Ahmet Türk: Ne hastalık ne yaşlılık, ölünceye kadar mücadeleye devam

Ahmet Türk ve Grup Başkanvekilimiz Meral Danış Beştaş Muş İl Örgütümüzün 3'üncü Olağanüstü Kongresinde konuştu:

Ahmet Türk ve Grup Başkanvekilimiz Meral Danış Beştaş Muş İl Örgütümüzün 3'üncü Olağanüstü Kongresinde konuştu. Kongreye Grup Başkanvekilimiz Meral Danış Beştaş, milletvekilleriniz Dilan Dirayet Taşdemir, Gülistan Kılıç Koçyiğit, Şevin Coşkun, Kürt siyasetçiler Ahmet Türk, Sırrı Sakık ile DBP Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır katıldı. DBP Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır, konuşmasında cezaevlerinde 232 gündür süren açlık grevlerine işaret ederek, “Kürt sorunun çözümü Sayın Öcalan’dır dedi” ve tecridin kaldırılmasını istedi. 

Kongrede konuşan Kürt siyasetçi Ahmet Türk ile Grup Başkanvekilimiz Meral Danış Beştaş ise şöyle konuştu: 

Ahmet Türk: Gelê Kurd ji bo azadî û aştiyê berxedaneke mezin dimeşîne

Gelê me yê hêja, gelê serhedê, ez we hemûyan bi rêzdarî silav dikim. Hemû beşdarên hêja hûn ser seran, ser çavan re hatine. Bi salan e têkoşîna azadiyê tê meşandin. Lê em dizanin çiqas ked û berdêlên mezin hatine dayin. Îro gelê me ji bo pêşeroja xwe, ji bo azadiyê, aştiyê berxwedaneke gelek mezin dimeşîne. Em ji gelê xwe re spas dikin. 

Halkımızın yürüttüğü mücadeleden güç ve cesaret alıyoruz

Bir siyasi tarihi aslında yazmak lazım. Biraz önce Sırrı arkadaşımız da değindi, HEP’ten bugüne kadar Kürt halkı büyük bedellerle bu mücadeleyi sürdürdü ve gerçekten de geleceğine, özgürlüğüne sahip çıkarak, bugün bütün zorluklara rağmen başı dik bir şekilde mücadelesini sürdürüyor. Halkımızın bu mücadelesi bizlere güç ve cesaret veriyor. Bugün Muş Kongresinde gerçekten büyük bir coşkunun ve katılımın olduğunu görüyoruz. Muş halkını tebrik ediyorum, partilerine, Kürt halkının özgürlük mücadelesine sahip çıktığı için kendilerini kutluyorum. 

Ne hastalık ne yaşlılık bizim için geçerli değil; ölünceye kadar mücadeleye devam

Bizler için siyaset kutsaldır. Feqiyê Teyran’ın bir şiiri var. Feqiyê Teyran îro kal e, nexweşekî pir bê hal e. Bizler için ne hastalık ne de yaşlılık artık geçerli değil. Ölünceye kadar halkımızın özgürlüğü, halkımızın geleceği için mücadele etmeye kararlıyız asla ve asla bu kararımızdan geri dönmeyeceğiz. 

Kürt halkı Ortadoğu’da dönüşüm yaratacak özgürlük ve demokrasi mücadelesini taçlandıracaktır

Aslında süreçleri doğru bir şekilde okuyamazsak gerçekten zor günler yaşarız, birçok şeyimizi kaybederiz. Çünkü süreç farklı şekilde gelişiyor. Bugün Ortadoğu’ya baktığımızda Kürtler önemli bir aktör, büyük bir potansiyele sahip. Değişim ve dönüşümü Ortadoğu’da gerçekleştirebilecek bir halk. Bunun için için hedef haline getiriliyor. Partimiz üzerindeki baskıların nedenlerinden biri bu. Kürtler, Ortadoğu’da bir halk olarak geleceğini belirlemeye yönelik bir çabanın, çalışmanın içinde olduğu için, Ortadoğu’daki milliyetçi ve ırkçı yapılar bu kazanımları yok etmeye, Kürt halkını sindirerek, susturarak siyasetlerini sürdürmeye çalışıyorlar. Ama şunu iyi bilin ki artık sonuna geldik. Artık ırkçı ve milliyetçi anlayışlar bu ülkeyi yönetemez duruma gelmiş. Bundan sonra Kürt halkı da özgürlük ve demokrasi mücadelesini taçlandırarak sürdürecektir. 

