Kobanî Kumpas Davası: Sanıkların sözü kesiliyor, avukatlar dinlenmiyor, hukuksuzluk sürüyor

Kobanî protestoları gerekçesiyle önceki dönem Eş Genel Başkanlarımız Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ ile MYK üyelerimiz ve yöneticilerimizin de aralarında bulunduğu 28’i tutuklu 108 kişi hakkında açılan Kobanî Davasının üçüncü duruşmasının ikinci oturumu Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülüyor. Sincan Cezaevi Kampüsü Salonu'nda görülen duruşmaya, milletvekillerimizin yanı sıra parti yöneticilerimiz ve üyelerimiz ile çok sayıda kişi de katıldı. 

Önceki dönem Eş Genel Başkanlarımız Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Gültan Kışanak, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) önceki dönem Eş Genel Başkanı Emine Ayna, Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) üyemiz Ali Ürküt, HDP Dış İlişkiler Komisyonu üyemiz Nazmi Gür, yerine kayyım atanan Kars Belediye Eşbaşkanımız Ayhan Bilgen, eski Mardin Milletvekilimiz Gülser Yıldırım ile önceki dönem Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerimiz Cihan Erdal, Can Memiş ve Meryem Adıbelli tutuklu bulundukları cezaevlerinden SEGBİS ile bağlandı.

Kürt siyasetçi ve önceki dönem TJA Sözcüsü Ayla Akat Ata, HDP ve DBP önceki dönem Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, önceki dönem Parti Sözcümüz Günay Kubilay, eski milletvekilimiz Emine Beyza Üstün ve İbrahim Binici, MYK üyemiz Alp Altınörs, önceki dönem Saymanımız Zeki Çelik, önceki dönem MYK üyelerimiz Pervin Oduncu, Ayşe Yağcı, Bircan Yorulmaz, Berfin Özgül Köse, Bülent Parmaksız, İsmail Şengül, Dilek Yağlı ile Sibel Akdeniz ise duruşma salonunda hazır bulundu. 

Duruşma RTÜK Üyemiz Ali Ürküt’ün savunmasıyla başladı. 8 buçuk aya yakın zamandır tutuklu bulunduğunu belirten Ürküt, “İddianame uzun. Avukatlarımızla da cezaevi koşulları nedeniyle iletişim sorunumuz var bu süreçte. Bundan dolayı savunma için ek süre talebinde bulunuyorum” dedi. 

Ürküt’ün süre talebinde bulunmasının ardından usule ilişkin itirazlarda bulunan avukatlar ile mahkeme başkanı arasında tartışma yaşandı. Avukatların usule ilişkin itirazlarını reddeden mahkeme başkanı, savunmalara geçildiğini söyledi. Avukatlar ile mahkeme başkanı arasındaki tartışma bir süre devam etti. 

2010’da yapılanlar eğer suç idiyse 2020’e kadar neden soruşturulmadı?

Ek süre talebinde bulunan Ali Ürküt’ün avukatı Cihan Aydın, Ürküt hakkında hazırlanan iddianamede bir değil birçok trajikomik noktanın bulunduğunu belirterek, şunları söyledi: “İddianamede ANF haberlerinden alıntılar yapılmış. Savcıların değil ANF’nin hazırladığı bir iddianame gibi. Bunun dışında dosyaya başka bir bilgi ve belge konulmamış. Müvekkilimin siyasetçi olarak yaptıklarının yasal olup olmadığına ilişkin herhangi bir araştırma yapılmamış. 2010’da yapılanlar eğer suç idiyse bunlar 2020’e kadar neden soruşturulmadı?

"İddianamede önümüze yığılan bilgi yığınını ne zaman toplamayı düşünüyorsunuz? Bu salonda bir yargılama yapılmıyor. Bu iddianamenin nasıl hazırlandığını hepimiz biliyoruz. Bu davada, asıl tartışılması gereken iddianamenin içeriğidir. 2900 müşteki koymuşlar önümüze. Birçok olayın failleri kamu görevlileri ancak bunlar bu davaya katılmak istiyorlar. Peki o tarihlerde yakılan binlerce HDP binasına ilişkin bir tespitiniz var mı? Yok. Bütün bunları tartışacağız. Mikrofonlarımızı sonuç olarak kapatmayın.”

Cihan, Ürküt’ün katıldığı gösteri ve yürüyüşlere ilişkin olarak yerel savcılar, kolluk kuvvetleri tarafından yürütülen bir soruşturma varsa bunların talep edilmesini isteyerek, “Gelsin gerçekten Ali Ürküt katılmış mı katılmamış mı görelim. Bunlar sadece bir haber çıktısı. Bu dosya içerisinde bulunan bazı bilgilerden dolayı müvekkillerimize soru soruyorsunuz, ona dayanarak müvekkillerimizi sorguluyorsunuz. Dosyada bulunan sözüm ona bir delilden ve iddiadan dolayı müvekkilimize soru soruyorsunuz. Bunu kabul etmemiz mümkün değil. Biz delillerin elde edilme sürecine ilişkin hukuka uygun davranılıp davranılmadığı konusunda size uyarıda bulunuyoruz” dedi. 

