Kadına yönelik şiddete ilişkin genel görüşme talebimiz

Grup Başkanvekillerimiz Meral Danış Beştaş ve Saruhan Oluç, katliam boyutuna varan kadın cinayetlerine rağmen gerekli tedbirlerin alınmadığına dikkat çekerek, kadına yönelik şiddete ilişkin acil önlemler alınması amacıyla Genel Görüşme talep etti. Beştaş ve Oluç'un TBMM Başkanlığına sunduğu genel görüşme talep metni şöyle:

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

Türkiye’de kadına yönelik fiziksel, cinsel, sosyal ve ekonomik şiddet yaygın biçimde sürmektedir. Pandemi ile beraber yaşanan ekonomik ve toplumsal krizde en güvencesiz konumda yer alan kadınların kamusal alandaki varlığına, yaşam alanlarına ve bedenlerine dönük saldırılar gittikçe artmıştır. Cinsiyet kimliğinden ve cinsel yönelimden dolayı neredeyse her gün bir kadın erkekler tarafından katledilmektedir. Kadınlara yönelik gerçekleşen suçların önlenmesi, mevcut yasaların uygulanması ve cinsiyetçilikle etkin mücadele eden politikaların uygulanmasıyla mümkündür. Bu açıdan İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı yasanın etkin uygulanması hayati önem taşımaktadır. Türkiye’de, kadın-kırım düzeyine ulaşmış şiddetin son bulunması için gerekli tedbirlerin bir an önce alınması amacıyla genel görüşme açılmasını arz ve talep ederiz.

GEREKÇE

Kadına yönelik şiddet, kadınların haklarını ihlal eden, topluma katılımlarını sınırlayan, bedenlerine ve yaşamlarına zarar veren bir şiddet biçimidir. Sistematik olarak incelendiğinde, kadına yönelik şiddetin kadınların yaklaşık üçte birini etkileyen küresel bir halk sağlığı sorunu olduğu uluslararası kurumlar tarafından kabul edilmektedir.
Türkiye’de toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılık ve eşitsizliğin yapısal bir sorun olmasına bağlı olarak kadına yönelik şiddet Türkiye’nin de en temel sorunlarından biridir. Erkek tahakkümü ve cinsiyetçilik yalnızca özel alanda değil, kamusal alanda ve devletin kurumlarında hüküm sürmektedir. Toplumsal, siyasal ve iktisadi alanda oldukça yaygın olan cinsiyetçilik ve ayrımcılık kadına yönelik çok yönlü şiddet şeklinde vuku bulmaktadır. Kadın kurumlarının verilerine göre 2020 yılının ilk 10 ayında en az 256 kadın erkekler tarafından öldürülürken, en az 197 kadın şüpheli şekilde yaşamını yitirmiştir.

Kadına yönelik şiddetin yaygınlaşmasının en önemli nedenlerinden biri yasaların uygulanmamasıdır. Türkiyeli kadınların uzun solukla mücadeleleri sonucu kadına yönelik şiddetle mücadelede hayati öneme sahip olan birçok kanun yasalaşarak güvence altına alınmıştır. Kadın mücadelesinin önemli bir kazanımı olarak "Kadına Yönelik Şiddet, Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi” olan İstanbul Sözleşmesi, 2012 yılında Türkiye tarafından imzalanmıştır. İstanbul Sözleşmesi esas alınarak hazırlanan 6284 Sayılı "Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun” ve bu kanunun uygulama yönetmeliği şiddete yönelik temel hukuki düzenlemeleri içermektedir. İstanbul Sözleşmesi ve 6284 Sayılı Kanun devlete kapsamlı ve etkin politikaları hayata geçirme yükümlülüğü getirmektedir. Ancak, bu kanunların etkin uygulanması bir yana, uzun zamandır iktidarın saldırılarının hedefinde yer almaktadır.

2020 Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi’nde 153 ülke arasında 130. sırada yer alan Türkiye’de erkek şiddeti her gün daha da artarken, kadınlara, LGBTİ+lara yönelik şiddette ve çocuk istismarında cezasızlık özel bir politika olarak yürürlüktedir. Yargı, kadınlara yönelik erkek şiddetini önlemekte hayati öneme sahipken çoğunlukla failleri “iyi hal” gerekçesiyle cezasız bırakmaktadır. Özellikle kadına yönelik şiddetin faili iktidar üyesi veya polis, asker gibi kolluk gücü olunca hiçbir biçimde yasal süreç etkili şekilde işlememektedir. Nadira Kadirova ve İpek Er cinayetleri bunun en açık örnekleridir. Cezasızlık böylece kadına yönelik şiddeti olağan hale getirmektedir.

Öte taraftan, salgınla beraber büyük çoğunluğun eve çekildiği bir dönemde kadınlar bir kez daha şiddetin hedefi haline gelmiştir. Kırılganlaştırılmış konumlarından dolayı en güvencesiz ve düşük ücretli ücretle çalışan kadınlar, işlerini ilk kaybedenler olmuştur. Devasa bir bakım emeğini omzunda taşıyan kadınlar bu süreçte çok yönlü şiddet ile karşı karşıya kalmıştır. Pandemi krizinde kadın cinayetleri ve şüpheli kadın ölümleri başta olmak üzere kadına yönelik fiziksel şiddet ciddi biçimde arıtmıştır. Buna rağmen iktidar penademi bir fırsata çevirerek cinsiyetçi politikaları bir kez daha uygulamaya koymuştur. 30 Mart 2020 tarihinde 6284 Sayılı Kanun kapsamında tedbir kararı alınarak kadınların sığınaklara başvurusu, darp raporu isteme ve yalnızca kadınların ikametgâhın olduğu şehirde sığınak talebinde bulunabilme gibi ön koşullara bağlanmıştır. Ayrıca, aynı dönem infaz yasasıyla kadına yönelik suçların failleri serbest bırakılmıştır.
Öte taraftan, şiddetle mücadele eden kadın kurumları sürekli bir biçimde iktidarın saldırılarının hedefinde yer almaktadır. Cinsiyet özgürlükçü perspektife sahip HDP’li belediyelere kayyımlar atanarak kadın belediyeciliğine ciddi bir darbe vurulmuştur. Kayyımların ilk işi kadına yönelik şiddetle mücadele eden kadın merkezlerini kapatmak ve kadınları güçlendiren mekanizmaları ortadan kaldırmak olmuştur.

Kadına yönelik şiddetle mücadele, erkek şiddetinin önlenmesi ve şiddet gören kadınların korunarak güçlendirilmesini kapsayan bütüncül bir politika gerektirmektedir. Ancak katliam boyutuna varan kadın cinayetlerine rağmen devlet tarafından hala gerekli tedbirler alınmamaktadır. Bu açıdan kadına yönelik şiddete ilişkin acil önlemler alınması amacıyla genel görüşme açılması elzemdir.

24 Kasım 2020