İşkence ve uzun gözaltı süreleri kabul edilemez
Eş Genel Başkan Yardımcımız Aysel Tuğluk'un açıklaması:
 
Bugün iktidara biat etmeyen herkesin darbecilerle beraber hain ilan edildiği bir politik iklimde işkence, gizlenme gereği duyulmaksızın sergilenir olmuştur. Cezaevlerinde işkence ve kötü muamele şikayetlerinin hiç sona ermediği Türkiye'de, işkencenin adeta gururla teşhiri, devletin hukuk dışına taşmasının bir vesikasıdır ve devlet şiddetini olağanlaştırmaktan başka işe yaramamaktadır.
 
15 Temmuz darbe girişiminin bastırılmasının hemen ardından, yazılı ve görsel medyada fiziki şiddet görmüş kişilerin fotoğraf ve videolarının yayımlanması bunun açık işareti olmuştur. Şiddetin pervasızca teşhiri, devlet mekanizmasının adil bir muhakeme süreci sonucunda hakikati ortaya çıkarma değil, hiddetle intikam alma ve iktidarını pekiştirme amacı taşıdığını göstermektedir.
 
İşkence, insanlık onurunu hedef alan bir suçtur. Tüm temel insan hakları belgelerinde mutlak surette yasaklanmıştır. İnsanlık onurunun zedelenmesi, işkence görenleri bugün tarifsiz bir azapla baş başa bırakırken, etkilerini bugünün muktedirleri dahil olmak üzere herkes üzerinde doğurmakta, toplumun her bireyinin onurunu aşındırmaktadır. Yarın, bugünün muktedirlerinin güvencesi olacak hukuk ve insan hakları hiçe sayılırken, bu topraklar herkes için daha güvencesiz, daha yıkıcı bir hal almaktadır.
 
Olağanüstü Hal’in ilk icraatlarından biri olan gözaltı süresinin uzatılması, bu yayılan şiddetin payandası olmuş; insanlar güvencesiz bir biçimde 30 güne varan sürelerde gözaltında tutulmaya başlanmıştır. İlk Kanun Hükmünde Kararname’nin hemen ardından, Diyarbakır'ın Dicle ilçesinde, aralarında Belediye Eşbaşkanı’nın da olduğu on kişi gözaltına alınmıştır ve bu kişiler halen gözaltında tutulmaktadır. 1 Ağustos'ta da Erzurum'un Karayazı ilçesinde HDP ve DBP'lilere operasyon düzenlenmiş, 67 kişi gözaltına alınmıştır. Baskınlar esnasında dökülen kan kameralara yansımıştır.
 
Gözaltı ve tutuklama  operasyonları Diyarbakır, Hatay, Adana, Van, Dersim, Muş, Bitlis, İstanbul, İzmir, Mersin, Ankara ve diğer birçok kentte şiddetli bir biçimde devam etmektedir. Bugün operasyonların hedefinde belediye eşbaşkanları, belediye meclis üyeleri, HDP ve DBP'de siyaset yapan kişiler, Eğitim-Sen emekçileri, kamu çalışanları ve esnafın da içinde olduğu çok geniş bir kesim bulunmaktadır. Darbe girişiminde bulunanlara yönelik çıkarılan KHK ile, bu girişimle ilgisi olmayan kişileri sindirmeyi amaçlayan operasyonlara da zemin hazırlanmaktadır.
 
14 Nisan 2009’da başlayan ve 8 bini aşkın kişinin hapsedilmesiyle sonuçlanan KCK operasyonlarını düzenleyen, yöneten ve kovuşturma sürecinde görevli olan hakim, savcı ve polisler teker teker tutuklanırken, Kürt siyasetçiler daimi günah keçisi olarak yeniden devletin hedef tahtasına oturtulmuşlardır. Kişi güvenliği ve özgürlük hakkıyla bağdaşmayan uzun gözaltı sürelerinde kişilerin avukat görüşmeleri 5 güne kadar engellenebilmekte, bu durum da işkenceye kapı aralamaktadır.
 
Barış ve demokrasiden yana olan kişilerin mesnetsiz, rastgele ve şiddet uygulanarak gözaltına alınmalarının darbe girişimine karşı mücadeleyle ilgisi olamaz. Anayasal düzeni yıkma girişimi olarak darbe girişimi ne kadar hukuk dışıysa, temel insan haklarını ve özgürlüklerini hiçe sayan son derece keyfi bir OHAL rejimi de o kadar hukuksuzdur.
 
Halkın seçilmiş temsilcilerini ve meşru siyaset zemininde çalışanları hedef alan bu gözaltı ve işkence furyası halkın iradesini yok saydığı için toplumdaki kutuplaşmayı güçlendirecek, barış imkanını bir adım daha uzaklaştıracaktır.
 
İşkence ve uzun gözaltı süreleri evrensel hukuka ve temel insan haklarına aykırıdır. Bu uygulamaların derhal sonlandırılması gereklidir.
 
Aysel Tuğluk
Eş Genel Başkan Yardımcısı
16 Ağustos 2016