Sezai Temelli: İsrail’le yapılan tüm anlaşmalara son verelim

Eş Genel Başkanımız Sezai Temelli, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu:

Bugün maalesef hüzünlü bir gün. Nakba’nın 70. yıl dönümüne denk gelen bir elçilik açılışı provokasyonuyla 60 Filistinli yaşamını yitirdi, binlerce Filistinli yaraladı. İsrail hükümetinin bu katliamcı girişimini lanetliyorum, kınıyorum.

Halkların, dinlerin ortak kutsal mekanı Kudüs bir istismar malzemesi haline getirildi. Kudüs tarih boyunca İslamiyet’in, Hristiyanlığın ve Museviliğin buluştuğu bir barış kentidir. Ama bugün gelin görün ki Kudüs İsrail Hükümeti’nin savaş şehri yaptığı bir yere dönüşmüştür. 

Buna son vermek gerek tüm Ortadoğu halkları aynı ızdırabın cenderesi altındadır, iktidarların zulmü altındadır. Bugün Filistin’de karşımıza çıkan sahne Ortadoğu’da birçok yerde karşımıza çıktı.

Kürt halkına, Filistin halkına karşı bir çok kez gördük bunları. Tıpkı Afrin’de olduğu gibi. Tıpkı Doğu Guta’da olduğu gibi. Buna son verebilmek için bu iktidarlara karşı halkların ortak barış mücadelesi yükselmek zorundadır. Yoksa, iktidarların günü kurtarmak için yaptıkları açıklamalarla Ortadoğu’ya savaştan başka verecekleri bir şey yoktur. Halkları birbirine düşman ederek ortak yaşam coğrafyasını savaş coğrafyasına çeviren bu zihniyete halklar barış mücadelesi ile son verebilir. 

Filistin yine seçim malzemesi yapıldı

Bugün yine, Kudüs meselesi söz konusu oldu, Filistin gündeme geldi. Karşımıza aynı zihniyet, aynı yöntemlerle çıktı. Filistin halkıyla bir dayanışma değil, bu sorun üzerinden siyaset yapan, bunu bir seçim malzemesi yapma aklı çalışıyor. Çünkü nasıl ki Sur’da, Cizre’de bu aklı gördük, Afrin’de bu aklı gördük, şimdi Filistin’de de aynı aklı görüyoruz. Filistin’in seçim malzemesi yapıldığını görüyoruz. 

Yenikapı mitinginden Filistin halkına hayır çıkmaz

Mavi Marmara unutulmuş gibi, İsrail Hükümetiyle yapılan anlaşmalar unutulmuş gibi ki AKP iktidarı kadar fazla anlaşma yapan hükümet yok tarihte, yine Yenikapı’ya miting çağrısı yapılıyor. Biz Yenikapı mitinglerinin neye mal olduğunu çok iyi biliyoruz. Bu mitinglerden Filistin halkına hayır çıkmaz. Bu mitinglerden demokratik siyasetin tasfiyesi çıkar, Afrin'e saldırı çıkar başka bir şey çıkmaz. 

İsrail’le yapılan tüm anlaşmalara son verelim 

Eğer Filistin halkıyla yan yana olmak istiyorsanız gelin bu ticari, siyasi ve askeri anlaşmalara son verelim. İşte Meclis. Getirin hep birlikte tüm bu anlaşmalara son verelim. 

Kudüs’ün İsrail’in başkenti olmasını 13 yıl önce tanımışsınız. Gelin şimdi iptal edelim? Hayır. Bunlar konuşulmuyor. Ne yapacağız Yenikapı’da miting. Sonra da Diyarbakır’da miting yapacakmış. Kürt halkının aklıyla alay edercesine.

Türkiye ile İsrail Ortadoğu halklarına karşı ittifak kurmuş

Evet, artık bu yalanlara ve bu mitinglere karnımız tok. Miting kararını bile ancak 10 saat tartıştıktan sonra alabildiler. Öyle anlaşmalar yapmışlar ki İsrail'le deyim yerindeyse Ortadoğu halklarına karşı bir ittifak kurmuşlar. Nasıl ki MHP ile Türkiye’de Kürt halkına karşı ittifak kurmuş, Ortadoğu’da İsrail'deki halklara karşı ittifak kurmuşlar.

