Türkiye, 2015 seçimlerine doğru kritik bir dönemden geçiyor. İlçe kongrelerini büyük oranda tamamlamış olan partimiz, Ocak ayının ilk yarısında il kongrelerini de bitirmiş olarak 2015 seçimlerine yönelik hazırlıklarını bir adım daha geliştirecektir. 

Partimiz, hem örgütsel, politik ve kadrosal özellikleriyle, hem de geniş toplumsal muhalefet kesimleriyle bir araya gelme yaklaşımıyla, 2015’te hükümet oluşturma dengelerinde değişiklik yaratabilecek ve AKP’nin tek başına anayasa yapma çoğunluğunu elde etmesini engelleyebilecek durumdadır. 

Partimiz, önümüzdeki dönemin politikalarını bu gerçek durum üzerinde değerlendirecek; barış, özgürlük ve demokrasi mücadelesini bu yaklaşımla şekillendirecek; geniş toplumsal kesimlerle buluşma zeminlerini geliştirecektir. Önümüzdeki dönemde temel yaklaşımımız; ‘Yeni Yaşam Çağrımız’ın ve radikal demokrasi önermemizin yarattığı olumlu etkiyi esas alarak, Türkiye’nin her yerinde adalet ve eşitlik talepleriyle otoriterleşmeye karşı duran geniş kesimleri bütünleştirmek olacaktır. 

Çünkü biliyoruz ki, AKP iktidarı, bir taraftan Ortadoğu’daki bölgesel yeniden şekillenmede söz sahibi olmak isterken, diğer yandan Türkiye’yi kendi ideolojik altyapısına uygun bir değişime sürüklüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP, ilerleyişlerinin önünde bir ayak bağı olarak gördüğü kuvvetler ayrılığını ortadan kaldırmayı, çeşitli kurumların sahip olduğu özerklikleri tırpanlamayı, denge ve denetim mekanizmalarını işlevsizleştirmeyi hedefliyor. AKP’nin mutlak iktidar hedefinin son tuğlası; bir başkanlık sistemi üzerinde yükselecek yeni anayasayı yapabilecek çoğunluğu tek başına elde etmektir. 

Hükümetin hazırladığı ‘güvenlik paketi’ de bu kapsamda değerlendirilmesi gereken bir adımdır. Yüksekova’da Rojhat Özdel’in polis kurşunuyla öldürülmesi, son bir ay içinde ‘kamu düzeni’ni sağlama bahanesiyle Kürt illerinde 3000’den fazla kişinin gözaltına alınması aynı güvenlikçi anlayışın sonucudur. Öte yandan son Milli Eğitim Şurası’ndaki çalışma tarzı ve alınan kararlar, AKP zihniyetinin Türkiye toplumunu nereye doğru zorladığının açık göstergeleridir. 28 Şubat yöntemleriyle eğitimin düzenlenmesi kabul edilemez.

12 Eylül’ün yarattığı ve AKP’nin de arkasına sığındığı Türkiye’deki seçim sistemi temsilde adaleti engelleyen bir yapıya sahiptir. Demokratik bir seçim için atılması gereken asgari adım, yüzde 10 barajının bu şekliyle sürmemesi ve Hazine yardımındaki eşitsizliğin giderilmesidir. Bu doğrultuda toplumsal muhalefetin, demokrasi ve barış güçlerinin birlikte davranacağı bir zemin ve talepler bütünü, demokratikleşme mücadelesinin de bir parçası olması nedeniyle partimiz tarafından koşulsuz desteklenecektir.

HDP, bu güncel hedefleriyle Türkiye’deki değişimin baskıcı ve despotik değil, demokratik bir yönde olmasının en önemli öznesidir ve bu kararlılıkla davranacaktır.

 

DEMOKRATİK MÜZAKERE İLE BARIŞ MÜCADELESİNİ TOPLUMSALLAŞTIRACAĞIZ

HDP aynı zamanda, çözümün ve çatışmasızlığın önemli bir teminatıdır. Şu çok açık ki, bugün artık gerekli müzakere mekanizmaları ve yasal altyapısı oluşturulmaksızın, çözüm süreci ilerletilemez. O nedenle, çözüm ve barış süreci açısından AKP’nin sınırlarını, keyfi davranışlarını ve zaaflarını görerek, iktidarı adım atmaya zorlayan politikalar geliştirmek, müzakere ile mücadeleyi birlikte sürdürmek büyük önem taşıyor. 

