Temel: Masanın yancısı değiliz, oyun kurucuyuz

Eş Genel Başkan Yardımcımız Tayip Temel'in Yeni Özgür Politika'ya verdiği röportaj:

HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Tayip Temel, seçim gündemine ilişkin sorularımızı yanıtladı.

  • Türkiye tarihinin en kritik seçimlerinin yaşanacağı bir süreçte HDP’nin ve Kürtlerin yok sayılarak davranılması bizim pozisyonumuzu belirlememize yol açtı. Cumhuriyet ikinci yüzyılına girerken, HDP’nin, Kürtlerin, kadınların, emekçilerin hesaba katılmamasını asla kabul etmiyoruz.
  • Uzunca bir süredir düşük kalite bir sihirbazlıkla 'HDP yoktur' şeklinde bir illüzyon gösterisi yapılıyordu. Açıkçası bu devlet aklının bir kampanyasıydı. Bu gösteriye ana akım medya da tam kadro katılmıştı. HDP ve arkasındaki milyonların iradesi kabak tadı veren bu gösterinin bitişini ilan eden son düdüğü çaldı.
  • HDP’nin ne yapacağı seçimlerin ve siyasetin sonucunu etkileyecektir. HDP belirleyici konumdadır. Hem Cumhur İttifakı, hem de Millet İttifakı bu gerçeği farkında. Biz öyle masanın yancısı değil, ülkenin geleceğinde oyuncu ve oyun kurucuyuz. Bizim adayımız herkesin sahipleneceği bir aday olacak.

Halkların Demokratik Partisi'nin (HDP) Emek ve Özgürlük İttifakı ile kendi cumhurbaşkanı adayını çıkaracaklarını ilan etmesi, Türkiye siyaset sahnesinde büyük sarsıntı yarattı. Tüm dengeleri ve hesapları alt üst eden karar birçok boyutuyla tartışılıyor. Seçimler yaklaşırken HDP ve ittifak güçlerinin bu hamlesi kartların yedinden dağıtılmasına yol açtı. Aday çıkarılacak olmasının yarattığı yankıları, nedenlerini, Millet İttifakı'nın yaklaşımını, AKP-MHP iktidarının HDP'yi hedef alan kampanyalarını ve HDP ile demokrasi güçlerinin vereceği karşılığı HDP Van Milletvekili ve HDP’nin Basın Yayın ve Propagandadan Sorumlu Eşbaşkan Yardımcısı Tayip Temel ile konuştuk.

HDP, ittifaklarıyla birlikte kendi Cumhurbaşkanı adaylarını çıkaracaklarını söyledi. Bu kararınızda etkili olan durum ne oldu? İktidarın ya da muhalefetin durumu bu kararda etkili oldu mu?

Elbette etkili oldu. Türkiye tarihinin en kritik seçimlerinin yaşanacağı bir süreçte HDP’nin ve Kürtlerin dışlanarak ve yok sayılarak davranılması bizim pozisyonumuzu bu şekilde belirlememize yol açtı. Cumhuriyet ikinci yüzyılına girerken, kurucu öneme sahip bir dönemden geçerken HDP’nin, Kürtlerin, kadınların, emekçilerin hesaba katılmamasını asla kabul etmiyoruz. Açıkçası bunu iktidar da yapıyor, muhalefet de.

Hatırlanacağı üzere 27 Eylül 2021 tarihinde 11 maddelik bir deklarasyon ilan etmiştik. İlkesel çerçevemizi açıklamıştık. Biz o deklarasyonda açıkladığımız ilkelere bağlıyız. Siyasetimizi buna göre gerçekleştiriyoruz. Açıkçası açıkladığımız bu ilkeler kamuoyunda da ilgi ve destekle karşılanmıştı. Çünkü demokrasiden yana olan herkesin ve her kesimin kabulleneceği türden ilkeler bunlar. Biz de bu temelde defalarca çağrı yapmıştık. Bunlar bizim ilkelerimizdir, kişileri değil ilkeleri konuşalım demiştik. Yani biz üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirdiğimizi düşünüyoruz. Ancak buna karşılık ne yazık ki adım atılmadı. 

Tam da bu noktada şunun da altını çizmek isterim ki biz HDP olarak kendimizi 'müzakere partisi' olma iddiasına dayandırıyoruz. Bu, bizim varlık gerekçemizdir. Dolayısıyla ilkeler temelinde görüşme, müzakere ve uzlaşı bizim siyaset anlayışımızın esasını oluşturuyor. Biz her zaman ortaklaşmaya varız. Kapı kapanmış değil. Bunu sadece isimlere ilişkin olarak söylemiyoruz. Bizim için isimler değil, ilkeler önemlidir.

Adaylık açıklaması neden bu kadar tartışma konusu oldu? Cumhur ve Millet ittifaklarının beklentisi ya da  kurduğu oyun mu bozuldu? 

