Sancar: Faşizmi durduracak mücadelenin kaynağı da öncülüğü de HDPdedir

Eş Genel Başkanımız Mithat Sancar, haftalık grup toplantımızda güncel gelişmeleri değerlendirdi. Sancar, şunları söyledi  

Ekim ayında bir acının yıldönümü var; 10 Ekim Ankara Gar Katliamı. Yurdun her bir köşesinde bombalar patlarken, insanlar katledilirken, on binler Ankara'da barış için bir araya gelmişti. O insanlara vahşice, acımasızca saldırıldı. Kimler saldırdı? Kimlerin saldırdığını biliyoruz. IŞİD canilerini biliyoruz. O saldırıya neden olan şartları ve sonrasında neler yaşadığını hiçbirimiz unutmadık. 

Bu iktidar, halkın hafızasız olduğunu sanıyor

Bu iktidar, halkın hafızasız olduğunu sanıyor. Şu deyişe inanıyor; hafıza-i beşer nisyan ile maluldür. Ama yanılıyor. İnsanlık hafızası unutmuyor bizler unutmuyoruz. O bombaların nasıl patladığını, ardından kimlerin neler söylediğini, 103 canı unutmadık unutmayacağız. 103 canı saygıyla ve sevgiyle selamlıyoruz. Bunun hesabını mutlaka soracağız.

Kutlu olsun kuruluş yıldönümümüz, kutlu olsun yürüyüşümüz

Ekim ayının ortası bir müjdenin de, bir güzelliğin de yıldönümüdür aynı zamanda. 15 Ekim HDP'nin kuruluş yıl dönümüdür. 15 Ekim'de arkasında büyük bir birikimle, halkların desteğiyle HDP kuruldu, halklar için demokrasi ve barış için kuruldu. Büyük bir emekle bizlere devredilen büyük bir mirasın üzerine kuruldu. İşte o günden bugüne 8 yıl geçti. O 8 yıl umudu, cesareti, mücadeleyi sürekli büyüten milyonlarca destekçisi ve yüz binlerce emekçisiyle HDP bugüne geldi. Kutlu olsun arkadaşlar kuruluş yıldönümümüz, kutlu olsun yürüyüşümüz. 

7 Haziran’da bir mümkünü ortaya koyduk

HDP kurulduğundan bu yana bu ülkenin kötülüğe, faşizme, sömürüye, ayrımcılığa mahkum olmadığını gösterdi. En karamsar zamanda 7 Haziran 2015 tarihinde bir mümkünü ortaya koydu. Yenilmez, seçim kaybetmez diye gösterilen iktidarı durdurduk. AKP'ye ilk defa bir seçim yenilgisi yaşattık. Ardından saldırılara başladılar çünkü bunu hazmedemediler, yenilgiyi hazmedemediler, umudun bu kadar kararlılıkla yükseltilmesinden korktular. Her türlü saldırı yöntemini devreye soktular. Bizleri yok edeceklerini, boyun eğdireceklerini sandılar ama yanıldılar başaramadılar. 

31 Mart seçimlerinde bu iktidar bizden ağır bir tokat yedi

Yürüyüşümüz devam ediyor, sendelemedik yine. Çünkü davamızın haklılığına, yolumuzun güzelliğine, ufkumuzun zenginliğine güveniyoruz, inanıyoruz. O nedenle yürüyüşümüze aynı cesaret ve kararlılıkla devam ediyoruz, edeceğiz. 31 Mart'ta da iktidar her tarafa umutsuzluğu yaymış, toplumu sindirebileceğine inanmışken ağır bir tokat yedi. "Bu iktidara kaybettireceğiz, demokrasi güçlerine ve umuduna alan açacağız" dedik ve yine başardık. İkinci kez seçimde hezimet yaşadılar. 

HDP'nin gücünü en iyi bilen bu iktidar

Belki de HDP'nin gücünü en iyi bilen bu iktidarın kendisidir. Belki bizden bile iyi biliyordur. Çünkü HDP geleceği temsil ediyor. Demokrasi, adalet, barış, eşitlik ideallerini temsil ediyor. Yüzyıldır her türlü yolla yok edilen umutları ve değerleri yaşatacak güce sahip olduğunu biliyor o nedenle vazgeçmiyor, saldırılarından bir an bile durmuyor iktidar. Fakat biz de durmuyoruz, biz de yılmıyoruz, korkmuyoruz, direniyoruz, yürüyoruz, umudu büyütüyoruz. Şimdi en koyu renkleri ve en ağır halleri ile faşizmi bu ülkenin üzerine çökertirken iktidar, karşısında yine HDP'nin dipdiri mücadelesini görüyor. Bu faşizmi durduracak mücadelenin kaynağı da öncülüğü de buradadır. HDP'dedir, HDP'yi seven milyonların gözlerindedir. HDP şimdi de demokratik dönüşüm yolunu açıyor, halkın iktidarını kurma umudunu büyütüyor, Demokratik Cumhuriyete yürüyor. 

