Oluç: Sosyal güvencesiz tam kapanma olmaz

Grup Başkanvekilimiz Saruhan Oluç, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Oluç, şunları söyledi:

Önce kapanma ile ilgili bir şeyler söylemek istiyorum. Yarın başlayacak yaklaşık 3 haftalık bir kapanma açıkladı Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı. Pandemi yönetiminin plansız, programsız, iktidarın kendi siyasi takvimine göre işletilen bir süreç olduğunu defalarca söyledik. Bunu bir kez daha kanıtlayan bir örnekle karşı karşıyayız. Yetersiz ve yanlış önlemler alındığı bugüne kadar yaşananlarla çok net olarak görüldü.

Topluma ve muhalefete kulak vermemek, hakaret etmek AKP’nin alamet-i farikası

Adalet ve Kalkınma Partisi’nin bir alamet-i farikası aslında kamuoyuna, topluma ve muhalefete kulak vermeme. Hatta kamuoyuna, topluma ve muhalefete sürekli hakaret etme anlayışı bugün Türkiye’yi bu noktaya getirdi.

Sosyal güvencesiz tam kapanma olmaz

‘Tam kapanma’ deniyor, ama tam kapanma değil. İktidar için tam sorumsuzluk örneği ile karşı karşıyayız. Emekçiler, kadınlar, çiftçiler, öğrenciler, esnaf için tam sefalet, tam borçluluk, tam ölüme terk etme adımı ile karşı karşıyayız. Sosyal güvencesiz bir tam kapanma olabilir mi? Bunu pandemi başladığından beri, 1 yıldan fazladır söylüyoruz; sosyal güvencesiz tam kapanma olmaz.

Bu kapanma kararı turizm için para çağırma adımıdır

Bu kapanma kararı, bir sağlık tedbiri ya da pandemiye karşı alınan bir karardan çok, “turizm mevsimi geliyor, turistlerin Türkiye’ye gelmesi lazım, bugünkü hasta sayısı ve ölüm sayısı turistlerin Türkiye’ye gelmesini engeller, dolayısıyla bu durumu değiştirelim” adımıdır. Yani ekonomiyi bu hale getirmiş olanların, TL’yi viran etmiş olanların, ülkeyi tam bir borç kapanına sokmuş olanların turizm için para çağırma adımlarıdır.

IMF raporuna göre Türkiye pandemide yurttaşlarına en az destek sunan 2. ülke

IMF’nin bir raporu yayınlandı. IMF dedi ki; Türkiye pandemi boyunca yurttaşlarına en az yardım eden ikinci ülke. IMF raporuna göre, Gayri Safi Yurtiçi Hasılanın sadece yüzde 1.9’u destek olarak sunulmuş. Bütün dünya, Türkiye’de pandemi döneminde yaşanmış olan ve sosyal güvenceyi yok eden, bütçe kaynaklarını pandemi döneminde halk için kullanmaktan uzak duran, İşsizlik Fonu’nu esas itibariyle kullanan, yani işçinin ve emekçinin alınteri ile oluşan Fonu kullanan iktidar gerçekliğini bir kez daha IMF raporu aracılığıyla gördü.

Kısa çalışma ödeneğinin 19 gün sonlandırılması bile emekçilere çok büyük zarar verdi

“31 Mart tarihinde kısa çalışma ödeneğini kesinlikle sonlandırmayın” demiştik. “Kısa çalışma ödeneğini yıl sonuna kadar, yani 31 Aralık 2021 tarihine kadar devam ettirin ve kısa çalışma ödeneğini asgari ücret düzeyine çıkartın” demiştik.

Ne yaptılar? 31 Mart’ta kısa çalışma ödeneğini, o kadar söylememize rağmen, sona erdirdiler. Sonra ne oldu? 19 Nisan’da, yani aradan 19 gün geçtikten sonra, kısa çalışma ödeneği tekrar 3 aylık süre için uzatıldı. Bizim söylediğimizi dinlemediler, ama kimi dinlediler acaba çok merak ediyoruz. Ve bu 19 gün içinde ne oldu? 19 gün içinde kaç emekçi ücretsiz izin almak zorunda kaldı? Kaç emekçi bu keyfi kararla sermayeye kurban edildi? Kaç emekçi bu durumdan olumsuz etkilendi? Bu soruları soruyoruz ve bunların cevabını vermeyeceklerini biliyoruz. Ama çok açık söyleyelim ki, kısa çalışma ödeneğinin 19 gün sonlandırılması bile işçilere ve emekçilere çok büyük zarar vermiştir.

