1.
Kentimizi de kendimizi de biz yöneteceğiz…
Yerinden ve yerelden yönetim, demokratik özerklik…

KARAR:
HDK,
- Yerinden ve yerelden yönetimi, demokratik bir yerel yönetim modelini geliştirmek, böylece yerel demokrasiyi güçlendirmek ve özerk meclisler idari yapısının benimsenmesi için mücadele etmek;
- Doğrudan demokrasi ilkelerine uygun olarak, katılımcı yerel yönetim modelini yerleştirmek;
- Bütçesini halkın belirlediği, rantı ve hırsızlığı, taşeronlaştırmayı önleyen belediyeciliği geliştirmek;
- Yerel yönetimlerde toplumsal cinsiyet eşitliğini ve ekolojik toplum yaklaşımını hakim kılmak;
- Halkı mağdur eden kentsel dönüşüm politikalarını durdurmak;
- Çocukların ve engellilerin kent yaşamına daha rahat katılabilecekleri önlemleri üretmek;
- Kamusal alanda anadil kullanımını, çok dilli belediyeciliği yaygınlaştırmak;
- Neo liberal yerel ekonomi politikaları yerine halktan ve emekten yana sosyal politikaları hayata geçirmek için bütün güçleri ve bileşenleriyle Genel Kurul’un hemen ardından yerel seçim çalışmalarına başlayacaktır.
- Oluşacak Genel Meclis ve Yürütme, çalışmaların layıkıyla yürütülebilmesi için gerekli komisyonları kurmak ve çalışmaları sürdürmekle görevlidir.

GEREKÇESİ:
9 Eylül 2013 tarihinde kamuoyu ile paylaştığımız gibi, HDK olarak tüm yerel yönetim birimlerinde, kazanma iddiasıyla seçimlere giriyoruz. Kürt illerinde BDP ile, batının tüm illerinde HDP ile gireceğimiz seçimlerde, HDK’de bir araya gelen emek, barış ve demokrasi güçleriyle sokak sokak, mahalle mahalle örgütlenmeyi hedefliyoruz.

Örgütlenme, propaganda, aday belirleme gibi seçim sürecinin tüm çalışmalarını, HDK bileşeni partiler, siyasi gruplar, örgütler, kadınlar, LGBTİ’ler, bağımsız bireyler, inanç grupları, gençlik hareketleri, farklı kimlik ve kültür temsilcileri olarak çoğulculuğumuz ve zenginliklerimizle hep birlikte örgütleyecek, hep beraber hayata geçireceğiz. Kentimizi de kendimizi de yönetmenin, mahalleden başlayarak kent merkezlerine kadar mümkün olduğunu göstermek için mücadele edeceğiz.

HDK’nin temel politikalarına uygun olarak yerelden ve yerinden, demokratik ve özerk yönetim anlayışını, bu yerel seçim sürecinde yaygınlaştırmakta ve demokratik yerel yönetim birimlerini geliştirmekte kararlıyız. Yerel Seçimleri Türkiye’nin demokratikleşmesi, Kürt sorununun demokratik çözümü, Alevi yurttaşlarımızın hak ve özgürlüklerine kavuşmaları, eşitlik, özgürlük, emek ve barış mücadelesinden bağımsız düşünmeyen HDK, yerel seçimleri aynı zamanda halkın örgütlenmesi, düzenden ve düzen partilerinden kopuşu olarak da ele alacaktır.


2.
Kürt Halkının Haklarını Anayasal Güvenceye Alan Adil ve Kalıcı Bir Barış Kuruluncaya Kadar, Barış Mücadelesine Devam...

KARAR:
HDK,
- Demokrasi ve emek güçlerini, ‘çözüm ve barış’ sürecinin gereklerini yerine getirmeyen AKP Hükümeti karşısında duyarlı davranmaya ve barış inisiyatifini ele alarak mücadeleye sevk eder,
- Barış mücadelesi, demokratik, emekten yana, özgürlükçü ve eşitlikçi, ekolojist bir anayasa mücadelesi ile birarada sürdürülecektir.
- Farklı kimliklerin, dillerin, inançların ve kültürlerin hak eşitliğine dayalı anayasal güvence altına alınması ve bu anlayış üzerinde şekillenen bir anayasal yurttaşlık tanımının yapılması; anadilinde eğitimin ve anadil hakkının kamusal alan dahil her alanda kullanılır hale gelmesi; yerinden ve yerelden yönetime dayalı bir demokratik özerklik işleyişinin gerçekleştirilmesi için mücadele eder;
- Kürt sorununun çözümünde ilk adım olmak üzere, hasta ve çocuk tutsakların, Kürt siyasi tutsakların ve tüm devrimci, demokrat, sosyalist, vicdani redci siyasi tutsakların serbest bırakılması için mücadele eder.

GEREKÇESİ:
2013 başlarında içine girilen süreç, Türkiye halkları bakımından hiçbir şeyle kıyaslanamayacak kadar kıymetli bir süreçtir. Çatışmaların durması, ölümlerin son bulması halklarımıza rahat bir nefes aldırdı. 21 Mart Amed Newrozu’nda ilan edilen “barış, çözüm ve müzakere manifestosu” ile yeni bir aşamaya ulaşıldı.

Kürt Özgürlük Hareketi’nin attığı adımlara paralel olarak hükümetin yapması gerekenlerde ise gelişme olmadı. Ne yazık ki, AKP Hükümeti gerekli adımları atmak yerine bin dereden su getirerek, ‘çözüm ve barış’ sürecinin ilerlemesinin önünde engel oluşturdu. Bu tutum bugün hala devam ediyor.

HDK, çözüm, müzakere ve barış sürecinin başarıya ulaşmasının, Kürt halkının eşitlik ve özgürlüğe kavuşmasının tek garantisinin başta Kürt halkı olmak üzere, halkların mücadelesi ve dayanışması olduğu fikrindedir ve bunun için mücadele edecektir.


3.
Anadilinde Eğitim Temel İnsan Hakkıdır...
Kürtçe ve Tüm Anadillerinde İlköğrenimden Üniversite Sonuna Kadar Eğitim Hakkı...

