Sancar: Engelliler özgürleşmedikçe toplum özgürleşemez

Eş Genel Başkanımız Mithat Sancar, Engelliler Komisyonumuz tarafından düzenlenen “Engelliler İçin Yeni Bir Yaşam Mümkün” başlıklı panelde konuştu. Sancar, şunları söyledi:

Engelliler meselesini toplumsal ve siyasal bir konu olarak böyle detaylı çalışan başka parti yok

Hepinizi sevgiyle ve saygıyla selamlıyorum. HDP olarak çok önem verdiğimiz bir buluşma için toplanmış bulunuyoruz. Parti programımızda engellilerle ilgili özel bölümler var. Engelliler Komisyonumuz bu alanda çok değerli çalışmalar yürütüyor. Engelliler meselesini toplumsal ve siyasal bir konu olarak böyle detaylı bir şekilde çalışan başka parti yok. Geçmişte de başka bir parti olmadı. Bunun özel nedenleri elbette var ama bizler hayatın her alanında yeni bir yaşam kurma iddiasıyla yola çıkmış bir partiyiz. Engelliler özel bir alan değildir, toplumsal hayatın her yerinde her an karşılaştığımız sorunları en ağır yaşayan kesimlerdir. Dolayısıyla engelliler ve engellilik meselesi toplumsal ve siyasal meselelerimizin tümüyle doğrudan bağlantılıdır. 

Hayat pahalılığı özellikle engelli yurttaşlarımızı etkiliyor

Elbette, ülkenin içinde bulunduğu şartlar ağır. Bundan milyonlarca insan ve Türkiye’nin %90’ı etkileniyor. Halkımız yoksulluk ve açlıkla boğuşuyor. Hayatta kalmak için var gücüyle çalışıyor. Yoksulluk ve açlık derinleştikçe sorunlar ağırlaşıyor ve çözümler daha acil hale geliyor. Bu süreci en ağır yaşayan toplum kesimlerinin başında engelliler geliyor. Hayat pahalılığı dolayısıyla alım güçleri düştüğü için zaten çok zor durumdalar. Ayrıca büyük bir kısmı yaşamlarını sürdürmek için ihtiyaç duydukları araçları temin etmede artık güçlük değil imkansızlık yaşıyor. Çünkü kur artışları özellikle ve öncelikle bu toplum kesimini yani engelli yurttaşlarımızı etkiliyor. 

Bu iktidar ve sistem, engellileri kapatarak sorunları gündemden çıkarmayı hedefliyor

Ayrımcılık, uygulanan politikaların yarattığı çeşitli bağımlılık ilişkileri ve kapatma olarak adlandırabileceğimiz politikalar, engellileri toplumsal yaşamın dışında tutma amacına yöneliktir. Bu iktidar ve sistemin kendisi engellileri kapatarak, görünmez kılarak engellilik sorununu gündemden çıkarmayı hedefliyor. Görmediğiniz sürece sorunların yok olacağını varsayan zihniyetin tipik bir yansımasını, ağır bir uygulamasını engelliler konusunda görüyoruz. Engellilerin yaşadıkları sorunlar çok fazla. Bunların çözümü için başvurulan yöntemler ise tamamen yüzeysel, göstermelik ve etkisizdir. Mesela bütçeden engellilere ayrılan pay yüzde 2’nin altındadır. Oysa engellilerin sayısının bugün 10 milyon civarında olduğu tahmin ediliyor. Aileleri ile birlikte toplumun 4’te birini oluşturan bir kesimden söz ediyoruz.