Çağrımız "destek olun" çağrısı değil, hep birlikte mücadele etme çağrısıdır

Bizler çağrılar yapıyoruz. Gelin hep birlikte mücadele edelim diyoruz. Bu çağrılarımız bazen yanlış anlaşılıyor “gelin bize destek olun” gibi anlaşılıyor ya da öyle sunuluyor. Hayır, bizim kimseden destek istediğimiz yok, bizim çağrımız birlikte yürüme çağrısıdır. HDP kendi koruyacak güçlü bir halk desteğine sahiptir. Dolayısıyla bizim kendimize güvenimiz de haklılığımıza inancımız da tamdır. Çağrılarımız destek çağrıları değildir. Çağrılarımız birlikte yürüme, hep birlikte mücadele etme çağrılarıdır. O nedenle bıkmadan usanmadan yineliyoruz; gelin Demokratik Cumhuriyeti birlikte inşa edelim. Sadece bize bırakırsanız biz direnişimizi sürdürürüz ama bu ülkede de bu iktidarın politikalarının yarattığı tahribatlar derinleşir. Bir an önce gecikmeksizin faşizme karşı olan bütün güçler, Demokratik Cumhuriyet isteyen bütün çevreler bir araya gelmenin yollarını bulmalıdır. Biz buradayız, bu inanç ve değerleri benimseyen herkesi buraya bekliyoruz.

Birileri kısa süreli kur oynamalarından büyük rantlar koparıyor, halk yoksullaşıyor

Bu iktidar yalanla yönetiyor, bu iktidar bir yalan yönetimidir, bir yalan rejimi kurmuştur. Her bir başarısızlığını yeni ve daha büyük bir yalanla örtmeye çalışıyor. Ekonomiden başlayalım; yalanların en sakilini gözler önüne bir kez daha serelim. Ne diyordu Bakan Albayrak “Dolarla ne işiniz var? Biz dolara bakmıyoruz. Ben kuru önemsemiyorum”. Peki, gerçekten doların bu ülkede yoksula, emekçiye etkisi yok mu? Kur artışının bir önemi yok mu? Nasıl yok? Bizim ekmek yaptığımız buğday bile ithal. Elbise yaptığımız pamuk, çorba yaptığımız mercimek bile ithal. Ve bunları dövizle alıyoruz. Döviz kurundaki her oynama üzerimizdeki elbiseden önümüzdeki çorbaya, ekmeğe kadar her şeyi daha pahalı hale getiriyor. Birileri kısa süreli kur oynamalarından büyük büyük rantlar koparıyor, halk ise yoksullaşıyor. 

Padişahlığa özenenlere giden her kuruş, çocuğuna tablet alamayan yoksulun cebinden çıkıyor

Halk başka nasıl yoksullaşıyor? Bu kötü, bu sakil, bu yalancı ekonomik yönetimden dolayı yoksullaşıyor. Bu iktidar halka bir şey vaat edemeyince, vaat edecek bir şeyi kalmayınca savaşı, kutuplaşmayı, gerilimi, çatışmayı öne çıkarıyor. Böylece itirazları da bastırabileceğini, kendine yönelik rızayı yeniden üretebileceğini sanıyor. Ama bunda da yanılıyor. Bundan daha çok yanılmasını sağlayacak şey de birlikte mücadeledir. Yoksulluk başka neden artıyor? İsraftan. Saray'dan, büyük saraydan ve yavru saraydan; padişahlığa özenen küçük birimlerden... En tepeye kadar milyonlarca, milyarlarca lirası bu halkın israfa gidiyor. Bu yoksullaşmadır. Oraya giden her kuruş çocuğuna eğitim için bile tablet, televizyon alamayan, interneti olmayan emekçi, yoksul ailelerin cebinden çıkıyor. Savaşa, Saray'a ayrılan her kaynak halkın yoksullaşması demektir. 

