
Eş Genel Başkanımız ve Van Milletvekili Adayımız Figen Yüksekdağ, “Büyük İnsanlık" sloganıyla yola çıktığımız seçim çalışmaları kapsamında Muş Kobanê Meydanı’nda düzenlediğimiz mitingde halkla bir araya geldi.
Eş Genel Başkanımız Figen Yüksekdağ'ın, Muş milletvekili adaylarımız Burcu Çelik Özkan, Ahmet Yıldırım ve Mensur Işık ile birlikte Muş halkını selamlamasının ardından, Kobanê Meydanı'nda Büyük İnsanlık mitingini gerçekleştirmek için bir araya geldiklerini söyledi. Büyük İnsanlığın Kobanê'de kazandığı gibi 7 Haziran'da da kendilerinin kazanacağını dile getiren Yüksekdağ, "Kobanê'de kazanan Büyük İnsanlık ve Ortadoğu'ya zafer armağan eden kahramanlarımız. Bizim onlara verdiğimiz söz 8 Haziran'da çok büyük bir zafer olarak ışıldayacak. Nasıl ki Kobanê'de el ele vererek kazandıysak, geleceğimizi karanlık ellere teslim etmediysek, bütün Ortadoğu'nun aydınlık geleceğini de hep birlikte kuracağız" dedi.
"Onlara ders olacak"
Erdoğan'ın Kobanê için sarf ettiği "düştü düşecek" sözüne atıfta bulunan Yüksekdağ, şöyle konuştu: "Kobanê direnirken ne demişlerdi, 'Kobanê düştü düşecek' demişlerdi. İşte o söz söylendikten sonra yayından fırlayan bir ok gibi bütün Türkiye coğrafyası büyük bir dirence dönüştü. 'Düştü düşecek' diyenlere bu halk en büyük dersi verdi. Biz daha yeni başladık. Kobanê'de birinci derslerini aldılar. Şimdi ikinci dersi alma zamanıdır. 7 Haziran günü bu halk onlara en büyük dersi verecek. Bugüne kadar zorbalıkla kendi iktidarlarını Büyük İnsanlık değerlerinin üzerinde tuttular. 13 yıl boyunca AKP iktidarı, aldıkları oyu da, desteği de sorumsuzca çarçur etti. Artık deniz bitti. İktidarlarının sonu geldi."
Çözüm sürecinin mimarının halkın ve Başkan Öcalan’ın olduğunu ifade eden Yüksekdağ, "2013 Newrozu'nda tüm halklarının barış ve çözüm talebini içeren büyük bir manifesto yayınlandı. Savaştan vazgeçmesi gereken AKP, her tarafı askeri garnizona çevirdi. Muş'a, bölgeye ekonomik refah getirmediniz, barış getirmediniz, bu halkın ekmekten ve sudan üstün tuttuğu barışı ve özgürlüğü getirmediniz. İki yıllık çözüm ve diyalog sürecinde bir taraftan Başkan Öcalan bu ülke kan gölüne dönmesin diye çaba gösterirken, siyasi iktidarın ise tek yaptığı karakol yapmaktır, çocuklarımızı katletmektir. Bir karanlık zihniyet var önümüzde. Erdoğan'ı değil halkı muhatap aldık. Muhatabımız da bu memleketin onurlu halklarıdır. Bütün Türkiye'ye karşı duyduğumuz sorumluğumuzun bir görevi olarak çözümü ilerletme ve sonuca götürme gayreti içindeyiz. Onlar savaş siyasetinden, şiddetten, gerilimden, ırkçılıktan, kutuplaştırmaktan besleniyorlar" diye konuştu.
"7 Haziran’da büyük kazanacağız"
AKP iktidarının dürüst siyaset yapmayı bilmediklerini vurgulayan Yüksekdağ, konuşmasını şöyle sürdürdü: "İktidarlarının sonunun geldiğini gördüler, nasıl da telaşla savruluyorlar. Nasıl da ne söylediklerini bilemeden, ne yapacaklarını bilemeden, büyük bir panik içinde kıvranıyorlar. Biz daha yeni başladık. 7 Haziran günü iktidarlarını sürdüremeyecekler, o sarayda oturamayacaktır. 'Onu Başkan yaptırmayacağız' dedik, 'Onu o sarayda oturtmayacağız' diyoruz.
Şimdi yenileceklerini gördükleri için her yerde partimize, arkadaşlarımıza kalleşçe saldırılar düzenlediler, düzenliyorlar. Bunlar mertçe yarışmayı bilmezler, dürüst siyaseti bilemezler. Onlara göstereceğiz demokratik siyaseti. Demokratik siyasette kazanacağımız büyük zaferin altında onlar kalacak. Birçok yerde seçim kampanyası yürüten yöneticilerimiz tutuklanıyor, ancak bu kadar baskıya rağmen ah demeden of demeden gürül gürül çalışmaya devam ediyorlar. Çünkü biz emeğin, büyük direnmenin ne olduğunu iyi biliyoruz. Büyük kazanmayı artık öğrendik. 7 Haziran'da hep birlikte büyük kazanacağız."