Kürt halkına karşı ne yapıyorsanız, İsrail Hükümeti de Filistin halkına karşı onu yapıyor 

Kürt halkına karşı ne yapıyorsanız, İsrail Hükümeti de Filistin halkına karşı onu yapıyor. Eğer bu coğrafyada sorunun parçasıysanız çözüm üretemezsiniz. Evet, siz sorunun parçasısınız. İşte Afrin. Afrin halkı halen evine, yerine yurduna dönemiyor. Çünkü IŞİD artığı çetelerle bunu engelliyorsunuz. 

BMGK acilen toplanmalı 

Arfin’in ilk günlerinde buradan bu kürsüden BMGK’ya çağrı yapmıştık. Şimdi bir kez daha aynı çağrıyı yapıyoruz. Ortadoğu’da yaşanan zulme dur diyebilmek için Birleşmiş Milletler Güvenli Konseyi (BMGK) acilen toplanmalı ve yaptırım gücünü kullanmalıdır. Aksi halde bu konseyin hiçbir güvenilirliği kalmamış olacaktır. 


Annelerden öğreneceğimiz çok şey var

Pazar günü anneler gününü kutladık. Bu coğrafya maalesef acılı annelerin coğrafyası. Kürt anneleri, Filistinli anneler, Ezidî anneler, Süryani anneler. Bu coğrafyada anneler gününü kutlamak, bu acılarla yüzleşen annelerin acısını paylaşmak olmalı. Biz bildirgemizde annelere çok önemli bir yer ayırdık. Sadece kreş değil. Devredilemez ebeveyn izni gelsin ki babalar da çocuk bakımına katılsın istiyoruz. En güzel döneminde çocukların sevgisinden mahrum kalmasın istiyoruz. Bu çocuk sevgisinden mahrum kalanlar savaşa nefer peşinde koşanlardır. Evlat sevgisi nedir bilmeyenler bugün savaş çığırtkanlığından başka bir şey yapmıyorlar. Buna son vermenin yolu bu sevgiden geçiyor. Annelerden öğreneceğimiz çok şey var. Roboski’de barışın analarına dönüşenler için, bedeni günlerce katledildiği yerde hapsedilen Taybet Ana için, 78 yaşında zindanda tutulan Sise ana için, bir avuç toprak çok görülen Hatun Tuğluk için, meydanlarda yuhalatılan Gülsüm Elvan için, Filistin’de Kürdistan’da evlatlarını yitiren anneler için sözümüz olsun, size barışı armağan edeceğiz. Tüm annelerin Anneler Günü kutlu olsun. 

Yine Pazar günü 13 Mayıs Soma’nın yıl dönümüydü. 301 emekçinin katledildiği günün yıl dönümüydü. Bir kez daha anıları önünde saygıyla eğiliyorum. Bu ülkede 301. madde gibi faşist yasalar var oldukça emekçiler ölmeye devam edecek. 301 işçi şahsında, 301. Maddeye karşı herkesi mücadeleye davet ediyorum. Emek sömürüsüne, doğa katliamına son vermek için 301. Maddeye hayır diyoruz.

Meclis’i tasfiye ederek tek adamın eline verme çabasındalar

Meclis kapanıyor. Kapanışını da 26. dönemin ruhuna uygun yaptı. Yetki yasası ile kapatıyor. Bu yetki yasası bir anayasa ihlali. Bunu defalarca anlattık. Böyle bir yasayı çıkaramazsınız, anayasa suçudur dedik. Ama buna rağmen bu yasayı çıkararak Meclis'i kapatıyorlar.16 Nisan 2017 halk oylamasında gerçekleşen anayasa değişikliği 6 ay içinde uyum yasalarının çıkmasını zorunlu hale getiriyor. 13 ay geçti bu yasalar çıkmadı. Neden çıkmadı? Aslında basit. Öyle acayip bir anayasa değişikliği yapıldı ki, partili Cumhurbaşkanı sisteminin ne denli bir sorun teşkil ettiği tüm çıplaklığıyla ortada.