Kısa çalışma ödeneği yıl sonuna kadar uzatılmalı

Bir kez daha dile getiriyoruz; 3 aylık uzatma yetmez. Pandeminin bu durumda olduğu ve çok ciddi sosyal güvenceye ihtiyaç duyulduğu bir dönemde, kısa çalışma ödeneğinin 3 ay boyunca değil, yıl sonuna kadar uzatılması gerekiyor.

Madem koronavirüsle mücadele başarılı, 18 gün kapanma neden, neden dün 346 kişi öldü?

Pandemi yönetimindeki yanlışlar, yetersizlikler, hatalar ayyuka çıkmış vaziyette. İletişim Başkanlığı var bir tane, siyasi memur başkanlığı, bir broşür hazırlamıştı: “Asrın Küresel Salgını ve Türkiye’nin Koronavirüsle Başarılı Mücadelesi” başlıklı. Broşürün kapağı bu şekilde; başarılı mücadele! Mücadele başarılı ise 18 günlük kapanma niye geldi? Başarılı mücadele ise neden dünkü rakamlara göre 43 bin vaka ve 346 ölümle karşı karşıyayız, ki bunlar resmi rakamlar, üstelik test sayısının 282 bine düşürüldüğü rakamlar. Yani vaka sayısı az görünsün diye, test sayısını düşürüyorsunuz. Başarılı mücadele bu.

İktidar salgını değil algıyı yönetmekle uğraştı

Bu iktidarın sorunu ne biliyor musunuz? Salgını değil, algıyı yönetmek ile uğraştılar. Bu algıyı yönetme adımıdır. Salgın varken, siz algıyı istediğiniz kadar yönetin, salgını algı yönetimi ile engelleyemezsiniz. Bu salgından bir siyasi başarı hikayesi çıkarmak istedi iktidar, bir yıldan fazla bir süredir, bütün dertleri buydu, ama başaramadılar. Yani Saray’ı 3 hafta kapatsanız, günlük 10 milyon TL olan giderleri açısından, sosyal güvence için önemli bir kaynak elde edilir, onu da söyleyeyim.

Emeklilerin bayram ikramiyesi 1800 TL olmalı

Bayram yaklaşıyor ve emekli bayram ikramiyesiyle ilgili, ki bunu Genel Kurul’da da dile getirdik, bir kez daha dile getiriyoruz. Emekli bayram ikramiyeleri 3 yıldır artmadı. Şimdi 1000 lira. Emekli bayram ikramiyesine baktığımızda, hem enflasyon hem de asgari ücret açısından değerlendirdiğimizde, emekli bayram ikramiyesinin asgari ücrete göre 763 lira, gıda enflasyonuna göre 677 lira, enflasyona göre ise 556 lira - resmi rakamlarla konuşuyorum - gerilediği görülüyor. Yani emeklilerin bayram ikramiyesi, eğer asgari ücrete göre düzenleme yapılacaksa, asgari ücretin son 3 yıldaki artışına göre düzenleme yapılacaksa, 1763 lira, yani 1800 lira olması gerekir. Yok emekli bayram ikramiyesinin, enflasyona göre düzenleme yapılacaksa en az 1500-1600 lira aralığında olması gerekiyor.

Erdoğan enflasyon 8.5 dedi, nasıl bir kandırmaca bu?

Peki, şimdi ne oldu? Dün Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı dedi ki; “1000 + enflasyon yapacağız. Enflasyon 85 filan gibi görünüyor, ama inşallah 100’e tamamlayacağız” dedi. “Enflasyon 85 gibi görünüyor” ne demek? Yüzde 8.5 diyor enflasyona. İlginç değil mi? Resmi enflasyon bile yüzde 16, herhalde ona yüzde 8,5 demişler. Nasıl bir kandırmaca ise bu. Enflasyon yüzde 16 olsa bile, TÜİK’in çarpıttığı rakam bu. Gerçek enflasyon yüzde 35-40 aralığında. “Enflasyon 85 filan gibi görünüyor inşallah 100’e tamamlayacağız” diyor.