İktidar sahipleri, halklarımızın barış umudunu iktidarlarının bekası için istismar etmeyi, halklarımızın ‘onurlu ve onarıcı barış’ talebini siyaset gündeminde etkisizleştirmeyi amaçlıyor. Buna karşılık partimiz, Türkiye’de ve bölgede barış mücadelelerini halkların iradesini merkeze alan bir anlayışla sürdürmeyi temel alıyor. Bu mücadeleler arasındaki ilişkileri güçlendirmeyi; Türkiye’de ve bölgede kalıcı, onurlu ve adil bir barışı tesis etmeyi; eşit ve ortak bir demokratik gelecek kurmak için barış mücadelesini toplumsallaştırmayı hedefliyoruz. Son 2 yılda demokratik siyasetin elde ettiği kazanımlar bu mücadele hattı sayesinde oluşmuştur. 

AKP, amaçladığı mutlak iktidardan vazgeçmedikçe veya demokratik toplumsal mücadele ile bundan geri döndürülmedikçe, kendi başına demokratik bir çözüm iradesini ortaya koyması ve olumlu sonuçlandırması mümkün değildir. O nedenle AKP’ye ve devlete yönelik, çözüm sürecini Türkiye’nin genelini kapsayan bir demokratikleşme eşliğinde ilerletmeye sevk edecek bir toplumsal baskı yaratmak zorunludur. 

Ancak, sadece siyasi iktidar karşısındaki politikalarla yetinmiyoruz. Meclis’te sayısı itibariyle ana muhalefet durumunda olan CHP de dahil olmak üzere muhalefet güçlerinin sürece katılımını sağlamak büyük önem taşıyor. Çünkü Kürt sorununun siyasal çözümü, Türkiye’nin bütününe şamil köklü ve radikal bir demokratikleşmeyi gerektiriyor. Bizlerin demokratik cumhuriyeti, demokratik özerkliği, ortak vatan ve demokratik ulusu birlikte zikretmemiz; “Yeni Yaşam” çağrımızda demokratikleşme ve eşitlikle, barış ve çözüm arasında olmazsa olmaz bir bağ kurmamızın nedeni tam da budur. 

 

EMEK, KİMLİK VE EKOLOJİ MÜCADELELERİNİ BİRLEŞTİRECEĞİZ 

Otoriter yönelim sadece siyasi demokrasi alanıyla sınırlı değildir. Özellikle emek süreci açısından bakıldığında, güvenceli ve insanca çalışma koşullarının tahrip edildiği; aşırı kar hırsı ve taşeronlaşma nedeniyle iş cinayetlerinin durmaksızın arttığı; kitlesel işsizliğin kalıcılaştığı ve taşeronluk sistemi ile sosyal hakların geriletildiği ve güvencesiz çalışmanın yaygınlaştırıldığı; asgari ücretle çalışmanın ve mevsimlik işçiliğin adeta kölelik koşullarında sürdürüldüğü; sermayenin taleplerinin ise yerine getirildiği vahşi kapitalist sistem kendini bütün hatları ile ortaya koyuyor. Taşeron çalışma yayıldıkça sendikalaşma düşüyor, iş cinayetleri artıyor. Partimiz taşeron sisteminin yasaklanması ve güvenceli çalışmanın yaygınlaşması mücadelesini sürdürecektir. 

2015 bütçesi ile emekçilerin sosyal ve ekonomik koşullarını iyileştirecek hiçbir önlem alınmadığı ortada iken, bütçede güvenlik ve savunma kalemlerine ayrılan payların artışı AKP Hükümeti’nin güvenlikçi politikalara yönelimini gösteren bir diğer gelişmedir. 

Öte yandan doğanın tahribi ve sömürüsü açısından da son derece ağır koşullar yaşanıyor, yaşam alanlarını ve doğayı savunanlar ağır saldırı ve kuşatmayla karşılık buluyor. Ege’den Karadeniz’e, Kürdistan’dan Trakya’ya, Akdeniz’den Anadolu’nun içlerine kadar doğa katliamına karşı direnişler bütün alanlarda jandarma, polis ve şirketlerin özel güvenlikleri ile bastırılmaya çalışılıyor. Nükleer ve termik santrallerin yapılabilmesi için alelacele çıkartılan ÇED belgeleri; kimi alanlarda ise ÇED raporlarının bile gereksiz hale getirilmesi hukuksuzluğun en bariz örnekleri olarak ortaya çıkıyor. 

Partimiz önümüzdeki dönemde de kimlik, emek ve ekoloji mücadelelerini birleştirecek ve ortaklaştıracak, bu eksenleri birbirinden koparmadan bütünleştirecektir. 

