Rıza Sarraf ve bağlantılı olduğu siyasetçilerle ilgili iddialara ilişkin önergemiz

İktidarın defalarca savunmasını yaptığı, diplomatik pazarlıklara konu ettiği Rıza Sarraf ve bağlantılı olduğu siyasetçilerle ilgili iddialar artarak sürmektedir. Grup Başkanvekillerimiz Saruhan Oluç ve Meral Danış Beştaş, Sarraf’ın da içerisinde yer aldığı iddia edilen ulusal ve uluslararası yolsuzluk ve rüşvet çarklarının ortaya çıkarılması amacıyla Meclis'te araştırma komisyonu kurulmasını talep etti:

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

ABD Hazinesi uluslararası kara para transferleri için 1990 yılında Financial Crimes Enforcement Network (FinCEN) adında bir istihbarat kurmuş, bu kurumun 1999 ile 2017 arasındaki raporları ele geçirilmiş ve 400 gazeteci tarafından incelenmiştir. Bu inceleme sonucunda tüm dünyada 2 trilyon dolarlık para transferi yapan 20 isim belirlenmiştir. Bu isimlerden biri Rıza Sarraf’tır. İktidarın defalarca savunmasını yaptığı, diplomatik pazarlıklara konu ettiği; kendisinin de Türkiye’nin cari açığını kapattığını söyleyen Rıza Sarraf’ın da içerisinde yer aldığı iddia edilen ulusal ve/veya uluslararası yolsuzluk ve rüşvet çarklarının ortaya çıkarılması amacıyla Anayasa’nın 98’inci, İçtüzüğün 104’üncü ve 105’inci Maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını saygılarımla arz ederim.

GEREKÇE

Türkiye Rıza Sarraf adını ilk olarak magazin haberlerinden duysa da 17-25 Aralık 2013 tarihlerinde gerçekleştirilen, iş insanları ve siyasetçilerin içerisinde olduğu yolsuzluk ve rüşvet operasyonu ile bu isim yıllarca sürecek şekilde Türkiye siyasetinin merkezinde yer aldı. Aslen İranlı olan ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına geçen Rıza Sarraf, 17-25 Aralık operasyonlarının merkezindeki kişi olarak gözaltına alındı ve sonrasında tutuklandı.

17-25 Aralık operasyonlarının AKP iktidarı ile Paralel Yapı arasında siyasi gerilime dönüşmesi sonrasında ise serbest bırakıldı. Bu operasyonlarda adı geçen eski bakanlar da AKP’liler tarafından TBMM’de aklandı.

AKP Genel Başkanı Recep Tayip Erdoğan’ın "Altın ihracatı yapan bir zat. Ülkeye katkısının olduğunu biliyorum. Hayır işlerine girdiğini biliyorum” diye tanımladığı Sarraf, ABD’ye kaçarak ABD’nin İran’a yaptırımlarını delme suçlaması ile yargılanırken mahkeme ile iş birliği yaptı. Bu iş birliği neticesinde Sarraf ortalardan kaybolurken, Halkbank Genel Müdür Yardımcısı M. Hakan Atilla ise 28 ay cezaevinde kaldı. Siyasi iktidarın devreye girerek ABD-Türkiye ilişkileri üzerinden davayı kapatmaya çalıştığı defalarca uluslararası basında yazıldı.

Sarraf ismi gündemde soğurken ABD Hazinesi’nin istihbarat birimi FinCEN’in 1999 ile 2017 arasındaki raporları ele geçirildi ve 16 ay boyunca 400 gazeteci tarafından incelendi, konuya ilişkin röportajlar yapıldı. Bu raporlar tüm dünyada 2 trilyon dolarlık para transferi yapan 20 ismi işaret etmektedir. Bu isimlerden biri de Rıza Sarraf’tır. FinCEN’e sunulan raporlarda, ABD bankaları aracılığıyla döviz işlemleri yapan Türk bankaların da adı geçmektedir. ICIJ’ın analiz ettiği FinCEN kayıtlarında, Türkiye’deki banka hesaplarının gönderici ya da alıcı olduğu 538 işlem ‘şüpheli’ olarak işaretlenmiştir. Toplamda 70 milyon doları geçen şüpheli fon Türkiye’deki banka hesaplarına gelmiştir. Türkiye’den yurtdışına ise yaklaşık 71 milyon dolarlık şüpheli havale yapılmıştır.
Sarraf’ın kuryesi olan Âdem Karahan, 2008’de önce Sarraf’ın altın veya nakit dolu valizlerini taşıyarak işe başlamıştır. Daha sonra rüşvet verilen siyasetçiler aracılığıyla bankalar devreye sokulmuştur. Böylece Karahan para transferlerinde kullanılan paravan şirketlerin vekili olarak milyarlarca doların kuryesi haline gelmiştir. Karahan tüm bunları Organize Suç ve Yolsuzluk Raporlama Projesi’ne (OCCRP) bir bir anlatmıştır. 2008 yılında başladığı kuryelik görevinde tonlarca altın ve nakit para transferi yaptığını belirten Karahan, Sarraf’ın kendisine "Korkacak hiçbir şey yok, Türk hükümeti de bu işin içinde" dediğini öne sürmüştür. Verdiği röportaja göre Karahan başta Sarraf’a inanmasa da işine devam etmiştir. Sarraf ise Karahan’a hükümetin işin içinde olduğuna ilişkin “Yakında göreceksin” demiştir. Karahan, tüm transferlerde Sarraf’ın payının yüzde 8 olduğunu söylerken bunun yarısına karşılık gelen yüzde 4’ün Türkiye’deki siyasetçilere rüşvet olarak dağıtıldığını söylemiştir.

Ancak, AKP iktidarı 2013 yılı Aralık ayından beri yolsuzluk ve rüşvet çarkı ile yüzleşmek yerine belirsiz olan “dış güçler”, “operasyon” ibarelerine sığınarak algı yönetmek ve mağduriyet yaratarak siyasi çıkar tahvil etmek şeklinde bir yol haritası izlemektedir. Bu süreçlere dâhiliyet olsun ya da olmasın esas olan yolsuzluk ve rüşvet iddiaların üstüne gitmek, gerekli ve etkin soruşturmalar yürüterek olası siyasi şantajların önüne geçmektedir. Yolsuzluk ve rüşvet iddiaları ile ilgili genel kural, üstüne örtmeye çalıştıkça daha fazla sorun yaratmasıdır. Nitekim AKP iktidarının üstünü örtme, algı yönetme ve mağduriyet yaratma tutumu sebebiyle 2013 yılından beri Rıza Sarraf ve bağlantılı olduğu siyasetçilerle ilgili iddialar artarak sürmektedir.

Rıza Sarraf’ın içerisinde yer aldığı ulusal ve uluslararası boyutu olan yolsuzluk ve rüşvet iddialarının araştırılması, bu iddialar doğru ise ilgili siyasetçi ve bürokratların belirlenerek yargıya havale edilmesi, iddialar doğru değil ise kanıtlanarak kamuoyu vicdanının rahatlatılması için TBMM’nin devreye girmesi ve iktidarı aşarak tüm ülkeyi ilgilendiren yolsuzluk ve rüşvet iddialarını araştırması gerekmektedir.

24 Eylül 2020