Uca: Avrupa cesaretli olursa Türkiye’nin savaş siyaseti son bulur

Dış İlişkiler Komisyonundan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcımız Feleknas Uca'nın Mezopotamya Ajansına verdiği röportaj:

Avrupa Konseyi’nin her toplantısında Türkiye’nin tartışıldığını dile getiren HDP Dış İlişkiler Komisyonu Eş Sözcüsü Feleknas Uca, “Avrupa cesaretli olursa, Türkiye’nin savaş siyaseti son bulur” dedi.

Uluslararası komployla 9 Ekim 1998’den Suriye’den çıkarılan PKK Lideri Abdullah Öcalan, Türkiye’ye getirildiği 15 Şubat 1999’dan bu yana İmralı Adası’nda ağır tecrit koşullarında tutuluyor. Avukatlarının, Öcalan’a verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına karşı başvuruda bulunduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 18 Mart 2014’te ağırlaştırılmış müebbet cezasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) işkence ve kötü muameleyi yasaklayan 3’üncü maddesine aykırı olduğuna karar verdi. AİHM, benzer kararı tutuklu bulunan Hayati Kaytan, Emin Gurban ve Civan Boltan hakkında da verdi. 

2014’te verilen bu kararların Türkiye tarafından uygulanmaması üzerine Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD), Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı (TOHAV), İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), 26 Temmuz’da AİHM kararlarını denetleyen Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne başvuruda bulundu. Başvuruyu kabul eden Komite, 30 Kasım-2 Aralık tarihlerinde gerçekleştirilecek toplantıda kararı görüşecek. 

TARİHİ ROL VE MİSYON

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Dış İlişkiler Komisyonu Eş Sözcüsü Feleknas Uca, Öcalan’a yönelik tecrit ve yapılan başvuruyu değerlendirdi. Öcalan’ın tarihi bir rol ve misyona sahip olduğunu belirten Uca, ağırlaştırılan tecrit sistemine dair şunları söyledi: “Sayın Öcalan’ın Suriye’den çıkarılmasıyla başlayan uluslararası komplo, bugün İmralı Adası’nda tecritle sürdürülüyor. Tecritle Demokratik Ulus projesi hedef alınıyor. Burada asıl amaç, Kürt sorununu çözümsüz bırakmak. Bu nedenle İmralı tecrit sistemiyle, Sayın Öcalan’ı Kürt halkından koparmaya çalışıyorlar, toplumu özgürlüğünden yoksun bırakmak istiyorlar. Bu Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş kodlarıdır, her dönem Kürtlerin inkarında, savaşta ısrar edildi.” 

ÖZGÜR YAŞAM FİKRİYATI

Devletin İmralı Adası’nda baskıları derinleştirdiğini söyleyen Uca, “Sayın Öcalan’ı dört duvar arasında tecrit etmekle Kürt halkından koparmayı başaramadılar. Sayın Öcalan özgür yaşam fikriyatıyla halklara ulaşmayı başardı. Aile ve avukatlar görüşemese de Sayın Öcalan’ın fikriyatları İmralı Adası’nı aştı. Komplo da bu şekilde boşa çıkarıldı aslında. 2013-2015 yılları arasında Sayın Öcalan’ın rolünü, önemini dünya kamuoyu gördü. Kürt sorunun çözümü noktasında ne kadar önemli bir aktör olduğunu gösterdi. Nitekim kendisiyle yapılan son görüşmede de ‘Bir haftada çözerim’ diyerek, Kürt sorununun çözümündeki rolünü, gücünü ortaya koydu. Devletin 40 yıldır savaş politikalarıyla çözemediği sorunu, Sayın Öcalan ‘Bir haftada çözerim’ dedi. Ancak devlet Kürt düşmanlığında ısrar etti. AKP-MHP iktidarı Kürt halkının soykırımı temelinde bir siyaset izliyor. Savaş siyaseti olmazsa, bu iktidar da olmayacak. Bütün savaşlarını Kürt halkı üzerinden yürütüyorlar. Hem tecrit hem Sayın Öcalan’ın rehin tutulmasıyla sadece Türkiye ile sınırlı değil, Avrupa, uluslararası güçler ve NATO’nun da rolü var” diye belirtti.

AK VE CPT SİSTEMİN PARÇASI

İnsan hakları ve hukuk örgütlerinin Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne yaptığı başvuruya dair Uca, “Guantanamo sistemi, daha ağır bir şekilde 23 yıldır İmralı’da uygulanıyor. Avrupa devletleri CPT sözleşmesine de taraf ülkelerdir. CPT işkenceye karşı cezaevlerine ziyaretler gerçekleştiriyor. Avrupa nasıl ki Guantanamo’yu izlediyse, İmralı’da CPT’nin gözlem ve kontrolü altında. Avrupa Konseyi ve CPT İmralı’da yürütülen sistemin bir parçası. Bu nedenle CPT raporlarını açıkladı, görüşmeler gerçekleştirdi. İmralı’ya gidebilen tek örgüt CPT’dir. Birçok kez İmralı’ya ziyaretlerde bulundu. 2017, 2019’da İmralı raporunu açıkladı. Raporlarda İmralı’da uygulamaları eleştirilmişti. Avrupa Konseyi’nde birçok kez raporlar açıklandı, her tutuklunun aile görüşme hakkının engellenemeyeceği vurgulandı. Ancak İmralı’ya baktığımızda, işkenceyi aşan bir durum söz konusu, beyaz işkence uygulanıyor” diye konuştu. 

