Eş Genel Başkan Yardımcımız Saruhan Oluç'un açıklaması:

Türkiye’de gazetecilere yönelik baskılar sürüyor. Özellikle Kürt medyası ağır baskıların muhatabı oluyor. 3 Aralık 1994 yılında, Özgür Ülke Gazetesi'nin İstanbul'daki merkezinin bombalanmasının üzerinden tam 19 yıl geçti. 

Bombalamanın 19. yıldönümünde, 20'si tutsak 46 özgür basın çalışanının 8. duruşma maratonu İstanbul Silivri Cezaevi'nde bugün başlıyor. Basın faaliyetlerinden dolayı KCK isimli davada yargılanan bu gazeteciler, iki yıldır hiçbir demokratik hukuk ilkesine dayanmayan bir iddianameyle suçlanıyor. 

Düşünce ve ifade özgürlüğü, halkın haber alma hakkı açıkça çiğneniyor. Adil yargılama ilkeleri uygulanmıyor, uzun tutukluluklar sürüyor. AKP Hükümeti, hapisteki gazetecilerin mesleki faaliyetten değil ‘terör suçu’ndan yargılandıklarını dile getiriyor. Ancak bu doğru değil. Bu davada ‘terör suçu’ olarak tanımlanan eylemlerin tamamının habercilik faaliyeti çerçevesinde olduğu biliniyor. 

Medyaya yönelik baskılar bununla sınırlı değil elbette. Kimi zaman haber peşinde koşan gazeteciler polis şiddeti ile karşı karşıya kalıyor ve görev yapmaları engelleniyor. Kimi zaman ise şiddet gören gazeteciler gözaltına alınıyor. Tutuklu yargılanan gazeteciler ise TMK ve TCK’daki basın ve ifade özgürlüğüne yönelik engellerle yüz yüze geliyor. Gezi Direnişi ve Kürt sorunundaki tavırları nedeniyle çok sayıda gazetecinin ve köşe yazarının işlerine son verildi. Bununla yetinmeyen baskıcı zihniyet, birçok basın emekçisinin sosyal medya hesaplarını bile incelemekten kaçınmıyor. 

Medyaya yönelik bu baskılar aslında demokratik siyasete yönelik saldırı anlamına geliyor. 

Hükümete yakın sermayedarların eline geçen büyük basın kuruluşları adeta Başbakanlık Ofisi tarafından yönlendiriliyor. Hükümete yakın olmasalar bile, gazete ve TV sahiplerinin ekonominin diğer alanlarındaki etkinlikleri iktidara ilişkin haberlerde dikkatli olmalarını gerektiriyor. Bu da özgür ve eleştirel haberciliği öldürüyor. 

AKP Hükümeti’ne sesleniyoruz: Medyaya yönelik saldırılarda bir yasal dayanak olarak kullanılan TMK kaldırılmalıdır. ‘Çözüm ve barış süreci’nin en önemli ihtiyaçlarından biri, bu alanda yapılacak yasal düzenlemedir. TMK var olduğu ve bu şekilde kullanıldığı müddetçe demokratikleşmeden söz etmek mümkün değildir. 

Tutuklu gazeteciler serbest bırakılmalıdır. KCK adlı diğer yargılamalarda tutuklu olan BDP üyeleri, siyasetçiler, yöneticiler ve hasta mahkumların rehin tutulmalarına bir an evvel son verilmelidir.

Saruhan Oluç
HDP Eşbaşkan Yardımcısı
2 Aralık 2013