İlliyet bağı olmayan kişiler müşteki yapılmış

Hem bugün hem de dün duruşmanın yönetim biçimine ilişkin itirazları olduğunu belirten Avukat Sezin Uçar, mahkeme başkanına tepki göstererek, şunları dile getirdi: “Sizden söz istediğimizde verilmesi gerekir. Bizim açımızdan burada ne olduysa olduğu gibi yansıması çok önemli. Ancak duruşmada olanlara aykırı bir tutanak var. SEGBİS kayıtlarının bize verilmesi gerekiyor. Duruşma tutanakları bir delil niteliği taşımıyor. Tutanakların tartışmaya açık olmayacak bir şekilde delil niteliği taşıması gerekiyor. Tutanaklar buna göre tutulmalıdır. Delillerin ortaya konulması ve reddi meselesi. CMK’da bu durum gayet açıktır. Dosya ile herhangi bir illiyet bağı olmayan kişiler, müşteki olarak sanık savunmasından önce dinlendi. Dosyadaki bazı kişiler bizi aradılar. "Benim ne işim var bu dosyada?" diye soruyorlar. Dosya bakımından illiyet bağı olmayan kişiler müşteki yapılmış. Kendilerinin dahi bundan bilgisi yok. Müvekkillerimize bu kişilerin ifadelerini sormamanız gerekiyor. Hiçbir bir müştekinin bırakalım müşteki olmayı katılan dahi olmaması gerekiyor. Bundan dolayı taleplerimizden biri müştekilerin eski hale getirilmesidir. Dosyada bunlar taraf bile değildir. Dosyada katılan dahi olmayan bu kişilerin söylediklerine sanıklar cevap vermezler.”

Israrla hukuksuzluğa devam ediyorsunuz 

Mikrofonun kapatılmasını savunma makamı olarak kabul etmediklerini vurgulayan Uçar, “AİHM kararını açıkça uygulamayacağını söyleyen bir hakimsiniz. Heyet olarak, AİHM’in bu kararı karşısında bunu bu kadar aleni olarak söyleyemezsiniz. Bizim tarafımızdan reddedilmiş bir hakimsiniz. Türkiye halkları sizin vereceğiniz karara güvenmiyor. Siz bu güveni sağlamak için hiçbir şey yapmıyorsunuz, ısrarla hukuksuzluğa devam ediyorsunuz. Müvekkillerimizin pek çoğu yüksek güvenlikli hapishanelerde kalıyor. Dosyaya ulaşmaları ve incelemeleri noktasında ciddi sorun var. Bu nedenle müvekkillerimizin savunması için süre istiyoruz” diye konuştu.

Uçar’ın açıklamaların ardından avukatların talepleri mahkeme heyeti tarafından reddedildi. 

15-16 Haziran işçi direnişini selamlıyorum

Savunma için söz verilen HDP önceki dönem PM üyelerinden Bülent Parmaksız, savunma yapmayacağını belirterek şöyle devam etti: “Birkaç söz söyleyeceğim. 15 Haziran bugün. 15-16 Haziran işçi direnişini selamlıyorum ve yaşamını yitiren 3 işçiyi saygıyla anıyorum. Bu direniş Türkiye halkları için büyük bir kazanımdır. İkinci olarak, ek klasörler bize gelmedi. Tebliğ edilen bir şey yok. Ek klasörlerin bize tebliğ edilmesini ve ek süre verilmesini istiyorum” diye konuştu.

Tutuklu yargılanan HDP MYK Üyesi Alp Altınörs ise mahkeme başkanına “Daha ben ayağa kalkmadan niye sözümü kesiyorsunuz. Benim söz hakkımı niye ortadan kaldırıyorsunuz” diye tepki göstererek, şunları söyledi: “Sırada ben varım. Birincisi; 9 aya yakındır süren haksız ve hukuksuz bir tutuklama söz konusu. Bize gelen ek klasörlere ilişkin cezaevi idaresi bize bir şey demedi. İkincisi; iddianameyi incelememiz için zaman konusunda istenildiği kadar süre verilmesini belirtmişsiniz. Dolayısıyla rutin haftada bir veya iki saat süre veriyorlar. Sizin beyanınızla realite arasında ciddi bir sorun var. Ben ancak bu 340 ek klasörü inceledikten sonra savunma yapabilirim. Süre istiyorum” diye konuştu. 

Zarar gören kişi neden gelip HDP’den milletvekili olsun?