TAKİP YAPILMIYOR 

Türkiye’nin CPT’nin tavsiyelerini yerine getirmediğini dile getiren Uca, “Nedir bu tavsiyeler, İmralı’da aile ve avukat görüşmelerinin sağlanması, kitap, telefon görüşme haklarının yerine getirilmesi, mektup engelinin ortadan kaldırılması. Ancak bu tavsiyelerden tek biri dahi yerine getirilmedi. 200 gün süren açlık grevi eylemleri sonucunda Sayın Öcalan 5 kez avukatlarıyla görüşme gerçekleştirebildi. Bu bir adımdı ancak sonrasında tekrar engellemeler başladı. Avrupa Konseyi, tavsiyelerin yerine getirilmemesi üzerine 2020’de İzleme Komisyonu toplantısında Türkiye ile ilgili rapor açıkladı. Bir yıl arayla iki rapor açıklandı ve Türkiye’ye tecritle ilgili uyarılar yapıldı. Tabii yine bu tavsiyeler yerine getirilmedi. Tecrit sürdürülüyor. Ne CPT ne Avrupa Konseyi bu tavsiyelerin takibini yapmıyor, denetlemelerde bulunması gerekiyor. Bu durum Avrupa Konseyi üyesi 46 devleti de ilgilendiriyor. Çünkü bu tavsiyeler 46 devletin üyelerinin kararıyla yapıldı. Avrupa’ya her ziyaretimizde CPT ile de görüşme gerçekleştiriyoruz” dedi. 

TÜRKİYE TARTIŞILIYOR 

İmralı’da uygulanan sistemin Avrupa ile bire bir bağlantılı olduğunun altını çizen Uca, Komite görüşmesine dair şöyle konuştu: “Bir yol haritası çıkarılacak. Türkiye de Avrupa Konseyi’nin bir üyesi. Bu nedenle çıkacak kararlara göre adım atmalı. Bugün baktığımızda Türkiye’nin tek bir adım atmadığını görüyoruz. Avrupa Konseyi’nin Demirtaş ve Kavala kararı da var. Ancak Türkiye bu karara karşı bir tutum içerisinde. Bu toplantıda hem İmralı hem Demirtaş ve Kavala’ya dair bazı kararlar alınması bekleniyor. Avrupa Konseyi, kararları yerine getirmeyen devletlerin üyelikten çıkarılmasını belirtiyor. Konsey üyesi devletler sürekli Türkiye’yi tartışıyor. Avrupa Konseyi her 3 ayda bir toplanıyor, her toplantıda Türkiye tartışılıyor. Türkiye artık rahat bir şekilde insan hakları ihlallerini sürdüremez. Türkiye’yi yaptırımlar bekliyor, konseyden çıkarılması dahi gündeme gelebilir.” 

TÜRKİYE-AVRUPA İLİŞKİLERİ 

Türkiye ile Avrupa ilişkilerine değinen Uca, “Avrupa’nın Türkiye ile ticari ilişkilerini biliyoruz. Daha çok silah satışı üzerinden sürdürülen bir ilişki söz konusu. Buna Almanya bir örnek. Türkiye’ye en fazla silah satan ülkelerden biri Almanya. Kürtlere en çok baskı uygulayan da Almanya. Tecridin Almanya’nın bir gündemi haline gelmesini dahi istemiyor. PKK yasağıyla da Almanya buna desteğini sürdürüyor. Konu tecrit olunca, devletlerin siyasetleri de değişmiyor. Almanya’nın Türkiye’ye sattığı silahlar, Efrîn işgalinde kullanıldı. Bu tespit edildi. Türkiye’nin Suriyeli mültecileri koz olarak kullanmasının ardından Avrupa son 4 yılda rehin tutulmuş halde. Demokratikleştirme ve insan hakları unutuldu. Bu nedenle Avrupa Erdoğan’ın yürüttüğü siyasetin sorumlusudur. Türkiye’ye yol açtılar, Erdoğan’a yol açtılar, Erdoğan’a ortak oldular. Bu nedenle AKP-MHP savaş siyasetini sürdürüyor. Avrupa cesaretli olursa, Türkiye’nin yaptırım yaparsa, bu savaş siyasetine de son vermiş olur. 82 milyon insana yardımcı olmak istiyorsa, cesaretle bazı kararlar almalı. Bu siyasete dur demeli. Avrupa bir tavır koymalı” şeklinde konuştu. 

İMRALI KAPILARI AÇILIRSA

İmralı kapılarının açılmasıyla Kürt sorunu başta olmak üzere birçok sorunda çözüm yolunun da açılacağını vurgulayan Uca, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kapıların açılması, Türkiye için büyük bir şans olacaktır. Ülkenin demokratikleşmesinde önemli bir dönemin başlangıcı olacaktır. Kısacası çözümün kilidi Sayın Öcalan’ın elinde. Türkiye bu sorunu çözmek istiyorsa ki ülkenin diğer sorunları da bununla bağlantılı, İmralı’nın kapılarını açmalı. İmralı’nın kapıları açılırsa, savaş siyaseti de sona erecektir, ülkenin parası savaşa akmayacak. O zaman Erdoğan’ın ‘bir kurşun ne kadar?’ diye sormasına gerek kalmayacak. Savaşa harcanan paralar topluma harcanacak. Bu nedenle bu Türkiye halkları için yeni bir dönemin başlangıcı olacaktır. Kapılar açılmazsa, tecrit sonlandırılmazsa, Türkiye’nin içinde bulunduğu kriz daha da derinleşecektir. Çünkü Türkiye’nin içinde bulunduğu kriz, tecritten kaynaklanıyor. Erdoğan ‘Aya çıkacağız’ hayalleriyle toplumu kandırıyor. Aya gitmesine gerek yok, İmralı’ya gitmesi sorunları çözecektir.”

Röportaj: Ömer Çelik - Özgür Paksoy

29 Kasım 2021