Marmara Denizindeki müsilajın temizlenmesi için alınacak önlemlere ilişkin önergemiz

Grup Başkanvekillerimiz Meral Danış Beştaş ve Saruhan Oluç, Marmara Denizi’nin atık deşarj yeri olarak kullanılmasının engellenmesi, çok büyük ekonomik ve ekolojik sorunlar ortaya çıkaran müsilajın temizlenmesi için etkin önlemler alınması ve Karadeniz ve Ege Denizi'nde benzer sorunların ortaya çıkmaması amacıyla Meclis'te Araştırma Komisyonu kurulmasını talep etti:

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

Marmara Denizi’nin bütün sahil kesimlerinde görülen deniz salyası; deniz canlılarının yaşamını tehdit etmekte, biyolojik çeşitliliği yok etmekte, insan sağlığına olumsuz etkileri bulunmakta, büyük bir ekolojik tahribata neden olmaktadır. Balıklar ve deniz canlıları kirlilik nedeniyle ölmektedir. Yoğun deniz salyası sebebiyle ekonomik ve ekolojik büyük sorunlar ortaya çıkmaktadır. Kocaeli, Gebze, Yalova, Bursa, İstanbul gibi sanayi bölgelerine sahip illerin Marmara Denizi’ni atık deşarj yeri olarak kullanmasının engellenmesi, deniz salyasının temizlenmesi için etkin önlemler alınması ve yakın gelecekte Karadeniz ve Ege Denizi’nde benzer sorunların ortaya çıkmaması amacıyla Anayasa’nın 98'inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğü’nün 104'üncü ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis Araştırmasını arz ve teklif ederiz.

GEREKÇE

Denizdeki biyolojik üretimin ilk basamağını teşkil eden fitoplankton diye adlandırılan bitkisel canlıların (mikro algler) aşırı çoğalması, deniz sıcaklığının yükselmesi ve buna bağlı olarak bakteriyel aktivitelerin artmasıyla oluşan salgılar, yani müsilaj; Kasım 2020 tarihinden bu yana Marmara Denizi’nde ciddi ekolojik tehdit oluşturmaktadır. Yüzeyden 30 metreye kadar inmiş olan deniz salyası, Marmara Denizi’nde etkisini her geçen gün artırmış, İstanbul, Adalar, Tekirdağ, Çınarcık, Bursa, Erdek, körfezler, Yalova, Mudanya, Gemlik, Gebze, Gelibolu sahillerini kaplamıştır.

Marmara Denizi, yıllar boyunca derin deşarj yöntemiyle çoğu basit bir arıtmadan geçen kentsel ve endüstriyel atık sular ve yağışlarla taşınan tarımsal üretimde kullanılan gübre ve pestisitler nedeniyle yoğun kirlilik yaşamaktadır. Kıyı dolgularıyla denizin en zengin ekolojik alanları yok edilmektedir. Bölgedeki havzalarda tarım ve evsel atık kaynaklı azot ve fosfor kirliliği ciddi boyutlara ulaşmıştır. Bilim insanları, deniz salyasının oluşmasında, iklim krizi nedeniyle deniz suyunun sıcaklığının artmasının ve denizlerdeki kirliliğin gerekli koşulları oluşturduğunu söylemektedirler.

Türk Deniz Araştırmaları Vakfı (TÜDAV) Türkiye'deki denizlerde artan deniz salyasının başta Marmara Denizi’nde olmak üzere ekolojik bir yıkıma doğru gittiğine dikkat çekmektedir.

Türk Deniz Araştırmaları Vakfı sarı, beyaz, renkli çamurumsu bu maddenin son iki yıldır, Karadeniz, Marmara ve Ege Denizinde suyun üstünde ve altında sıkça görülmeye ve yayılmaya başladığını belirtmekte, kısa süre içerisinde önlem alınmadığı takdirde Türkiye’nin büyük bir kesiminin ekolojik dengesinin yok olacağı uyarısında bulunmaktadır.

Diğer yandan, TMMOB Çevre Mühendisleri Odası’nın “Marmara Denizi Müsilaj Sorununun Sebepleri, Değerlendirilmesi ve Çözüm Önerileri” raporuna göre Marmara Denizi’ndeki kirlilik/organik yük, yanlış atık su arıtma politikalarından ötürü ciddi şekilde artmış durumdadır. Benzer bir şekilde ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü ve Boğaziçi Üniversitesi Çevre Bilimleri Enstitüsü’nde görev yapan bir grup bilim insanının konuya ilişkin yayımladığı ortak makalede müsilaj oluşumunu tetikleyen esas nedenin “ortamda organik madde birikiminin insan kaynaklı yollar ile artması” olduğu vurgulanmaktadır.

Türkiye endüstrisinin yarıya yakınının Marmara Denizi’nin çevresinde yer alması, nüfus yoğunluğu ve arıtma sistemlerinin yetersizliği hesaba katıldığında, Marmara Denizi’ne giren endüstriyel, tarımsal ve evsel atıkların vahim boyutu gözler önüne serilmektedir. Bu bakımdan, mevcut atık yönetim politikasının değiştirilmesi ve ekosistemin iyileştirilmesini sağlayacak bilimsel temele dayalı bir yol haritasının acilen oluşturulması gerekmektedir. Zira küresel iklim krizinin çarpan etkisi ile beraber mevcut atık su yönetimi politikasının devamı halinde Marmara Denizi’nde oksijen yetersizliği artacak ve balık göçlerinin yanı sıra her türden biyolojik çeşitlilik de azaltacaktır. Ne var ki söz konusu ekolojik felakete ilişkin tedbirlerin Marmara Denizi’ne kıyısı olan birkaç belediyenin temizleme girişimleriyle sınırlı kaldığı görülmektedir. Dahası, Bursa Su Kolektifi’nin CİMER’e müsilaj başvurusuna yanıt veren Bursa Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünün numune dahi olmadığı ortaya çıkmıştır. Bu bilgiler ışığında doğa ve ekolojik dengeyi öncelemeyen politikaların yarattığı büyük felaket tablosunun nedenleri ile beraber araştırılması, olası diğer deniz hinterlantlarına ulaşmasının engellenmesi ve ortaya çıkan maddi-manevi olumsuzlukların araştırılması amacıyla Meclis Araştırması açılmasını talep ediyoruz.

7 Haziran 2021