HDP’li olduğumuz için değil Kürt olduğumuz için baskıya uğruyoruz

Bugün anlatmak istediğim siyasi parti olayı değil. Siyasi partimize karşı oldukları için değil, Kürt halkına karşı oldukları için bugün Kürt halkı üzerinde yoğun baskı var. Geçmişte AKP’ye oy vermiş olan insanlarımız olabilir, diğer partilere oy veren insanlarımız var. Bugün bunları çok iyi anlatmamız lazım. Mesele bir siyasi partiye mensup olduğumuz için değil, Kürt halkının evlatları olduğumuz, özgürlük arayışı içinde olduğumuz için bu baskılara ve saldırılara maruz kalıyoruz. Ev ev dolaşarak, hane hane dolaşarak ırkçı anlayışın Kürtler için neler düşündüğünü anlatmak lazım, halkımızı ikna etmemiz lazım. Örgütlülüğümüzü güçlendirmemiz lazım, çünkü örgütlü toplumlar ancak başarıya ulaşabilir. Geleceği belirleyebilir. Eğer örgütlü olmazsak, bütün kazanımlarımızı kaybederiz. Bu konuda yoğun bir çalışma ve çabaya ihtiyaç var. Her eve, her insanımıza ulaşmak siyasetin Kürtler açısından ne kadar önemli olduğunu anlatmak gibi bir görevle karşı karşıyayız. 

Ben sadece sizleri selamlamak sizlere saygılarımı sunmak için kürsüye çıktım. Serfektin ji we re, riya we vekirî be. Ser seran ser çavan re hatine. 

Meral Danış Beştaş:

Birêz dîwan, birêz beşdarvan ez we hemûyan ji dil û can silav dikim. Hevserokê me Keskîn Bayindir bi Kurdî axivî. Ez ê bi Tirkî berdewam bikim. Ji bo zimanê me divê her dem çi dibe bila bibe em xwedî li ziman, çand û nasnameya xwe derkevin. Dijminatiya herî mezin li hemberî zimanê me, hebûna me û nasnameya ye. Em tu car dev ji zimanê xwe de bernadin.

Sonucu halklar belirleyecek, Türkiye’de bunu yapmanın zamanıdır

Çok önemli bir süreçten geçiyoruz ve her zaman olduğu gibi Kürt halkı, Türkiye demokrasi güçleri büyük bir mücadele içinde. Faşizme karşı, ırkçılığa karşı, dikta rejimine karşı sonucu halklar belirleyecek. Bunu tarihte bir çok ülke deneyimi gösterdi. Türkiye’de de bunu yapmanın tam zamanıdır. 

Şu anda darbeye devam eden darbecilere ne diyeceğiz? 

Dün 15 Temmuz anmaları vardı. İzlemişsiniz, istemeseniz de gözünüze sokuyorlar. Yer gök bayrak, 15 Temmuz şarkıları bayram ilan edilmiş. Neymiş darbe girişimiymiş! Darbe girişimine karşı en çok duran, bunun en çok bedelini ödeyen HDP olarak tabi ki bu girişimi kınıyoruz.

Karşı darbe yaptılar, lütfu 5 yıldır yiye yiye bitiremediler

Peki şu anda darbeye devam eden darbecilere ne diyeceğiz. 15 Temmuzdan bu yana 2016’dan bu yana kesintisiz bir darbe var. Karşı darbe yaptılar. O darbe de çok tartışmalı onu bir yana bırakıyorum. 15 Temmuz’a dediler ya Allah’ın lütfudur, fırsata çevirdiler ve gerçekten bu fırsatı öyle bir lütfa çevirdiler ki 5 yıldır yiye yiye bitiremediler. Her türlü zulmü, her türlü zorbalığı, katliamı ve cinayeti bu darbe tehdidine bağlayıp duruyorlar. Ama aslında asıl darbeci onlar.

Darbe olsaydı ancak bugün yaşananlar da yaşanırdı

Şimdi onların deyimiyle diyelim ki FETÖ, Cemaat, Paralel olur ya bunlar darbe yapsaydı, ne olurdu. Sokakta işkence olurdu, hani darbeciler öyle yapıyor ya. Ya da herkes muhalif diye gözaltına alınırdı. Yüzbinlerce insan işsiz kalırdı ya da kadınlar bir kırımdan geçirilirdi. Ya da darbelerin en önemli özelliği olan seçilmişlere karşı müdahale olurdu gözaltı, kayyım olurdu. Bunların hangisi yok? Hepsi var. Kayyım atadılar, önceki dönem Eş Genel Başkanlarımız başta olmak üzere milletvekillerimiz, belediye eşbaşkanlarımız alındı. Yöneticilerimiz, her an gözaltı tehdidi altında değil mi? Daha bugün Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun vekilliği iade edecek. 