Belirli bir konsept dahilinde partimizin pozisyonu üzerinden manipülasyonlar yapıldığı ortada. Bir taraf HDP’yi Cumhur İttifakı’na yakın olmakla eleştiriyor, bir taraf da ısrarla Altılı Masa’nın bir bileşeni olarak sunuyor. Oysa gerçek her ikisi de değil. Partimizin duruşu 3. Yol’dur. Biz 3. Yol anlayışı temelinde ülkenin demokrasi güçleriyle Emek ve Özgürlük İttifakı’nın kurduk. Ancak bu gerçeğe aykırı biçimde topluma bizim iki ittifaktan birisinin destekçisi hatta müttefiki olduğumuz manipülasyonu yapıldı. Dolayısıyla kararımızı açıkladıktan sonra gelişen tartışmaları bir yönüyle bu çarpıtma politikasına bağlayabiliriz. Cumhurbaşkanı adayı çıkarma kararımızın bu kadar tartışılmasının bir başka boyutu daha var. Uzunca bir süredir oldukça düşük kalite bir sihirbazlıkla 'HDP yoktur' şeklinde bir illüzyon gösterisi yapılıyordu. Açıkçası bu devlet aklının bir kampanyasıydı. Bu gösteriye ana akım medya da tam kadro katılmıştı. HDP ve arkasındaki milyonların iradesi kabak tadı veren bu gösterinin bitişini ilan eden son düdüğü çaldı. HDP gücünü hatırlattı. Bu hamleyle kritik önemini gündemleştirdi. AKP-MHP iktidarı HDP’yi ünlü düşünür Giorgio Agamben’in de kullandığı bir kavramla 'homo sacer' haline getirmek istedi. Yani kendince kriminalize edip 'lanetli' muamelesi yaparak siyasetin dışına itmek istedi. Ancak HDP bu yok sayma politikasını boşa düşürdü. Boşa düşürmeye de devam edecek. HDP şahsında verilen özgürlük, emek ve demokrasi mücadelesi bu oyunları bozmuştur. 

Partimizin aldığı bu kararın halkımızda da büyük bir destek ve heyecanla karşılandığını da belirtmek isterim. Cumhurbaşkanı adayı çıkarma kararımız bizim tabanımız için sürpriz değildir. Sadece bize oy veren milyonlarca yurttaşın değil, esasen herkesin bu süreçte gözü kulağı HDP’dedir. Çünkü herkes biliyor ki HDP hem önümüzdeki seçim aritmetiğinde hem de ülkedeki siyaset kompozisyonu yeniden şekillenirken çok kritik bir öneme sahiptir. HDP’nin ne yapacağı ya da yapmayacağı seçimlerin ve siyasetin sonucunu etkileyecektir. HDP belirleyici konumdadır. Hem Cumhur İttifakı, hem de Millet İttifakı bu gerçeği farkında.

Bu açıklamadan sonra AKP-MHP iktidarı veya muhalefet ile bir temas kuruldu mu?

Hayır, herhangi bir temasımız olmadı. Sadece çeşitli tarafların kamuoyuna dönük bazı açıklamaları var. Başka bir görüşme yok.

HDP adayını belirleme sürecinde hangi noktada, ne zaman adayını duyurmayı planlıyor? Emek ve Özgürlük İttifakı’nın aday kriterleri konusunda hemfikir olduğu noktalar neler?

Cumhurbaşkanı adayımızın belirlenmesi konusundaki çalışmalarımız önemli ölçüde olgunlaştı. Yürütülen tartışmalar nihayete ermek üzere. Adayımız belirlendikten sonra ne zaman kamuoyuna açıklayacağımızı yetkili kurullarımızda ve ittifak güçlerimizle tartışacağız. Ancak bunun uzak bir tarih olmadığını belirtebilirim. En kısa zamanda cumhurbaşkanı adayımızı açıklayacağız. Diğer sorunuza gelince… Emek ve Özgürlük İttifakı olarak aylarca süren toplantılar yaptık. Gerçekleştirdiğimiz görüşme ve müzakerelerde verimli tartışmalar yürüttük. İttifakımızı da ilkeler temelinde oluşturduk. 24 Eylül’de İstanbul’da ittifakımızın kuruluşunu ilan ettiğimiz buluşmada bu ilkeleri açıkladık. Cumhurbaşkanı adayımız belirlenirken de bu ilkeler temelinde belirleniyor. Dolayısıyla kamuoyuna açıkladığımız ilkesel bazda kriterlerde ortaklaşma var.

Eşbaşkanlar, açıklamadan sonra, "Altılı Masa gelin konuşalım derse hayır demeyiz" dedi. Hangi koşullarda adayda bir ortaklaşma mümkün olabilir?

Aslında biz adaylık çalışmalarına çok önceden başlamış durumdaydık. Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi Eylül 2021’de yayınladığımız bir deklarasyon var, o deklarasyonda bu ülkede olması gereken demokratik değişimin ilkesel boyutlarını ifade etmiştik. O zaman her kesimin sahiplendiği bu deklarasyonu baz alarak hareket eden, asgari bir uzlaşma içinde olacak her yapı ve kurumla ortak hareket edebileceğimizi belirtmiş, muhalefetin ancak bu ilkeler etrafında birleşebilirse iktidarı yıkabileceğini söylemiştik. Herkesin sahipleneceği bir Cumhurbaşkanı adayının da bu ilkeler ışığında çıkarılabileceğini ifade ettik o zaman. 