Uyum yasası dediğimiz şey aslında uyumlaştırılamaz bir yasa. Şimdi KHK yoluyla bir kez daha Meclis’i tasfiye ederek tek adamın eline verme çabasındalar. Bu parlamenter sistemi yok sayan yöntem aslında 26. Dönemin en temel özelliği oldu. Bu dönem kendinden önce zaten var olan vesayet rejimini çok daha ileri bir noktaya taşıdı. 

‘Türkiye demokrasisinin en önemli sorunu vesayet rejimidir’ dedik. 26. Dönem, vesayet rejimini çok daha vehim bir noktaya taşıdı. Bugün Meclis’in devre dışı bırakılması yöntemiyle karşı karşıyayız. OHAL, KHK’ler dönemi bu dönem. Demokratik siyasetin tasfiye dönemi 4 Kasım 2016’daki operasyon... Tüm bunları alt alta yazdığınızda aslında bu zihniyetin önümüzdeki dönem nasıl bir rejimi hayata geçirmek istendiğinin yolu, yöntemidir. 


Ülkenin geleceği de gasp ediliyor

24 Haziran’dan sonra, 8 Temmuz’dan sonra bu zihniyet iktidarda kalırsa nasıl bir yöne gideceğini gösterdi. Bu seçilmiş monarşiden başka bir şey değildir. Bu faşizmin kurumsallaştırılmasından başka bir şey değildir. Buna izin vermeyeceğiz. Seçime giderken, sadece bu düzenlemelerle büyük tahribatlar yapılmıyor, aslında ülkenin geleceği de gasp ediliyor. 

Her konuda af getirme peşindeler

Bakın bu süreçte hiç daha önce benzerini yaşamadığımız bir seçim ekonomisi dediğimiz bir dönem yaşıyoruz. Maliye Bakanı 9 ay önce demişti ki bundan sonra kimse yeniden yapılandırma kanunu beklemesin”. O günden bugüne 5 tane torba yasa geldi. Bu torbacıların içine katmadıkları yapılandırma kalmamış, katmadıkları vergi affı kalmamış. Ve Hazine o denli zararla yıpratılmış durumda ki, 37 milyar dolarlık borçlanma yapmışlar, yetmiyor. Ve daha da borçlanma ihtiyacı sürüyor. 

Her konuda af getirme peşindeler. Örneğin imar affı. 15 milyon konut, bu imar affından faydalanmayı bekliyor. Mesele insanların barınma hakkını sağlamak değil. Bu imar affının arkasında yatan da para aramak “Acaba bu imar affıyla yeni bir kaynak yaratır mıyız”. 50 milyar dolar bekliyorlarmış buradan. Daha sonra bir varlık fonu vardı ne oldu bilmiyoruz. Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi var. Ziraat Bankası’nın sürekli görev zararına uğratılması var. 
Konut sektörü sıkıştı ya, Ziraat Bankası'na diyor ki faizleri düşür. Peki Ziraat Bankası zararını ne yapacak? Görev zararı. Ve bu görev zararının bedelini de gelecekte halka ödetecekler. Tıpkı 2001 krizinde olduğu gibi 2001 krizinde en büyük zararı Ziraat Bankası etmişti. 

Aynı zihniyet devam ediyor. Farklı iktidarlar ama aynı zihniyet. Varlık barışı; bir de bu barış lafını bu şekilde kullanmaları kadar etik bir sıkıntı olamaz. Varlık barışıymış Nedir bu? “Hani siz vergi vermeyip paraları kaçırdınız ya, paraları getirin vergi almayacağız.” 31 Temmuz’a kadar getirin sizden vergi almayacağız. Getirmezseniz alacağız, ne kadar? Yüzde 2. Yüzde 2 vergi ödeyen başka bir kesim var mı bu ülkede. Ülkenin ortalama vergi yükü yüzde 25. İşçinin, emekçinin çiftçinin vergi yükü yüzde 45. 

Bugün şoför esnafı mazot aldığında yüzde 66 vergi ödüyor. Yüzde 2 onlardan al? Ötekilerden yüzde 66 al. İşte kaynak kullanmak siyasi bir tercihtir. Bu iktidarın siyasi tercihi bu kadar net ortadadır.

