Davutoğlu Dışişleri Bakanı’yken, BDP’yi ziyaretinde Türkiye’nin nasıl büyük bir bölgesel güç olduğunu anlatıp, neredeyse bütün Ortadoğu’yu yönetecek güç ve kapasitede olduğunu belirttikten sonra, diplomatik bir dille “Kürtler de akıllılık etsin, kanatlarımızın altına girsin, onları da yönetelim” demeye getirmişti.

O zaman Eşbaşkan olan Demirtaş ve Kışanak da özetle, “Kürtler artık Ortadoğu’da önemli bir aktör. Kimse Kürtlerin söz sahibi olmadığı bir gelecek hayali kurmasın. Doğru politika birbirimizi tanıyarak, saygı duyarak ortak bir gelecek tasarlamaktır” demişlerdi.

Suriye’ye bakın, hayat kimi haklı çıkarmış görün.

Şimdi, AKP-Saray Rusya’yla, İsrail’le “barışıyor”, Suriye ve Mısır’la “barışacağının” sinyallerini veriyor. Bunu, “dün söylediğinden saptı” ya da amiyane deyimle “tükürdüğün yaladı”dan ziyade, “bölgesel güç olma iddiasında büyük bir gedik açıldı” diye yorumlamak gerekir.

Nitekim, Fehim Taştekin net bir biçimde yorumluyor; “Türkiye Irak’ta kaybetti, Suriye’de kaybetti, Lübnan’da esamesi okunmuyor. Yemen’de mesela İran’ı bloke etme adına Suudi Arabistan’ın akıl almaz saldırılarına destek çıkıldı. Bu, Yemen’i de kaybetmesine yol açtı.”

Taştekin, ayrıca bu “barışmaların” durumu kökten değiştirmeyeceğini, İran, Suriye ve Rusya’nın olup biteni unutmayacağını, ABD ve AB ile ilişkilerin de düzelemeyeceğini ön görüyor.

Elbette, iç politika da orduyla kurulan ittifakta da benzer bir durum söz konusu. Şimdilik Kürt halkına ve demokrasi güçlerine karşı kurulan ittifakın da bir gün sonu gelecek ve bu her iki taraf açısından hayırlara vesile olamayacak.

Bize gelince... Bölgesel gelişmelerin ve bölgede kayıpların bedeli bize ödettirilmeye çalışılıyor ama birbiri ardına gelen katliamların etkisinden sıyrılmaya başladık.

Demokrasi cephesi yolunda arka arkaya önemli adımlar atıldı. Yakın zamanda demokratik muhalefetin daha derli toplu, daha örgütlü ve daha etkin olduğuna tanık olacağız.

HDP ve diğer bileşenlerimiz öncülüğünde, Ramazan ayı boyunca bir araya geldik, sarıldık, konuştuk, dertleştik, güçlendik, sözleştik.

Önceki akşam Silopi’de gerçekleşen iftar buluşmasının görüntüleri yeter. Hani yine bir iftarda Cumhurbaşkanı’nın basına dahi haber vermeden, kimselere gözükmeden 172. Zırhlı Tugay Komutanlığı’nda iftar açtığı yer.

Cumhurbaşkanı, bir tek Silopili’nin elini sıkmadan geldiği gibi gizlice ayrılmış, askerlerle yemek fotoğrafları o oradan ayrıldıktan sonra basına servis edilmişti.

HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın aynı ilçede halkla birlikte gerçekleştirdiği iftarda ise gazeteciler, izdihamdan dolayı çalışamadıklarını yazdı.

İşte bölgede, özellikle de yakılıp yıkılan kentlerde durumun özeti budur. Fazla söze gerek yok.

Şimdi bayram ziyaretleri vesilesiyle, yitirdiklerimizi bir kez daha hatırlayıp anacağız, birbirimizin ellerini tutup acılarımızı hafifleteceğiz, yakılan yıkılan kentlerimize çimento, insanlarımıza yoldaş olacağız.

Pek çok ilden çok sayıda kadın bayramı yıkılan kentlerde geçirecek. Gençler orada. Başka illerden giden gönüllüler orada.

İmkansız gibi görüneni gerçekleştireceğiz. O kentleri yeniden inşa edeceğiz.

Yıllar önce Maxmur’da, uzaktan görünen yeşilliğin evlerin avlusunda rengarenk çiçeklerle nasıl birleştiğini, çölün nasıl muhteşem bir vahaya dönüştürüldüğünü görmüştüm.

Sonra Maxmur’a ilk gelenlerden, bir karış mesafede her bir akrep yuvası deliğinden günde ortalama yüz akrebin çıktığını; güneşin kavurucu sıcaklığının altında üstelik susuz nasıl bir mücadele verildiğini; o çok zorlu günlerde bile çocukların eğitim programının aksatılmadığını dinlemiştim.

Maxmur’u görünce ve dinleyince, en zorlu anlarda bile “biz örgütlü bir gücüz, akrep tarlasını vahaya çeviririz” derim, büyük bir özgüvenle.  

Yakılan yıkılan şehirlerimizi sadece inşaatla ayağa kaldırmayacağız. Esas; eşitliği, adaleti, dayanışmayı, kendi kendimizi yönetmeyi, doğaya saygıyı, değerleri büyütmeyi, yani kısacası yeni bir yaşamı inşa edeceğiz.

Sadece evlerimizin bahçesine rengarenk çiçekler ekmeyeceğiz, politik ve ahlaki duruşumuzla, Türkiye toplumuna bin bir yolla ekmeye çalıştıkları biat ve milliyetçilik tohumlarını da yok edeceğiz. İyi bayramlar! 


Filiz Koçali