Yardım ve lütuf üzerine kurulan politikalar bağımlı kılma sonucunu doğuruyor

Panelist arkadaşlarım bu alanda yaşanan sorunları somut örnek ve verilerle sizlerle paylaşacaklar ama temel meselinin eşit yurttaşlık olduğunun altını çizmem gerekiyor. Temel sorun eşit yurttaşlıktır. Biz eşit yurttaşlığı hayatın her alanı için istiyoruz. Bütün toplumsal ilişkiler için istiyoruz; inançlar için, halklar için, engelliler için, toplumsal cinsiyet alanı için istiyoruz. Her alanda eşit yurttaşlığı hedefliyoruz. Eşit yurttaşlık bu ülkede en fazla çiğnenen ve yok sayılan, yok edilen temel ilkedir. Engelliler açısından bunun çok çeşitli yansımaları var. Engellileri eşit birey ve eşit yurttaş olarak görmemenin en tipik yansıması kendilerine sadece yardım, inayet, lütuf ile bir hayat sunulabileceğinin düşünülmesidir. Engellilere yönelik politikalar yardım, lütuf ve inayet üzerine kurulmuştur. Bu politika engellileri daha fazla kapatma, toplumsal ve kamusal yaşamın dışına itme ve bağımlı kılma sonucunu doğuruyor.

Yeni bir yaşam mümkün derken eşit yurttaşlık ilkesini amaçlıyoruz

Biz de tam bunun tersini yapmak istiyoruz. Yeni bir yaşam mümkün derken bunun temeline eşit yurttaşlık ilkesini yerleştirmeyi amaçlıyoruz. Eşit yurttaşlık ilkesinin, engelliler için hayatı sürdürme ve hayatta kalma gibi çok önemli bir işlevi vardır. Diğer ayrımcılık türlerine maruz kalan toplum kesimleri için de öyle ama burada fiziksel olarak hayatını devam ettirmek gibi çıplak bir sorundan söz ediyoruz. Erişilebilirlikten sözü açtığımızda bunu büyük bir kesim sadece fiziksel çerçevede anlıyor. Biz erişilebilirliği toplumsal, siyasal ve kamusal hayatın her alanında eşit haklarla var olma olarak anlıyoruz. Eğer eşit yurttaşlık ilkesini gerçek anlamda uygulayabilirsek, eşit yurttaşlık ilkesini yerleştirebilirsek, bunun engelliler için somut anlamı kamusal, siyasal ve toplumsal hayatın her alanına eşit hak sahibi bir özne olarak katılım olacaktır. Bugünkü düzen ise tam tersini dayatmakta, tam tersinin derinleşmesine yol açacak uygulamalarla kalıcılaştırmaktadır.

İktidarın politikalarını durdurmak ve değiştirmek görevimizdir

Engellilere yaklaşım bu iktidar ile birlikte neoliberal anlayışla daha da bariz bir hal almıştır. Ayrımcılık, sömürü, dışlama ve kapatma uygulamaları çok daha çarpıcı bir boyut kazanmıştır. Meselenin sadece bu iktidar olmadığını, bir sistem meselesi olduğunu hatırlatmak isteriz. İktidarın bu politikalarını durdurmak, değiştirmek bizim görevimizdir. O nedenle bu iktidara karşı her alanda yürüttüğümüz mücadeleyi engelliler politikası konusunda da kararlılıkla sürdürüyoruz. Bunu bütçe görüşmelerinden sokağa, her alanda engellilerin hakları için yapılan bütün etkinliklere kadar ortaya koymaya çalışıyoruz. Eksikliklerimiz olabilir ama bunları da yine engellilerin, hak mücadelesi yürüten toplumsal kesimlerin ve örgütlerin katkılarıyla ve onlarla istişare ederek tamamlamayı da kesinlikle hedefliyoruz. Bu konuda son derece kararlıyız.

