Anayasa Mahkemesinin kararı TBMM gündeminde

Anayasa Mahkemesinin cezaevinde tutulan milletvekilimiz Gülser Yıldırım’ın başvurusunu reddetmesi, Meclis Genel Kurulunda da gündeme geldi. Karara tepki gösteren Grup Başkanvekillerimiz Filiz Kerestecioğlu ve Ahmet Yıldırım şöyle konuştu: 

Filiz Kerestecioğlu: 

Anayasa Mahkemesi muhteşem kararını vermiş bulunuyor. Gülser Yıldırım tarafından yapılan bireysel başvurudaki tutuklamanın hukuki olmadığına, ifade özgürlüğüyle seçilme ve siyasi faaliyette bulunma haklarının ihlal edildiğine ve soruşturma dosyasına erişimin kısıtlandığına ilişkin iddiaların dayanaktan yoksun olduğuna karar verdi. Yakalama, gözaltına almanın hukuka aykırı olduğuna ilişkin iddianın ise başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna hükmetti. Gerçekten sormak istiyoruz, Anayasa Mahkemesi bunun için mi bir yıl bekledi? 

Bir mahkeme kendi kararını izlemiyor

Siyasetin yargı üzerindeki etkisinin, yargıyı yönlendirmesinin açık bir şekilde devam ettiğini görüyoruz. Bir mahkeme kendi içtihadını uygulayamıyor. Bu ülkenin en önemli, en etkili mahkemesi milletvekillerinin tutuklu yargılanmamasına ilişkin kendi kararını uygulayamıyor. Hiçbir insan, ülkede adalete erişimden söz edemez durumda; sadece milletvekillerimiz için değil, bunu bütün ülke kamuoyu için söylemek mümkün.

Siyaseti yargı yoluyla yapıyorsunuz

Meclis Başkanlığına sunulan fezlekelerin arasında HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş'a, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'na ait olanlar da var. Vekillerimiz bir yıldır tutuklu olmalarına rağmen, hâlen haklarında fezlekeler gelmeye devam ediyor. Neden bu fezlekeler hep muhalif parti milletvekillerine gönderiliyor? Siyaset içerisinde o güçlü sözü söylemesini istemediklerinizi yargıyı elinizde tutarak, yargı yoluyla engellemeye çalışıyorsunuz. Siyaseti yargı yoluyla yapıyorsunuz siz. Yargıyı alet hâline getirmiş durumdasınız. 

Zarrab'ı soruyorsunuz tutuklu vekiller umurunuzda değil 

Dışişleri Bakanlığına soruyoruz: "5 gündür haber alamıyoruz" dediğiniz Reza Zarrab hakkında bilgi almak için ABD'ye yazılı nota veriyorsunuz. Bu Meclisin tutuklu 11 milletvekili sizi ilgilendirmiyor, Reza Zarrab'ı soruyorsunuz. Niye soruyorsunuz? Gerçekten merak ediyor Türkiye, niye soruyorsunuz? Hangi yolsuzluklar ortaya çıkacak, kimin ilişkileri ortaya çıkacak? Bunun için mi soruyorsunuz?

"Tutuklama bir tedbir olmaktan çıkarılmış, bir cezalandırma aracına dönüşmüştür" sözünü söylemek buradan, bir klişe ve gerçekten artık zül geliyor. Sıkıyönetim mahkemelerinde de bulundum, DGM'lerde, özel yetkili mahkemelerde de bulundum ama bugün bu ülkeyi, bu ülkenin yargısını hepsinden beter bir hâle getirdiniz. Gerçekten, artık "Yargı bağımsızlığı, hukuk devletinin vazgeçilmez temel ilkesidir" deniyor ya, böyle bir devlet yok artık. Ne yargı bağımsızlığı var ne hukuk devleti var.

Araştırma önergemizi reddedin, size bu yakışır 

Apaçık bir vesayet hukuku yarattığınız bu ülkede, hiçbir vesayeti falan da kaldırmadınız. Kaldırdım dediğiniz vesayetçilerle şimdi kol kola -tıpkı o "Fethullahçı savcılar" dediğiniz savcıların yaptıklarını yaparak- aynı yolda yürümeye devam ediyorsunuz. O yüzden, araştırma önergemizi reddediniz. Size bu yakışır ve bu, bize değil, size dert olsun diyorum.