KARAR:
Anadilinde eğitim hakkı temel insan haklarındandır. İnsan haklarına dâhil her konuda olduğu gibi, anadilinde eğitim hakkı konusunda da, bu hakkın kullanımına dair herhangi bir gerekçeyle düzenleme yapmak, sınırlama getirmek, hakkın kullanımı konusunda koşullar belirlemek söz konusu olamaz.

Anadilinde eğitim hakkı konusunda demokrasi paketi çerçevesinde kamuoyuna sunulan ve ancak özel okullarda anadilinde eğitim hakkına olanak sağlayan yaklaşım sadece politik olarak değil, insan haklarına yaklaşım konusunda hem vicdani hem de ahlaki anlamda kabul edilemez bir karardır.

- Bu konuda yapılacak olan düzenlemeleri kabul etmeyeceğiz. Bu hakkın kullanımının eşit yurttaş hakları çerçevesinde parasız, laik, demokratik ve toplumsal cinsiyet eşitliğine dayalı eğitim hakkının içinde, anadilinde eğitim hakkı başlığıyla ve kamusal eğitimin bir değişmezi haline getirilmesi yönünde HDK olarak mücadelemizi kararlı bir şekilde sürdüreceğiz.

- Anadilinde Eğitim;
a. Her şeyden önce ve büyük oranda yerel örgütlenmelidir
Ebeveynler, öğrenciler, mahalle komiteleri çeşitli çalıştaylar düzenlenerek tartışmalara ve karar alma mekanizmalarına dâhil edilmelidir. Bu çalıştaylarda yerel ve eleştirel yaklaşımlar tartışılmalı, bundan sonra dâhil olanların görüş ve önerileri ele alınmalıdır. Ders materyalleri de yine yerelin işbirliği ile hazırlanmalıdır. Son olarak okullar sadece öğrenciler için değildir, aynı zamanda toplum ve çevre içindir. Bu nedenle toplum temelli, yani toplumu eleştirel bir şekilde dönüştürecek bir eğitim savunulmalıdır.

b. Evrensel bilgi ve tecrübeye göre düzenlenmelidir
Bilgi ve bilme biçimleri evrensel sosyokültürel ve siyasal süreçlerle oluşturulmaktadır. Bu yönüyle sürekli iktidar ilişkileri ile iç içedir. Bu nedenle bilginin iktidar ile ilişkisi sorunsallaştırılmalı, evrensel, demokratik bilgi ve bilme biçimlerine göre eğitim yapılandırılmalıdır.

c. Etnositten kaynaklı geriye dönük dilsel ve kültürel tahribatlar ortadan kaldırılmalıdır
Kürt ve Anadolu’nun diğer halklarının çocukları ve ebeveynlerin önemli bir kısmı etnosit yüzünden asimilasyona uğramış, kendi bilgi ve tecrübelerini hor görmeleri sağlanmıştır. Bu nedenle kültürel ve dilsel özgüvenin yeniden tesis edilmesi için dönüştürücü bir eğitim anlayışı söz konusu olmalıdır.

GEREKÇESİ:
Dilimizin sınırları, dünyamızın da sınırlarıdır. Devletler nasıl düşüneceğimize karar veremez.

Mevcut sistem, köklerini kapitalizm ve sömürgecilikten alan ulus-devlet mantığıdır. Bütün ulus-devletler aynı zamanda doğası gereği milliyetçi, merkeziyetçi, cinsiyetçi, ötekileştirici, hiyerarşik, ayrımcı ve eşitsizlikçidir. Bununla beraber hem fiziksel hem de sembolik katliamcıdır. Zira tarihsel olarak tüm kapitalist sömürgeci ulus-devletler hem bireylere hem de insanlara iki yolla katliam uygulamışlardır: Bu yollardan birisi jenosit (soykırım), öteki de etnosittir (etnik kırım).

Jenosit, genellikle kendisine engel olarak görülen bir halkı fiziksel olarak ortadan kaldırma projesidir. Etnosit ise insanları ve toplumları fiziksel olarak değil de beyinde, düşünce dünyasında öldürmek, kendi istediği tarz insan yaratmaktır.

Anadilini savunmak, aynı zamanda çoğulcuğu ve farklılıkları savunmaktır. Bu da beraberinde adem-i merkeziyetçi, cinsiyet eşitlikçi, ekolojik, özgürleştirici özellikleri olan bir düzen demektir.
Çocuklar okul yıllarının ilk zamanlarında becerilerini iki ya da daha fazla dilde geliştirmeye devam ettikleri zaman, dil ve dili etkin kullanma hakkında daha derin bir bilgi sahibi oluyorlar.
Dil kaybının kapsamı ve hızı okuldaki ve mahallede belli bir dil grubundan gelen ailelerinin yoğunluğuna bağlı olarak değişir. Anadil okul dışındaki ortamlarda yoğun olarak konuşulmaktaysa, küçük çocuklardaki dil kaybı daha az olur. Ancak, dil grupları sayıca yoğun değilse ya da belirli bölgelerde “gettolaştırıldılarsa”, çocuklar okula başladıktan 2–3 yıl sonra anadillerinde iletişim kurma becerilerini yitirebilirler.
Anadilde anlama becerilerini koruyabilir, ancak akranları ve kardeşleri ile konuşurken ya da ebeveynlerine cevap verirken çoğunluk dilini kullanacaklardır. Çocuklar ergenlik çağına geldiklerinde, çocuklar ile ebeveynleri arasındaki dil uçurumu duygusal bir uçurum haline dönüşür. Öğrenciler genellikle hem ailede hem de okuldaki kültüre yabancılaşır – ki bu durumun sonuçları kolaylıkla tahmin edilebilir.
Dolaylı ya da dolaysız olarak okuldaki çocuklara “Dilinizi ve kültürünüzü okulun giriş kapısında bırakın” mesajı iletilirse, çocuklar aynı zamanda kimliklerinin çok önemli bir parçasını da okul kapısında bırakmak durumunda kalırlar. Bu şekilde reddedildiklerini hissettiklerinde, sınıf-içi öğretime aktif ve güvenli katılımları daha az olacaktır.
Anadili temelli eğitim hem kolektif hem de bireysel hakların kullanılabilmesi açısından çok önemlidir. Fakat elbette anadilinin eğitimde kullanılması kendi başına bunların tamamını gerçekleştiremez. Anadilin kullanıldığı genel çerçeve, eğitim anlayışı da çok önemlidir. Ancak eleştirel-dönüştürücü bir eğitim anlayışı olursa, anadilin gerçek potansiyeli ortaya çıkabilir. Yani eğitimin, hem içerik hem de biçim açısından ele alınması gereklidir.


