HDPden Kuraklık Raporu: Kuraklık ve iklim krizi sınıfsal bir ekonomik krize dönüştü, gıda krizi kapıda

Ekoloji Komisyonu Eş Sözcülerimiz Menekşe Kızıldere ve Naci Sönmez ile İzmir Milletvekili Murat Çepni'nin düzenlediği basın toplantısında "2021 Kuraklık Durum Raporu"nu açıkladı: 

Menekşe Kızıldere:

Bugün burada 5 Haziran Dünya Çevre Günü sebebiyle açıklama yapıyoruz. Bir kuraklık raporu hazırladık. Aslında Dünya Çevre Günü’nün teması kuraklık değil fakat Türkiye'nin gündemindeki en önemli çevre sorunu kuraklık ve bu giderek de artan bir sorundur. Bununla ilgili bir rapor hazırladık ve bu raporu basınla paylaştık. Ben HDP Ekoloji Komisyonu Eş sözcüsü Menekşe Kızıldere, Ekolojiden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcımız Naci Sönmez ve İzmir Milletvekilimiz ve Komisyon üyemiz Murat Çepni, bu konuya dair bir açıklama yapacağız. Hem kuraklık raporuna hem de Dünya Çevre Günü vesilesiyle Türkiye’nin politikalarına ilişkin görüşlerimizi ifade edeceğiz.

Çevre Günü iktidarın popülist söylem gününe dönüştü

Dün 5 Haziran Dünya Çevre Günüydü ve iktidar temsilcilerinin birçok açıklamasına maruz kaldık. 5 Haziran iktidar tarafından altı boşaltılmış kavramların dillendirildiği, devletin yükümlülüklerini bireye yükleyen uyarıların yapıldığı ve ülkenin temel ve krizi halindeki ekoloji gündemlerinin görmezden gelindiği anlamsız bir iktidar popülist söylem gününe dönüşmüştür.

Bu yıl 5 Haziran Dünya Çevre Günü teması 'ekosistem restorasyonu' olarak belirlenmiştir. İklim krizi ve ekolojik varlıkları meta olarak gören sermaye ve sermaye destekçisi iktidarlar yüzünden zarar gören ekolojik varlıkların oluşturduğu ekosistemler çökmekte ve ekolojik krizler sistematik ve uzun vadeli şekilde gerçekleşmektedir. Ekosistem krizlerine dikkate çekmek ve çözüm sunmak için bu ekosistemlerin iyileştirilmesi adına bu yıl bu tema belirlenmiştir. Aynı zamanda bu krizlere yol açan iktidarların yanlış yönetimlerine de bir vurgudur bu temanın belirlenmesi.

Türkiye’de yaşanan ekolojik krizlerin baş müsebbibi iktidarın kendisidir

Fakat Türkiye için ise 5 Haziran, ülkedeki ekolojik krizin açıkça ortaya konup, çözümler üzerine yoğunlaşılması gereken bir gündür. Sermaye talanının bir aracı haline gelen iktidarın bunu gerçekleştirmesi mümkün değildir. Türkiye’de yaşanan ekolojik krizlerin baş müsebbibi zaten iktidarın kendisidir.

En önemli sorun kuraklık sorunudur

Türkiye’de geri dönülmez şekilde zarar gören ekosistemler vardır. İklim krizi ile birlikte Türkiye’nin içinde bulunduğu coğrafyada hava olayları rejimi değişmiş, mevsimlerde değişme yaşanmış ve hava sıcaklıkları değişmiştir. Türkiye’de total hava sıcaklığı artmış ve bu artık kuraklık krizine dönüşmüştür. Türkiye’de 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde vurgulanması gereken en önemli sorun giderek artan kuraklık sorunudur. Ülkedeki tüm ekosistemler direkt ve dolaylı olarak iklim krizi ile birlikte gelen kuraklık krizinin tehdidi altındadır.