Engelliler özgürleşmedikçe toplum özgürleşemez

Engelliler politikası için talep ettiklerimiz de eşit yurttaşlık temelinde bir özgürleşmedir. Toplumun bu kadar büyük bir kesimini oluşturan bir kesimi olan engelliler özgürleşmedikçe toplum özgürleşemez. Ezilen, dışlanan, baskı altında tutulan inanç ve etnik kimlikler özgürleşmedikçe hiçbir toplum kesimi özgürleşemez. Kürtler özgürleşmedikçe Türkler ve diğer halklar da özgürleşemez. Aleviler özgürleşmedikçe diğer inanç grupları özgürleşemez. Engelliler özgürleşmedikçe, kendini sağlamcı ideolojinin güzel örnekleri olarak gören diğer insanlar, bizler de özgürleşemeyiz. O nedenle özgürleşme ancak bir bütün olarak toplumun bütün ezilenlerinin ve dışlananlarının ortak hedefi ve mücadelesiyle gerçekleşebilir. Bunu en çok gündeme taşıması gerekenler yine bizatihi bu baskıların ve sömürünün mağduru olanlardır. Bütün bu toplum kesimlerini bir siyasal özneye dönüştürecek birlikteliği yaratabilirsek bu iktidarı politikaları ile birlikte göndeririz. Ama aynı zamanda sistemi değiştirmenin de yollarını açarız. 

Engellilerin siyasal hayata aktif ve eşit olarak katılmasını sağlamak için de mücadele ediyoruz

Engellilerin siyasal hayata aktif ve eşit olarak katılmasını sağlamak için de mücadele ediyoruz. Hiçbir toplum kesimi adına konuşma şeklinde bir yaklaşımımız yok. Partimizde de bu ilkeye elimizden geldiğince uymaya çalışıyoruz. Kimse adına konuşmak diye bir yaklaşımımız yok. Herkes bu partide kendi adına konuşur. Engelliler adına söz söyleme hakkını kendimizde görmüyoruz. Biz engellilerin kendi sözlerini söyleyecekleri bir siyasal yapı kurmayı hedefliyoruz. Sözlerimizi hep birlikte söyleyebileceğimiz, biri adına diğerin konuştuğu değil öznenin kendisini ifade ettiği ve politikaları birlikte kurduğu bir işleyiş hedefliyoruz. Bu konuda başarılı adımlar da attık ama henüz yeterli düzeyde değiliz. Eksiklerimizi ortaklaşa çalışmalarla gidereceğiz.

Engelliler konusunda da merkeziyetçilik sorunun temel kaynağıdır

Engelliler konusunda temel meselelerden biri de merkezi yönetimin bu alanı kendi kontrolünde tutmasıdır. Merkeziyetçilik bu ülkede birçok sorunun temel kaynağıdır. Merkeziyetçilikten kurtulmak da çözümün önemli bir yoludur. Kürt sorununda da böyledir, inanç sorununda da böyledir, toplumsal cinsiyet meselesinde de böyledir, eğitimde ve sağlıkta da engelliler konusunda da böyledir. Dolayısıyla yerel demokrasi ilkesinin her alanda hayata güçlü bir şekilde geçirilmesi gerekiyor. Çözüm yolunun en önemli kapısı buradadır. Bizler bu kapıyı ortak mücadele ile açacağımıza inanıyoruz. Engellilerle ilgili politikaların belirlenmesinde ve hayata geçirilmesinde yerel yönetimlerin yetkili olması gerekiyor. Yerel yönetimler sorumluluğu üstlenecek bir anayasal ve yasal statü içinde olmalıdır. Gerekli kaynak ve güvencelerin sağlanması gerekiyor. Eğer böyle olursa sorunlar yerinde ve yerelde çok daha kolay çözülecektir. Siyasal katılım da böylece mümkün olacaktır. Engelliler için taleplerimizin ve hedeflerimizin en önemli noktalarından biri de yerel yönetimlerin bu alanda söz yetki ve kaynak sahibi olmalarını sağlamaktır.

