Salgına ve AKP iktidarına karşı dayanışmamızı büyüterek birbirimize ses, nefes olacağız

Konferans ve büyük kongremizi gerçekleştirdikten kısa bir süre sonra ortaya çıkan Korona Virüs salgını döneminde kadın örgütlülüğümüzü nasıl geliştireceğimizi ve önümüzdeki dönem perspektif ve pratik planlarımızı oluşturmak üzere 7 bölgede Kadın Meclisi toplantılarımızı gerçekleştirdik.

Marmara, Ege, Amed, Serhat, Çukurova, İç Anadolu, Karadeniz bölgelerinde yaptığımız toplantılara Eş Genel Başkanımız Pervin Buldan, Kadın Meclisi Sözcümüz Ayşe Acar Başaran, Kadın Koordinasyonu, Kadın Meclisi ve Genç Kadın Meclisi üyelerimiz, kadın milletvekillerimiz, kadın il eşbaşkanlarımız, İl Kadın Meclisi Sözcülerimiz katılmıştır. Bu toplantılarda yaptığımız tartışmalar ve çıkan öneriler çerçevesinde hazırladığımız sonuç bildirgesi şöyle:

Kapitalist sistemin krizi Korona Virüs pandemisi döneminde daha da derinleşti. İşçi, emekçi, kadın düşmanı politikaları daha net görünür hale geldi. Kapitalist üretim biçimi, büyük bir yıkıma yol açarken; dünya halklarını her türlü hastalık ve salgına açık hale getirdi. Bugün tüm dünyada ciddi bir sağlık sorunu olan ve tüm insanlığı tehdit eden Korona pandemisine, insanı yok sayarak sermayeyi esas alan ekonomi politikaları ve kapitalizmin yarattığı ekolojik tahribat neden olmaktadır.

AKP-MHP faşist rejimi, “görünmeyen düşmana karşı ulusal savaş”, “asıl olan devlet bekasıdır”, “krizi fırsata çevirebiliriz”, “herkes devlete bağış yapsın” söylemleriyle insanların can derdine düştüğü bir süreçte, halkın ödediği vergiler ve devletin bütün olanakları ile sermayeyi ayakta tutma çabası içindedir. Açıklanan ekonomi paketlerinde; yoksullara, işçilere, emekçilere, işsizlere ve kadınlara dair neredeyse tek bir önlem yok. Bu sadece AKP iktidarının yönetim anlayışı değil, dünyanın pek çok ülkesinde de benzer yaklaşımlar sergileniyor. Kapitalist sistemin neden olduğu krizin faturası, emekçilere, kadınlara çıkarılmak istenmektedir.

Erkek egemen kapitalist sistem; işçilere, emekçilere, kadınlara hiçbir çözüm önerisi sunmazken, diğer yandan herkes kendi önlemini alsın diyerek tüm sorumluluğu halka, özellikle de kadınlara yüklemektedir. Emekçiler, bir yandan salgınla boğuşurken öte yandan açlık ve yoksullukla boğuşmak zorunda bırakılmıştır.

Bir yandan işçiler, emekçiler, yoksullar salgının ve yoksulluğun pençesine terk edilirken diğer yandan başta kadınlar ve Kürtler olmak üzere tüm muhaliflere karşı bir saldırı ve tasfiye zemini oluşturulmaya çalışılmaktadır. Üst üste çıkarılan torba yasalarla, infaz düzenlemesi ile çetelere, kadın katillerine, yandaşlara özel aflarla bu faşizan politikalara yasal zemin oluşturulmaktadır. İmralı Cezaevi’nde uygulanan ağırlaştırılmış tecrit, siyasi tutsakları cezaevlerinde ölüme terk etme, KDP desteğiyle Mahmur’a yönelik saldırılar, Rojava’da devam ettirilen işgal saldırıları Kürtlerin, halkların ve kadınların kazanımlarını topyekun ortadan kaldırma stratejisinin bir parçasıdır. Bir kez daha görüyoruz ki, tüm dünya koronavirüs ile savaşırken AKP rejimi Kürtlere, kadınlara, işçilere, emekçilere savaş açmıştır.

