İslamda Emek, Barış ve Adalet Kampanyamız: İslam dünyası gerçeklerle yüzleşmek ve özeleştiri yapmak  zorunda

Halklar ve İnançlar Komisyonumuz bünyesinde faaliyet yürüten İslam Masamızın İslam’da Emek, Barış ve Adalet Kampanyasının dördüncü buluşması Malatya’da gerçekleştirildi. Buluşmaya İslam Masası Eş Sözcülerimiz Diba Keskin, Emin Ay din alimleri, STK temsilcileri, milletvekillerimiz Hüda Kaya ve Ömer Faruk Gergerlioğlu ve çok sayıda kişi katıldı. 

Diba Keskin: Toplumu tarif ederken sadece erkekler üzerinden tarif etmek yanlıştır

Ez di serî de bi navê Xwedê bi zimanê dayikê we hemûyan silav dikim, bi xêr û xweşî hatin. Hevalan gotin ku em bi Kurdî fêm nakin, lewma ez bi Kurdî silav bidim pişt re jî ez ê bi Tirkî dewam bikim. 

Bu çalışmada emeği geçen bütün arkadaşların emeğinin önünde saygıyla eğiliyorum. Bizim masamızım ismi İslam Masası, Halklar ve İnançlar Komisyonumuz bünyesinde 3 masa var; İslam Masası, Alevi Masası ve Halklar Masası. Halkların isteğine göre bu çalışmaları artırıyoruz. Bu ülkede, bu coğrafyada yaşayan bütün herkesin inancını, fikrini, hayat tecrübesini özgürce yaşayabilmesinin koşullarını yaratmak için HDP çalışıyor ve bunu herkese yaymak istiyor. Allah nasıl ki yeryüzünü insanlarla doldururken her renkten, halktan, inançtan insanlarla doldurduysa ve hepsinin rızkını verdiyse biz de HDP’de herkesin özgürce yaşaması gerektiğine inanıyoruz. İslam masası 2 yıldır çalışmalarını sürdürüyor. İslam Masamız Kuran'da bahsedilen ve peygamberlerin bizzat yaşadığı İslam'dan bahsediyor. Biz Hz. Muhammed’i, İslam’ı savunuyoruz. Nasıl Medine'de Hristiyan, Müslüman, Yahudi bütün insanlar birlikte yaşıyor idiyse biz de bu ülkede birlikte yaşayabileceğimize inanıyoruz. İnanç dayatmasını asla kabul etmiyoruz. İslam Masası olarak 1400 yıldır bağnaz alimlerin dayattığı gibi kadınların eve kapatılmasını kabul etmiyoruz. İslam Masası kadının özgürce toplumda var olmasını savunuyor ve bizler de bunun için mücadele ediyoruz. Biz toplumu tarif ederken sadece erkekler üzerinden tarif etmenin yanlış olduğunu düşünüyoruz. Erkeğin fikri nasıl değerliyse kadının da fikri ve varlığı önemlidir ve böyle var olmalıdır. 

Ey din insanları ey imamlar nasıl 6 yaşındaki çocuğun nikahını kıydınız

Eğer bugün kendimize yaşanılabilir bir dünya kurmak istiyorsak değerli erkek arkadaşlar, hepinizin bizden daha çok çalışması gerekiyor. Hemcinsleriniz bu dünyayı daralttı, Kuran’ı Tevrat’ı araçsallaştırarak kadını evlere kapattı. Bundan sonra hep birlikte el ele tutuşup bu sıkıntıları aşmak için mücadele etmeliyiz. İslam Masamız bu konuda inançlı ve kararlı bir şekilde mücadele yürütüyor. Geçen yıl 11 şehirde çalışmalar yaptık, gittiğimiz her yerde bize katılan katılımcılar var, değerli konuklarla bu konuda tartıştık, dertleştik. Biz kadınların bu konuda derdi var, sorunları var. Bir haftadır Türkiye’nin gündemini sarsan bir olay var, 6 yaşındaki bir kız çocuğunun istismar edildiğine ilişkin bir iddia var. Bu iddia insanların vicdanını yaralayan, acıtan bir iddiadır. Bu sabinin nikahını nasıl kıyarsınız? Ey bu gök kubbeyi camilerle dolduran, ey minareleri göklere doğru uzatan erkek alimler; siz bu nikahı kıydınız. Orada Fatiha'yı nasıl okudunuz? Bunun sorgulanması lazım. Bu olay kınanması gereken, kabul edilmeyen bir olaydır. Meclis'te arkadaşlarımızın, halkımızın vicdanı her yerde buna tepki gösterdi. Biz bu olayı sadece tarikata, bir aileye yükleyip ondan hıncımızı aldıktan sonra susamayız. Böyle olunca hiçbir anlamı yoktur. Bu iktidar yüzyıllardır peygambere atılan bir iftira üzerinden kurulan ailelerin, erkeklerin bu hırslarıyla hor kullandıkları bu inançta yaptıkları hata nedir, buna odaklanmalıyız. Yoksa kınıyorum, lanetliyorum, cemaatler kapatılsın gibi talepler doğru ama bununla sınırlı değil durum. Madem ki kınıyoruz, lanetliyoruz, o zaman doğrusunu bulmak için uğraşmalıyız. Bu yanlışın yerine doğruyu ikame edemezsek, bu yanlış devam edecektir. 