Sayıştay raporları bile yandaşa ayrılan rantları gizleyemez hale geldi

Ve bir de tabii yandaşa ayrılan rantlar... Sayıştay raporları bile bunları gizleyemez hale geldi. Bir şekilde raporlara geçirmek zorunda kalıyor Sayıştay. Oysa biliyoruz ki tüm denetim kurumları baskı altında. Bu ağır baskı ortamında bile bu kadarını yazmak aslında olayın daha ne kadar büyük olabileceğini de kendiliğinden gösteriyor. Hazine garantili projelerle yaratılan yandaş kaynağının miktarını, çapını ve ödeme şartlarını bu toplumdan saklıyorlar ama biz biliyoruz; milyarlarca lirayı buluyor, bunlar bizim halkımızın cebinden çıkıyor. 

Çalınan bu ülkenin geleceğidir, HDP buna dur demek için vardır

Bütün bu savaş, Saray israfı, rant ve yandaş politikaları bu ülkenin tertemiz insanlarının, vicdanlı emekçilerinin, helal ekmek kazanan bütün yurttaşlarının geleceğini çalıyor. Çalınan sadece para değil, sadece maddi kaynak değildir. Çalınan bu halkın bu ülkenin geleceğidir. İşte HDP bütün bunlara dur demek için var. Yalana dur diyeceğiz, yalanın karşısına hakikati çıkaracağız ve hakikati savunacağız. Talana dur diyeceğiz. Halk için ekonomi ve ekonomide adaleti savunuyoruz. Bunun için her alanda çalışmalar yürütüyoruz. Programlarımızı çıkarıyoruz. Bu ülkeyi yönetmeye adayız ki ülkenin kaynakları bu ülkede refah için yoksullara adalet, ekmek, iş için. Bunu biz göstereceğiz, kararlıyız ve bundan asla vazgeçmeyeceğiz. 

Kobanî protestosu bahanesiyle başlatılan soruşturma tepeden tırnağa yalan üzerine kurulmuştur

Yalanın haddi, hesabı, sınırı kalmadı. Ayrıntıya girmeyeceğim ama anmadan da geçemeyeceğim. Kobanî protestosu bahanesiyle başlatılan soruşturma tepeden tırnağa yalan üzerine kurulmuştur. Ve her gün yeniden daha da berbat yalanlarla genişletiliyor. Yalan, hepsi yalan. Peki niye bu kadar yalan söylüyorlar? Çünkü bu iktidar suçlu. Bu iktidar Kobani’ye IŞİD saldırısı devam ederken izlemiş olduğu politika dolayısıyla suçludur. Kobani’deki halklar IŞİD barbarlığına karşı savaşırken, o katliamcı, tecavüzcü çeteye direnirken bu iktidar sessiz kalmakla, yardım kapılarını açmamakla suçludur. Protestoculara güvenlik güçlerinin ateş açması sonucu ortaya çıkan provokasyonlardan da suçludur. O dönemde paramiliter güçleri bildiği halde durdurmayan, durduramayan, durdurmaya gücü yetmeyen veya durdurma isteği olmayan iktidar 6-8 Ekim’deki bütün olaylardan sorumludur. 

Kobanî protestolarına karşı işlenen suçların hesabını verecekler

Bu sorumluluğu örtmek için en kolay yol olarak gördüğü HDP’ye saldırıyı öne çıkarıyor. Ama yalanlar çöküyor, bir bir çöküyor. Hakikati anlatmaya, yalanı ortaya çıkarmaya devam edeceğiz. İlk seçimde kuracağımız Demokratik Cumhuriyette adalet önünde bunların hesabını tek tek soracağız. Bunun hesabını vermekten asla kaçamayacak o dönemin sorumluları da, bu dönemin kumpasçıları da. 

Katliam serbest, anma yasak çünkü her anma unutmama demektir

Her yerde yasak var bunu görüyoruz. Basın özgürlüğüne ağır darbeler indiriliyor. Basın özgürlüğü ortadan kaldırılıyor. Fikir özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü, toplantı gösteri hakkı... Fakat bazı yasaklar vicdansızlık sınırlarını da aşıyor. Mesela 10 Ekim Katliamının gerçekleşmesini engellememek serbest, daha açık söyeyim katliam serbest, anma yasak. Nasıl insanlık dışı bir tutum bu. Neden korkuyorsunuz? Biz biliyoruz. Her anma unutmama demektir. Unutmama demek hesap sorma bilincinin, isteğinin canlı kalması demektir. Unutmayacağız, unutturmayacağız. Sözümüz var o canlara, Türkiye’de barış için demokrasi için canını vermiş herkese sözümüz var; onların mücadelesini unutturmayacağız, onların hayallerini gerçekleştirmek için var gücümüzle çalışacağız. 

