Milletvekillerimiz işkenceyi Meclis gündemine taşıdı

Yerel Yönetimler Kurulu Üyemiz Sevil Rojbin Çetin’in, evine yapılan baskın sırasında 3 buçuk saat boyunca işkenceye maruz kalması milletvekillerimiz tarafından TBMM gündemine taşındı.

Milletvekillerimiz, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun yanıtlaması istemiyle soru önergesi verdi ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonuna dilekçe ile başvurdu.

Soru önergesi:

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞI'NA


Aşağıdaki sorularımın, İçişleri Bakanı Süleyman SOYLU tarafından Anayasa'nın 98 inci ve TBMM İçtüzüğü 'nün 96 ile 99 uncu maddeleri gereğince yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 

İşkenceyle Mücadele ve İşkence Mağdurlarıyla Dayanışma Günü olan 26 Haziran günü, yürütülen soruşturma kapsamında 64 kişi hakkında gözaltı kararı çıkarılmış; Diyarbakır, İstanbul, İzmir, Batman, Adana ve Urfa'da belirlenen ev ve iş yerlerine düzenlenen operasyonda ise 42 kişi gözaltına alınmıştır. Söz konusu baskınlar sırasında tüm Türkiye insanlık dışı görüntülere tanıklık etmiştir.

Evine yapılan baskın sırasında 3 buçuk saat boyunca işkenceye maruz kalan HDP Yerel Yönetimler Kurulu Üyesi Sevil Rojbin Çetin'e ait olan fotoğrafların kamuoyuna yansıması hak ihlallerinin arttığının bir göstergesi olmuştur. Sevil Rojbin Çetin saatlerce son derece ağır ve insanlık dışı muamelelerin öznesi olmuş; raporlarla belgelenen hadisenin iki bacakta köpek ısırması, belinde ayakkabı izi, dudağında patlama vücudunun farklı yerlerinde darp izi bırakılacak şekilde gerçekleştiği ortaya çıkmıştır. Çetin'in evde tek başına iken iki köpeğin, polislerden evvel eve girerek Çetin'e saldırmış ve iki bacağını dişleyerek koparma derecesinde ısırmış olduğu raporlarla sabittir. Yine Çetin'in komşularının tehdit, edildiği, fotoğraflarının çekildiği de bilinmektedir.

Bu bağlamda;

1- 26 Haziran 2020 günü yapılan ev baskınları ve gözaltı işlemi neden usule uygun olarak yürütülmemiştir? Neden ev baskınları yapılma esnasında kişilere yönelik işkence yöntemleri uygulanmış ve büyük ekipler tarafından yurttaşlara korku salınmıştır?
2- Gözaltına alınan Sevil Rojbin Çetin'in gözaltına alınması hadisesi neden ilkin kolluk köpeklerinin saldırı gerçekleştirmesiyle başlatılmıştır?
3- Neden özel harekat birimleri ve saldırgan köpekler operasyona katılmıştır?
4- Sevil Rojbin Çetin'in köpeklerin saldırısına uğratılması yönünde verilen bir talimat var mıdır?
5- İşkence yöntemleriyle halk tehdit mi edilmek istenmiştir?
6- Sevil Rojbin Çetinin maruz kaldığı işkenceye dair hazırlanan rapor Bakanlığınızca incelenmiş midir?
7- İşkence uygulayan kolluk görevlileri tespit edilmiş midir?
8- İşkence uygulayan kolluk görevlileri hakkında herhangi bir idari ve adli soruşturma başlatılmış mıdır?
9- İşkence uygulayan kolluk görevlileri hala görevde midir? Görevdeyse, neden hala görevden alınmamıştır?
10- Gözaltına alınanlara gözaltında işkence uygulanmasına yönelik İçişleri Bakanlığının bir talimatı olmuş mudur? Şayet böyle bir talimat var ise gerekçe ve dayanağı nedir?
11- Gözaltına alınan ve işkenceye maruz bırakılan Sevil Rojbin Çetin'e yönelik uygulama suç teşkil etmiyor mu? Bu suç doğrultusunda kaç kişi hakkında soruşturma başlatıldı?
12- Bilhassa kadınlara yönelik cinsel işkence yöntemlerinin izahı nedir? Bu uygulamayı yapan kolluk bu yetki ve gücü nereden almaktadır? Bu konuda kolluk hakkında ayrıca bir yaptırım uygulanacak mıdır?
13- Sevil Rojbin Çetin'e ait fotoğrafların çekilme gayesi nedir? Bu fotoğrafların tehdit aracı olarak kullanılması mı kararlaştırılmıştır? İzinsiz fotoğraf çekilmesi kişinin şahsiyetine saldırı niteliğinde değil mi? Fotoğraf çeken kolluk hakkında soruşturma açılmış mıdır? Hakkında yaptırım uygulanması gündemde midir?
14- İşkenceyi belgeleyen avukatlara soruşturma açılmasının izahı nedir?
15- Kolluk kuvvetleri avukatının eve girmesine neden engel olmuştur? Kolluk kuvvetlerinin bu engelleme gayreti; işkenceyi gizlemek için midir?
16- Suç olan işkence midir; işkencenin belgelenmesi midir?
17- İşkencenin önlenmesi noktasında bir çalışma yürütülmesi gündeminizde olacak mıdır?
18- Gözaltına alınan ve insan onuru ile bağdaşmayacak uygulamalara maruz kalan yurttaşların yaşadıkları manevi acının onarılması için bir çalışma yürütülecek midir?
19- Mensubu olduğunuz iktidar partisinin "işkenceye sıfır tolerans" sözleri ile anlatmak istediği nedir? Bu uygulamalar bu söylem ile çelişmiyor mu?
20- İşkence uygulamalarının sonlandırılmasına yönelik hangi önlemleri alacaksınız?