1100 lirayı müjde diye sunuyor, insan biraz utanır, sıkılır

Yani emeklilere bayram ikramiyesi 1100 lira olacak diye müjde veriyor. İnsan biraz utanır, sıkılır. Bu kadar rakamların çarpıtılmasını bir kenara bırakalım, insan utanır sıkılır. Çoklu maaşlar, Kürşatgiller, kripto vurgunlar, yolsuzluklar bunların hepsi AKP iktidarı döneminde ortaya çıkmış ve gelişmiş işler. Şimdi böyle baktığımızda, emeklilere 100 lira ikramiye artırıyoruz demek, ayıptır, utanılacak bir şeydir. Bir kez daha söylüyoruz. Emeklilerin bayram ikramiyesi eğer asgari ücrete göre değerlendirilecek ise 1800 lira, enflasyon kaybına göre değerlendirilecek ise en az 1550-1600 lira olması gerekiyor.

İkizdereliler bir şey yapılmazsa doğa yok olur, herkes kaybeder diyor

Son değinmek istediğim konu; Rize, İkizdere ile ilgili. Birkaç gündür İşkecedere Vadisi’nde bir taş ocağı yapılması ile ilgili bir çalışma sürüyor ve buna halkın büyük tepkisi var. Rize İkizdere’de doğanın tahrip edilmesi karşısında çok ciddi bir mücadele sürdürüyor insanlar. Buna karşılık 6’ıncı günde jandarma tarafından ablukaya alınıyorlar, polis baskısı ile karşı karşıya kalıyorlar. Ve insanlar çok basit bir şey söylüyorlar. Gerçekten oranın doğası açısından bakıldığında, yazıktır. ‘‘Bize hak vermeniz yeterli değil, bir şey yapılmazsa bu doğa yok olursa herkes kaybeder’’ diyorlar.

Cengiz Holding’in ünü yarattığı doğa tahribatlarından ve aldığı kamu ihalelerinden geliyor

Rize-İkizdere, İşkencedere Vadisi’ndeki durum bu. Halk buna karşı direniyor. Halkın bu direnişi karşısında iktidar halkın karşısına polis barikatı dikiyor. Ortaya çıkan tablo bu oluyor.

Kimdir bu maden ocağını yapmak isteyen. Tanıdık bildik bir yer: Cengiz Holding. AKP iktidarı döneminde, inşaat sektöründe 2020 yılında en çok iş yapan müteahhitlerden oluşan 5’li çete diye anılan 5 holdingden biri. Beş holding var, Kalyon, Kolin, Cengiz, Makyol ve Özgün. Cengiz Holding aynı zamanda dünyada en fazla kamu ihalesi alan 3 şirketten biri. Buna rağmen, ne hikmetse, vergi sıralamasında ilk 10’a girmiyor.

Cengiz Holding'in diğer bir ünü, ülkenin birçok yerinde yarattığı doğa tahribatlarından geliyor. Enerji ve maden projeleriyle ekolojik dengeleri alt üst ediyor, doğayı ciddi ölçüde tahrip ediyor, çevresel felaketlere yol açıyor. Bakın Murgul’daki Bakır Madeni, Artvin’deki önemli su ve yaşam kaynaklarını tahrip eden Cerattepe madencilik faaliyetleri, Kaz Dağları'nda yer alan altın madeni projesi. Bunların hepsi Cengiz Holding’e ait.

İkizdereliler yaşam alanlarına sahip çıkıyor

Cengiz Holding nasıl bir kar hırsına sahipse, nasıl bir doğa tahribatı hevesine sahipse ve nasıl bir doğa düşmanlığına sahipse, Ege’den Karadeniz’e kadar her tarafta doğayı tahrip ediyor, ciddi ekolojik tahribatlar yaratıyor. Dolayısıyla bu konuda İkizdere’deki halkın mücadelesinin yanındayız. Onlarla dayanışmamızı sürdürüyoruz. Doğanın tahribatının gerçekleşmemesi için çağrıda bulunuyoruz.

Halkın karşısına polis dikmeyin. O barikatları kaldırın ve halkın yaşam alanlarına, doğaya sahip çıkması karşısında baskı kurmayın. O insanlar çok haklı ve meşru bir talep ileri sürüyorlar. Yaşam alanlarına ve doğaya sahip çıkıyorlar.