4.
Emeğin Kurtuluşu için Her Düzeyde Yeniden Yapılanma ve Örgütlenme

KARAR:
HDK;
- HDK’li emekçilerin bulundukları alanlarda ortak politika üretimini ve hayata geçirilişini geliştirmek üzere ortak bir mücadele programının oluşturulması, bu mücadele programının nasıl realize edileceğinin gerek merkezi, gerekse yerel çalıştay, panel, forum ve konferans tarzı toplantılarla tartışılmasını karar altına alır.

- Bu toplantıların aynı zamanda HDK emek komisyonlarının/meclislerinin örgütlenmesine ve emek hareketinin yeniden yapılanmasına vesile olacak şekilde örgütlenmesi gerektiğini benimser. Mayıs ayına kadar oluşturacağı merkezi ve yerel planlamalarda bu yaklaşımın ihtiyaç duyduğu çalışmaları örgütlemeye özel önem verir.

- Bu çalışmalarla emek alanında kendi örgütlenmesini geliştirirken, asla sadece kendisini örgütlemekle uğraşmaz, emek güçlerinin bütün farklılıkları ve çoğulculuğuyla hep birlikte örgütlenmesi hedefiyle davranır. HDK bileşenleri iş yerlerinde, şubelerde, havzalarda, yerellerde, bulundukları her yerde tüm emek güçlerine yan yana gelme, birlikte tartışma, mücadeleyi birlikte yükseltme çağrısı yapar.

GEREKÇESİ:
HDK, ciddi saldırılarla karşı karşıya kalan emek alanının temel sorununun örgütlenme sorunu olduğu tespitini yapar. Mevcut sendikal yapılarla ve demokrasi güçlerinin sınıf içindeki mevcut konumlanışıyla çözülemeyeceği aşikar olan bu sorunun çözümü için, emek güçlerinin “hangi taleplerle, hangi yol ve yöntemlerle, nasıl bir bileşimle, nasıl bir modelle” yeniden örgütleneceği ve mücadele edeceğinin tespit edilmesi hayati önemdedir.

Bütün mücadele alanını aydınlatmasa da, elbette önümüze ışık tutan deneyimlerimiz ve birikimlerimizden oluşan projektörlerimiz mevcuttur. İhtiyaç olan bütün bunları ortak bilincimize yazacak ve sonuçta ortak bir mücadele programını birlikte büyütecek süreçleri sağlıklı bir şekilde işletebilmektir.


5.
İşçi ve Emekçilere Yönelik Saldırı Yasalarına Karşı Mücadele

KARAR:
HDK,
1- Çıkarılan ve çıkarılacak emek karşıtı yasalarla ilgili kapsamlı bir çalışma yapmayı; işçi ve emekçilerin yoğun olarak çalıştığı ve yaşadığı alanlar başta olmak üzere, panel, seminer, forum vb. biçiminde toplantılar düzenlemeyi,
2- İhtiyaçlara göre, broşür, afiş, bildiri, duvar gazetesi gibi bilgilendirme ve teşhir malzemeleri çıkarmayı,
3- Merkezi ve yerel düzeyde, işçi ve emekçilerin sendikal, mesleki ve siyasal örgütlerini mücadele sürecine katacak girişimlerde bulunmayı, ortak ve birleşik mücadelenin ve örgütlenmenin yaratılması için çalışmalar yapmayı, karar altına alır.
4- HDK, bu saldırıları geriletmek amacıyla, eş zamanlı olarak; hem kendi iç örgütlenmesinde ortaklaşma sağlamayı ve bu ortaklaşmayı tüm emek alanlarında geliştirmeyi, hem de işçi sınıfı ve emekçilerin birleşik mücadelesini örgütlemeyi temel bir görev olarak görür.
5- İşçi ve emekçilerin direnişlerini sahiplenir ve başarıya ulaşması için gerekli desteği verir, dayanışmayı sağlar.
6- İşyerlerinde cinsel tacize ve benzeri saldırılara karşı mücadele eder.

GEREKÇESİ:
Son dönemde işçi ve emekçilerin haklarını geriletmeye yönelik bir dizi girişim söz konusudur. Hedeflenen değişikliklerin gerçekleşmesi halinde, işçi ve emekçiler üzerindeki sermaye egemenliği ve devlet denetimi daha da artacak, esnek, kuralsız ve dolayısıyla güvencesiz çalışma egemen olacaktır.

Hükümet Programı, Ulusal İstihdam Stratejisi ve son olarak 2014 Yılı Orta Vadeli Programı gibi hükümet ve devlet belgelerinde yapılması hedeflenen değişiklikler belirlenmiştir.

Bu çerçevede düşünülen yasal değişikliklerle; kıdem tazminatının fona devri, ardından kamu emekçilerinin emekli ikramiyelerinin de bu devir işlemine tabi tutulması, taşeron işçiliğini sınırlayan engellerin kaldırılması, kiralık işçi bürolarının devreye konulması, yeni esneklik biçimlerinin yasal hale getirilmesi, part time ve geçici olarak çalıştırılanların daha kolay koşullarda çalıştırılması amaçlanmaktadır. Bu yasal düzenlemelerin yanı sıra, kadınlar için esnek çalışma biçimlerinin yaygınlaştırılması da güncel düzenlemeler arasında yer almaktadır. Bu düzenlemelerin ardından kamu personel rejiminde değişiklikle, kamu emekçilerinin güvencelerinin kaldırılmasını hedefleyen yasal dönüşümler gündeme getirilecektir.