 

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonuna başvuru dilekçesi:

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

İNSAN HAKLARINI İNCELEME KOMİSYONU BAŞKANLIĞI’NA

İşkenceyle Mücadele ve İşkence Mağdurlarıyla Dayanışma Günü olan 26 Haziran günü, yürütülen soruşturma kapsamında 64 kişi hakkında gözaltı kararı çıkarılmış; Diyarbakır, İstanbul, İzmir, Batman, Adana ve Urfa’da belirlenen ev ve iş yerlerine düzenlenen operasyonda ise 42 kişi gözaltına alınmıştır. Söz konusu baskınlar sırasında tüm Türkiye insanlık dışı görüntülere tanıklık etmiş; ortaya çıkan işkence yurttaşlar arasında derin endişe yaratmıştır.

Evine yapılan baskın sırasında 3 buçuk saat boyunca işkenceye maruz kalan HDP Yerel Yönetimler Kurulu Üyesi Sevil Rojbin Çetin’e ait olan fotoğrafların kamuoyuna yansıması iktidarın ne yazık ki işkence konusunu gündeminden düşürmediğini göstermesi bakımından oldukça mühimdir.

Sevil Rojbin Çetin saatlerce son derece ağır ve insanlık dışı muamelelerin öznesi olmuş; raporlarla belgelenen hadisenin iki bacakta köpek ısırması, belinde ayakkabı izi, dudağında patlama vücudunun farklı yerlerinde darp izi bırakılacak şekilde gerçekleştiği ortaya çıkmıştır. Çetin’in evde tek başına iken iki köpeğin “işkence aracı olarak kullanıldığı” bir muameleye maruz bırakılması, ne yazık ki ortaçağ işkence yöntemleriyle yarışır düzeyde vahimdir. İşkence aracı olarak kullanılan köpekler, polislerden evvel eve girerek Çetin’e saldırmış, iki bacağını dişleyerek koparma derecesinde ısırmışlardır. Kolluk kuvvetlerinin bu saldırıyı bilerek organize etmiş olduğu ve sonuna dek izlediği aşikardır. Çetin’in fiziki olarak son derece ağır işkence yöntemlere uğramasının dışında manevi varlığına yönelik açık saldırılar da söz konusu olmuş, iktidarın kadına düşman bakış açısı burada da gün yüzüne çıkmıştır. Ne yazık ki işkence mağduru Çetin’in yarı çıplak soyularak, gözleri kapalıyken fotoğrafları çekilmiş olup başlıbaşına bu uygulamanın dahi insanlık onuru ile bağdaşmadığı katidir. Kolluğun kişinin şahsiyetine dokunan uygulamalarda bulunması ağır bir hak ihlalidir. Çekilen fotoğrafların hizmet edeceği amaçlar işkence yöntemlerinin şahsiyete dair olan boyutu ve kadın iradesine yönelik açık bir saldırıdır.