Bu böyle gitmez, ahlaksızlığa ve vicdansızlığa karşı çıkmak görevdir

Sömürü serbest, hak gaspı serbest, hak talebi yasak. Soma ve Ermenek'ten en temel hakları olan tazminatlarını istemek için yola çıkan emekçileri durduruyorlar. O tazminatlara el koymak, gasp etmek serbest ama hak talep etmek yasak. Madende katliam serbest ama katliamda hesap sormak isteyenlerin itirazları yasak. Yok arkadaşlar bu böyle gitmez. Yeter, bese. Bu böyle gidemez. Bu sadece siyasi bir mesele değil, bu aynı zamanda vicdani ve ahlaki bir meseledir. Ahlaksızlığa, vicdansızlığa karşı çıkmak aynı zamanda faşizme karşı çıkmaktır. Faşizme karşı çıkmak için vicdansızlığa da ahlaksızlığa da her gün itiraz ediyoruz, itiraz edeceğiz de. 

Savaş baronları zenginleşiyor, halk yoksullaşıyor

Bu iktidarın ayakta kalmak için dayandığı en temel politika savaş politikasıdır. İçeride ve dışarıda, her alanda savaş naralarıyla fetih şiirleri ve destanlarıyla yürümeye çalışıyorlar ama her yerde fiyasko ile sonuçlanıyor bu yürüyüş. Biz tutup da o politikaları eleştirdiğimizde neyin ne olduğunu biliyorduk, bunu anlatmaya çalışıyorduk. Neydi esas mesele? Bir; bunlar militarizmi içeride iyice yerleştirmek, dışarıda temel yöntem haline getirmek için uzun zamandır hazırlık yapıyorlar. Militarizmle ayakta kalmaya çalışıyorlar. Daha önce de söylemiş olmalıyım; galiba Bismark'ın sözüydü; “Süngüyle her şeyi yapabilirsiniz ama üstünü örtemezsiniz.” İsterseniz deneyin bakın bakalım ne oluyor? Libya'dan Doğu Akdeniz'e kadar sorunları diplomasiyle müzakereyle diyalogla çözmek yerine sürekli askeri yöntemleri devreye sokmanın bedeli bu toplumun yoksullaşmasıdır. Savaş baronlarının zenginleşmesidir. O nedenle bu ülkede bu savaş politikalarına en kararlı şekilde karşı çıkmadıkça bu ülkeye demokrasi ve barışı getirmemiz çok zor. 

Kan istemeyen, talana karşı olan, yalanı reddeden herkes bu iktidarın savaş politikalarının karşısında olmalıdır 

Barış çağrılarımız savaşa karşı mücadele çağrısıdır. Barış çağrılarımız talana, ranta karşı mücadele çağrısıdır. Bu çağrıyı bir kez daha yineliyoruz. Kan istemeyen, talana karşı olan, yalanı reddeden herkes bu iktidarın savaş politikalarının karşısında olmalıdır. HDP bunu yapıyor, yapmaya devam edecek. Bunun için zaten uykularını kaçırıyoruz. Hiç kimse hakikatin peşine bizim kadar cesaretle düşmüyor. O nedenle korkuyorlar, korkuyorlar ama bu korku kaybetmelerini engellemiyor. Korktukça saldırıyorlar, saldırdıkça kaybediyorlar. 

İlk seçimde bu iktidara kaybettirecek temel güç HDP’dir

Türkiye halkları şunu bilsin ve emin olsun; ilk seçimde bu iktidara kaybettirecek temel güç HDP’dir. Ama seçim bekleyecek değiliz, her gün ve her gün yeniden her alanda faşizme karşı direnecek en temel güç HDP'dir. Biz Demokratik Cumhuriyete giden yolu her günü mücadele ve direniş zamanı; her yeri mücadele ve direniş alanı olarak örmek suretiyle açacağız. Demokratik Cumhuriyete giden yolu her gün yeniden kuracağız. 

