Kobanî Kumpas Davası: Tanıklar dosyayı çökertti, tutuk gerekçeleri hukuka uygun değil

Kobani Kumpas Davası’nın 12’nci duruşması 8’nci gününde Sincan Cezaevi Kampüsünde görülmeye devam ediyor. Sincan Cezaevinde tutulan siyasetçiler duruşma salonunda yerlerini alırken, diğer tutuklu siyasetçiler SEGBİS aracılığıyla duruşma salonuna bağlandı. Duruşmaya, Diyarbakır Milletvekilimiz Dersim Dağ ve Kocaeli Milletvekilimiz Ömer Faruk Gergerlioğlu, Ankara il ve ilçe yöneticilerimiz ile Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) avukatlarının yanı sıra İstanbul'dan bir grup feminist kadın katıldı. 

Aynur Aşan: "Bu dava tarihe mührünü vuracak"

Günün ilk savunmasını yapan Aynur Aşan, konuşmasını Kürtçe yaptı. Aşan, savcıların artık kopyala yapıştır iddianamelerden vazgeçmesi gerektiğini söyleyerek, “Buna itiraz ediyorum. Tutuk devam gerekçemde, gizli ve açık tanıklar delil olarak gösteriliyor. Tüm tanıkları da dinledim ancak aleyhimize tek cümle kurmadılar. Tutuk devam kararlarından bu gerekçelerin çıkarılmasını istiyorum.” dedi. 

Duruşma periyotlarının yeniden gözden geçirilerek 2 ayda bir duruşmanın görülmesini isteyen Aşan, “Eğer mahkeme cesur bir karar verirse 85 milyon onların arkasında duracak. İktidardan korkmasınlar. İktidar bugün var yarın yok. Esas olan adalettir. Arkanızda da ‘Adalet mülkün temelidir’ yazıyor. Mahkemeden sadece adil ve vicdanlı davranmasını istiyorum.” diye konuştu. 

İsmail Şengül: "İktidar ülkeyi uçurumun eşiğine getirdi"

Ardından söz alan eski MYK Üyemiz İsmail Şengül, siyasi iktidarın Avrupa Konseyi ve kararlarını tanımadığı belirterek, şunları söyledi: “Demokrasi ve adaletin olmadığı, insan haklarının bu denli baskı altına alındığı ülkelerde ciddi makro ekonomik sorunlar da yaşanıyor. Bunlar da ülkeyi sosyal ve ekonomik açıdan çöküşe götürüyor. Açlık sınırın altında yaşayan yaklaşık 35 milyon insan var Türkiye’de. Bu insanlar temel ihtiyaçlarını karşılayamaz hale gelmiştir. Bu tablo ortadayken, iktidar meseleye çok farklı açıdan yaklaşıyor. İktidar ülkeyi bir uçurumun eşiğine getirmiştir.” ifadelerini kullandı.

Günay Kubilay: "Tanıklar dosyayı çökertti"

Daha sonra söz alan önceki dönem Parti Sözcümüz Günay Kubilay tanık beyanlarının kurgulanarak çarpıtıldığını ifade etti. Hukuksal dayanak olmadığı için tanık beyanlarıyla oynandığını ve delil türetildiğini kaydeden Kubilay, “Mahkemenin delil türetmek gibi bir yola başvurmasının nedeni tanık beyanlarının olanaksız olduğunu görmüş olmasıdır. Gizli tanık Mahir, 4 Aralık 2019’daki ifadesinde 'HDP MYK’sına KCK Türkiye Sözcüsü katıldı' demiş ardından ise 2020’de bu ibarede geçen ‘sözcü’ yerine ‘temsilcilik’ kavramını kullanmıştır. Açık tanık Kerem Gökalp ise 5 Nisan 2022’de duruşmada dinlendiğinde MYK toplantısına kimin katıldığını bilmediğini söyledi.” diyerek tanıkların dosyayı çökerttiğine işaret etti. 