Diğer yandan tüm toplumsal kesimler için sonuç doğuracak ve politik bir metin özelliği taşıyan bütçe de tüm ezilenler ve emekçiler bakımından önemli mücadele alanıdır.

Yapılmak istenilen tüm bu değişiklikler sonrasında; emek daha güvencesiz hale gelecek, emekçiler daha az ücretle daha uzun süre çalıştırılacaktır. Saldırı dalgası işçi sınıfının bütün kesimlerini kapsamaktadır ve ayrım gözetmeksizin tüm kesimler için yıkıcı sonuçlar doğurmaktadır.

***

Yapılmak istenilen değişiklikler, çalışma yaşamıyla ilgili neredeyse bütün alanları ve işçi sınıfının farklı şekillerde istihdam edilen bütün kesimlerini kapsıyor. Gerek kapsamı, gerekse de bütünlük arz etmesi itibariyle çalışma yaşamında köklü değişimi hedefleyen bu restorasyonun özü, işçi ve emekçilerin kazanımlarını geriletmek, istihdamı geçici işçilik üzerine inşa etmek ve emek hareketini denetim altında tutmaktır. Kuralsızlık ve güvencesizlik derinleştirilmek ve yaygınlaştırılmak isteniyor.

Bu düzenlemelerin hayata geçirilmesiyle birlikte, çeşitli istihdam biçimleriyle parçalanmış emek hareketi ve işçiler güçsüz ve etkisiz kılınacak, sendikal yapılar daha zayıflayacaktır. Bu saldırının püskürtülememesi halinde, yaşayabilmek için emek gücünü satmaktan başka çaresi olmayanların üzerindeki sermaye hâkimiyeti artacaktır. Bu olumsuzluğa karşın, sınıfın farklı kesimlerinin hedefe konması, ortak ve birleşik bir mücadelenin ve örgütlenmenin de zeminini yaratmaktadır.

Hükümet Programı, Ulusal İstihdam Stratejisi ve hükümetin 2013 yılı programında yer alan başlıca düzenlemeler şu başlıklardan oluşmaktadır.

- Taşeronlaşmayı sınırlayıcı tüm engeller kaldırılmak istenmekte,
- Kıdem tazminatı fona devredilerek işlevsiz hale getirilmekte,
- Kiralık işçilik (Özel İstihdam Büroları) ile “modern amele pazarları” devreye sokulmakta,
- Evde çalışma, uzaktan çalışma, iş paylaşımı ve esnek zaman modeli gibi yeni esnek istihdam biçimleri getirilmek istenmekte,
- Kadınlar için esnek çalışma biçimlerinin yaygınlaştırılacağı belirtilmektedir.

Bunların yanı sıra hükümet, “kamuda personel rejiminde değişiklik” adı altında kamu emekçilerinin iş güvencesini ortadan kaldıran düzenlemeleri yasa haline getirme hazırlığındadır. Kamu emekçilerinin sözleşmeli olarak istihdamı ve ücretlerinin de performansa bağlı olarak ödenmesi hedeflenmektedir.

Bu olumsuzlukları gidermek amacıyla, işçi sınıfı ve emekçilerin mücadeleci kesimlerinin bir araya getirilmesi, bölünmüş ve dağınık, parçalı tablonun değiştirilmesi sınıfa karşı sorumluluk duyan herkesin görevidir. Fiili meşru mücadele ancak geniş işçi, emekçi kitleler katılırsa bir anlam kazanabilir. Daha bugünden yasaların amacının, sonuçlarının, içeriğinin işçilerin ve emekçilerin ileri kadrolarına kavratılması sürecin örgütlenmesinde bir başlangıç olabilir.

İşçi sınıfının yalnızca sermayenin emek üzerindeki egemenliğine değil, bütün egemenlik ve eşitsizlik biçimlerine, ezme ve ezilme ilişkilerine karşı mücadele HDK’nın temel bir ilkesidir. Bu bağlamda; Kürt halkının taleplerine sahip çıkmak, sınıf mücadelesinin ayrılmaz bir parçasıdır. Kürt halkının ileri sürdüğü demokratik talepler (anadilinde eğitim, siyasal statü, eşit yurttaşlık…) doğrultusunda mücadele işçi sınıfı ve emekçilerin ekonomik ve sosyal haklarına karşı mücadeleden ayrı ele alınamaz.

HDK sınıf mücadelesinin işçiler ve emekçilerden yana sonuçlar üretmesi/sonuçlanması için gerekli hazırlıkları yapmayı, sürece etkide bulunmayı ve hız kazandırmayı önüne görev olarak koymaktadır.


6.
Alevi Toplumunun Eşit Yurttaşlık ve Demokrasi Taleplerinin Takipçisiyiz

KARAR:
Alevilerin, ‘laik, demokratik cumhuriyet ve eşit yurttaşlık talepleri’ Kongre’mizin mücadele programının bir parçasıdır. Bu bağlamda Kongremiz,

- Alevilerin ana taleplerinden olan ‘Madımak, Koçgiri, Dersim, Maraş, Malatya, Gazi, Çorum’ vb. gibi insanlığa karşı işlenmiş suçlar kapsamında olan katliamların aydınlatılması mücadelesini sürdürür. İnsanlığa karşı işlenen suçlarda zaman aşımını tanımaz.
- Alevi toplumunun haklı, meşru ve demokratik taleplerinin kabulü açısından temel bir gösterge olan ‘Madımak Utanç Müzesi olsun’ talebini savunur.
- Başta Dersim olmak üzere, yaşadığımız coğrafyadaki isimlerin Anadolu ve Mezopotamya’nın kadim tarihine saygının bir gereği olarak iade edilmesi için mücadele eder.
- Ortadoğu’da yaşanan emperyalist paylaşım savaşının Suriye’de bir mezhep savaşı üzerinden yürütülmesinden kaynaklı olarak Suriye’den göç etmek zorunda bırakılan Suriyeli Alevi mültecilerin sorunları konusunda, TBMM başta olmak üzere tüm meclislerde konunun ele alınmasını ve değerlendirilmesini, Türkiye’de ve uluslararası alanda hukuk mücadelesi başlatılmasını hedef olarak koyar. Bu çalışma Suriye’de yaşanması muhtemel Alevi katliamının hem de bunun Türkiye’ye sıçrayarak Alevi-Sünni iç çatışmasına dönüşmesinin önüne geçmek açısından da önemlidir.