Türkiye'deki illerin yarısı kuraklıktan etkileniyor

Türkiye’ye 2019 yılından beri iklim krizi kaynaklı kuraklığa ilişkin birçok uyarı yapılmaktadır. Bunların başında bu işleri araştıran dünyaca ünlü kurumlar vardır. Su rezervlerinin son 30 yılda yüzde 48 azaldığı, bu azalmanın son 10 yılda yüzde 38’lik bir hız artışı gösterdiği uyarısı üç yıl içerisinde sürekli olarak her altı ayda bir yapılmıştır. Bunun neticesinde 2021 yılında kuraklık altı ay içinde sene başında 22 ilde etkili iken Haziran başında 41 ilde etkili olmuştur. Yani Türkiye'deki illerin yarısı Haziran itibariyle kuraklıktan etkilenmektedir. Meteoroloji Genel Müdürlüğü (MGM) sürekli veriler paylaşmakta ancak bunların analizi yapılmamaktadır. MGM’nin kuraklığa dair yayınladığı ciddi veriler iktidar tarafından olması gerektiği gibi değerlendirilmemektedir.

Kuraklık ve iklim krizi sınıfsal bir ekonomi krizi haline de geldi, ciddi bir gıda krizi kapıda 

Kuru ve sıcak rüzgârlar tarlalara ekilen tohumların mahsule dönüşmeden çürümesine sebep olmakta, bununla birlikte bu mahsulleri sulayacak su rezervleri de bulunamamaktadır. Hayvan besicileri artan yem fiyatları ve susuzluk yüzünden iflas noktasına gelmiştir. Gıda piyasasında üreticinin zararı büyük sermaye gruplarının kârına dönüşmüştür. Halkın alım gücü düşmüş, gıda fiyatları kontrolsüz şekilde yükselmiştir ve daha da yükselecektir. Yoksulluk hatta açlık artık bir Türkiye gerçeğidir. Yurttaşlarımız canlarından vazgeçme noktasına gelmiştir.

Mevcut iktidar ile birlikte kuraklık ve iklim krizi sınıfsal bir ekonomik kriz haline de gelmiştir. Kapıda çok ciddi bir gıda krizi vardır. Tüm bunların ardında çöken ekosistemler vardır. Bunun müsebbibi sermaye ve sermayenin aracı haline gelen iktidardır.

Ülkenin dört bir yanına kanser gibi yayılan her tür faaliyet durdurulmalıdır

Bu krizden çıkış için çiftçi ve hayvancılıkla uğraşanların yükselen üretim ihtiyaçları fiyatlarına karşın hibe ve sübvansiyon programları ile desteklenmesi, tahrip olan ekosistemlerin iyileştirilmesi, su varlıklarının korunması ve iyileştirilmesi, ülkenin dört bir yanına kanser gibi yayılan maden, fosile dayalı enerji, inşaat ve inşaat ihtiyaçları olan taş ve mermer ihtiyacı, mega projeler ve yöre halkına zarar veren her tür proje, yurttaşın rızasının bulunmadığı her tür faaliyetin durdurulması gerekmektedir. İklim krizi ve kuraklık için hem yerel hem ulusal bazda ivedi politikalar üretilmeli ve önlemler alınmalıdır. İklim değişikliği gerçekleşmekte olduğu için kuraklığa dayalı adaptasyon programları oluşturulmalıdır. Bunlar şu anda kuraklığı yönetmek için olması gereken çözümlerdir.

İklim krizi ve kuraklığa karşı Türkiye’nin tek çıkar yolu AKP iktidarının bir an evvel değişmesidir

Fakat bu çözümlerin hiçbiri mevcut iktidar ile mümkün değildir, en başta değişmesi gereken şey iktidarın kendisidir. Yönetemedikleri ve felakete sürükledikleri ülkeden kirli ellerini çekmelidirler. Mevcut iktidarın düzeltebileceği hiçbir alan kalmamıştır. 5 Haziran Dünya Çevre Günü'nde, iklim krizi ve kuraklığa karşı Türkiye’nin tek çıkar yolu AKP iktidarının değişmesidir.

