Kadın cinayetlerinin araştırılması ve önlenmesine ilişkin önergemiz

Grup Başkanvekillerimiz Meral Danış Beştaş ve Saruhan Oluç, kolluk veya bağlı personel tarafından işlenen kadın cinayetlerinin araştırılması, faillerin açığa çıkarılması, cezasızlık yoluyla bu kişilerin korunmasının önüne geçilmesi ve kadın cinayetlerinin engellenmesi amacıyla Meclis Araştırması açılmasını istedi. TBMM Başkanlığına verilen önergede şu ifadeler yer aldı:

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

Türkiye’de kadına yönelik şiddet gittikçe yaygın bir hal alırken, faillerinin devletin kolluk gücüne bağlı çalışan personellerin olduğu kadın cinayetleri, gittikçe artmaktadır. Son iki hafta içerisinde, Şırnak’ta ve Elâzığ’da yaşanan Sakine Kültür ve Remziye Apaydın cinayetleri bu yönlü birer cinayet olarak ortaya çıkmıştır. Bunlarla birlikte Musa Orhan’ın İpek Er’i ölüme sürüklenmesi örneğindeki gibi kadınların bu kişilerce cinsel şiddet yoluyla ölüme sürüklenmesi vakaları da karşımıza çıkmaktadır. Ancak bu cinayetlerin birçoğu ya cezasız kalmakta ya da bunlara yayın yasakları getirilerek hakikatler kamuoyundan gizlenmektedir. Faillerin kolluk gücü veya bağlı personellerin olduğu kadın cinayetlerinin araştırılması, bu cinayet veya ölüme sürüklenme vakalarındaki faillerin açığa çıkarılması, bu süreçte yaşanan cezasızlık yoluyla bu kişilerin korunmasının önüne geçilerek bu şekilde yaşanan kadın cinayetlerinin engellenmesi için bütüncül politikaların geliştirilmesi amacıyla Anayasa’nın 98’inci İçtüzüğün 104’üncü ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ve teklif ederim.  

GEREKÇE

Kadına yönelik şiddet vakaları hiçbir zaman tekil ve birer adli vaka olarak kabul edilemez. Hâlihazırda Türkiye’de neredeyse her gün en az bir kadının bedenine ve varlığına yönelen erkek şiddetinin yapısal toplumsal ve siyasal nedenleri vardır. Uzun yıllardır iktidarın, ona bağlı medya ve kurumların bu şiddeti tekilleştirme, istisnaileştirme ve nihayetinde meşrulaştırma girişimlerine kadınlar bu nedenle karşı çıkmaktadır. Çünkü diğer şiddet biçimlerinde olduğu gibi kadına yönelik şiddetin ortaya çıkmasına zemin sunan, onu besleyen ve yaşanmasına neden olan belli faktörler mevcuttur. Bu faktörler çoklu olmakla birlikte birbirleriyle bağlantılı ve birbirini beslemektedir.

Kadın cinayetlerinin yaşanmasına zemin olan sahnelerden biri ve belki de en yakıcısı, çatışma ortamlarıdır. Tarihsel olarak da bakıldığında birçok ülke özelinde karşımıza çıktığı gibi çatışma süreçlerinde kadınların bedenlerinin şiddet sahnesine dönüşmesi yaygın biçimde yaşanmaktadır. Guatemala, Şili, Filistin, Cezayir, Bosna, Ruanda ve Suriye bu örneklerden yalnızca bir kaçıdır. Her ne kadar Türkiye’de uzun yıllardır süren çatışma süreci bu örneklerden farklılıklar taşısa da, bu sürecin kadına yönelik şiddet açısından yakıcı sonuçlar doğurduğu açıktır.