Savaşa ayrılan kaynaklar engellilere ve hakları gasp edilmiş milyonlara aktarılmalıdır

Başka bir yaşam mümkün bu ülke için, başka bir yaşam gerekli. Bu yaşamı kurmak için güçlerimizi birleştirme sorumluluğumuz ve zorunluluğumuz var. Bu iktidar varlığını sürdürmek için en çok savaş politikalarından medet umuyor. Sayısız edebiyat ve şiir var savaşların yarattığı tahribatı anlatan. Engelliler için özel olarak bu konuyu işleyen eserler de çok. Savaşlardan geriye büyük bir engelliler topluluğu kalır. Sadece canlarımızı almaz, ülkenin kaynakları gider ve yüzbinlerce engelli ortaya çıkar. O nedenle savaş karşıtlığı aynı zamanda yeni bir yaşamın, eşit yurttaşlık temelinde demokratik bir sistem kurmanın en önemli alanı görülmelidir. Savaş karşıtlığı soyut bir mesele değildir. Kaynakların aktarımı konusunda politikaları değiştirmek de çok belirleyicidir. Savaşa ayrılan kaynakların engellilere ve hakları gasp edilmiş, yoksul ve aç bırakılmış milyonlara aktarılmasını mümkün kılacaktır.

Yeni bir yaşam bu ülke için zorunludur

Özgürlük, eşit yurttaşlık, barış ve tüm bunlar yeni bir yaşam için vazgeçilmezlerimizdir. Yeni bir yaşam engelliler için mümkündür. Yeni bir yaşam hepimiz için mümkündür. Yeni bir yaşam bu ülke için zorunludur. Bunu ortak mücadeleyle ve kararlı yürüyüşle sağlayacağımıza da inanıyorum. Bu panelin bu çerçevede katkı sunacağına kesinlikle inanıyoruz. Hepinizi tekrar sevgiyle ve saygıyla selamlıyorum. Yeni yaşam yürüyüşümüzde yolumuz açık olsun. 

Engelliler Komisyonu Eş Sözcümüz Hatice Betül Çelebi: Farkındalık değil kabul gününe ihtiyacımız var

Yarın 3 Aralık Dünya Engelliler Günü, farkındalık günü. Engelliler için bugün ve dün değişen hiçbir şey yok, yarın ne olacak? Yarın onlar bizim meleklerimiz sözlerini duyacağız. 40 yılı aşkın süredir hayatımı böyle sürdürüyorum ama gördüğünüz gibi hala kanatlarım çıkmadı. “Hepimiz bir engelli adayıyız” diyenlerden, ne kadar sağlamcı olduğunu bilmeden bu konuya katkı sağladığını sananlardan cümleler duyacağız. Sevgi pıtırcığı sözler duyacağız. “Sevgi her engeli aşar”. Sevgi bu ülkede neyi aştıysa. Kadınları, Alevileri, Kürtleri öldürdü. Sevgi hiçbir şeyi halletmiyor bu ülkede. Bizler birer balkabağına dönüşüp prensler ve prensesler olup fotoğraflar vereceğiz kamusal alanda ama saat 12’yi vurduğunda yine gerçeklere döneceğiz. Biz engelliler yine toplumun görünmez, korku duyulan, önyargı ve düşük beklentiyle yok sayılan, değersizleştirilmiş, aciz, muhtaç ve yük olan bireyleri olacağız. 3 yıldır HDP Engelliler Komisyonu olarak çalışmalar yapıyoruz. İndirgemeci yaklaşımlara daha derin bir bakış açısı getirmek istedik. Bu negatif kültürü ifşa etmek için, dikkat çekmek için “İçimizdeki Sağlamcı Ayrımcı Tabirler Raporunu” yayınladık. Dış İlişkiler Komisyonumuz ile birlikte bir diplomasi ağı başlattık. Bunun çok farkındayız. Farkındalık günlerinin hiçbiri bizim amacımıza hizmet etmiyor. Farkında olarak engelliler dışlanıyorlar, okullardan kovuluyorlar, hakarete uğruyorlar. Bizim bir farkındalık değil kabul gününe ihtiyacımız var. Bunun için uluslararası platformlarda “dünya engelliler onur günü” şeklinde bir günün çalışmasını yaparak, böyle bir kabule ve yaklaşıma politik anlamda öncülük edeceğimiz çalışmayı başlattığımızı buradan açıklamak istiyorum. 

