Altan Tan: AKP darbe girişiminden ders çıkarmalı

Diyarbakır Milletvekilimiz Altan Tan, AKP'nin başta Irak ve Suriye politikaları olmak üzere, dış politikalarındaki iflası ile ilgili, Meclis Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada şunları ifade etti:

AKP 2002'de iktidara geldi ve iktidara gelirken denildi ki: "Necmettin Erbakan'ın dış politikası yanlıştı, ABD'ye, İngiltere'ye, İsrail'e, küresel sermayeye karşı çıkan duruşu millî görüş gömleğiydi, biz bu millî görüş gömleğini çıkardık, üç talakla boşandık ve yeni bir dünyaya yelken açtık." Bu yeni Dünya da bütün gücüyle yeni iktidarı destekledi. Sayın Recep Tayyip Erdoğan henüz Başbakan olmamışken, olamamışken -o dönemdeki ayak oyunlarıyla ve Seçim Kanunundaki engellerden dolayı- Amerikan Cumhurbaşkanı tarafından kabul edilmişti, o masaya da o tarih itibarıyla yanında götürdüğü milletvekili olmayan arkadaşları da kabul edilmişti ve bu fotoğraflar bütün Türkiye'ye çok büyük bir başarı olarak takdim edilmişti.

Aynı şekilde, Dünya Yahudi Kongresi, en büyük ödülünü ilk Müslüman lider olarak bugünkü Cumhurbaşkanı'na vermişti ve ondan sonra Türkiye, Avrupa Birliği yolunda bütün önemli adımları atmaya başlayacağını deklare ederek iktidarına başlamıştı, az veya çok bu adımları da bu kanun değişikliklerini de yapmaya başlamıştı.

Peki, ne oldu? Hani "Bütün Aşklar Tatlı Başlar" diye bizim gençliğimizde bir şarkı vardı... Bu aşk mahkemede bitti, karakolda bitti. Arap Baharı'ndan sonra bütün bu işler tepetaklak oldu. Arap dünyasında yıllardır biriken muhalefet patladı. İşte ne olduysa o dönemde oldu, siyasi iktidarın şaftı kaydı. Şöyle bir fikir hâkim oldu: "Biz zaten İslam dünyası olarak yüz yıldır bir esaret altındayız, küresel güçlerin egemenliği altındayız.  Biz hep birlikte bu İslam coğrafyası, Afrika, Asya coğrafyası, yeni bir dünya kurabiliriz ve yeni bir siyaset inşa edebiliriz." Keşke inşa edebilseydik. Ama, keşke hazırlıklı, programlı, projeli ve kadrolu bir hazırlığımız olsaydı. Biz Afrika'da da, Asya'da da, topyekûn İslam ülkelerinde de emperyalizmin bu deli gömleğini yırtabilseydik ve doğru düzgün bir yol haritasıyla bir güç olarak ayağa kalkabilseydik.

Ne oldu bu süreçte İşte, Mavi Marmara olayı oldu. Halid Meşal Gazze'deki Hamas'ın lideri Şam'da Baas Partisinin kontrolündeyken Şam'dan çıkarıldı, Katar'a götürüldü, operasyon başladı ama bir müddet sonra Halid Meşal gidecek yer bulamadı, Mavi Marmara'ya binen arkadaşlara "Biz mi size binin dedik?" diye azarlamalar geldi ve arkasından bütün bu coğrafyadaki kazanımlar bir iskambil kâğıdı gibi devrilmeye başladı. Dün de söyledim, bugün de söyleyeceğim, ayağa kalkmak sözle değil iyi bir proje, kadro, perspektif, vizyon, zaman ve güçle olur.

Yakın döneme gelelim. Yakın dönemde artık Orta Doğu'daki özellikle Suriye politikası üzerinde küresel güçlerle yapılan kavgalar ve yol ayrımından sonra Suriye berbat bir hâle geldi. 7 milyon insan, hatta son rakamlarla 8 milyona yakın insan göç etmek zorunda kaldı, bu rakam ülkenin yüzde 40'ı ve 400 binin üzerinde, 500 bine yakın insan da hayatını kaybetti.

Kürt meselesi çözülemedi, içeride de çözülemedi, Suriye'de de çözülemedi. Bir Rojava meselesi geldi, Türkiye'nin bütün iç siyasetini, dış siyasetini, Orta Doğu siyasetini kilitledi.

On dört sene boyunca ne oldu? 68 general Ergenekon'dan, Balyoz'dan içeriye alındı ki ben "Millî orduya kumpas kuruldu." diyenlerden değilim, olmayacağım da. O bütün davaların boş olduğuna da inanmıyorum, buna da bir büyük parantez açayım. Bu ordu, millî ordu o zaman darbe yapıyordu, şimdi de yapmaya çalıştı. Kurumların tamamı çökmüştür, ordu dâhil. Dünyada böyle bir ordu yok, ikiye bölünmüş, karpuz gibi çatlamış, 200 küsur generali darbenin içine girmiş, kendi Meclisini bombalamış başka bir ordu yok.

Dolayısıyla, bunlardan bir ders çıkaralım. Bir gün Avrupa, bir gün Amerika, bir gün Rusya, bir gün Çin; bugün evet dediğinize yarın hayır, bugün hayır dediğinize yarın evet; buradan bir yere varılmaz.