cinsel istismar vakalarının var olduğunun kabul edilmesi ve bu kabul ile çözüm üretilmesi gerekmektedir. Bu nedenle de konu hakkında bir Meclis araştırması açılması son derece gereklidir.

8 Aralık 2022