
Mardin Milletvekilimiz Ali Atalan, 3 Ağustos 2014’te barbar IŞİD çeteleri tarafından Şengal’de Êzîdî halkına yönelik gerçekleştirilen katliama ilişkin Meclis’te yaptığı konuşmada şunları söyledi:
3 Ağustos, Şengal-Êzidî toplumuna karşı gerçekleştirilen soykırımın 2.yıl dönümüdür. En az 5 bin insanın katledildiği, bir o kadar da kadın ve çocuğun esir alınıp en barbar yöntemlerle pazarlarda satıldığı biliniyor.Bu soykırım esnasında yaşamını yitiren bütün masum ve mazlumları buradan saygıyla anıyorum.
Bu konuda iki noktayı anımsatmak istiyorum. Birincisi Türkiye Cumhuriyeti hükümeti halen Şengal’de gerçekleşen soykırımı resmen kınamış değildir. İkincisi ise halen Diyarbakır’da 2000’e yakın Êzidî mültecisi, resmi mülteci statüsünü elde etmiş değildir.
Tarihte Mezopotamya coğrafyası olarak bilinen Xaneqîn’den Efrîn’e, Şengal’den Kars’a ve Urmiye’ye kadar geniş bir coğrafyada egemen bir inanç durumunda iken halihazırda maalesef toplam nüfusu 1 milyonun altına inmiş ve şu anda Türkiye’deki sayısı 500’ün altına düşmüştür.
Türkiye'de yoğunluklu olarak Batman, Diyarbakır, Mardin ve Urfa'da yaşayan Êzidîlerin Osmanlı döneminden beri maruz kaldıkları asimilasyon politikaları maalesef Cumhuriyet döneminde de fiilen devam etmiştir. İnançları yok sayıldı, toprakları ellerinden alındı.
40 yıl öncesine kadar Türkiye'de 80 bin civarında Êzidî'nin yaşadığı tahmin edilirken bugün bu sayının dediğim gibi 500'ün altına düşmüştür. 1970’li yıllara kadar farklı kimliklere uygulanan asimilasyoncu politikalarla yıldırılmaya çalışılan Êzidî toplumu, 1975’ten sonra başta Almanya olmak üzere Avrupa’nın çeşitli ülkelerine göç etmek zorunda kaldı.
Zorunlu göç sebeplerine bakıldığında, temel olarak inançlarının yok edilmeye çalışıldığı, özgün inanç ve kültürünün hiçe sayıldığı görülmektedir.
Zamanında göç etmek zorunda kalmış Êzidîlerden biri olarak benim bugün bu Meclis’te olma sebebim, ayrımcı ve ötekileştirici politikaya sizinle birlikte dikkat çekmek, bu ülkenin bir bütün olarak demokratikleşmesine yine umarım sizinle ortaklaşarak katkıda bulunmaktır.
Burada üzülerek söylemeliyim ki, bazı kamu idaresinde görev alan kişiler, devletin silah verdiği köy korucuları ve hatta parti temsilcilerinin kendi konum ve imkanlarından güç devşirerek Êzidîlerin mal-mülkünü işgal ettikleri, arazi sahiplerini tehdit ettikleri ve böylelikle suç işlediklerini görmekteyiz.
Buna rağmen, Avrupa’da yaşayan bütün Êzidîler, ölen yakınlarının cenazelerini istisnasız hepsi kendi topraklarına getirip defnetmekte ve kendi ana topraklarına bağlılıklarını açık şekilde göstermektedirler.
Yıllardır köylerinden, topraklarından uzakta yaşayan Êzidî ailelerin birçoğu ülkelerine geri dönmeyi istemekte, bu noktada gereken yasal güvencelerin sağlanmasını talep etmektedir.
Yok olmak tehlikesiyle karşı karşıya bulunan bu kadim toplumun kültürünü, inancını, toprağını, hak ve hukukunu korumak devletin görevi olmalıdır.
Dolayısıyla Êzidî inancının tanınması, ibadetlerini yapabilecekleri koşulların sağlanması, kutsal mekânlarının koruma altına alınması, işgal ya da terk edilmiş Êzidî köylerindeki tahribatın tespit edilmesi gerekmektedir.
Tam da bundan dolayı, Êzidîlerin göç etme sebeplerinin kapsamlı araştırılması, mağduriyetlerinin giderilmesi, inançlarını özgürce yaşayabilmeleri ve belki de kendi ülkelerine dönme olanaklarını yaratma hedefini kapsayan bu Meclis Araştırma Komisyonu’nun kurulma talebini desteklemenizi bekliyoruz.
Bugün Genel Kurul’un açılışında AKP grubu adına gündem dışı söz alan konuşmacı şöyle dedi: “Dünya’da mağdurlar ve mazlumlar nerede olursa biz de onların yanında olacağız.” dedi. Ben de diyorum ki dünyanın en mağdur ve mazlum topluluklarından biri Êzidîlerdir.