Diyarbakır Emniyet Müdürlüğünün olaya münhasır “özel eğitimli arama köpeği şahsın balkon kapsısından atlamaya çalışması üzerine sağ ayağından tutmak suretiyle kaçmasını engellemiş” yönünde yaptığı açıklama ise işkencenin, üstü kapalı bir biçimde kabulü ve meşru kılınma saikini ortaya çıkarmaktadır. Raporlarla belgelenen iki bacakta köpek ısırması, belinde ayakkabı izi, dudağında patlama vücudunun farklı yerlerinde darp izi ile işkence, tartışmaya yer bırakmayacak kadar nettir. İşkence suçunu inkâr ederek işkencecilere sahip çıkma yönündeki emniyet ve valilik açıklamaları ise ne yazık ki devlet kurumları nezdinde işkence yöntemlerine sahip çıkıldığının ispatı niteliğindedir.

İşkence uygulamaları ne yazık ki son yıllarda artış göstermiş, 15 Temmuz Darbe Girşimi sonrasında ilan edilen OHAL rejimi ile de meşru bir zemine taşınmıştır. Her ne kadar iktidar partisi hala satır aralarında “işkenceye sıfır tolerens” söylemini sürdürse de uygulamada tanıklık ettiğimiz hadiseler bu söylemin ironi olduğunu ortaya koymaktadır. Nitekim son yıllarda yasa, kural ve norm denetiminden kaçınma, keyfilik, bilinçli ihmal gibi sebeplerle usul güvencelerinin ihlal edilmesi, gözaltı sürelerinin uzunluğu, izleme ve önleme mekanizmalarının işlevsiz kılınması ya da bağımsız izleme ve önlemenin hiç olmaması gibi sebeplerle resmi gözaltı merkezlerinde işkence ve diğer kötü muamele uygulamalarında ciddi bir artış görülmektedir. Sadece son bir yıl içerisinde özellikle Urfa’da, Ankara’da birden çok kez, Antalya’da ya da İstanbul’da resmi gözaltı merkezlerinde yaşanan çok sayıda kaygı verici işkence uygulaması basına, mahkeme tutanaklarına, insan hakları kurumlarının raporlarına yansımıştır.

2019 yılında Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV)’na işkence ve kötü muameleye maruz kaldığı gerekçesiyle 908 kişi başvurmuştur. Türkiye’de doğrudan işkence ve diğer kötü muameleye maruz kaldığı için TİHV’e başvuran 838 kişiden 379’u (%45,2) emniyet müdürlükleri, 120’si (% 14,3) ise polis karakolu gibi resmi gözaltı merkezlerinde işkenceye maruz kaldıklarını ifade etmişlerdir. Ayrıca 214 (%25,5) kişi de kolluk güçlerinin gözaltı ve nakil araçlarında işkence ve diğer kötü muameleye maruz kalmış olduğunu dile getirmiştir. TİHV Dokümantasyon Merkezinin verilerine göre ise 2020 yılının ilk beş ayında resmi gözaltı yerlerinde 107 kişi işkence ve diğer kötü muameleye maruz kalmıştır. İşkencedeki bu artışa rağmen, iktidarın işkence yöntemlerini kabul etmez bir tutum takınması izaha muhtaçtır. Çünkü kolluk tarafından çeşitli gerekçelerle oransal olarak artış gösteren işkence metodları cezaevlerinde de hız kesmeden devam etmektedir. İşkence hadiselerine dair bakanlıkların yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığına sunulan soru önergeleri ile parlamentonun işkenceyi araştırması için önerilen araştırma komisyonu istemleri Meclis Başkanlığının inisiyatifiyle reddedilmekte, işkence sözcüğü geçen önergeler iadelere konu olmaktadır. İşkencenin ismini dahil kabul etmeyen siyasi iradenin; bizzat işkence uygulayanları üzeri kapalı yollarla koruyor olması meselenin bir an evvel ele alınmasını ve çözüme kavuşturulmasını gerekli kılmaktadır. Bu manada Çetin’in maruz kaldığı işkencecilere yaptırım uygulamakla mükellef olan siyasi iradenin, tersine işkenceyi ortaya çıkaran avukatı ifadeye çağırarak sindirme gayreti gidişatın son derece tehlikeli olduğunun sinyallerini vermektedir. Çetin’e yönelik gözaltı işleminin TEM polislerinin yanı sıra özel harekat ekiplerinin de katılması suretiyle gerçekleştirilmiş olması mevcut iktidarın işkenceyi ana yörüngesine koyduğunu göstermesi bakımından dikkate değerdir.  Yine TEM polislerinin, tek tek binadaki dairelere giderek, komşulara dışarı çıkmamalarını, hiçbir şekilde dışarıyla iletişim kurmamalarını söylemiş olması ve tüm komşuları tehdit etmiş olması tüm toplumun baskı altına alınmak istendiğinin açık bir ifadesidir.  