Pervin Oduncu: "Irkçılık politikası, yoksulluk ve kadın katliamları asıl terördür"

Eski MYK Üyemiz Pervin Oduncu, tutuk devam gerekçelerine tepki gösterdi. Sahte zaferlerle ülkenin yangın yerine çevrildiğini belirten Oduncu, “‘Terör’ ve ‘terörist’ demek o kadar kolay ki artık. Asıl ırkçılık politikası, yoksulluk, kadın katliamları bir terördür. Ben kaygılıyım. Bu durum büyük bir çatışmaya dönecek diye kaygı duyuyorum ama biz korkmayacağız ve mücadele etmeye devam edeceğiz.” dedi.

Bircan Yorulmaz: "Savunma yapmama rağmen savunmadan kaçtığım iddia ediliyor"

Verilen aranın ardından duruşma, önceki dönem MYK Üyemiz Bircan Yorulmaz’ın savunmasıyla devam etti. Siyasete atıldığı 1996 yılından bu yana en çok bu salonda kürsü kullandığını kaydeden Bircan, “Ben savunmamı Haziran 2021’de yapmıştım. Ancak heyet sanki sorgum yapılmamış gibi tutuk devam kararında savunmadan kaçtığımı iddia ediyor. Bu tutuk incelemesinin ciddiyeti açısından sorun.” dedi.

Gültan Kışanak: "Tutuk gerekçeleri hukuka uygun değil"

Yerine kayyım atanan önceki dönem Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanımız Gültan Kışanak, tutuk gerekçelerinin hukuka uygun olmadığını vurguladı. Heyetin anlatılanları anlamamakta ısrar ettiğini söyleyen Kışanak, “Bu dava siyasi bir kumpas davası. Yargının görevi de bu kumpasa bir kılıf uydurmak. Ama bir türlü minareye bir kılıf tutturamıyorsunuz. Biz hepimiz neden tutuklu olduğumuzu biliyoruz, oraya yazmanıza gerek yok. Bu rejim ‘itaat et’ rejimi. İtaat etmeyenlerin yeri de cezaevleri. Pozisyonunuz hukuk açısından son derece zor. Uydurulmuş şeylere kılıf bulmanız isteniyor.” diye konuştu. 

"Kılıf uydurmak kumpastır"

“Biz sizin bu düşüncelerinizi beğenmiyoruz, sizi o nedenle cezalandırıyoruz deseler bunu anlarım, bir nebze ahlak var derim. Ama oradan, buradan kılıf uydurmak kumpastır, yapmadıklarını yapmış gibi göstermektir kumpastır.” diyen Kışanak, konuşmasının devamında şunlara dikkat çekti:

"Kobanî olayları dediğimiz olaylar karanlık güçlerin sokağa salınmasıyla yaratılmak istenen provakasyondu ve demokratik hak kana bulanmaya çalışıldı. Arkadaşlarımız şiddete maruz kaldı ama fail biz oluyoruz. Erkeklik krizi tam da böyle bir şey; mağduru fail haline getirir. Halk demokratik hakkını kullandı diye iktidar mı yıkılır? İktidar ‘ben nerede neyi yanlış yaptım’ diye düşünmeli. İktidar halkın çıkarlarına ters bir şey yaparsa halkın buna karşı sokakta gösteri hakkını kullanma hakkı var. ‘İtaat et, biat et’ rejimi yerine özgürlükçü rejimi hep birlikte kuracağız, kazanacağız.”

Figen Yüksekdağ: "Yargı zaten elden gitti, şimdi de memleket elden gidiyor"

Kışanak’ın konuşmasının ardından önceki dönem Eş Genel Başkanımız Figen Yüksekdağ söz aldı. Yüksekdağ, iktidarın yargıyı bir “sopa” gibi kullandığına dikkat çekerek, “Saray'dan talimat veriliyor, mahkeme de gizleme gereği duymadan ceza veriyor. Siyasi müdahalesini sizin aracılığınızla yapıyor. Bu durum gittikçe ülke siyasetinin merkezi haline geldi. Canan Kaftancıoğlu’na selamlarımı yolluyorum ve dayanışma mesajında bulunuyorum.” dedi.