Naci Sönmez: 

İklim ve ekoloji krizine çözüm üretecek olan şey sistem değişikliğidir

5 Haziran dolayısıyla yaptığımız basın toplantısında ek olarak şunları söyleyeyim. Türkiye’de çoklu bir kriz yaşıyoruz, bu krizin önemli ayaklarından biri siyasi ve ekonomik krizin içinde bütünsel olarak var olan ekolojik krizdir. Biz bu konuları birbirinden ayrı bir şekilde ele almıyoruz. Mevzu sadece bir çevre - yeşil sorunu değildir, aynı zamanda bu işin sınıfsal ve kapitalizmle direkt bağlantısını kuracak bir yerden ele alıyoruz. Küresel sermayenin topyekün yaşam alanlarına yönelik gerçekleştirdiği saldırılara karşı toplumsal uyanışlar da Türkiye’de kendisini gösteriyor. Köylerinde ve kentlerinde yaşamları tehdit altına alınan köylüler ve çiftçiler direnmeye çalışıyor; İkizdere’de ve Gürpınar’da olduğu gibi. Yine ekolojik yıkım kapsamında Cudi’de ve Dersim gözelerinde ve yurdun farklı yerlerinde nerede bir yaşam alanı tehdit altında ise orada ciddi toplumsal uyanışlar da açığa çıkmaya başladı. Bu, kapitalizmin 21. yüzyılda yaşam alanlarına yönelik gerçekleştirdiği topyekün bir sermaye saldırısıdır. Bu sermaye saldırısının karşısında sadece doğamıza ve çevremize sahip çıkarak değil bunu aynı zamanda kapitalizme karşı sınıfsal bir mücadele olarak kavramak istiyoruz. Hedefimiz böyledir. Bu sistemi topyekün değiştirecek, iklim ve ekoloji krizine de çözüm üretecek olan şey sistem değişikliğidir. Bu da tercihlerle ilgilidir. HDP olarak  ve bu partide faaliyet yürüten Ekoloji Komisyonu olarak, biz hem siyasal tercihlerimizi hem de doğa merkezli yaşam tercihlerimizi bu yönde sürdürmeye, takipçisi olmaya, toplumun direniş alanlarında onlarla bütünleşmeye, siyasi sözcülüklerini yapmaya ve temsileyetlerini sağlamaya kararlıyız. 5 Haziran Dünya Çevre Günü dolayısıyla kutlama merkezli değil tahrip edilen alanlara sahip çıkma merkezli bir siyasal mücadeleyi yürüteceğimize inanıyoruz.

Murat Çepni: 

Ekoloji mücadelesi demokrasi ve özgürlükler mücadelesidir, bu mücadeleyi birlikte yükseltelim

Bulunduğumuz süreç, ekolojik yıkım süreci; hemen her gün yeni bir mücadele alanı anlamına geliyor. Yaşanan tüm sorunların kaynağı sermaye düzeninin ta kendisi. Biz de HDP olarak, HDP Ekoloji Komisyonu olarak bu mücadelenin tam ortasında olduğumuzu, çözüm önerimizin olduğunu söylüyoruz. İklim krizine dair yaklaşımlarımızı defaatle ortaya koyduk. Kuraklık meselesine dair de çözümümüz var. AKP - MHP Saray koalisyonunun 20 yıldır yürüttüğü ekolojik yıkım politikalarına karşı bir ekolojik parti olarak HDP hem çözüm önerilerini sunarak hem de halkımızın mücadelesinin tam olarak ortasında bir parti olarak sürdürmeye devam ediyoruz. Tüm kamuoyuna, tüm halklarımıza ekoloji mücadelesinin aynı zamanda bir demokrasi ve özgürlükler mücadelesi olduğunu bir kez daha söylüyoruz. Bu mücadeleyi birleşik bir hattan yükseltme çağrısı yapıyoruz.

Komisyonumuzun açıkladığı rapora buradan ulaşabilirsiniz.

 

6 Haziran 2021