Şimdi aradan aylar geçti, Altılı Masa henüz adayını açıklamış değil. Bizimle bir müzakere süreci de yok. Tabi bu kendi tercihleridir. Biz bir siyasi partiyiz, ayrı bir ittifak içindeyiz, Millet İttifakı'yla hiçbir zaman birlikte hareket etmedik. Kendilerine asgari ortaklaşma temelinde sunduğumuz kredinin de sonuna geliyoruz. Dolayısıyla kendi adayımızla seçimlere girmenin daha doğru olacağını düşündük. Biz öyle masanın yancısı değil, ülkenin geleceğinde oyuncu ve oyun kurucuyuz. Üçüncü yol stratejimiz ışığında, Emek ve Özgürlük İttifakı ile büyük geliyoruz. Bizim adayımız herkesin sahipleneceği bir aday olacak. Aslında olması gereken ittifak olarak çıkaracağımız adayın ortak aday olmasıdır. Ancak eşbaşkanlarımızın da ifade ettiği gibi biz, bize gelene ‘hayır’ demeyiz. Siyaset aynı zamanda diyalog ve müzakere edebilme sanatıdır. Aynı ülkenin geleceğini konuşuyorsak, aynı dertten muzdarip isek müzakere edebilmeyi bilmemiz gerekir. Yerimiz, adresimiz belli. Gelene niye kapıları kapatalım ki?

Bir ortaklaşma olmazsa seçimin muhtemelen ikinci tura kalacağı konuşuluyor. Bu konudaki öngörünüz nedir?

Psikolojide ‘öğrenilmiş kaçış’ diye bir tabir var. Sistem partileri devlet tornasından geçtiği için neyden kaçınacağını neye yaklaşacağını öğrenir. Şimdi bir yol ayrımındayız. Ya öğrenilmişin dışına çıkıp Türkiye halklarının yararını düşünecekler ya da eskide ısrar edip iktidarın ömrünü uzatacaklar. Şimdi sorunuza gelince seçimlerin ikinci tura kalmasını biz en başından beri istemediğimizi söyledik. Bu gerçekten riskli bir durum olur. Eğer ortaklaşma olmaz da seçimler ikinci tura kalırsa bunun vebali bizde değil, Altılı Masa'da olur. Bu çok açık. Yayınladığımız deklarasyonun hangi maddesine karşı çıkılabilir? Herkesin siyaset yaparken konuştuğu, savunduğu şeyler değil mi? Biz asgari demokratik bir uzlaşma arayışındayken buna yanaşmayanlar Türkiye’nin geleceğini kendi anlaşmazlıklarına kurban edecekler. Eminim ki Türkiye halkları bunu görecek, ona göre tavrını ortaya koyacaktır. 

HDP’nin kapatılma ihtimali seçim denklemini nasıl etkiler? Bu konuda bir hazırlığınız var mı?

Biz her senaryoya karşı hazırlıklıyız. Hazine yardımına blokaj kararı konduğunda genel merkezimizin telefonları kilitlendi. Emekçi halkımızın varlığını bir kez daha hissettik. Bu kervan yola çıkmış bir kere, menzile mutlaka varacak. Bizi düzen partileriyle karıştırmasın kimse. Ne devlet tarafından kurulduk ne de devlet tarafından büyütüldük. HDP’nin kapatılması hiçbir zaman denklem dışı kalması anlamına asla gelmez. Hem alternatiflerimiz var hem önümüze çıkarılacak her engele karşı iktidarın aklına bile gelmeyecek taktik-stratejik hamlelerimiz var. Attıkları her adıma karşı çoklu senaryolarımız var. Bu anlamda halkımızın içi rahat olsun. Başta partililerimiz olmak üzere Türkiye ve Kurdistan halklarını hiçbir koşulda seçeneksiz bırakmayacağız.

AKP'li yetkililerden seçimlerin belirlenen tarihten daha önce yapılabileceğine dair sinyaller var. Partiniz, içinde bulunduğunuz İttifak buna hazır mı?

Erdoğan’ın adaylık tartışmalarının önünü almak için seçimlerin belirlenen tarihten önce yapılacağı söyleniyor ama şu saatten sonra seçimlerin Haziran’da değil de Mayıs’ta, Nisan’da olmasının bizim için bir önemi yok. Biz aylardır en kötü senaryoları düşünerek seçimlere hazırlanıyoruz. Komisyonlarımız çalışıyor. Sandık güvenliği üzerine yoğunlaşmalarımız var. Seçimler yarın bile olsa biz hazırız. Emek ve Özgürlük İttifakı ile demokrasi kazanacak, bizler kazanacağız. Bu ülkeyi hiçbir koşulda faşizme teslim etmeyeceğiz.

Röportaj: Mustafa Doğan

12 Ocak 2023