Mücadele edelim ki 6 yaşındaki çocukların nikahı kıyılmasın 

Sanmayın ki mücadelemiz sadece kadın mücadelesidir. Mücadelemiz sesi duyulmayan, kapıların arkasına kapatılan herkes için geçerlidir. Hristiyanlar için de, Aleviler için de geçerlidir. Sevgili kadınlar lütfen Sünni, Alevi demeden alana çıkın; kamusal alanda yerinizi alın, yasada da masada da yerinizi alın. Vallahi biz masada olmazsak yasada da olamayız. Lütfen mücadeleden kaçmayın, gelenekten törelerden kaçınmayın. Lütfen mücadele edin, hep birlikte mücadele edelim ki 6 yaşındaki çocuğun nikahı kıyılmasın. Hep birlikte mücadele edelim, din adına bize dayatılan bu bağnaz fikriyattan kurtulalım. 

Gergerlioğlu: İslam dünyası perişan bir halde, gençler Batı’ya kaçıyor

Bu ülkede, bu dünyada hepinizin bir karar vermesi lazım. Bu ülke böyle gitmez, bu dünya böyle gitmez. Bu İslam dünyası böyle gitmez. Bu ülkenin büyük çoğunluğu Müslüman, fakat İslam’ın emrettiği adalet anlayışından uzak. İslam dünyası perişan bir halde, öylesine perişan bir haldeyiz ki Türkiye’den gençler kaçıyor. İslam dünyası Batı'ya kaçıyor. Neden Batı'dan İslam dünyasına yöneliş yok? Bunların muhasebesini yapmazsak, komplo teorileri ile dış güçler ile bu meseleleri açıklarsak daha yüzyıllarca pislik içinde kalacağız. Allah’ın ayetlerinde var: Zulme karşı çıkmazsanız, pislik içinde kalırsınız. Ülkenin hali ortada, adaletsizlikten dolayı dip noktaya düşmüşüz. İnsanlarımız, akademisyenlerimiz akın akın yurtdışına kaçıyor. İki binden fazla doktor yurtdışına gitti. Mesele aslında adalet, ama bu bize çok ağır bir ekonomik faturayla yansıtılıyor. Adaleti terk etmişseniz, zulümatı mesken edinmişseniz, ona kul köle olmuşsanız, içinde bulunduğunuz hal şok edici olsa da pisliktir. Şu ülkenin, şu İslam dünyasının haline bakın. Biz bunu mu hak ettik? Bu dinin çıkışı böyle miydi? Bu dinin peygamberleri bunu mu getirmişti? Bu dinin her hafta cuma hutbelerinde okunan en önemli çağrısı nedir: Allah, adaleti emreder. Allah zulmü, baskıyı, tahakkümü, kimlikçiliği değil; adaleti emreder. İşte onu kaybettiğimiz an bu hale düştük. 

Adalet dediğimiz an şu anki muhafazakar anlayış kimlikçiliği öne sürüyor

Adaletsizlik, zulüm ve cahiliye peygamber döneminde de yoğun şekilde vardı. Adaletsizlik, muhafazarkarlık adıyla pazarlanıyordu. Atalarının dinine sözde sahip çıkıyordu Ebu Cehiller, Ebu Lehebler. Peygamber o toplumun pisliklerine bulaşmadı, çobanlık yaptı, hür bir hayat yaşadı, tefekkür etti, düşündü. Gün geldi kervanlarla ticarete çıktı, çöl gecelerinde zulümleri düşündü ve itiraz etti. Yanlış giden bir şeyler var, diyordu. Erdemliler ittifakını kurdu, daha peygamber olmadan erdem nerede, vicdan nerede; o oradaydı. O gün ona karşı çıkarken muhafazakarlık yapanlarla bugün İslam'ın adalet anlayışına karşı çıkanların yaptığı farklı bir şey mi? Adaleti söylediğiniz zaman şu an ki muhafazakar anlayış karşı çıkıyor, kimlikçiliği öne sürüyor, vicdanı arka plana alıyor ve itiraz ediyor. O gün peygamber efendimiz, adalet mücadelesiyle o toplumda bir İslam devrimi oluşturdu. Ama şu anda nerede bu İslam devrimi? Ülkemizde ve İslam dünyasında bir izi kaldı mı? Bu izin kalmadığına, adaletin kalmadığına ilişkin ne kadar endişe taşıyoruz. Malımızın, mülkümüzün, paramızın mı, yoksa adaletin mi derdindeyiz? Gelin bir muhasebe yapalım. Ülkede adalet terk edildiği için insan hakları ihlalleri oluyor. Adalet terk edilmesiydi bu ülke bu halde mi olurdu?