Ahmet Yıldırım: 

Anayasa Mahkemesi, Türkiye'de ortak yaşam kültürünü paramparça eden bir kararın altına imza atmıştır. Hem de öyle ki şunu demiştir: "Ben eski kararlarımı gerekirse siyasallaşmış yargı hâlimle yerle yeksan ederim. Kendi kararlarımı bile tanımam, içtihatlarımı, evrensel hukuk normlarını ayaklarımın altına alarak bunu yaparım."

Ne diyormuş? "İç hukuk yolları tüketilmemiş tutuklu milletvekilleri için." Sormazlar mı adama, rüsva etmezler mi adamı, Balbay kararında iç hukuk yolları mı tükenmişti, kime ne anlatıyorsunuz siz? Kalkın dürüstçe "Siyasetten, siyasi iktidardan korkuyorum, özgür karar veremiyorum" deyin. Biz zaten Anayasa Mahkemesinden hukuki karar falan beklemiyorduk ama belki bu ülkeyi oluşturan halkların ortak yaşam kültürünün kadrine bir adım atarlar diye bekliyorduk.

Dürüstçe "Siyasi iktidardan korkuyorum" deyin 

Biz birileri gibi "Anayasa Mahkemesi kararını tanımıyoruz, saygı da duymuyoruz" da demeyeceğiz ama şunu diyeceğiz, "Yargı siyasallaşmıştır" diyeceğiz, "Bu karar siyasidir" diyeceğiz, "Ülkenin bir bölümüne düşman hukuku uygulanmıştır" diyeceğiz. Bu karar, bu ülkede 6,5 milyon oy almış bir siyasi partiye, onun seçilmişlerine karşı uygulanan düşman hukukudur. Öbür türlü, kim bu yargıyı kutsamış, kim tanımamış, kim saygı duymuş duymamış, işin orasında değiliz.

Anayasa Mahkemesi, bu ülkede, siyasetler arasına, siyasi partiler arasına, sosyolojik katmanlar arasına ayrımcılık ve nifak tohumları ekmiştir. Bu yönüyle de Anayasa Mahkemesinin bu kararının bizim açımızdan bir tutarlılığı yoktur. Bir kere, üç yıl önce almış olduğu kararla ve onunla çelişerek kendini rüsva hâle getirmiştir, "Ben kusura bakmayın, korkuyorum, siyasi iktidardan kaynaklı olarak özgür karar veremiyorum." demiştir bugün. Bunun dışında bu kararın bizim için hiçbir hükmü yoktur. Neymiş? İç hukuk tükenmemiş. Haberal kararında iç hukuk mu tükenmişti, Balbay kararında iç hukuk mu tükenmişti? Niye bu kadar çelişiksiniz, niye bu kadar kendinizi, saygınlığınızı yerle bir eder duruma geliyorsunuz?

Biz hâlâ aklımızı, ahlakımızı, vicdanımızı yitirmedik

Yargının bütün toplumu oluşturan kesimlere yaklaşımında bir eşitsizlik var. Devletin ahlaki ve vicdani normlar ölçüsünde kendi halkına yaklaşımında bir eşitsizlik var. İşte, en bariz örneği, bugünkü Anayasa Mahkemesi kararıdır. Birileri, bizim, bu kararın tarafsız ve bağımsız yargının ürünü olduğumuza inanmamızı bekleyebilir. Bu ülkede yargının tarafsız ve bağımsız olduğunu söyleyen, kendini kandırmaya çalışıyor, kendi akli melekeleriyle alay ediyordur. Şunu ifade edelim: Biz, hâlâ aklımızı, ahlakımızı, vicdanımızı yitirmedik.

AYM ruhunu iktidara teslim etti

Siyasi iktidar bu ülkeyi olağan koşullarda yönetmekten ayrılmıştır. Siyasi iktidar bu ülkede tarafsız ve bağımsız yargının kendisi için bir kâbus olacağını çok iyi bilmektedir. Anayasa Mahkemesi kararı uzunca bir süreden beri bu ülkenin üzerine düşmeye, düşürülmeye çalışılan kara leke gibi düşürülmüş yeni bir kara lekedir. Neymiş? İç hukuk tükenmemiş. Ya, adama sormazlar mı? Balbay kararında, Haberal kararında, Engin Alan karında iç hukuk tükenmiş miydi ki siz ele alıp bu konuyu bir karara vardınız? Anayasa Mahkemesi kendisini ruhunu, varlığını siyasi iktidara ve onun despotizmine teslim etmiştir. 

17 Kasım 2017