 

EŞİTLİK VE ÖZGÜRLÜK MÜCADELELERİNİ BÜYÜTECEĞİZ

- Kadınların kişilik haklarına saldırıyı içeren iktidar müdahaleleri ve ‘kadın-erkek eşit değildir’ söylemi, bu alanda yapılması gerekenleri açık bir şekilde bir kez daha ortaya koyuyor. Partimiz, kadınların özgürlük ve eşitlik mücadelesini, barışın toplumsallaşması ve toplumsal mücadelelere kadınların etkin bir özne olarak katılımını birincil öncelik olarak değerlendirir. Bu gerçeklik kendini eşbaşkanlık sistemi başta olmak üzere, kadınların eşitlik taleplerinin kararlı bir şekilde sürdürülmesinde de gösterir. 

- Partimiz, Alevilerin inanç ve kültürleri üzerindeki baskı ve asimilasyona son verilmesi, ibadet, eğitim ve yaşam tarzlarını kendi irade ve geleneklerine uygun olarak gerçekleştirmeleri önündeki engellerin kaldırılmasını yaşamsal bir değere sahip olarak değerlendirir. Partimiz, Alevilerin hak ve özgürlüklerini, mücadele gündeminin başlarına yerleştirme kararlılığını göstermeye devam edecektir.

- Öte yandan Türkiye’de hakikatleri aydınlatma ve adaleti sağlama çabaları son derece önemlidir ve bir tarihsel yüzleşme yapılmadan birçok alanda tatmin edici adımların atılamayacağı çok açıktır. Türkiye bugüne kadar mirasçısı olduğu tarihte işlenmiş bütün insan hakları ihlalleri ve insanlığa karşı suçlarla yüzleşmelidir. Özellikle 2015 yılı bu alanlardaki çalışmaların yoğunlaştırılması açısından büyük önem taşıyor ve partimiz, Hakikatlerin Araştırılması ve Adaletin Sağlanması Komisyonu’nun oluşumunu güncel ve zorunlu bir adım olarak vurgulamayı sürdürecektir. 

 

BÖLGE BARIŞINI VE İÇ BARIŞI SAĞLAMAK İÇİN MÜCADELE EDECEĞİZ

Öte yandan Erdoğan-Davutoğlu ikilisinin yeni Osmanlıcılık hayalleriyle ve bir bölgesel güç olma hırsıyla oluşturdukları Suriye’de düzenleyici müdahale ve vekalet savaşı üzerinden şekillendirdikleri dış politika, stratejik ve ciddi bir yenilgi almıştır. Bu yenilginin taçlandığı nokta Kobanê Direnişi’dir. Partimiz, ilk gününden itibaren insanlık onurunun savunulduğu Kobanê Direnişi’ni desteklemiş, her türlü dayanışmasını sürdürmüştür ve sürdürecektir. 

IŞİD’in vahşetine, şiddetine, tecavüzcülüğüne, taassubuna karşı, başta Kürt halkı olmak üzere insanlık, dünya ve bölge kadınları, özgür ve demokratik bir yeni yaşam mücadelesi veren herkes direniyor. Özellikle IŞİD’in İslamiyet adına yaptığı katliamlara karşı dindar kadın ve erkeklerin, Sünni ve Alevilerin, Hıristiyanların omuz omuza birlikte savaşması, demokratik gelişme açısından büyük önem taşıyor. Önce Şengal ve Mahmur saldırılarına karşı duruşta, şimdi de Kobanê Direnişi’nde görülmüştür ki, Kürt halkının dayanışması ve birliği, bir barış ve özgürlük rüzgarının esmesine, bölge halklarının ortak ve eşit bir yaşam için kurucu zemin yaratmasına olanak tanıyor. 

Partimiz, yerel halkların iradesini ve egemenlik alanlarını öne çıkaran bir politik tutumu esas alarak, gerek Rojava Kantonlarının uluslararası meşruiyet kazanması ve statülerinin tanınması, gerekse Güney ve Batı ile olan ilişkilerin kalıcı ve sürdürülebilir, sınırların geçirgenliğinin arttığı bir yöne evrilmesi mücadelesini sürdürecektir. Partimiz, emperyal ve yerel iktidar güçlerinin bölge düzenlemesi karşısında, demokratik bir Ortadoğu düzeninin şekillenmesi mücadelesinin yanında olacaktır. 

HDP, 2015 seçimlerine giderken, hem Türkiye hem de bölge halkları açısından bir umut ve demokratik değişim/dönüşümün öznesi olma kararlılığını sürdürecektir. ‘Yeni Yaşam Çağrımız’ Türkiye’nin tüm insanlarınadır. Bir kez daha vurguluyoruz ki, demokrasi ve özgürlük, eşitlik ve adalet mücadelesinin kararlı yürütücüsü olarak, ancak birlikte hareket edersek, ortak ve eşit bir demokratik yaşamı kurabiliriz.

 

7 Aralık 2014, Ankara