Kürt illerinde çıkarılan orman yangınlarını, imara açılan bölgeleri iyi biliyoruz 

Yalan demişken bir noktaya daha değinmeden olmaz. Yalanları anlatmak için burada birkaç gün grup toplantısı yapmamız lazım ama zararı yok, enerjimiz var gücümüz var, her gün anlatmaya devam edeceğiz. Orman yangınlarına ilişkin yalana da işaret etmem lazım. Bu iktidarın doğaya ekosisteme bakışının ne olduğunu biz biliyoruz. Şaibeli ihalelerle satılan yangın söndürme uçaklarını da biliyoruz. Güvenlik bahanesi ile Kürt illerinde yakılan binlerce hektar ormanın durumunu da biliyoruz. Günlerce, haftalarca müdahale edilmeyen yangınları da biliyoruz. İmara açılsın diye, rant alanı açılsın diye çıkarılan yangınları, maden sahası için yakılan ormanları biliyoruz. Ülkenin farklı yerlerinde bunların örneklerini defalarca yaşadık, Kazdağları’ndan Fatsa’ya, Cudi’ye Gabar’a, bütün buralara nasıl vahşice saldırı yapıldığını, doğaya nasıl vahşice saldırı yapıldığını biliyoruz. 

Doğayı savunmak ve ekolojik yaklaşım partimizin temel direği

Bizim bu konudaki tavrımız nettir. Doğayı savunmak ve ekolojik yaklaşım partinin temel direğidir. Rant için veya ihmalden veya kasıtlı olarak çıkarılan yangınları, her türlü davranışı ve olayı en başta HDP reddeder. Bu kadar nettir duruşumuz. Ama bununla kalmayacağız. Reddetmek, kınamak yetmiyor. Bu politikaları durdurmak için yaşam alanları yok edilen köylülerle ekoloji mücadelesini yürüten o fedakar insanlarla, kuruluşlarla birlikte mücadeleye en kararlı şekilde devam edeceğiz. 

Bodrum Güvercinlik Koyu’nda yanan alan imara açılmayacak demişlerdi, yalan!

Şimdi sadece bir örnek demiştim; Bodrum’un Güvercinlik Koyunda büyük bir yangın çıkmıştı zamanında. O yangından sonra da yakılan alanlara inşaat yapılmayacağı, buraların imara açılmayacağını dönemin Muğla Orman Müdürü şu sözlerle anlatmıştı: Burası kesinlikle imara açılmayacak ve tekrar yeşillendirilecek. Yalan! İmara açıldı ve yandaşa peşkeş çekildi. Arkadaşlarımız bir tane görsel getirdiler. Bundan birkaç yıl önce Güvercinlik’te büyük bir yangın çıktı, 250 hektar alan yandı, peki, sonraki hali neydi. (Görselleri göstererek) Buyurun, burası yandı. Evet, “burası ağaçlandırılacak ve imara açılmayacak” demişti sonraki hali ve şimdiki durumu budur.

İktidarın inşaata ve otellere yer açmak için yangınların önünü nasıl açtığını biliyoruz

Tekrar yan yana koyalım ve görelim bunun gibi onlarca örnek vardır. Biz bu iktidarın inşaata otellere başka işletmelere yer açmak için yangınların önünü nasıl açtığını ve üzerini nasıl örttüğünü biliyoruz. Ama buna karşı mücadeleyi en kararlı biçimde devam ettireceğiz. Bunların hesabını ahirete bırakmayacağız. 

Bu iktidarın yalanları ile HDP’den ve Kürtlerden uzak durmak sadece iktidarın işine yarar

Faşizme karşı mücadele ve bu ülkede demokratik mücadeleye giden yolu kararlılıkla açma. Herkesi hep birlikte burada bir kez daha yan yana durmaya çağırıyorum. Bu iktidarın yalanları ve çeşitli algı oyunları ile HDP’den, Kürtlerden uzak durmak sadece bu iktidara yarar. HDP de Kürtler de haysiyet için adalet için özgürlük ve demokrasi için mücadele etmekten bir an bile geri durmazlar ama biz bütün bunları ülkenin tamamı için istiyoruz. 

Bu iktidarın yalanlarına ve algı oyunlarına karşı birlikte yürüyelim

O nedenle birlikte yürüyelim diyoruz. Yalana karşı hakikati savunmaya devam edeceğiz  Talana karşı adaleti, yasaklara karşı özgürlüğü savunmaya devam edeceğiz. Savaşa karşı barışı savunmaya devam edeceğiz. İlle de mücadele, ille de cesaret! Yolumuz açık olsun yoldaşlar, kardeşler, dostlar. 

13 Ekim 2020