Sağlamcı ideoloji yaşamda tam ve eksik öğreti üzerinden karşılık buluyor

Engelliler olarak yaşadığımız şeyler o kadar çok ki. Ortak otobüse biniyoruz şoför “ne işin var dışarda, evinde dur” diyor. Belli kurumlarda arkadaşlarımız sürekli mobbing ile karşılaşıyorlar, iş istihdamlarını çalmış muamelesi görüyorlar. Peki, bu davranışlar neden bu kadar ortak? Mitolojik olarak beden ve sağlamcılığın eş zamanlı inşa edildiğini ve bu ayrımcılığın bir kökten türediğini görebiliyoruz. Aristo kadını “eksik erkeklik” olarak tanımlıyor. Burada toplumsal cinsiyet eşitsizliği ile sağlamcılığın tarihsel süreçte aynı şekilde inşasının olduğu gerçekliğini görüyoruz. Sağlamcı ideoloji tam ve eksik öğretisi üzerinden karşılık buluyor yaşamda. Tam bir insan. Ne kadar kibirli bir iddia! Soralım tam bir insan kimdir? Nasıl ölçeceğiz tam insanı? Dört çeyrek elma bir elmadır? Kaç çeyrek insan tam bir insan olacak. Bu kadar komik ve anlamsız bir ideoloji bizim hayatımızı büyük bir karanlığa çeviriyor.

Asıl trajedi kapitalist sistemin bir metaya dönüştürdüğü bedende hapsolmaktır

Bu ideolojilere göre engelliler olarak trajik ve sefil bir hayatı yaşıyoruz. Hayatımızdaki tek trajedi normaller. Örneğin kamusal alan bütçesinin sadece 1.2’sinin engellilere ayrılması. Bu ülkede hala ne kadar engellinin olduğunu bilmiyor olmamız. Trajedi Sinan’ın bir odada şilte üzerinde yaşaması, yemek yemesi ve bir köşesini tuvalet olarak kullanmasıdır. Trajedi 3.350 TL ile engellilerin eve kapatılmasıdır. Trajedi nedir? Sağırların hayatımızda hiç olmaması, engelli yurttaşlar arasında sağırların tamamen kendi içinde bir hayat kurmalarına hep birlikte sessiz kalmamız. Trajedi böyle bir toplumsal zihniyette yaşıyor olmamız ve kapitalist sistemin bir metaya dönüştürdüğü bedene hapsolmanız. Ve normal var saymanız ve bizi o beden üzerinden yargılıyor olmanız.

Engelliler için yeni bir yaşam mümkün mü sorusu ile çıktık yola. Evet, engelliler için yeni bir yaşam mümkün. Amed’de seslerini duyduğunuz, yadırgayıp dönüp baktığınız, çünkü birlikte yaşamaya alışmadığınız Baran’ın bize verdiği sarı mandal ile yola çıktık. Baran bu mandala büyük özen sevgi ve inatla sarılıyor. İşte biz de bu davaya onun bize hediye ettiği bu inatla, moralla, umutla devam ediyoruz. “Benden sonra ne olacak?” diyen annelerin korkuları ile dem aldık. Yalnız bırakılmış, ötelenmiş, örselenmiş milyonlarca engellinin yalnızlığı ile hemhal olduk. Bütün kadim öğretilerin bize söylediği gibi kusur görendedir. Belki ne yapabiliriz diyeceksiniz, bir kelebek etkisi yaratabiliriz. En azından söylediğiniz şeylere kulak verebiliriz. Böyle gelmiş böyle gitmesin, davetimiz toplumun tüm kesimleri için.  Bu sağlamcı ve zehirli dili hep birlikte dönüştürelim, önce dili sonra zihnimizi. 

2 Aralık 2022