Altınörs’ün ardından Can Memiş, savunma yaptı. Tutuklu yargılandığı iddianameyle ilgili kendisi hakkında herhangi bir aleyhte delil bulunmadığını ifade eden Memiş, şunları söyledi: “Lehte bir iddianame olsa da soruşturma makamının iyi niyetini göremiyorum. Objektif verilerle hareket etmesi gereken bir makam, bilimsel olarak hareket etmiyor. 2014 yılında soruşturmanın açıldığını görüyoruz. İfadeler 2015 yılında alınıyor. Benim ifadem de 2017 yılında alınıyor. 2 yıl sonra Demirtaş ve Yüksekdağ tutuklanıyor. Bundan sonra herhangi bir kaygı içerisine girmiyorum. Şimdi burada 2014’teki iddianameden farklı olarak benim tutuklanmama neden olan nedir? Gizli tanık Mahir’in söyledikleri ve açık tanığın ifadeleri. Beyanlar 9 ay önce alınıyor ancak tutuklama 9 ay sonra yapılıyor. Kamu güvenliğiyse esas mesele, önlemler hemen alınır. Hakkında bu kadar ağır suçlamalar bulunan bir insan 9 buçuk ay dışarıda tutulmaz. Bu bile iddianamenin niteliğini ortaya koyuyor. İki tanığın beyanları 9 buçuk ay bekletiliyor. Diyorlar ki, olaylara HDP sebebiyet verdi. Bunun böyle olmadığı iddianamede görülüyor. İmam Taşçıer'in dükkanı zarar görmüş. Şikayetçi olmuş. 4 ay sonra HDP’den milletvekili olmuş. Böyle olsa zarara uğrayan kişi neden gelip HDP’den milletvekili olsun?”

Suç en ağır suçlardan birisi gibi gözüküyor ama iddialar temelsiz

6-7 yıl önce yaşananlardan dolayı sabah saatlerinde evlerinden alındıklarını belirten Memiş, “Suç, en ağır suçlardan birisi gibi gözüküyor ama iddialar temelsiz. Bunun için AİHM Büyük Dairesi’nin Selahattin Demirtaş kararı es geçilmez. Yine AYM’nin Ayhan Bilgen kararını da hatırlatmak isterim. Beraatımı talep ediyorum temel olarak. Bir siyasi parti çalışmalarında yer almak böyle ağır bir suçlamanın sebebi olamaz. Beraatım mümkün değilse tahliyemi istiyorum” diye konuştu. 

İddianamenin 350 sayfası sürekli bir haberin aktarılmasından oluşuyor

Memiş’in savunmasının ardından söz alan avukatı Fikret İlkiz, mahkeme heyetinin hukuksuzluğa devam ettiğini ve sorgu yaptığını belirterek, şunları ifade etti: 

"Müştekilere soramazsınız 'ne diyorsunuz' diye. Yapılan işlem herhangi bir savunma değil iddianameye karşı sorgudan ibarettir. Müştekilerden herhangi biri soru sorsaydı, ben buna itiraz edecektim. Sorgusu yapıldı Can Memiş’in. Bu iddianameye karşı siz soru sordunuz. Halbuki siz mahkemeye heyeti olarak bu dosyayı çok bildiğinizi yazdınız. Biz iddianameye karşı tahliye talebinde bulunduğumuz zaman bütün bunları anlattık. Siz bu iddianameyi mahkeme heyeti olarak kabul ettiniz. Bu ANF iddianamesidir. Örneğin 3 bin 530 sayfa içerisinde bize ne anlatıyorsunuz. İddianamenin bir dili yok. Bu iddianame kişi hak ve özgürlüklerini koruyan bir iddianame değil. Bu iddianameye baktığımız zaman 350 sayfasının sürekli bir haberin aktarılmasından oluştuğunu görüyoruz. Bu iddianameyi anlamak için bizi neyle suçladığınızı mutlaka ama mutlaka bilmeliyiz. Heyetiniz biliyor ve bildiğini kararına yazıyor. Savunmanın usule ilişkin taleplerini sadece ve sadece dinleyecektiniz. O zaman siz ne için bizim anlamadığımız sorular sordunuz? Bu sorular iddia makamının sorularıyla paralel sorulardır. Biri diğerini tamamlayan sorulardır.”

Bu yargılama geçmiş zihniyetlerin anlayışına dayanmaktadır

Mahkeme başkanına “Sanıklara düşüncesini soruyorsunuz, bunu yapamazsınız” diye tepki gösteren İlkiz şöyle devam etti: “Çünkü iddianame zaten düşüncesini yargılıyor. Bu iddianame burada bulunan herkesi kendisinin suçsuz olduğunu kanıtlaması üzerine kurulmuş bir iddianamedir. Aynı sanık hakkında aynı eylemlerden dolayı ikinci bir ceza davası açamazsınız. Savcılık aşamasındayken bunu reddedilmesi gerekiyor. Daha önce soruşturması yapılmış, kovuşturması yapılmış şeylerden yeniden kişilerin soruşturulması hukuka aykırıdır. AİHM’e aykırıdır. Bu yargılama geçmiş zihniyetlerin anlayışıdır. Biz savunma olarak bu dosyaya bakmadan, sanıklar bakmadan asla hüküm kurulmamalıdır” diye konuştu.

Duruşmaya 13:30’a kadar ara verildi.

15 Haziran 2021