Halka gözdağı verme politikası ile karşı karşıya olduklarının altını çizen Yüksekdağ, “‘Yargı elden gidiyor demeyi geçtim, çünkü yargı gitti zaten. Ama memleket elden gidiyor. Bu kadar felaket bir tabloyu sürdürmeye çalışıyorsunuz. Helal olsun!. Biz şaşırmıyoruz ama sizin kadar da soğukkanlı değiliz.” diyerek yargıya eleştirilerini sürdürdü.

“Ne ceza verilirse verilsin kazanan biz olacağız,” diyen Yüksekdağ, şöyle devam etti: “HDP Kapatma Davası, Kobanî Davası ve bunun gibi operasyonlarla halkları esir almaya çalışacaklar ama bu sefer değil, bu sefer yanılıyorsunuz. Bu sefer kazanamayacaksınız. Direniş haktır, toplumsal haktır. Direnmeyen ölür. Toplum her şeye rağmen hala birlikte mücadele ediyor. Eğer bu insanlar olmasaydı bu ülke de olmayacaktı. Bizler direniş hakkına Gezi’de olduğu gibi Kobanî’de de sahip çıkıyoruz.”

"Toplumsal bir hareket bir tweet ile yargılanıyor"

Yüksekdağ, Kobanî protestoları sırasında yüzün üzerinde parti, kurum ve kuruluşun sokağa çıkma ve Kobanî halkının yanında olma çağrısı yaptığını hatırlatarak, şunları söyledi: “Siz tutturmuşsunuz HDP tweeti. HDP olduğu için açtınız davayı. Bir toplumsal hareketin bir tweetle yargılandığına tanık oluyoruz. Toplum karar versin bırakın. Kobanî hareketi gerçek anlamda bir taban hareketidir. Bu dava IŞİD’e karşı yürütülen mücadeleyi hedef almaktadır. Bu dava gerçeği çarpıtmak üzere kurulan bir davadır. Yaratılmış ve uydurulmuş iddialar gerçek diye karşımıza çıkıyor. Arada bir sembolik de olsa lehimize veya kamuoyu lehine birtakım deliller toplama teşebbüsünde bulunun. Gereksiz yere tutulan tüm arkadaşlarımın serbest bırakılmasını diliyorum.” 

Meryem Adıbelli: "Tutuk devam kararları değişmiyor"

Ardından söz alan Meryem Adıbelli, savunmasını Kürtçe yaptı. Tutuk devam kararlarının değişmediğini ifade eden Adıbelli, “İfademin hiçbir yerinde Suriye’ye gittiğime dair bir ibare kullanmamama rağmen tutanaklarda öyle yazılmış. Avukatım da bunun çıkarılmasını talep etti ama çıkarılmadı. Siz ifade ettiğimiz ve kullanmadığımız sözleri göz önünde bulundurmuyorsunuz.” dedi.

Ardından söz alan Zeynep Karaman, “Savunma yapsam mı yapmasam mı diye düşünüyorum. Çünkü yapsam da bir şey değişmeyecek. Siyasi olarak söyleyeceklerimi yine söylerim ama hukuki olarak söyleyeceklerim anlamsızlaşıyor. Heyetin bunun için bir adım atması gerekiyor. Savcının lehimize olan şeyleri de mütalaaya koyması gerekmez mi?” dedi.

Avukat Kazım Bayraktar: "Savcı sadece aleyhte olan delilleri toplamamalı"

Akşam saatlerinde verilen aranın ardından söz alan Avukat Kazım Bayraktar, savcının mütalaasını eleştirdi. Mütaalanın hayret verici bir mütalaa olduğunu söyleyen Bayraktar, “Savcının görevi sadece aleyhe değil, lehe olan delilleri de toplamak ve ona göre yorum yapmasıdır. Tanıklar mahkeme huzurunda dinlendi.” dedi. Duruşmaya Diyarbakır'dan SEGBİS ile bağlanan Avukat Yusuf Çakas ise yargılamanın bir eziyete dönüştüğünü ifade etti. Hukuksuzluğa ortak edilmek istendiklerini vurgulayan Çakas, “Bizlere yapılan eziyete son verilmesi gerekiyor.” dedi. Açık tanık Sami Baran’ın Antalya Emniyetinde verdiği beyanların tanığın kendi söylemleri olmadığının açığa çıktığını hatırlatan Yusuf, Antalya Emniyetinin suç işlediğini kaydetti.