Kürt meselesindeki haksızlıklara karşı mücadele etmek için adil olmak yeter

Kürtlerin hakkını savunmak için Kürt olmak mı gerekiyor? Ben Kürt değilim, Türküm ama insanım. Kürt meselesindeki haksızlıklara karşı mücadele etmek için adil bir insan ve vicdanlı olmak yeter. Bunun mücadelesini yürütüyoruz, muhafazakar toplum bize karşı çıkıyor. Kimlikçi değilim, ama adaletin ruhunu benliğinde yaşamaya çalışan bir Müslümanım. İslam'ın emrettiği de budur. Muhafazakar toplum bunu terk ettiği için şu anda perişan halde, zulümat bitmiyor. Muhafazakarlar itiraz etmiyor, demokrasi bayraktarlığını en çok Müslümanların yapması gerekiyor mu? Senin derdin başörtüsü mü, sakal mı Allah aşkına? Bu dinin şiarı bu mu? Yüzbinlerce insanı KHK ile ihraç ettiler, iktidar yüzbinlerce insanı çöpe atıyorum, sivil ölüme terk ediyorum, dedi. Kürtlere yaptığının bir benzerini KHK’lilere yaptı. Kürtler yüzlerce yıldır bunu yaşıyor, KHK’liler bunu 6 yıldır yaşıyor. İlla başımıza geldiği zaman adaletsizlikten şikayetçi olmayalım. Adalet mefhumunu alıp başımızın üstüne koymamız lazım. Şu anda tam bir soykırım yaşatılıyor KHK ile ihraç edilen yüzbinlerce insana, hiç bir çözüm de bulunmuyor. Seni ezerim diyor; Kürdü ezerim, atarım, bombalarım, hiçbir şey diyemezsin, diyor. Atarım işinden, seni terörist ilan ederim, kimse bana bir şey diyemez, diyor. 

İslam dünyası gerçeklerle yüzleşmek ve özeleştiri vermek zorunda

Ne yazık ki muhafazakar toplum buna ses çıkarmıyor. Dün muhafazakar toplumun da ağzında atalarımızın dini söylemi vardı. 28 Şubat 1997 neden çıktı? O zamanlar yaşanan dehşet verici bir hal vardı, Fadime Kalkancı olayı vardı. İslami camianın özeleştiri yapması gereken bir hal vardı. Muhafazakar camia komplodur, Müslümanlara iftira atılıyor, dediler. O zaman bu özeleştiri yapılmadığı için 6 yaşındaki bir çocuğun nikahının kıyıldığı haberiyle ortalık sarsılıyor. Özeleştiri yapmazsan, başına bu gelir. Sen gerçeklerle yüzleşmek zorundasın. Bu ülke ve İslam dünyası böyle gitmez, ya bu rezaletten kurtulacağız ya bu yanlışlıklarla derin bir muhasebe yapacağız ya bunları reddedeceğiz, ya da aynı hali yaşayacağız. 

Bu dini, inancı istismar eden AKP ve MHP iktidarının eline bırakmayalım

Demokrasinin İslam'a aykırı olduğunu söylüyorlar. Demokrasi, katılımcılık ve paylaşımcılıktır. Neresi İslam'a aykırı? Biz neden kendimizi yenileyemiyoruz? Bunun hesabını yapalım. İslam dünyası zamanında bütün dünyaya örnek olurken neden şimdi bütün dünyanın dibine düştü? Bu ülke neden bu hale düştü? Bunun muhasebesini yapmak zorundayız. Bu ülkedeki bu yanlışlara karşı mücadele ediyoruz. AKP-MHP zulüm iktidarına karşı mücadele ediyoruz. Her kesimiyle Sünni'siyle, Alevi'siyle, dindarıyla, dinsiziyle, Kürd'üyle, Türk'üyle herkese diyoruz ki adaleti, barışı birlikte yükseltelim. Bu dini istismar eden AKP ve MHP’nin eline bırakmayalım. AKP değil bunlar, Zulümat Partisidir bunlar, zulümat bakanı var; bütün bu zulümlerin sorumlusudur. Yine de utanmadan ağızlarından Allah, din, kitap düşmüyor. Sünni bir Müslümanın en büyük görevi Alevi kardeşinin, Ermeni kardeşinin haklarını savunmaktır; ateist bir insanın yanında olmaktır, cinsel yönelimi ve kimliği ne olursa olsun o insana saygı duymaktır. İlla tüm dünya bizim gibi olmak zorunda mı? Bırakın insanlar farklı farklı olsun. Gelin öze dönüşü sağlayalım. 

11 Aralık 2022