Gergerlioğlu bugün dönecek ama yetmez Güven ve Farisoğulları da dönmeli

Musa Farisoğulları ve Leyla Güven’in vekillikleri uyduruk gerekçelerle, üstelik FETÖ’cü dedikleri hakim ve savcıların verdikleri kararlarla düşürüldü. AYM bu başvuruları reddetti. Kürde hukuk yok. HDP’liye yok. Ömer Faruk Gergerlioğlu’nda bu kadar yapamadılar herhalde. Çünkü sadece bir haber paylaşmıştı. Bugün kendi yazısı okunacak, bizce hiç düşmeyen vekilliği resmileşecek. Buradan kendisine hoş geldin diyorum. Yetmez tabi ki Farioğulları ve Güven vekilimizin de bir an önce dönmesi gerekiyor. Çünkü onlar halk iradesini temsil ediyorlar. 

En büyük darbeci AKP ve MHP’dir

15 Temmuz darbesini geçelim ama vallahi de billahi de en büyük darbeci AKP ve MHP’dir onlardan daha büyük darbeci yoktur. Bir kere o küçük ortağı her grup toplantısında bu ülkeyi yüzde 5 oyla ben yönetiyorum edasında konuşuyor. Zaten ben ne desem olacak diyor. Sanki diyeceksin bu ülkenin yüzde 60-70’ini temsil ediyor. Ve halka düşmanlık ırkçılık ve faşizm politikası yapıyor.  

Kürtler olmadan Cumhurbaşkanı olamayacağını bildiği için manevra yapıyor

AKP ne yaptı? Geçenlerde Diyarbakır'a gitti Erdoğan. Dedi ki ben 2015’te durduğum yerdeyim. 2005’teki sözlerimin arkasındayım dedi. Hani bu ülkede yaşamasak biraz düşünelim bu ne diyor diyeceğiz. El insaf, yalan atılır da biraz usturuplu yalan atılır. Halkı ikna etmek için Kürtlerin oyuna ihtiyacı olduğu, Kürtler olmadan Cumhurbaşkanı olamayacağını bildiği için böyle manevralar yapmaya başladı. Cumhurbaşkanına şunu söylüyoruz. Hani Çözüm Sürecinde olduğun yerdesin ya. Sonraki sözlerine değinmiyorum, Çözüm Sürecini askıya aldın, buzdolabına kaldırdın, Dolmabahçe Mutabakatı'nı tanımadın, Kürt sorunu yoktur terör sorunu var dedin düşmanlık siyaseti yürüttün. 

Çözüm Sürecinde muhatabın olan Öcalan’ı 5 yıldır tecrit altında tutuyorsun

Hadi onları da geçtim. Sen Çözüm Sürecinde muhatabın olan Sayın Öcalan’ı 5 yıldır tecritte tutuyorsun. Sen o dönemde Dolmabahçe Mutabakatı'nı yazan, onayından geçen deklarasyonu reddettin, onu yazanı da reddediyorsun. Tecridi, Çözüm Sürecini bitirdim dedikten sonra derinleştiriyorsun. Hukuk yok biliyoruz. Hukuk genel olarak yok ama bize hukuksuzluk en tepede. 

Madem Çözüm Sürecinde aynı yerdesiniz, o zaman bırakın İmralı’ya heyetler, gazeteciler gitsin 

Çözüm Sürecinde kiminle konuşacaksın? Biz gece gündüz Meclis'teyiz, bu çözüm sürecinin arkasındayız diyoruz. Bu mesele diyalogla çözülür, demokratik siyaseti güçlendirerek çözülür diyoruz. Siz kalkıyorsunuz elinizin tersiyle itiyorsunuz. Meclis'i kabul etmiyorsunuz. 3 yıl bu ülkeye nefes aldıran diyalog süreci yokmuş gibi davranıyorsunuz. Şimdi diyorsunuz ya orada duruyorum. Eyvallah. O zaman ilk iş bu mutlak tecridi kaldırın. Sayın Abdullah Öcalan bir an önce avukatları ve ailesiyle, heyetlerle, gazetecilerle görüşsün. O dönem niye bitti kim bitirdi gerçeği en çok o biliyor. Gerçeği biz de biliyoruz, açıklayacağız elbette ama Erdoğan’ın dediği gibi olmadığını biliyoruz.