GÖRÜNMEYEN EMEĞİMİZİ GÖRÜNÜR KILMAK İÇİN YAŞASIN 1 MAYIS

Kadını erkeğin eşiti görmeyen erkek egemen anlayış kadın emeği sömürüsünde de karşımıza çıkıyor. Erkek egemen kapitalist sistem, eşdeğer işe eşit ücret uygulamayarak, ev içi emeğimizi görünmez kılarak, biz kadınları iki kez sömürüyor. Pandemi döneminde ise erkek egemen kapitalist sistemi ayakta tutmak için, emek sömürüsü daha da arttı. Sermayenin yaşaması için işçileri ölüme terk etmekten, kadınları yoksulluğa mahkum etmekten, ev içi kadın emek sömürüsünü arttırmaktan çekinmeyenlere karşı 2020 1 Mayıs’ında yine yan yana, omuz omuza olacağız. Ve biz HDP Kadın Meclisi olarak bu 1 Mayıs’ta, “Emeğimiz, bedenimiz, kimliğimiz, özgürlüğümüz için Yaşasın Kadın Dayanışması, Yaşasın 1 Mayıs” diye haykıracağız.

KADIN DÜŞMANI POLİTİKALARA İZİN VERMEYECEĞİZ

İktidara ve sermayenin politikalarına karşı çıkanlar ise her zamanki gibi kriminalize edilerek susturulmaya çalışılıyor. “Paralel devlet oluşturuluyor” denilerek toplumsal dayanışma engellenmeye çalışılıyor. Bu, kendini toplumun sahibi, halkı da tebaası gören zihniyetin ta kendisidir. Kısacası AKP-MHP faşist rejimi, bu büyük salgını siyasi çıkara, ekonomik ranta ve savaş aracına dönüştürme çabası içine girerek, binlerce insanın ölümüyle sonuçlanan bu süreci bir kez daha fırsata çevirmenin gayreti içindedir.

AKP-MHP faşist iktidarı, kadın düşmanı politikaları ile biz kadınların yaşamını, haklarını ve kazanımlarını gasp ederek tehdit etmekte, emeğimizi, siyasal mücadelemizi, baskı ve zor kullanarak, etkisiz ve görünmez kılmak istemektedir. Cezaevlerinde halen aralarında kronik hastalıkları da olan binlerce kadın tutsak, salgına karşı korumasız bırakılırken; kadın katilleri, tacizcileri infaz yasasıyla serbest bırakıldı. Üstelik, kadına yönelik suç işleyen binlerce erkek hiçbir önlem alınmadan cezaevlerinden salındı. Kadınların yaşamına yönelik büyük bir tehdit oluşturan bu düzenlemenin sonuçlarını çok kısa sürede yaşayarak gördük. Bu erkekler kadın ve çocukları öldürmeye, şiddet uygulamaya devam etti. Yetmedi bu yasaya çocuk istismarcılarını serbest bırakmayı eklemek istediler. İstismar yasasını kadınların muhalefeti sonucu şimdilik geri çekmek zorunda kaldılar. Fakat biliyoruz ki, yıllardır çocuk istismarını yasal kılıfa büründürmek istiyorlar ve bu düzenlemeyi kısa süre içerisinde yeniden gündeme getirecekler. Yine salgın bahane edilerek, Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun (HSK) kararıyla, şiddet uygulayan erkeği evden uzaklaştırma uygulaması rafa kaldırılarak kadınları şiddetten korumaya dönük önlem ve uygulamaları kapsayan 6284 Sayılı yasanın altı oyuldu.

