Musa Anter Davası zaman aşımına uğradı: Cezasızlık bu ülkede derin bir devlet politikasıdır

Musa Anter’in 1992 yılında JİTEM tarafından katledilmesine ilişkin Ankara 6'ncı Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmada karar çıktı. Eş Genel Başkanımız Mithat Sancar, Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu üyelerimiz, milletvekillerimiz ve yöneticilerimizin de takip ettiği davada savcı davanın zaman aşımından düşürülmesini istedi. Mahkeme heyeti davada 30 yıllık sürecin geçtiği gerekçesiyle zaman aşımından davayı düşürdü. 

Duruşma sonrası açıklama yapan ve karara tepki gösteren Sancar şunları söyledi:

Musa Anter Davasının insanlığa karşı suç kapsamında kabul edilmesi gerekiyordu

Musa Anter dosyasında sürpriz bir karar çıkmadı, beklendiği gibi zaman aşımından dava düşürüldü. Bunun iki açıdan değerlendirilmesi gerekiyor: Hukuki ve politik açıdan. Mahkeme zaman aşımı kararı vermek zorunda değildi. Çünkü bu cinayet sıradan bir eylem olarak görülemezdi. Devlet içinde örgütlenmiş, siyasi bir kararla planlanmış cinayetler serisinin önemlilerinden biriydi. Dolayısıyla insanlığa karşı suç kapsamında kabul edilmesi gerekiyordu, evrensel hukuk böyle emrediyor. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları içtihatları da böle bir karar vermeyi emrediyordu. Ama mahkeme bunlara uymadı, 30 yıllık sürenin dolduğunu belirterek davayı düşürdü. 

Cezasızlık bu ülkede derin bir devlet politikasıdır

Bugün yargının içinde bulunduğu durumun başka bir karara imkan vermesini beklemek fazlasıyla iyimserlik ve naiflik olurdu. Uzun süredir cezasızlık politikasının bütün benzer davalarda zaman aşımı bahanesiyle hayata geçirildiğine tanık oluyoruz. Cezasızlık bu ülkede derin bir devlet politikasıdır, siyasal kültürün ihtiyaç duyulduğunda devreye sokulan sabit bir unsurudur. Cezasızlık devlet suçlarının, devletle bağlantılı suçların, devlet içindeki örgütlenmeler tarafından işlenen suçların örtülmesinin bir yöntemidir.

Cezasızlıkla düşürülen davaların peşini bırakmayacağız

AKP-MHP iktidarı da kendisinden önceki dönemlerin bu kültürünü sahiplenmiştir ve bu politikayı kararlı bir şekilde hayata geçirmeye devam etmektedir. Bugün bu davalar bu şekilde düşürülüyorsa bunda iktidarın cezasızlık politikasını en ileri boyutlara taşıması belirleyici rol oynamaktır. Bu iktidar başka alanlarda da cezasızlık politikasının yayılmasını sağlamıştır. Uygulamalarıyla, politikalarıyla bu ülkede ve toplumda bir suç imparatorluğunun ortaya çıkmasına yol açmıştır. Bizler bu davaların peşini bırakmayacağız. Cezasızlık politikası bir tahakküm ve sindirme aracıdır. İktidardakilerin ve devlet içindeki güçlerin muhalefeti ve toplumu sindirme politikasının etkili bir yöntemidir. Bu iktidar da bu yöntemi her alanda hayata geçirmeye devam ediyor. 

Tüm gerçeklere rağmen davanın 30 yılda bitirilmemiş olması politiktir

Musa Anter Davasında bütün gerçekler ortadadır, itiraflar en üst düzeyde devlet görevlileri tarafından yapılmıştır. Meclis Araştırma Komisyonunda yapılan çalışmalar rapora dönüşmüş ve bu cinayetin işlenmesine giden süreçler, bu cinayetin işlenmesinde rol alanlar açıkça yazılmıştır. Her şey çıplak bir şekilde ortada olmasına rağmen davanın 30 yılda bitirilmemiş olması hukuki gerekçelerle asla açıklanamaz. Tam tersine politik bir tercih vardır. Bu davaların bu şekilde düşürülmesi hakikat ve adalet mücadelesine elbette engel olmayacaktır. İktidar hakikat peşinde koşanların, adalet isteyenlerin sesini kısmak için her yönteme başvurmaktadır. Bugün İstanbul’da Cumartesi Annelerinin maruz kaldığı saldırı da yine aynı zihniyetin ürünüdür. Cumartesi Anneleri de failli meçhuller ve kayıplar konusunda hakikat ve adalet mücadelesini kararlılıkla sürdürdükleri için her türlü baskıya ve şiddete maruz kalmaktadır. 

Rejim değiştiğinde adalet mücadelesinin sonuçlarıyla mutlaka yüzleşmek zorunda kalacaklar

Hakikat mücadelesinin bitmeyeceğini, adalet arayışının büyüyerek devam edeceğini buradan herkese duyuruyoruz. Bu dosyalar bugün kapatılmış olabilir. Yargısal süreçlerin bundan sonraki aşamalarında da farklı kararları bu şartlar altında beklemek iyimserlik olabilir ama bu şartlar değişecektir. Bu suç imparatorluğunu cezasızlık politikasıyla büyüten rejim değişecektir. Bu suçlarda yer alan devlet içindeki çeteler, onların siyasi hamileri ve işbirlikçileri, onların suçlarının örtülmesinde rol oynayan her kademedeki görevliler bu rejim değiştiğinde adalet mücadelesinin sonuçlarıyla mutlaka yüzleşmek zorunda kalacaklardır. Adalet arayışı aynı zamanda cezasızlık politikasını her yere ve alana yayan bu iktidar zihniyetinin son bulmasını da hedeflemektedir. Adalet mücadelesi aynı zamanda gerçekten bir adaleti sağlama ve bütün bu devlet içi örgütlenmelerin ve çeteleşmenin işlediği korkunç suçlarda hakikatin ortaya çıkmasında yeni bir başlangıç yapma hedefini de içermektedir. 

Apê Musa’nın sesini de mirasını da yaşatacağız

Bu ülke demokrasi için, adalet için ve hakikat için yeni bir başlangıç mücadelesini yürütenlerin başarı hikayesini yakın zamanda mutlaka görecektir. Bu sayfayı bütün demokrasi güçleri birlikte açacaktır, yeni bir inşayı mutlaka başaracaktır. Apê Musa’nın katledilmesi davasının bu şekilde sonuçlanması, Apê Musa’nın sesinin bizlere ve bizden sonraki kuşaklara hakikati ve mücadeleyi telkin eden, görev olarak yükleyen duruşunu, mirasını ve sesini sahiplenmeyi de emretmektedir. Apê Musa’nın sesini de mirasını da yaşatacağız. Hakikat ve adalet mücadelesinde onun bize bıraktığı bu değerler yol gösterici olacaktır. Adalet mücadelesi sürüyor. Daha da büyüterek bu mücadeleyi yürütme mecburiyetimiz açıktır. Bu konuda hiç kimsenin görevini, sorumluluğunu savsaklama, sorumluluktan kaçma lüksü yoktur. En geniş adalet, hakikat ve demokrasi mücadelesi ortaklığını kurma mecburiyetimiz vardır. Bunu da başaracağımıza inanıyoruz. 

21 Eylül 2022