Siyaset adı altında yolsuzluk yapıyorlar

Soru: Ruhsar Pekcan’ın Yüce Divan’da yargılanması ile ilgili bir tartışma var. Yolsuzluk yaptığı görevini kötüye kullandığı dolayısıyla bir soruşturma komisyonu kurulması gerektiği yönünde görüşler var. Dün Ömer Çelik, biz muhalefetin isteğine göre hareket etmeyiz dedi. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bakın, aslında bir bakan temsil ettiği kuruma açıkça zarar vermiş. Tartışmasız. Yapılan iş ahlaki açıdan bakarsanız, siyasi ahlak açısından, kabul edilebilir değil. Hukuki açıdan bakarsanız kabul edilebilir değil. Bir bakan çok açık bir şekilde temsil ettiği kuruma zarar vermiş. Bunun soruşturmaya uğraması gerekiyor. Bakan olduğu için de Yüce Divana gitmesi gerekiyor. Ömer Çelik böyle söyleyebilir, ama mesele muhalefetin değil halkın, toplumun meselesi. Halkın ve toplumun kaynaklarını kendi şirketi için kullanmış olan bir Bakandan söz ediyoruz.

Böyle bir şey uzun zamandır görülmedi Türkiye’de. Siyaset adı altında yolsuzluk yapıyorlar. Bunun nedeni nedir biliyor musunuz? İşte Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi bu sonucun nedenidir. Çünkü Cumhurbaşkanlığı Hükümet Şirketi, pardon dilim sürçtü Sistemi Türkiye’yi bir şirket gibi yönetiyor. Şirket sahiplerini bakan yapıyor, kendileri de aile içinde çeşitli adımlar atıyorlar, en son aile içinden bir bakan istifa etmek durumunda kaldı. Ama Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin yarattığı bir sonuçtur. Bunun affı yoktur.

Bakanın acilen yargılanması gerekir

Soruyoruz hangi bakanın kaç tane şirketi var acaba? Şu anda bakan olanların aynı zamanda ticari faaliyetlerini sürdürdüğü kaç tane şirket var? Araştırırsanız vahim bir durum ile karşı karşıya kalırsınız, Mili Eğitim, Sağlık, Turizm Bakanlığı, bütün bakanlıklarda benzer durumlar var. Bu kabul edilemez. Eğer halka hesap vermek istiyorsanız ve gerçekten siyasi ahlak açısından temiz olduğunuzu göstermek istiyorsanız o bakanın acilen yargılanması gerekiyor. Türkiye’yi bir şirket olarak yönetmekten vazgeçmeleri gerekiyor.

Soru: Ne kadar aşı gelip gelmediği tartışma konusu, ama şöyle bir tartışma var. Bazı firmaların aşı firmaları ile irtibata geçtiği ve aşının eczanelerde satılacağına ilişkin iddialar var. Buna ilişkin çalışmanız oldu mu bu gelişmeler için nasıl bir değerlendirmeniz olur?

Devletin aşı alacak parası kalmamış, özel şirketler üzerinden aşı getirmeyi planlıyor

Şimdi bu haberleri biz de gördük. Bunu takip ediyoruz, haberlerin doğruluğunu öğrenmeye çalışıyoruz. Çünkü aşı konusunda en başından beri yaptığımız eleştirilerin bir sonucudur bu ortaya çıkan tablo, eğer haberler doğru ise. Çünkü biz dedik ki, ‘Türkiye’de pandemi karşısında önlem alınmak isteniyorsa, acilen en az 120 milyon doz aşının Türkiye’ye getirilmesi ve tek aşı ile sınırlı kalınmaması, çok aşı imkanı yaratılması ve bunun sonucunda da halkın pandemi karşısındaki korunmasının artırılması gerekiyor’ dedik. En başından beri söylediğimiz buydu. Hem aşı sayısı hem de atılan adımların yetersiz olduğunu söyledik. Şimdi bu haberler doğru ise, ortaya çıkan şu; devletin aşı alacak parası kalmamış, özel şirketler üzerinden aşı getirmeyi ve para ile halkı aşılamayı öngörüyor. Eğer doğru ise bu vahimdir. Yani dünyanın başka ülkelerinde görülmeyen, bizim eleştirilerimizi haklı çıkaran bir durumdur. Bu durumun takipçisi olacağız.

28 Nisan 2021