GEREKÇESİ:
Alevi inancı yüzyıllardır devletlerin, egemen sistemlerin baskısı altındadır. Alevi inancı üzerinde sistematik olarak asimilasyon ve yok etme politikaları yürütülmüş, Alevi toplumuna karşı baskı, sürgün ve katliam politikaları uygulanmıştır. Osmanlı’dan devir alınan ve Cumhuriyet tarihi boyunca de sürdürülen inanç politikaları Aleviler için de aynı şekilde devam ettirilmiştir.

Anayasası’nda ‘Türkiye Cumhuriyeti laik, demokratik, sosyal bir hukuk devletidir’ yazıyor olmasına karşın toplumsal değerlerin hiçbirini yaşatmaya fırsat vermeyen devlet, 90 yıldır sahte laikliğiyle ve devlet dininin kurumu Diyanet İşleri Başkanlığı politikaları ile inkarcılığa ve asimilasyona devam ediyor. Alevi toplumunun eşit yurttaşlık taleplerinin yanına bile yaklaşılmıyor. Cemevleri resmi olarak ibadet yeri kabul edilmiyor; kamusal alanda dışlayıcılık sürüyor, Alevi yurttaşlarımız zorunlu din dersine tabii tutuluyor. Laik ve demokratik bir ülkede olmaması gereken Diyanet İşleri Başkanlığı, devlet bütçesinden finanse ediliyor ve bir mezhebin kurumu olarak işlev görüyor.


7.
Din, Vicdan, İnanma ve İnanmama Özgürlüğü

KARAR:
HDK, her dilden, her inançtan ve kültürden halklarımızın birleşik mücadele örgütü olarak,
bütün din, inanç ve mezheplerden birey ve topluluklar ile dini inancı olmayan birey ve toplulukların, inanç, görüş ve kanaatlerini ve yaşam biçimlerini özgürce sürdürebilmelerinin güvence altına alınması ve eşit yurttaşlık hakkı için mücadele eder.


8.
Yeni Bir Toplum ve Yeni Bir Kent Yaşamı İçin Gezi Direnişi Yolumuzu Aydınlatıyor

KARAR:
Gezi Direnişi, Türkiye halklarının özgürlük, demokrasi, dayanışma ve barış özleminin ve direncinin boyutunu gösterdi. HDK fikrinin ne denli isabetli olduğunun sınandığı bir süreçten geçildi. Başta gençler ve kadınlar olmak üzere her ulustan, her inançtan ve her kültürden Türkiye halkları, işçi ve emekçiler sisteme, AKP Hükümeti’nin politikalarına, ayrımcılığa, yaşam tarzına müdahaleye karşı, dünya ölçeğinde yankı bulan örnek bir direniş sergiledi.

Bu süreçte eksiklerini bilince çıkaran ve sonuçlara varan HDK, bileşenleri ile birlikte Gezi Direnişi’nin başından beri içinde oldu.

Gezi Parkı’ndaki ağaçların sökülmesi, parkın AVM ve Topçu Kışlası’na dönüştürülmesi hesaplarını bozan Gezi Direnişi, parklarda, meydanlarda ve sokaklarda halkın söz ve karar sahibi olduğunu gösterdi. Yerel demokrasi, yerinden ve yerelden yönetimin en önemli işareti verildi. Merkezi vesayete karşı bayrak açıldı. Aynı zamanda şovenizme, ırkçı, ulusalcı ve statükocu anlayışlara da bir darbe vuran Gezi Direnişi, devlet şiddetinin on yıllardır sürdüğü Kürt illerinde nelerin yaşanmış olduğunu ve nelerin medya tarafından çarpıtılıp gizlendiğini çarpıcı biçimde bilince çıkardı.

Lice’de asker kurşunu ile katledilen, Medeni Yıldırım, Gezi Direnişi boyunca farklı illerde polis kurşunu, gaz fişeği ve polis şiddeti sonucunda kaybettiğimiz Mehmet Ayvalıtaş, Abdullah Cömert, Ethem Sarısülük, Ali İsmail Korkmaz, Ahmet Atakan ile birlikte anılmaya devam ediyor.

Gezi Direnişi, emek, barış, demokrasi ve eşitlik düşmanlarına karşı bir halk direnişidir. Hiçbir düzen partisinin, rantçı, ırkçı ve şoven, emek ve özgürlük karşıtı çevrenin Gezi Direnişi’ni kendine mal etme şansı yoktur.

HDK olarak, Gezi Direnişi’nde bir kez daha açığa çıkan kentli haklarının, yerelden ve yerinden yönetim taleplerinin, yaşam alanları hakkında karar verme isteklerinin savunucusu olacağız. Katledilen kardeşlerimizi mücadelemizde yaşatacağız. Onları saygıyla anıyoruz. Sevgiyle selamladığımız binlerce yaralanan, gözünü kaybeden arkadaşımızla dayanışma içinde olmaya devam edeceğiz. Gözaltına alınan ve tutuklu olan arkadaşlarımızı selamlarken, onlarla dayanışma içinde olmayı sürdüreceğimizi bir kez daha ilan ediyoruz. Açılan ve açılmakta olan davaların takipçisi olmayı sürdüreceğiz.


9.
LGBTİ’lerin Eşit Yurttaşlığı İçin Mücadeleyi Büyütelim!

KARAR:
1) Halkların Demokratik Kongresi temel metinleri, homofobi ve transfobiye karşı mücadele ile cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği eşitliği meseleleri göz önünde bulundurularak revize edilmelidir.

2) Cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği eşitliği hedefiyle programatik çalışma yapan, bu alanda politikalar üreten, üretilen politikalar zemininde faaliyet gösteren çalışma komisyonları mümkün olan her zeminde oluşturulmalıdır.