Çözüm Süreci görüşmeleri ve görüşme notları kapatma gerekçesi yapıldı

Partimize açtığınız kapatma davasının temel dayanağı görüşme notlarıdır. Bizim siyasi heyetimizin İmralı’da devlet gözlemcisinin de olduğu görüşme notları iddianamede kapama gerekçesi yapılmış. Şimdi biz neye inanalım. İddianameye mi, kapatma davasına mı senin sözüne mi, uyguladığın tecride mi? Bu kadar karışıklıkta kimse bu sözlere inanmaz. Diğer yandan Kobanî Kumpas Davası diye bir dava var. Herkesi oraya koyuyorlar, bir diğer dayanak da bu dava. Sen niye yargılanmıyorsun? Madem ki suç, iki taraf var. Biz varız sen varsın, HDP bu işte kolaylaştırıcı.

Çözüm Süreci suçsa en başta AKP’nin yargılanması gerekiyor

Sonunu şimdiden söylüyoruz bu kapatma davasına konulan deliler eğer suçsa - bize göre suç değil - AKP’nin yargılanmasını kesinlikle gerektiriyor. Ama onlar alışmışlar, yok ortaklarına FETÖ deyip attılar öğretmeni, avukatı, hakimi, savcıyı herkesi FETÖ diye içeri attılar, ihraç ettiler. Ama siyasi ayağı ortaya çıkarmadılar. Çünkü kendileri. Bu FETÖ dedikleri mesele onların içinden çıkmış. Birlikte yönetmişler ülkeyi. Şimdi de bir yanda Çözüm Sürecinde bulunduğum yerdeyim diyeceksin, bir yandan da tarihin gelmiş geçmiş en büyük en uzun vadeli düşmanlık siyasetini yürüteceksin Kürtlere karşı.

Kürtler uzayda hak kazansa oraya gidip müdahale ederler

MHP ile ortaklıklarının en temel dayanağı Kürt düşmanlığıdır. Dünya ile kavga ediyorlar? Neden aman Kürtleri görmesinler, tanımasınlar. Ya Japonya’da okul açıldı, Kürtçe eğitim diye Japonya’ya rest çektiler. Uzayda bir Kürt hak elde etse vallahi uzaya giderler. Çünkü Kürt temel düşmanları, bunu Kürt halkı çok iyi görüyor. 

Kürdistan siyasi turizm merkezi haline geldi, Kürdü tanımadan Kürt'ten oy istemeye geliyorlar

Diğer partiler ne yapıyor, bu ara Kürdistan illeri siyasi turizm merkezi haline geldi. Yani herkes bir yerlere gidiyor. Birileri Dêrsim’e, Diyarbakır’a, Muş’a, Bingöl’e gidiyor. Güzel güzel geziyorlar. Doğu Masası diyorlar. Yeni yeni keşfediyorlar. Sanki bugüne kadar Muş Diyarbakır diye bir yer yoktu. Ama garip, hiç kimse Kürt demiyor, Kürt halkı demiyor Kürtlerin dili demiyor. Kürtlerin şu talebi var demiyor; diyorlar ki - bütün partiler için söylüyorum-  Kürtlerin oyunu istiyoruz ama kendilerini istemiyoruz. Kürtlerin adı olmayacak diyorlar. Kürt kökenli diyorlar ya bize. Onu da zorla söylüyorlar. 

Kürtlerin adını söylemeden Kürtlerden oy istemeyin

Ellerinden gelse başka şeyler söyleyecekler. Vallahi kusura bakmasınlar, Kürdün adını söylemeden taleplerini görmeden, Kürtlerden oy falan istemeyin. Kürtler sizin oy deponuz değil. Kürtler yüz yıldır bu coğrafyada imha, inkar, asimilasyon her türlü zulmü yaşadı yine de vazgeçmedi. Sizin bu böyle ziyaretlerinizle, böyle konuşmalarınızla olmaz. İşin adını koyun. Bu ülkede Kürtlerin diliyle, kimliğiyle, varlığıyla eşit ve özgür şartlarda yaşama hakkı ve talebi var. Bunu kabul ediyorsanız baş göz üzerine. Bize böyle köken falan da yakıştırmayın. Biz kimseye Türk kökenli, Laz kökenli, Çerkez kökenli demiyoruz, isteyen kendisini istediği gibi isimlendirebilir. 