15 Mayıs günü Şırnak'ın Silopi ilçesinde çöp toplama alanında, Sakine Kültür’ün işkence edilmiş ölü bedeni bulunmuş, Kültür’ün bıçaklandıktan sonra yakıldığı tespit edilmiştir. Soruşturma kapsamında gözaltına alınan Özel Hareket Ocakları Şırnak İl Başkanı İbrahim Barkın, mahkemede Kültür’ü işkenceyle katlettiğini itiraf etmiştir. Ayrıca İbrahim Barkın’ın dört yıl boyunca Kültür’e sistematik bir şekilde cinsel şiddet uyguladığı, tehdit ettiği ve birçok kez işkence yaptığı basına yansımıştır. Barkın’ın, paramiliter yapılarla ilişkileri olduğu iddia edilmiştir. Yine, Barkın’ın Jandarma Genel Komutanlığı Güvenlik Korucuları İşlem Şube Müdürü, Osmanlı Ocakları Şırnak İl Başkanı ve İl Sivil Toplumla İlişkiler Müdürü gibi birçok isimle fotoğrafları mevcuttur. Barkın'ın ayrıca Şırnak İl Özel İdaresi'nin saha personeli olduğu ve maaş aldığı ortaya çıkmıştır.

Benzer şekilde, Elazığ’ın Karakoçan ilçesinde Kasım ayından bu yana haber alınmayan Remziye Apaydın’ın, korucubaşı Nihat Cav tarafından öldürüldüğü ortaya çıkmıştır. Cav, Apaydın’ın cenazesini evinin bahçesine gömdüğünü itiraf etmiştir. Cav’ın birden fazla kadına cinsel şiddet uyguladığı ve telefonla irtibata geçtiği çoğu korucu 50’ye yakın kişinin aynı nedenle gözaltına alındığı basına yansımış ancak dosyaya getirilen kısıtlama kararı nedeniyle detaylara ulaşılamamaktadır.

Peş peşe ortaya çıkan bu iki cinayet uzman çavuş Musa Orhan’ın İpek Er’i ölüme sürüklemesini bir kez daha akıllara getirmiştir. Kadınlar başta olmak üzere Türkiye kamuoyu, failleri kolluk veya korucu olan bu cinayetlerin yıllardır Türkiye’de süren çatışmalar ve militarist politikalarla bağını kurmaktadır. Van’ın Gürpınar ilçesinde Korucu Tekin Gülaçtı’nın,  zihinsel engelli 2’si çocuk 3 kardeşe nitelikli cinsel istismarda bulunduğu, Şırnak'ın Silopi ilçesinde geçici köy koruculuğu yapan 30 yaşındaki S.D. isimli erkeğin,  8 çocuğu sistematik cinsel istismara maruz bırakdığı, Van’da görev yapan uzman çavuş Talip K.’nın, lise öğrencisi iki çocuğu istismar ettiği, Diyarbakır’da eski JİTEM itirafçısı ve korucubaşı Murat İpek’in,  Aleyna Avcı’yı ateşli silahla katletme girişiminde bulunduğu,  uzman çavuş Aslan A.’nın, Şırnak’ta 13 yaşındaki bir çocuğa cinsel saldırıda bulunduğu iddiaları ve burada tek tek sayamadığımız kolluk tarafından kadına ve çocuğa yönelik işlenen onlarca suç, bu bağı inkar edilemez bir gerçek olarak önümüze koymaktadır. Nitekim faillerin cezasız bırakılması veya bu cinayetlere ilişkin hakikatlerin dosyalara gizlilik kararı getirilerek saklanmasının bu şiddetin artmasına ve yaygınlaşmasına neden olduğu açıktır. Faillerin kolluk gücü, korucu veya paramiliter yapıların olduğu kadın cinayetlerinin araştırılması, yaşanan hakikatlerin açığa çıkarılması, faillerin yargılanması ve bu türden cinayetlerin bir kez daha yaşanmaması için gerekli tedbirlerin ivedilikle alınması için bir meclis araştırma komisyonun kurulması elzemdir.

2 Haziran 2022