3) Yerel Seçimler sürecinde LGBTİ hareketiyle aktif bir diyalog içerisinde bulunulmalı, LGBTİ bireylerin yerel yönetimlere dair taleplerinin daha fazla ses bulması ve sorunların çözümü için ortak mücadele geliştirilmelidir.

4) HDK içerisinde, LGBTİ bireylerin varlığını, siyasi temsiliyetlerini artırmak amacıyla pozitif ayrımcılık uygulamalarının gerçekleştirilmesi; bu mekanizmaların önümüzdeki süreç içerisinde daha sistemli biçimde hayata geçirilmesi için gerekli çalışmalar yapılmalıdır.


10.
Ekoloji ve Örgütlenme

KARAR:
Enerji, kaya gazı, tarım, maden, suyun metalaştırılması konularında ilgili bölgelerde konferanslar ya da çalıştaylar düzenlenmesi, meclis toplantılarında konuların tartışılması gereklidir. Bu gibi temel konularda yerellerde örgütlenmenin örülmesi gereklidir.

- Çalıştay ya da Konferanslar:
Diyarbakır ve Trakya'da: Kayagazı ve tarım çalıştayları,
Erzincan, Çanakkale, Artvin ve Trakya’da: Taşocakları ve madencilik çalıştayı,
Konya, Zonguldak ve Maraş'ta: Enerji çalıştayı,
Bursa ve Trakya'da: Şişelenmiş su ve yeraltı suları çalıştayı,
Mersin ve Kıbrıs'ta: Su ticareti ve bütünleşik havza planlamaları çalıştayı,
Mersin ve Sinop’ta: Nükleer enerji çalıştayı.

- Tüm Köy Sen, ZMO, TarımOrkamsen, Çiftçi Sendikaları vb. örgütlerin önümüzdeki günlerde bazı bölgelerde çalıştay veya konferanslar düzenleyecek olması; bu çalıştaylardan somut örgütlü adımların atılmasının sağlanması için çabaya girilecek olması nedeniyle, HDK’nin yerel meclislerinin bu çalışmalara destek olması sağlanmalıdır.

GEREKÇESİ:
Suyun metalaştırılması: Geleceğimizi yaşamsal anlamda yakından ilgilendiren bu soruna uzak kalamayız. Kapitalistlerin, iktidarların HES'ler yoluyla enerji üretmeye çalışmasının suyu 49 yıllığına sermayenin kullanıma sokmalarının temel amacı suyu satmak, alınır, satılır bir metaya dönüştürmek, suya, dolayısıyla suyun dolanımda olduğu alanlara sahip olmaktır.

Bu sürecin ikinci ve en önemli adımı suları taşınabilir kılarak bölgesel boru hatları ile ticarete konu etmektir.

Suyun metalaştırılması sonunda yaşanacak süreçleri görmek zorundayız:
- Kıbrıs'a döşenen boru hattı bu adımın uluslararası en önemli adımıdır. Bugün Suudi Arabistan’a kadar boru hatlarının döşenmesi tartışmaları yaşanıyor.
- Su, kapitalizmin elinde bir boyun eğdirme aracı haline getirilirken, kendileri için de önemli bir birikim alanıdır.
- Enerji yatırımlarının en önemli ihtiyacı sudur. Konya, Eskişehir, Maraş bölgelerine yapılması planlanan enerji yatırımlarının boyutu 35.000 MW dolayındadır. Yapılan barajlar ve yeraltı suları bu işler için organize edilmeye çalışılıyor.
- Suya sahip olmak, suyun dolanımda olduğu vadiye, vadide yaşayanlara ve vadinin doğal yapısına da giderek sahip olmak, sermaye süreçlerine katmak anlamındadır.

Enerji: Bu konu her bölgede ele alınmalıdır. Konu, mevcut enerji politikaları üzerinden yürütülen uygulamalar kimlere enerji üretiyor? Enerjinin temiz ya da kirli olması söylemi bizlerin muradını tarif edebilir mi? Bu söylem yada strateji neye hizmet ediyor? bibi sorular etrafında tartışılabilir.

Kaya gazı üretimi: Günümüzde geleneksel yöntemlerle petrol çıkarmanın sonuna gelindiği (ortalama 30 yıl öngörülüyor) biliniyor. Kaya gazı üretimi konusunda Türkiye dahil bölgemizdeki birçok ülkede sondajlama çalışmaları başlamıştır. Diyarbakır Sarıbuğday Köyü’nde sondaj sürüyor. Diyarbakır- Şırnak-Hozan arası kaya gazı çıkarımı Shell tarafından önümüzdeki aylarda gerçekleşecek. En kısa sürede Trakya'da da sondaj çalışmalarına başlanacağı hükümet tarafından duyurulmuştur. Bu konuda henüz Türkiye’nin hiç bir bölgesinde bilgilendirme yapılmamıştır.

Tarım: Türkiye’nin en önemli meselelerinden biridir. Anadolu ve Trakya yoğun tarım topraklarına sahiptir. AB ya da temelde kapitalizmin acil taleplerinden biri de köylü nüfusunun hızla azaltılması ve bu yolla şehirlerde yedek işsizler ordusu yaratılması, boşalan kırsal alandaki maden, su, enerji, tekelci tarım (GDO vb.) alanlarında yatırım imkanlarının sermayeye sunulması amaçlanıyor.

Su havzalarında (suyun dolanımını sürdürdüğü vadilerde) maden aramalarının yoğunlaştığı günümüzde, tüm bu faaliyetlerin yaşam alanlarını, toprakları, ormanları, suları kirleterek geri dönülmez zararlar verdikleri açıktır.

Komisyonun genişletilmesi ve delege kontenjanı
Yeni dönemde merkezi komisyonun genişletilmesi ve bu komisyonun yatay ilişkilerle bölgelerdeki mücadele odaklarını ya da mücadele alanlarını tespit etmesi önemlidir. Merkezi ve bölge ekoloji komisyonları, HDK ve HDP örgütleriyle ilişkiye geçebilmeli ve bölgelerde sorunları ve çözüm çalışmalarını örgütlenmenin temeli haline getirebilmelidir.