Adaletin ve kalkınmayın adını kullandılar, ama adaletin hiçbir zaman uygulayanı olmadılar.
"Fıtratına ters, onlar tarafsız olamazlar"
Başbakan Davutoğlu'nu 'Cumhurbaşkanı Yardımcısı' olarak tanımlayan ve Cumhurbaşkanı’nı taraf tutmakla eleştiren Eş Genel Başkanımız şunları kaydetti: "Bir yandan Cumhurbaşkanı bir yandan da yardımcısı olan Başbakan partimize saldırıyor. Niye bir siyasi partinin genel başkanı gibi davranmıyorsun? Sen ağırlığını bil ki bu halk sana Cumhurbaşkanı saygısı göstersin. Ama haddini bilmeyen bir siyasi duruş sergileyerek, AKP'nin yanında Türkiye halklarının karşısında bir seçim çalışması yürütüyorsun. Nerde kaldı Cumhurbaşkanı tarafsızlığı. Fıtratına ters, onlar tarafsız olamazlar.
Onlar şiddetten, baskıdan taraftırlar. Türkiye'nin ekonomik ve kamu imkanlarını kullanarak seçim mitingi yapabilirsin, ama asla kazanan olarak çıkmayacaksın. Cumhurbaşkanı ve Başbakan devlet kurumlarını da kampanyanın hizmetine sokmuşlar. Gözümüzün içine baka baka suç işlemeye devam ediyorlar. Adaletin ve kalkınmanın adını kullandılar, ama adaletin hiçbir zaman uygulayanı olmadılar. O hepimizin vergisinden kullandığınız paralar haram olsun size, size helal etmiyoruz. Bu halkın vergileriyle, bu halkı soyarak finansa ettiğiniz bu mitingler sizi kurtaramayacak” dedi.
Türkiye halkının inancını hırsızlıktan ve yolsuzluktan beslenenler ile kanla siyaset yapanlar savunamazlar.
Cumhurbaşkanı'nın ve Hükümetin camileri ve dini kendi çıkarları için kullandıklarını ifade eden Yüksekdağ, "Erdoğan bugün Belçika'daydı. Belçika'daki bütün camilere talimat gitmiş, 'En az 50 kişi mitingine gelsin' talimatı gitmiş. Bunlar halkımızın camileri kendi çıkarları için kullananlardır. Bize din ve inanç dersi verenler, camileri kendi çıkarları ve siyasetleri için hoyratça kullanıyor. Onlara dersini bütün Türkiye halkı verecektir. Türkiye halkının inancını hırsızlıktan ve yolsuzluktan beslenenler ile kanla siyaset yapanlar savunamazlar. İnanç değerlerini asla kullanamazlar. Halkımızın değerlerinden siyasi rant elde edemezler. Seçim meydanlarında Kürtçe Kur'an-ı çıkaranlar bir gün çarpılacaklar. Böyle değerlerle oynayanların sonu hayırlı olmaz, kötü olur. 8 Haziran sabahına çıkamayacaklarını nasıl gördüler. Bakın bu değerleri kullanmaya devam ediyorlar. Muş halkına inanç ve değer dersi veremezler.
Kenan Evren'in yargılanmasının önüne geçen Tayyip Erdoğan'dı. Onun yargılanmasına izin verseydi, kendisinin de yargılanacağını çok iyi biliyordu.
Bunu en iyi siz biliyorsunuz. Muş gibi bir medrese diyarından, inancın ve ilmin topraklarında onların sözünü hiçbir karşılığı yoktur. Bölgede ve Türkiye'de o diyanet adını verdikleri, halkımızın bütün inanç merkezlerini kapattılar. AKP bu baskı kurumunu savunuyor. Bu halk gerçeklerin çok iyi farkında. Gördüğümüz gerçek onların bitişi, bizlerin başlangıcıdır. Onların yenilgisi bizim zaferimizdir. Bizim savunduğumuz tüm değerler Meclis'e gidecek. Hak ve adalet yerini bulacak. Hak ve adalet adına ne varsa yağmaladılar, yıktılar. Adına adalet ve kalkınma takanlar, büyük adaletsizliğin kaynağı durumundadırlar” diyerek konuşmasına şöyle devam etti:
"80 darbesinin sorumlusu Kenan Evren öldü. Kenan Evren yargılanmadan öldü. Yargılanmadan mezarı gitti. İşlediği suçların hiçbirisinin hesabını vermeden gitti. Kenan Evren'in yargılanmasının önüne geçen Tayyip Erdoğan'dı. Göstermelik bir mahkeme kurdular. O mahkeme salonunun önünde darbede hayatını kaybeden evlatlarını arayan anneler çırpınırken, o darbeci generali getirmediler, yargılatamadılar. Onun yargılanmasına izin verseydi, kendisinin de yargılanacağını çok iyi biliyordu. Kendisi yargılanmasın, halkımız yakasına yapışmasın diye darbeci generali savundu. Hepsini kendileri yargılanmasın diye, yargılanmalarının önü açılmasın diye yaptılar. Roboskî Katliamı başka bir memlekette yaşansaydı, yer yerinden onardı. O siyasi iktidar yerinde duramazdı. O zaman Başbakan olan zat şimdi Cumhurbaşkanı.