Kürtlerin oyunu almayan hiçbir aday cumhurbaşkanı seçilemez

Bu yönüyle daha bizim binlerce arkadaşımız cezaevindeyken onlara dair hiçbir cümle duydunuz mu? Kapatma davasına karşı bile utangaç, sıkılgan iki cümle etmeden Kürtlerden oy istiyorlar. Biz de hadi oradan diyoruz. Ve Kürtlerin desteklemediği hiçbir cumhurbaşkanı adayı cumhurbaşkanı seçilmeyecek. Bunu da biliyoruz. Artık Kürtlerin oy vermesi lazım. Bizi yok sayıyorlardı, kendileri yaptı bu yasayı. Yüzde 50+1 gerekiyor. Bu konuda biz de kararlıyız. 

Senin işkence uyguladığın cezaevleri ne olacak, 80’li suçlu göstererek bugünleri aklayamazsın

5 No'lu Diyarbakır Zindanını kültür merkezi yapacakmış? Ya senin işkence uyguladığın cezaevlerini ne yapalım? Şu anda bütün cezaevleri işkence merkezi. Daha dün 14 Temmuz'du. Orada ölüm orucunda 38’inci günde can veren yoldaşlarımız vardı. Ve sen Diyarbakır Cezaevi'ni müze ya da kültür merkezi yapacağım diyerek Kürtleri aldatamazsın. Üstelik bugün açlık grevleri 232’inci gününde. Biz buradan söylüyoruz, 80’li yılları suçlu göstererek bugünü aklayamazsın. Senin darben kesintisiz bir darbe. Şu an 232 gündür açlık grevinde olan arkadaşların talepleri bir an önce kabul edilmelidir. Haklı taleplerdir, meşru taleplerdir. Bu taleplerin kabul edilmemesi için  hiçbir gerekçe yoktur. Muş’ta, Van’da, Diyarbakır’da, İzmir’de her yerde HDP var. Yeni sloganımız da şu; HDP’liyiz, her yerdeyiz! Her yerde olmaya devam edeceğiz. Onlar istedikleri kadar kendi kendilerine planlar yapsınlar ama biz sizlerle kongrelerimizi de yapacağız, yürüyeceğiz, mitinglerimizi yapacağız. Halkımızı kesinlikle seçeneksiz bırakmayacağız. 

Yeme konusunda hiç kimse AKP’ye yetişmez

Muş demişken kayyıma değinmeden olmaz. Hani Boğaziçi rektörü gitti ya yetmez. Kayyımların hepsi gidecek, hepsi gitmeden kayyım siyaseti bitti diyemez hiç kimse. Bulanık’ta, Varto’da, Altınova’da hala kayyım var. Bu kayyım siyaseti de kendilerinin alamadığı il ve ilçelere memurlarını göndererek orada ne kadar mal, mülk, para varsa hepsini alma sürecidir. Ben ilk duyduğumda şok olmuştum. 1,5 ton kadayıf yemişler. Mardin’de de epeyce yemişlerdi. Yahu zehir zıkkım olsun. Boğazınızdan geçmesin. Bu halkın hakkını siz kendi aranızda paylaşıyorsunuz, sonra da çıkıp kayyımı savunuyorsunuz. Mardin Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanımız Ahmet abi (Türk) burada, Mardin kayyımının yedikleri arşı aştı. Yurtdışına gittiğimizde bile Mardin Kayyımını söylüyorlar. AKP’ye yemek konusunda Allah var kimse yetişemez. Ama bu irade gaspıdır. Kesintisiz darbe dediğimiz tam da budur. 

Bunlarda Allah korkusu, vicdan yok HDP’ye oy verene hizmet vermiyorlar

Muş'tayız, Muş işsizlik ve yoksullukta sanırım 3’üncü sırada. Ağrı birinci sırada. Muş’a gelince yüzünüz kızarmıyor mu? Ne veriyorsunuz Muş’a? Kuraklık var, hayvancılık bitme noktasında, meralar yok, altyapı sorunu eskiden beri var. 4 dönemdir AKP belediyede seçim kazanıyor demeyeceğim seçimi her türlü hile ve hurdayla ben kazandım diyor. Tıpkı diğer seçimlerde olduğu gibi. Hizmette HDP’ye oy veren vermeyen arasında kesinlikle ayrım var. Bu sadece Muş’ta değil. Bakıyorlar hangi köy kime oy vermiş ona göre yol yapıyor ona göre su gönderiyor. Burada daha da ileri gittiler. Biz Muş vekillerimizle konuştuk. Varto, ağırlıklı HDP’ye oy verdiği için Yeşil Kart ve yaşlılık aylıklarını kesmişlerdi. Bunlarda Allah korkusu yok, vicdan da yok. Hem vicdansızlar hem kötüler. HDP’li hastalanmıyor mu?