Başka şeyler de var. Mesela OGS affı. Nedir yahu bu OGS affı. Köprüden geçiyor, ödememiş birikmiş bunları affediyor. Bu kadar durum vahim. Bu kadar sıkışmış durumdalar. OGS affından kaynak bekliyor. Yeni Caminin önünü kullanma hakkını Maliye Bakanlığı alsın. Parayı ancak bu şekilde toplayabilirler. 

Öğrencilere af geliyor ama diyor ki terör suçuna karışmamış olsun. İçeride 70 bin öğrenci var. Hepsi terör suçundan yatıyor. Tam da devlet terörü uyguluyorsunuz. Bu öğrenciler devlet terörünün mağdurlarıdır. Dolayısıyla, öğrencilere okuma haklarını iade edecekseniz öğrenciler arasında ayrımcılığa artık bir son verin. 

Ülke hiper enflasyon tehdidine savrulacak

Faiz - kur ilişkisi üzerine de konuşmuş partili Cumhurbaşkanı. Demiş ki faizler düşecek çünkü faizler neden enflasyon sonuç. Fakat, daha vahim bir şey söylemiş. “Para politikasını daha etkin kullanacağım demiş. Yapma. Bari bunu yapma. “Para politikasını daha etkin kullanacağım” ne demek biliyor musunuz, “Yerli paraya geçeceğim” demek. Yani Merkez bankasına para bastırtacak. Enflasyon da tıpkı 70’lerin Latin Amerika enflasyonu gibi kontrolden çıkacak. Yüzde 50 - 60 hiper enflasyon tehdidine ülke savrulacak. 

Senin bu ara yapacağın yegane iş, eşyalarını toparlamak olsun 

Ülkeyi bekleyen en büyük tehlike burada saklı. Bence uzak dur. Senin bu ara yapacağın yegane iş, eşyalarını toparlamak olsun 24 Haziranda Saray'ı boşaltacaksın

Bakanlarla da bir toplantı yapmış. Bir bakanı diyor ki ben kur artışını tanımam. Kur artışı da zaten seni tanımıyor. 4.38.  Cari açık 55 milyar dolar olmuş, öbürü her şey yolunda gidiyor diyor. Şaşkına bak! 

Ramazanda et meselesini çözdük, 29 liraya kıyma alabileceğiz diyor. Ramazan’da kıyma, Ramazan’dan sonra no kıyma. Ramazanı da siyasi malzeme haline getiren bir zihniyet. Filistin meselesini getirdikleri gibi. Ramazan’ın tüm İslam alemine barış getirmesini diliyorum. Umarım böyle olur. 

Çözüm HDP 

Bunca sorun var, peki çözüm? Çözüm HDP’dir. Dün sevgili eş genel başkanımla birlikte bildirgemizin tanıtımını yaptık. Tabi önümüzdeki 40 gün boyunca alanlarda meydanlarda programımızı yapacaklarımızı anlatacağım. Ham hayal satmayacağız, boş vaatte bulunmayacağız. Çok güçlü bir programla kamuoyunun önüne çıkacağız. Programımızı herkesle beraber yaptık. Kadınlarla yaptık, emekçilerle esnafla çiftçilerle halklarımızla beraber yaptık. Programımızın gücünü tam da buradan aldık. Hepimizin ortak sorunlarına ortak çözümler ürettik. Bir kere, biliyorsunuz ikili bir seçim olacak. Bir yanda Cumhurbaşkanlığı, bir yanda Parlamento seçimi. Türkiye olağanüstü hal döneminde yaşıyor. Türkiye OHAL döneminden ancak olağanlaştırma dediğimiz bir politika ile çıkabilir. 

Cumhurbaşkanımız, Cumhurbaşkanı yetkilerini kullanmayacak

Cumhurbaşkanı programımız da açıklandı dün. Önümüzdeki dönem nasıl bir Cumhurbaşkanı politikası izleyeceğimiz anlatıldı. Her şeyden önce bir geçiş dönemi programı dile getiriyoruz. Her şeyden önce Cumhurbaşkanımız, Cumhurbaşkanı yetkilerini kullanmayacak. 