Sevil Rojbin Çetin şahsında yaşananların hukuk ile ilintisinin olmadığı açıktır. Bu yaşananlar ve yaşatılanlar; Rojbin Çetin’i kuşkusuz doğrudan etkilerken, tüm halkı da büyük bir endişeye gark ettirmiştir.  İşkence hadisesinin vicdanlarda ağır bir yara açmış olduğu hususunda ise hiç şüphe bulunmamaktadır.

İnsan Hakları Bildirgesi'nde belirtildiği üzere, işkence evrensel olarak çok ciddi bir insan hakları ihlali olarak tanımlanmakta ve değerlendirilmektedir. Üçüncü ve Dördüncü Cenevre Sözleşmelerini imzalayan devletler, silahlı çatışma durumlarında korunan insanlara işkence yapmayacağını beyan eder ve Birleşmiş Milletler'in İşkenceye Karşı Sözleşmesini imzalayanlar hiç kimseye cezalandırmak, itiraf ya da bilgi almak, onlara ya da üçüncü şahıslara baskı yapmak amacıyla kasten acı ve ıstırap çektirmeyeceğine söz verir. Ancak Uluslararası Af Örgütünün verilerine göre içerisinde Türkiye Cumhuriyetinin de bulunduğu 141 ülkede sistematik işkencenin varlığı tespit edilmiş bulunmaktadır. İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nin 5.maddesi ve Kişisel Ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nin 7. Maddesi, hiç kimsenin işkence veya diğer zalimane, insanlık dışı veya onur kırıcı muameleye veya cezaya maruz bırakılmayacağı öngörmektedir.Ayrıca Türkiye’nin de imzasının bulunduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 3. maddesinde; "Hiç kimse işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı cezâ veya işlemlere tâbi tutulamaz. "düzenlemesine yer verilmiştir.Türk Ceza Kanunu 94.madde de ise kamu görevlileri tarafından bireylere karşı işlediği sistematik, belirli bir süreyi kapsayan, insan onuruyla bağdaşmayan davranışlar işkence suçu olarak kabul edilmektedir.

Bu itibarla Rojbin Çetin şahsında yaşanılan elim hadise, doğrudan TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’nun görev alanına girmektedir. Açıklamış olduğum hususlar doğrultusunda Komisyon’un acilen toplanması ve işkence iddialarını yerinde incelemek üzere bir çalışma başlatması, son derece elzemdir. Nitekim insan haklarını korumak ve kollamak üzere geniş yetkilerle donatılan Komisyon’un vicdanlarda oluşan derin yarayı bir nebze olsun dindirmek adına misyonunu yerine getirmek ve faillerin ortaya çıkarılmasını sağlamak gibi tarihsel bir sorumluluğu bulunmaktadır. Bu itibarla olayın geçtiği mahalde ve birebir mağdurla görüşülerek yaşanan hak ihlallerinin kaydedilmesi, alınacak önlemlerin belirlenmesi ve böylesi hadiselerin yaşanmaması için çalışmalar yürütülmesi amacı ile Komisyon’a başvuru yapmak gereği hâsıl olmuştur. Gereğinin derhal yürütülmesini ve aşamalar ile neticeden tarafımın bilgilendirilmesini saygıyla dilerim.

29 Haziran 2020