11.
HDK’nin Yeniden Yapılanması

KARAR:
HDK’nin toplumsal ve siyasal alanı mevcut gelişmeleri de yeniden yorumlayarak daha etkin örgütleyebilmesi için; yeniden yapılanmasını sağlamaya yönelik merkezi bir komisyonun kurulması, bu komisyonun bir sonraki Genel Kurul’a kadar gerekçede sunulan tartışma başlıkları çerçevesinde HDK’nin tüm organ, kurul ve komisyonlarında konunun tartışılmasını sağlaması, tartışma çıkarımlarına göre ortaklaşmış raporu oluşturması ve kongre kararına yönelik çalışmayı tamamlaması yetkisiyle oluşturulması için Genel Meclis’in görevlendirilmesine karar verilmiştir.

GEREKÇESİ:
HDK, bugün geldiğimiz tarihi anda Türkiye’nin toplumsal ve siyasal alanını örgütlemeye aday bir oluşumdur. İşçileri, kadınları, ezilenleri ve tüm farklı halkları içine alacak bir birliktelik yaratmaya ve onları güçlendirecek araçları oluşturmaya kararlıdır. Bu nedenle de şu andaki mevcut yapısını tartışarak, toplumsal ve siyasal alanı örgütlemedeki eksiklikleri aşma yönünde gücünü artırmak ve çalışmak zorundadır.

İki yılı geride bırakırken, bugün artık eksiklerimizi, yetersizliklerimizi, yanlışlarımızı daha rahat görebilecek, değerlendirebilecek ve aşmak için yol ve yöntemler bulabilecek durumdayız. Nitekim uzun süreden beri çeşitli bağlamlarda HDK’de yaşadığımız sorunları ve eksiklikleri tartışıyoruz. Bu tartışmalar henüz derli toplu olarak ele alınmış olmasa da, Genel Meclis’te, komisyonlarda, yerel meclislerde sürüyor.

Sorunun esasını HDK’nin iki yıl içerisinde yeterince kitleselleşememesi ve olması gereken düzeyde etkili olmayışı oluşturuyor. HDK bileşenleri olan siyasi partilerin, örgütlerin, çevre ve bireylerin kolektif, paylaşımcı, yeterince sorumluluk üstlenen bir çalışma sergileyemedikleri yapılan değerlendirmelerin başında geliyor. Hemen her siyasi parti, örgüt, çevre ve bağımsız birey de bu eleştirilere katılıyor. HDK’nin sokaktan, mahalleden başlayarak, işyerinde ve sorunların yaşandığı alanlarda hızla refleks göstererek çözüm üretemediği dile getiriliyor. Yerellerde küçük küçük ama yaygın işler yapmak ve örgütlenerek kitleselleşmeyi hedeflemek yerine, merkezi ya da yerelde basın açıklamaları ve etkinliklerle yetindiği eleştiriliyor.

Katılımcılık, şeffaflık, genişleme ve yerelleşme alanında yaşanan sorunların tartışılması, değerlendirilmesi ve aşılması artık ertelenemez bir biçimde ele alınmalı ve aşmak üzere yollar açılmalıdır.

Bu tartışmalar HDK’nin siyasete daha etkin bir biçimde müdahale edilebilmesi için yapılmak zorundadır ve bunu bir sorun listesi oluşturarak değil, yerellerden gelen bir demokratik çözümleme yoluyla, etkin bir yeniden yapılandırmanın biçimini oluşturma hedeflenmelidir. Elbette bunun kısa zamanda gerçekleşmesi mümkün değildir. Hayatın içinde ve mücadele ederek, sorunların çözümüne kolektif biçimde müdahil olmak gereklidir. Öte yandan önümüzdeki bir yıl boyunca, seçim atmosferinin verdiği politik iklimi de kullanarak, HDK’yi yeniden yapılandırmak amacıyla aşağıdaki tartışma başlıkları çerçevesinde bu süreci başarılı bir şekilde örmeyi amaçlamalıyız.

Tartışma başlıkları:
1- HDK’nin işleyişinde ne gibi sorunlar var? HDK’de örgüt içi demokrasi nasıl daha etkin hale getirilir? Şeffaflık nasıl bir yandan artırılıp bir yandan da güvence altına alınabilir? HDK’nin daha hızlı hareket etmesi, gelişen toplumsal ve siyasal olaylar karşısında hızlı tepki verebilmesi nasıl mümkün olur?

2- Bileşenlerin HDK fikrini içselleştiremediği, HDK’de bağımsızlara yeterince yer açılmadığı gibi konular da tartışılan konular arasında yer alıyor. Örgütlerin HDK fikrini içselleştirmesi nasıl sağlanır? Bağımsızların karar süreçlerine dâhil edilmesi için ne gibi yöntemler benimsenebilir?

3- HDK’nin sağlıklı çalışması için büyük öneme sahip olan komisyonların yeterince etkin çalışmadığı bir gerçek. Komisyonların çalışma alanı, yetkisi, yerellerle ilişkisi nasıl ele alınmalıdır?

4- HDK Tüzüğü yeterli midir? HDK Tüzüğünde değişiklikler yapılmalı mıdır? Bölge, il, ilçe, belde çalışmalarındaki koordinasyonun ve dayanışmanın artırılabilmesi için Tüzük’te ne gibi değişiklikler yapılabilir? Tüzüğün toplantı periyotlarından, karar alma, katılım ve yeterlilik oranlarına kadar birçok konuyu düzenlemesi doğru mudur?

5- HDK’nin programı yeterli midir? HDK’nin kurulduğu andan bugüne kadar geçen sürede, konjonktür ve demokrasi mücadelesine katılan aktif kesimlerin çeşitliliği açısından büyük değişimler olmuştur. Bunların başında ise Gezi Ayaklanması ve Çözüm Süreci gelmektedir. Bu gelişmeler göz önünde bulundurulduğunda, toplumsal örgütlenmeyi kucaklayabilmek için HDK Programı gözden geçirilmeli midir?