EVDE ŞİDDET VAR HAYAT EVE SIĞMIYOR

“Hayat eve sığar” denildi ama o evlerde kadına yönelik şiddete karşı önlem alınmayarak, kadınlar virüs sebebiyle değil, erkek şiddeti ile ölüme terk edildi. Kadınların şiddet gördüğünde başvurdukları “ALO 183” hattının şiddete karşı acil yardım hattı olmadığı salgın döneminde bir kez daha ortaya çıktı. Çoğu kadının şiddet anında ikinci defa arama şansının olmadığı hat, yoğunluk gerekçesiyle açılmıyor. Üstelik bu süreçte uygulanan sokağa çıkma yasakları da evinde şiddet gören kadının, sokağa çıkmasını engelleyerek, şiddetten korunmasının önüne geçiyor. Kadınlar, kapasite dolu denilerek sığınaklara alınmıyor, sınırlı sayıdaki sığınaklar da kapatılıyor. Yine şiddet gören kadınlar yoğunluk gerekçesiyle karakollarda şikayet dilekçesi veremeden, hastanelerde darp raporu alamadan geri gönderiliyor.

KADINLAR SALGIN DÖNEMİNDE DAHA DA YOKSULLAŞTI

Salgın öncesi zaten işsiz ve yoksul olan kadınlar salgınla birlikte derinleşen bir yoksulluk ve yoksunluğa mahkum ediliyor. Bir yandan “Evde kal” çağrısı yapılırken işçi kadınlar, hiçbir önlem alınmadan, atölyelerde, fabrikalarda, hizmet sektöründe, tarlalarda çalıştırılıyor. Sokağa çıkma yasaklarının uygulandığı günlerde dahi kadın işçiler çalıştırılıyor. Bu dönemde aynı zamanda çok sayıda kadın işsiz kaldı, ücretsiz izne ayrılmaya zorlandı. Özellikle ev eksenli çalışan, ağırlıkla tekstil ve hizmet sektöründe güvencesiz, kayıtdışı çalışan kadınlar, devletin sunduğu sadaka şeklindeki kısa çalışma ödeneğinden dahi yararlanamadan işsiz kaldı. Kapitalizm ve pandemi süreci kadın yoksulluğunu daha da derinleştirdi.

Mülteci kadınların bu süreçte neler yaşadığı ise kamuoyundan gizleniyor. Şantaj siyasetinin bir parçası yapılan mülteciler, hiçbir hukuk gözetilmeden iktidarın keyfi politikalarıyla önce sınırlara sürüklendi, ardından hiçbir güvence ve insanca yaşam koşulları sağlanmadan, sınırlardan kent merkezlerine taşındı. Fakat mültecilere, yaşamlarını sürdürecek bir dört duvar sağlanmayarak sokaklarda salgın hastalıkla karşı karşıya bırakıldı. Kadın mülteciler ayrıca erkek şiddeti, tacizi ve tecavüz saldırılarına daha açık hale getirildi.

Kadını eve kapatarak, şiddet, ev içi emek sömürüsü sarmalına sürükleyen erkek egemen kapitalist sistem, LGBTİ+’lara yönelik nefret söylemini artırdı. Diyanet Başkanı cuma hutbesinde, farklı cinsel kimlik yönelimlerini hastalıkların sorumlusu göstererek toplumda LGBTİ+’lara yönelik nefreti örgütleme çabası içinde. AKP-MHP faşist ittifakının en iyi yaptığı şey, zaten nefret duygularıyla ezilen tüm kesimlerin birleşmesini engellemek. Ama çabaları nafile, erkek egemen kapitalist sisteminiz kriz üzerine kriz üretiyor, faşist sisteminiz baskı, şiddet, nefret üretiyor. Pandemi süreci, kapitalizmin miadını doldurduğunu, kadınlara, dünya ezilen halklarına insanca yaşam koşulları sağlayamadığını bir kez daha göstermiştir. Biz kadınlar; hayatlarımız, emeğimiz ve geleceğimiz için kapitalizme ve faşist, baskıcı rejimlere karşı mücadelemizi yükseltmeye devam edeceğiz. Salgına ve salgın kadar tehlikeli AKP-MHP iktidarına karşı kadın dayanışmamızı büyüterek birbirimize ses, nefes olmayı sürdüreceğiz.