Avukat Çiğdem Kozan: "Öcalan’ın avukatının onun özgürlüğünü istemesi doğal bir şeydir"

Avukat Çiğdem Kozan da savcı mütalaasına dair konuşarak, tanıkların dinlenmesinin ardından birçok delilin çöktüğünü kaydetti. Çöken delillerin ısrarla tutuk devam gerekçesi yapılmasını eleştiren Kozan, Akat hakkında iddia edilen tutuk devam gerekçelerine değinerek, “Rosa Kadın Derneği’nde çalışma yürütüyor ve Rosa Kadın Derneği de hedef alınıyor. Rosa Kadın Derneği faaliyetlerine devam eden yasal bir dernek. Müvekkilim Sayın Abdullah Öcalan’ın avukatı ve onun özgürlüğünü istemek, buna dair çalışmak kadar doğal bir şey olamaz. Müvekkilim Kürt ve kadın olmasından dolayı ayrımcılık yasağına maruz bırakılıyor.” dedi.

Avukat Şevin Kaya: "Tanık Sami Baran’a zorla vermediği ifadeler imzalatıldı"

Peşinden söz alan Avukat Şevin Kaya, açık tanık Sami Baran hakkında bir önceki celse kurulan ara kararı okuyarak mahkemenin, siyasetçilerin tanığı etkilediği yönündeki kararını eleştirdi. Kaya, “Bu karara dair somut deliliniz var mı? Bu kişinin sizin huzurunuzda verdiği ifadenin hiç mi ehemmiyeti yok.” diye konuştu. Kaya, tanık Sami Baran'ın vermediği ifadeleri imzalamak zorunda bırakıldığını kaydederek, “Tüm bunlara rağmen hala siyasetçilerin tanığa etki ettiğine dair iddialardaysanız dosyada bunu somutlaştırın, yoksa da bu gerekçeyi dosyadan çıkarın.” dedi.

Avukat Kenan Maçoğlu: "Emniyet Sami Baran’ın ifadesini değiştiriyor"

Avukat Kenan Maçoğlu Sami Baran’ın tanıklığına ilişkin şunları söyledi: “Sami Baran’ın ifadelerine baktığınızda siyasetçilerle ilgili ‘Şu tarihte Diyarbakır HDP il binasında görmüştüm’ diyerek başlıyor sözlerine ve sonrasında ifade değişiyor. Sami Baran sadece bunu söylüyor ardından ise Emniyet bunu değiştiriyor. Bu çok net. Çünkü ‘Şu tarihte Diyarbakır HDP il binasında görmüştüm’den sonra ‘Şu tarihte şu örgüt kampında görmüştüm’ deniyor ifadede. Siz kendiniz dinlediniz mahkemede Sami Baran’ı ve milletvekillerine ‘sayın vekilim, sayın başkanım’ diye hitap ediyordu. Tutuk devam gerekçesinde Sami Baran ve Kerem Gökalp’i yazmayın artık. Gizli tanık ABC’yi hiç söylemiyorum, onu zaten hiç yazmamanız gerekirdi.”

Avukat Veysi Eski ise Aysel Tuğluk’un durumuna ilişkin konuştu. Eski, Tuğluk’a dair tutuk devam gerekçelerinin kopyala-yapıştır ibarelerden ibaret olduğunu vurgulayarak “Gözlerimizin önünde bir cinayet işleniyor,” dedi ve Tuğluk’un serbest bırakılmasını istedi.

13 Mayıs 2022