Çözüm Sürecine ve Gezi Parkı Direnişi’ne verilen destekten, toplumun her alanında artan örgütlülüğe kadar tüm oluşumlar, HDK fikriyatının Türkiye’nin değişen siyasi ikliminin ihtiyaçlarına uygun olduğunu gösteriyor. Şimdi, bu fikriyatın kitlelerle buluşması için, HDK’nin yeniden yapılanması için hızla adımlarımızı atmanın zamanıdır.


12.
Suriye ve Ortadoğu Halkları Kendi Kaderlerini Tayin Etmelidir!
Suriye’nin Bütün Ezilenleri ve Rojava Kürdistanı Halk Devrimi İle Dayanışmaya…

KARAR:
- HDK, emperyalist müdahalelere, darbelere ve diktatörlüklere karşı nerede bir halk mücadelesi varsa, onu kendi mücadelesi sayar, dayanışma içinde olur ve destekler. Bu bağlamda, Ortadoğu’da halkların diktatörlüklere, darbelere ve emperyalist savaş planlarına ve müdahalelere karşı verdiği mücadele ile dayanışmasını sürdürür.

- Bölge ülkelerindeki tüm kimyasal ve nükleer silahların imha edilmesi talebini yükseltir.

- Suriye toplumu farklı inançların, kültürlerin, dillerin ve kimliklerin varolduğu bir yapıdır. Bu farklılıkların eşit koşullarda ve insanca yaşamasını kabul etmeyen, halka karşı şiddet uygulayan hiçbir muhalefet anlayışı meşru değildir. Bu bağlamda AKP Hükümeti’nin, Suriye’ye yönelik kışkırtma ve saldırı hesaplarından, katliamcı El Nusra ve El Kaide başta olmak üzere selefi, cihatçı örgüt ve çeteleri desteklemekten vazgeçmesi, Rojava Halk Devrimi’ni boğmaya yönelik tüm hesaplarına son vermesi için mücadele eder.

- HDK başta Kürt halkı olmak üzere, her dilden ve her inançtan Rojava halklarının devrimiyle, yurtlarını, kimliklerini ve kültürlerini savunma mücadelesiyle dayanışma içindedir. Nusaybin ile Kamışlı arasında yapılmaya çalışılan ‘utanç duvarı’na karşı mücadele eder.

- Filistin halkının haklı ve meşru mücadelesinin ve taleplerinin yanında yer almayı sürdürür.

GEREKÇESİ:
Mısır’da, Libya’da, Tunus’ta, Suriye’de ve diğer Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde süren halkların demokrasi ve özgürlük arayışları ve mücadelelerinin çeşitli ulusal, bölgesel, uluslararası plan ve entrikalarla karşı karşıya olduğunu biliyoruz.

Ortadoğu’da emperyalist müdahaleler, emperyalizmin işbirlikçisi ülkelerin kışkırtmaları ve ülkelerin içişlerine karışma planları halkları birbirine düşürüyor. Bu tür müdahaleler sorunları daha da karmaşık hale getiriyor, halkları birbirine karşı kışkırtarak boğazlaşmaya sürüklüyor. Hiçbir gerekçe emperyalistlerin ve işbirlikçilerinin başka bir ülkeye müdahalesini haklı kılamaz.

Tüm bu gelişmeler karşısında, halk ayaklanmaların ve demokrasi arayışı haklı ve meşru bir mücadeledir. Her ulustan ve her inançtan halkların, işçi ve emekçilerin eşitlik, özgürlük, adalet, kendi kaderini tayin hakkı ve demokrasi mücadelesi dayanışmanın en önemli konusudur.


13.
Kadınlar ve Yerel Seçimler*

KARAR:
Yerel seçimlere ilişkin politikamızın temeli kadın odaklı, ekolojik ve demokratik, katılımcı yerel yönetim anlayışı olmalıdır. Seçim çalışmalarında halkın ve kadınların karar alma-uygulama-denetleme aşamalarında yer alması suretiyle yerel demokrasinin geliştirilmesi mücadelesi sürdürülmelidir.

Kadınların, kendisi ve kentin kaderi hakkında vereceği kararları hayata geçirmesinin yolu, bütün yerel yönetim organlarında eşit temsilinden geçmektedir. Kadınların görünürlüğünü artırarak, HDP’nin bu konuda diğer siyasi parti ve oluşumlardan farklılığının altını çizmek için,

a) Kadın muhtar adayları desteklenmeli,
b) HDP olarak seçimlere girilen yerlerde, eşit ölçüde kadın adayların gösterilmesi sağlanmalı,
c) Belediye meclislerinin, il genel meclislerinin ve bütün yerel yönetim organlarının en az yarısının kadınlardan oluşmasını sağlamak için çalışılmalı,
d) Belediye ve il genel meclisleri adayları fermuar sistemi ile oluşturulmalı ve seçime girilen her yerde ilk sıra kadın adayların olmalıdır.

* 11-12 Mayıs 2013’te yapılan Kadın Meclisleri 1. Konferansı ve 6 Ekim 2013’te yapılan Kadın Meclisleri 3. Genel Kurulu’nda alınan kararlar, aynı zamanda Genel Kurul kararı olarak geçerlidir.


14.
Erkekler, Kadınların Kılık ve Kıyafetine Karışamaz...

KARAR:
Kadınların kılık kıyafet ve hayat tercihleri ile ilgili baba, koca, patron, sevgili, erkek, amir, polis, devlet gibi hiç bir gücün ayar ve emir hakkı olamaz.

Kadınlar, tercih ettikleri hayat tarzı ve kılık kıyafetleri sebebiyle ötekileştirilemez, çalışma ve eğitim hakları engellenemez.


15.
Etik Kurul

KARAR:
Tüzüğümüzün 16. Maddesi’yle düzenlenen ‘Etik Kurul’ maddesinin yeni doğan ihtiyaçlara göre yeniden düzenlenmesi, yönetmeliğinin oluşturulması amacıyla bir komisyonun kurulması, kurul adı da dahil olmak üzere Tüzük maddesinin tamamının değiştirilmesi çalışmasının yapılması ve kurul üyelerinin seçimi konusunda Genel Meclis'e yetki verilmesine karar verilmiştir.