Hırsızlıktan, yolsuzluktan, katliamdan yargılanmamak için bunu yaptı. Yargılanmamak Kenan Evren'e nasip olabilir, ama siz hesap vermeden gidemezsiniz. Hesap vermeden gidemeyecekler. Darbe kurumuna dönüştüler. Ergenekon paşalarını tutukladılar, sonra salıverdiler. Kenan Evren gibi bütün askeri unsurları savundular. Onlara kol kola verdiler, işbirliği yaptılar. O darbeci zihniyetinden besleniyor. Ama biz bu darbecilere karşı halkın siyasi iradesini, en büyük gücü gösterdik, bu güç 7 Haziran günü zafer bayrağını sallayacak."
On üç yıllık AKP iktidarı boyunca üç şeyde Türkiye'yi birinci yaptılar. İş cinayetinde, kadına dönük katliamda, şiddette ve gelir dağılımı uçurumunda
AKP iktidarının politikasını eleştiren ve barajı aştığımız taktirde saltanatlarına son verileceğini dile getiren Yüksekdağ konuşmasına şöyle devam etti:
"Yeni Yaşam kuşağında gücümüzü birleştirirsek önümüzde hiçbir güç, baraj dayanmayacak. Kobanê'de çizdikleri sınırları özgürlük mücadelemizle aşıp geçtikçe faşist barajı da yıkıp geçeğiz. Barajın enkazının altında kalanlar onlar olacaktır. AKP hükümeti o barajın artında kalacak, bizim için ise yeni bir yaşamın başlangıcı olacak. 13 yıllık AKP iktidarı boyunca üç şeyde Türkiye'yi birinci yaptılar. İş cinayetinde, kadına dönük katliamda, şiddette ve gelir dağılımı uçurumunda birinci yaptılar. Zengin ve yoksul arasındaki uçurumu gittikçe derinleştirdiler. Onlar halkımızın mukaddes değerlerini siyasete malzeme haline getirdiler, saltanat kurdular. Artık bu hayatın ve düzenin sonuna geldiler. Halkların Demokratik Partisi, gelir adaleti sağlayarak saltanatlarına son verecek. Üretimin büyüdüğü, geliştiği, adil bir şekilde paylaştığımız yeni bir yaşamı inşa edeceğiz. Sadece özgürlük ve barışı değil, ekonomik ve sosyal kurtuluşu da biz getireceğiz. Birliği getireceğiz. Adalet neymiş, dost düşman herkes görecek."
Muş'un sorunlarına da değinen Yüksekdağ, Muş'un HDP'nin getireceği özgürlükten, barıştan ve adaletten payına düşeni alacağını söyledi. Yüksekdağ, "Bugün olduğu gibi Muş üvey evlat muamelesi görmeyecek. Cumhurbaşkanı Yardımcısı burada 'Hepimiz kardeşiz' dedi. Ama gelirler kardeşçe paylaşılmıyor, Muş'a üvey evlat muamelesi yapıyor. Biz bu toprakların öz evlatlarıyız, gerçek sahipleriyiz. Tüm değerlerleri de bizimle büyüyecek" dedi.
Bizler iktidara geldiğimizde, insanlar barış için ölmeyecek, işçiler ekmek için ölmeyecek, işçiler maden olacaklarında mezarlık yaşamayacak.
Yüksekdağ, 301 kişinin yaşamını yitirdiği Soma katliamının bugün olan yıldönümüne dikkat çekerek, yaşamını yitiren tüm madencileri andı. Maden ocaklarında, inşaatlarda ve iş yerlerinde ekmeklerinin peşinde koşanların canlarını kaybettiğini söyleyen Yüksekdağ, "Hepsini saygıyla, rahmetle anıyorum. Bizler iktidara geldiğimizde, insanlar barış için ölmeyecek, işçiler ekmek için ölmeyecek, işçiler maden olacaklarında mezarlık yaşamayacak. İşçilerin de emekçilerin de iş ve can güvenliği ile bütün insani tedbirler alınacak. Hak ettikleri çalışma ve sosyal yaşama kavuşmaları sağlanacak. İşçilerin madenlerde ölmediği, çocukların sokaklarda katledilmediği ortak bir yaşam için bir araya geldik. Buradaki gücümüz, irademiz bütün Türkiye'nin geleceğini belirleyecek" dedi.
Dünkü Tekirdağ mitingine de vurgu yapan Yüksekdağ, "Dün Tekirdağ'daydım, bugün Muş'tayım, Tekirdağ'ın selamlarını iletiyorum. Halkların Demokratik Partisi Tekirdağ'dan Muş'a kadar her yerde emeğin, özgürlüğün, geleceğin partisidir. Bizlerin, Büyük İnsanlığın zafer partisidir. Yolumuz ve zaferimiz hayırlı olsun. Serkeftîn" dedi.