Kadın Meclisimiz, zorluklarının yanı sıra güçlü olanaklar sunan bu süreçte, örgütlülüğünü ve gelişen saldırılara karşı kadın dayanışmasını büyütme kararlılığı içerisinde olacaktır.

GENÇ KADINLAR GELECEĞİMİZ

Gençlik tarih boyunca devrimin öncü gücü olmuştur. Bu nedenle tarih boyunca iktidarların hedefi yapılmıştır. Genç kadınlar ise hem genç hem kadın kimliklerinden dolayı iktidarların en birincil hedefi olmuştur. Erkek şiddetinin yanı sıra, özel savaş politikalarıyla genç kadınlar hedef alınmaktadır. Geleceğimiz ve umudumuz olan genç kadınların Genç Kadın Meclisini büyütme çabası, mücadelemizi daha da güçlendiriyor, kadın özgürlük mücadelesinin öncülüğü bakımından umut vadediyor.

ÖRGÜTLÜLÜĞÜMÜZÜ VE DAYANIŞMAMIZI BÜYÜTECEĞİZ

Korona Virüs pandemisinin Türkiye ve Kürdistan’da etkisini göstermeye başladığı andan itibaren devlet sorumluluktan kaçarak, karantinanın sorumluluğunu tek tek bireylere, en çok da kadınlara yükledi. Evde, fabrikada, atölyede, hizmet sektöründe kadın emeği sömürüsü daha da arttı. Halen zorunlu olmayan alanlarda çok sayıda kadın işçi çalışma mecburiyetinde bırakılıyor. Kadın yoksulluğu artarken, elektrik, su, ısınma, gıda fiyatlarındaki artış yoksulluğu, yoksunluğu derinleştirdi.

Bugüne kadar kadınların birlikte mücadelesi ve HDP Kadın Meclisi örgütlülüğümüzle emeğimize, haklarımıza, geleceğimize sahip çıktık. Pandemi döneminde de gerekli önlemlerimizi alarak örgütlülüğümüzü geliştirmek ve kadınlarla yan yana olmak için sokaklarda, mahallelerde, köylerde çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Kadın dayanışma ağlarımızı kurup; şiddet, yoksulluk karşıtı, işçi kadınların hakları eksenli mücadeleyi sokakta sürdüreceğiz.

HDP Kadın Meclisi olarak;

Sağlık, gıda, enerji gibi zorunlu çalışma sektörleri dışında çalışan tüm kadınların ücretli izne çıkarılması, işten atmaların yasaklanması;

İşten çıkarılan, kayıtdışı, güvencesiz, ev eksenli çalışan kadınlar başta olmak üzere tüm işçilere, işsizlik ödeneği bağlanması;

ALO 183 hattının acil şiddet hattına dönüştürülmesi;

İstanbul Sözleşmesi, 6284 sayılı kanunun uygulanması;

Salgın döneminde sığınak ve acil barınma ihtiyaçlarının karşılanabilmesi amacıyla sığınak olarak kullanılabilecek mekan ve alanların sayısı ve kapasitesinin artırılması, sığınaklarda gerekli sağlık tedbirlerinin alınması;

Küresel salgın sona erene kadar, elektrik, su, doğalgaz, telefon, internet faturaları ve kira bedelinin devlet tarafından karşılanması, ücretsiz gıda yardımı yapılması;

Cezaevlerinin bir an önce boşaltılması, cezaevlerinden tahliye olan ya da olacak kadına yönelik şiddet uygulayan, uygulayabilecek kişilere yönelik denetimi sağlayacak mekanizmaların oluşturularak, kadınların şiddet ve katliamlardan korunması;

Suriye’ye yönelik işgal politikalarından, Güney Kürdistan’a yönelik saldırganlıktan vazgeçilmesi; için mücadele edeceğiz.

HDP Kadın Meclisi
27 Nisan 2020