Adli Tıp Kurumunun taraflı olarak ve siyasi nüfuzun müdahalesiyle hazırladığı raporlara ilişkin önergemiz

Grup Başkanvekillerimiz Meral Danış Beştaş ve Saruhan Oluç, Adli Tıp Kurumu (ATK) tarafından taraflı rapor verildiğine, özellikle kadın cinayetleri, siyasi cinayetler ve hasta tutsaklara yönelik raporların siyasi nüfuzun kanun dışı müdahalesiyle usulsüz bir şekilde hazırlandığına dair iddialara ilişkin Meclis araştırması açılmasını istedi:

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

Adli Tıp Kurumu’nun (ATK) taraflı rapor vermesi, özellikle kadın cinayetleri, siyasi cinayetler ve hasta tutsaklara yönelik raporların siyasi nüfuzun kanun dışı müdahalesiyle usulsüz bir şekilde hazırlanmasına ilişkin toplumda şüphe uyandıran iddiaların açığa çıkarılması, etkili soruşturma mekanizmalarının işletilerek söz konusu vakaların tekrarlanmasını engellemek amacıyla Anayasa’nın 98’inci, İçtüzüğün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılması için gereği bilgilerinize arz ederim.

GEREKÇE

Türkiye’de özellikle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin uygulamaya geçmesiyle birçok devlet kurumunda demokratikleşme, insan hakları ve hukukun üstünlüğü aleyhine gelişmeler yaşanmıştır.

Ceza infaz sürecinin önemli bir kurumu olan Adli Tıp Kurumu (ATK) da son yıllarda aldığı kararlarla ve skandal uygulamalarla toplum gözünde bağımsızlığını yitirmiş kurumlar listesinde yerini almıştır. Tahir Elçi cinayetinde elde edilen bazı kanıtların üst düzey yetkililer eliyle karartılması, kadın cinayetlerine dair verilen raporlarında cinayet yerine intihar olarak tespit edilerek, cinayet suçunun örtülmesi, çok sayıda tutuklu ve hükümlünün ölümcül hastalıklarla mücadele etmesine rağmen cezaevinde kalabilir raporlarıyla hasta mahpusların cezaevinde yaşamlarını yitirmeleri yine raporlarla cezaevinde tutulması ATK’nun son yıllarda imza attığı skandallardan sadece birkaçıdır. 

Hatırlanacağı gibi, ATK çalışanı Mehtap Altuğ’un verdiği beyanlarda, Tahir Elçi’nin bedeninden çıkarılan kurşunda bir erkeğe ait parmak izinin kayda geçirilmeyerek cinayetin aydınlatılmasının engellediği ortaya çıksa da, bu delil karartmada adı geçen kişilere yönelik kayda değer bir soruşturma veya kovuşturma yapılmamıştır.

Yine birçok kadın cinayetinde, ATK tarafından düzmece raporlar hazırlandığı iddiaları kamuoyunu günlerce meşgul etse de, buna dair yetkililer hakkında herhangi bir soruşturma başlatılmamıştır. Yeldana Kahraman, Pınar Gültekin ve Aleyna Çakır’ın öldürüldüğü iddialarına karşılık ATK’nın çelişkili raporları kamuoyunca en çok konuşulan vakalardandır.

Ayrıca, İnsan Hakları Derneği’nin 2020 yılı raporuna göre, cezaevlerinde 604’ü ağır olmak üzere 1605 hasta mahpus bulunmaktadır. 2020 yılında 27 hasta mahpus; 2021 yılının sadece ilk 3 ayında ise 13 hasta mahpus cezaevinde yaşamını yitirmiştir. Söz konusu hasta mahpuslar hakkında ATK, ‘cezaevinde kalabilir’ raporu hazırlamıştır. Aysel Tuğluk’un sağlık problemlerine yönelik hazırlanan çelişkili iki ATK raporu da son örneklerden biridir. Kocaeli Adli Tıp Kurumu Aysel Tuğluk için “cezaevinde kalamaz” raporu verirken, İstanbul Adli Tıp Kurumu ise aksi yönde rapor vererek skandal bir karara imza atmıştır.

Bir bütün olarak ATK’nun yukarıda bahsettiğimiz skandallara imza atması toplum nezdinde güvenirliliğini ve bağımsızlığını yitirdiğine dair kanaatlere neden olmuştur. Özellikle suç örgütü lideri Sedat Peker’in yayınladığı mesajlarda, iktidardan bazı kişilerin ATK’ya doğrudan müdahale ettiği iddialarını güçlendiren niteliktedir. Siyasetin, bilimsel verilere dayanarak rapor yayınlamakla yükümlü kuruma doğrudan müdahalesi iddiaları bu kadar güçlüyken, başta Adalet Bakanlığı olmak üzere yetkililerin herhangi bir girişimde bulunmaması toplumda derin rahatsızlıklara yol açmaktadır.

Bu iddialar ve veriler doğrultusunda Adalet Bakanlığı’na bağlı Adli Tıp Kurumu’nun siyasetin müdahalesiyle taraflı raporlar verildiğine dair etkin soruşturma yürütülmesi ve toplumda adalet duygusunu sarsan vakaların engellenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasını arz ederim.

17 Kasım 2021