HDP’lilerin niye Yeşil Kartını alıyor, aylığını kesiyorsunuz? Sonra da şunu yaptılar. Gelip AKP’ye üye olursanız sizin Yeşil Kartınızı vereceğiz dediler. Herkesi kendileri gibi ahlaktan yoksun sanıyorlar. Biz onurumuzla yaşıyoruz. Bir partiye sadece Yeşil Kart için üye olanı bulamazlar. Bulsalar da insanların hayatı üzerinden ona baskı yapmaktır, istismardır, suçtur suç. Size ne derlerse desinler bu konuda kaybedecekler. 

Ey Muş Valisi sen kimsin bizim vekilleri tanımıyorsun, sen atanmışsın bizim vekiller seçilmiş

Bir vali var Muş’un Valisi. İlginç, tanımıyor, halkı tanımıyor. Bizim burada 3 vekilimiz var, kendilerinin bir vekili var. 4’te 3 bizim. Muş’ta HDP olarak iktidarız. Vali 4’te 3’ü temsil eden bir iradeyi nasıl tanımaz? Kendisi atanmış bir memur. Muş halkı kendi iradesini seçmiş. Protokol merakımız yok. Protokol listesine bile almamışlar vekillerimizi. Ey Muş Valisi sen kimsin? Sen nasıl vekillerimizi protokole almazsın? Senin haddine mi? Sen atanarak geliyorsun, bizim vekillerimiz halktan oy alarak geliyor. Bizi tanımıyorsun ya biz seni hiç tanımıyoruz. Hiçbir şekilde ciddiye almıyoruz. Ama maalesef bir makamı işgal ediyorsun ve hizmette de ayrımcılık yaptığını biliyoruz. 4 yıldır her 15 günde bir eylem yasağı getiriyorsun. Sen vali filan değilsin, AKP’nin buradaki memurusun. Sana talimat veriyorlar yerine getiriyorsun. Burada Kuran kursunda bir çocuk yaşamını yitirdi. Çok ciddi bir olay, hala vali konuşmadı. Her konuya müdahil oluyor ama Kuran kursu konusunda konuşmadı, Diyanet de konuşmadı. Bu çocuk niye öldü bunun peşini bırakmayacağız. Muş Valisi sadece HDP’li Kürleri değil, hiçbir Kürdü sevmiyor. 

Baskı yöntemlerinin sonu geldi, Abbas yolcu

Bizim Muş Belediye Eşbaşkanlarımız olması gereken sevgili Sırrı Sakık ve Sibel Genç arkadaşlarımız aslında seçildi. Ne yaptılar. Her yerde olduğu gibi burada da yolsuzluk yaptılar. 2300 geçersiz oy tespit etmişler. Bizim oy farkımız 538. 4 kere karşılıyor. Fakat itirazları kabul etmediler. Şu anda kentin ezici çoğunluğunu yüzde 60 oranında bu kentin belediye başkanı temsil etmiyor. YSK ile işbirliği yaparak bütün direnişe rağmen aldılar. Sırrı başkan ve Sibel Genç geçilseydi ne olacaktı? Hadi size kayyım atadık diyeceklerdi. Nedir bunun özeti? Ben sizinle yarışamıyorum, sizin iradeniz daha üstün. Halk sizin yanınızda, ben zor yöntemleriyle, darbe yöntemleriyle yönetiyorum. Bunun da sonu geldi, Abbas gidici, oyları baş aşağı gidiyor, gerçekleri görüyoruz. Bizler HDP olarak bu mücadelemizde gidişe en büyük gücü vermeye devam edeceğiz. Hiç kimse HDP’siz bir Türkiye hayali kurmasın. Hiç moralimizi bozmayalım. 

Biraz daha dişimizi sıkalım ama kendiliğinden gitmezler, mücadele etmemiz lazım. Çok çalışmamız lazım. Bu konuda sizlere güveniyoruz iyi ki varsınız, iyi ki HDP’liyiz, iyi ki bu mücadeleyi yürütüyoruz. 

16 Temmuz 2021