16 Nisan referandumunda hayata geçirilen yetkileri kullanmayacağız. Meclisin denetimiyle, bir geçiş programı çerçevesinde sürdüreceğiz. OHAL’den bir an önce kurtulacağız. KHK’ler rejimine son vereceğiz. Bu ülkeyi çok büyük bir ayıptan kurtaracağız. Kayyumlara son vereceğiz. Tabii, her şeyden önce, bu geçiş programında artık 12 Eylül Anayasası’ndan hep birlikte kurtulacağız. Birlikte bir demokratik anayasa yapacağız. Toplumun tüm kesimlerinin katkılarıyla yeni bir anayasa yapacağız. Yeni bir toplum sözleşmesi olacak. Herkesin kendini bildiği bir özgürlükler anayasasını birlikte yapacağız. 

Bunu yapabilmek için yüzleşme ön koşullardan biridir. Roboski, Suruç, Cizre, Ankara katliamları. Ama 100 yıldır katliamlar coğrafyası olmuş bu ülkede yüzleşemeye ihtiyacımız var. Tarihimizle ve bu acılarla yüzleşmek zorundayız. 

Basın özgürlüğü ifade özgürlüğü acilen hayata geçirmemiz gereken adımlar. Sosyal medyanın bile özgürce kullanılamadığı sosyal medyayı kurtarma zamanı gelmiştir.

Demirtaş bu sistemi değiştirmeye geliyor

Tüm bunları hayata geçirebilmek için güçlü bir programla yolumuza devam edeceğiz. Sayın Selahattin Demirtaş tam da bu programı savunduğu için adayımızdır. Demirtaş Cumhurbaşkanı yetkilerini kullanmaya değil bu sistemi değiştirmeye geliyor. Geçmişin vesayetçi rejimine öykünerek değil, geçmişin vesayetçi rejimini de değiştirmeye geliyor. Çoğulcu, laik, demokratik cumhuriyet ve barış için mücadeleye geliyor. Ülkenin içine sürüklendiği bu iktisadi, sosyal ve siyasi krizden çıkabilmek için parlamento, üzerine düşeni yapmak zorundadır.

Baraj meselesi HDP’nin değil Türkiye’nin meselesi

HDP olarak Parlamentoda çok güçlü bir şekilde yer almak istiyoruz. Eğer hep birlikte bu geçiş programını hayata geçireceksek parlamentoda da güçlü yer almak zorundayız. Baraj meselesi HDP’nin değil Türkiye’nin meselesidir. Türkiye halkları, emekliler, kadınlar, gençler 7 Haziran’da ve 1 Kasım’da barajı nasıl yıktıysa 24 Haziran’da da öyle yıkacaktır. 

Kaynakların emekçiden yana, kadından, esnaftan yana yeniden dağıtımı sağlayacağız

Bu ülkenin kaynaklarını zenginliğini sömüren bu ülkenin doğasını talan eden bir AKP iktidarı var. Şimdi bu iktidardan kurtulma zamanıdır. Bu zenginlikleri biz üretiyorsak biz yönetmeli ve hakça dağıtmalıyız. O nedenle, iktisadi alanın da demokratikleştirilmesi siyasi alanın demokratikleşmesi kadar önem taşıyor Hakça dağıtım programımızla iktisadi alanı demokratikleştireceğiz. Bu ülkenin kaynaklarını emekçiden yana, kadından, esnaftan yana yeniden dağıtımı sağlayacağız.

Kaynak nerede sorusuyla karşılaşıyoruz. Aslolan olan kaynağı nasıl yöneteceğimiz sorusudur. Kaynağı yönetmek siyasi bir tercihtir. Biz halklardan emekçilerden kadınlardan yana yöneteceğiz. Ve diyoruz ki, söylediğimiz her şeyin karılığında kaynağın nasıl sağlanacağını da ayrıntısıyla bulacaksınız. Tüm bu ayrıntıyı hepinizle bu kampanya döneminde paylaşacağız. 

Asgari ücret 3 bin lira olsun diyoruz. Çünkü bu ükenin yoksulluk sınırı 6 bin liradır. Bir evde 2 kişi çalışsa ancak yoksulluk sınırına ulaşıyor. Bu hesap, öyle uydurulmuş  bir hesap değildir. Bu bir siyasi tercihtir. Yoksullukla mücadele programıdır. Yoksulluğun tasfiye programıdır. Yoksulluğu yönetmek değildir Yoksulluğu oy deposuna çeviren zihniyete karşı yoksullukla mücadele programıdır bunu ancak HDP yapar. 

İnsanların borçsuz yaşamasını sağlayacak bir programa ihtiyaç var

Çözüm HDP’dir. Birçok alanda geliri yeniden dağıtma politikamızla, vergi kaçıranlara teşviklerle bu kaynakları dağıtanlara karşı ,hakça dağıtım programımızla geliri hakça dağıtacağız. Geliri yeniden hakça dağıttığınızda ekonomi de sağlıklı gelişir. Bu, sosyal büyüme programıdır aynı zamanda. Sosyal büyüme programından yoksunsanız duvara çarparsınız.

Bu programı sosyal haklar programı takip edecektir. Sosyal haklar programında gençler, engelliler, yaşlılar yanı sosyal hakkın gerçek sahipleri olacak. Bir başka programımız borçsuz yaşam programı. Hani, gelen borç siliyor giden borç siliyor ya, öyle borç silinmez. Eğer kaynakları geliri yeniden dağıtıyorsanız insanların borçsuz yaşamasını sağlayacak bir programa ihtiyaç vardır. 

İnsanlar sahip oldukları gelirle hayatlarını çok iyi yaşayabilmeli. Neden herkesin borcunu silelim. Hayır borcu yeniden yapılandıralım. Öncelikle yoksulların emekçilerin bu ülkede mecbur kalmış ve borçlanmış insanların borçlarını ortadan kaldıralım. Ve borcu yeniden yapılandıralım. Bunu yapabiliriz. Erdoğan olmayacağı için önümüzdeki dönemde bunu yapmak çok kolay olacak.

Kaynağı nereden bulacaksınız sorusu bugünün bütçesine baktığınızda bütün çıplaklığı ile ortada. Bugün, örtülü bir ekonomi var. Sırf örtülü ödenek 4 milyar lira İsraf, 60 milyar lira. Alınmayan vergiler, yüzlerce milyar lira. İnanılmaz bir israf ekonomisi var. Askeri harcamalar. Hain damat İHA, SİHA üretiyor diye, yapılan sadece askeri harcamalarda yapacağınız tasarruf 50 milyar lira. Böyle devasa bir kaynak israfına son verme zamanıdır. Bize ait olan kaynaklarımızı yeniden yapılandırıldığı dağıtılmalıdır. 

Bunun zamanı gelmiştir. 24 Haziran bunun zamanıdır. 24 Haziran’a kadar, 7/24 çalışıyoruz. 24 Haziran’da 7 Haziran'da yarım bıraktığımız işi tamamlıyoruz. Bunun için öncelikle Selahattin Demirtaş’ın özgür bırakılmasını istiyoruz. Sandıklarımıza sahip çıkacağız. Tüm Türkiye halklarını, sandıklara sahip çıkmaya çağırıyoruz. Artık herkes oyuna siyasi iradesine sahip çıkacaktır. Eğer biz bu ceberrut iktidardan kurtulmak istiyorsak üzerimize düşeni hep beraber yağacağız. 

1 oy Demirtaş’a 1 oy HDP’ye

24 Haziran’a kadar kampanyamız yürüteceğiz. Dilimiz, üslubumuz HDP’ce olacak. İşte bu güçlü programımızı herkese ulaştıracağız. Hep birlikte Türkiye’nin umutlu yarınları için çalışacağız. Umutlu yarınlar ancak iyi insanların yapacağı şeydir. İçi kötülük kaynayanların tuzaklarına düşmeyeceğiz. 

Şimdi tam zamanı 24 Haziran’da bu gidişata son vermek için umudun yolcuları yola çıktı. Bugünden 24 Haziran’a mücadelemizi yükselteceğiz. Hepimizin yolu açık olsun, tüm arkadaşlara başarılar diliyorum. Unutmayalım: 1 oy Demirtaş’a 1 oy HDP’ye.

15 Mayıs 2018