HDP Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'a Lice Katliam davasını sordu.

Aydoğan'ın önergesinin gerekçesi şu şekilde:

"30 yılı aşkın süredir Kürt Siyasal Hareketi ve devlet arasında süren çatışmalı süreç sonucunda devlet görevlilerinin birçok katliamda rol oynadığı ortaya çıkmış ancak bu katliamları içeren dava dosyaları ya takipsizlikle sonuçlanmış ya da katliamda ilişkisi bulunduğu iddia edilen kişilerin yargılanmasına engel oluşturan birçok bürokratik engel çıkmıştır. Kamuoyunun da bildiği üzere 22 Ekim 1993 yılında Diyarbakır’ın Lice ilçesinde 16 kişi katledilmiş, çok sayıda ev ve işyeri yakılarak yüzlerce kişi göçe zorlanmıştır. 17 kişinin katledildiği ve onlarca kişinin yaralandığı olayla ilgili dava, 21 yıl sonra başlamıştı. Ancak yakın tarihte Diyarbakır'dan Eskişehir’e oradan tekrar Diyarbakır’a gönderilmiş, burada Terörle Mücadele Kanunu 10 uncu maddeyle yetkili ağır ceza mahkemesi olmadığı gerekçesi ile dava İzmir’e taşınmıştı. İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ne taşınan davanın ikinci duruşmasında yargılama, HSYK 17. No'lu genelgesi ve 5271 Sayılı CMK'nın 161/5. maddesine dayanarak durdurulmuş ve mahkeme, davanın sanıklarından Hatipoğlu’nun “ildeki en yüksek kolluk amiri olarak hakim-savcıların hükümlerine tabi olduğunu, bu nedenle dava açılmadan önce izin alınmış olması gerektiğini” şeklindeki sanık avukatının talebini kabul ederek davayı durdurup dosyayı HSYK’ya göndermiştir."

Aydoğan önergesinde şu sorulara yer verdi;

"Mahkeme heyeti davanın durdurulması kararını verirken, davanın sanıklarından Albay Eşref Hatipoğlu’nun, ildeki en yüksek kolluk amiri olarak hakim-savcıların hükümlerine tabi olduğunu, bu nedenle dava açılmadan önce izin alınmış olması gerektiği gerekçesine dayandırarak vermiştir. Bakanlığınızca söz konusu bu gerekçe aynı zamanda emir komuta zincirini de kapsamakta mıdır? Kapsamakta ise sanık Albay Eşref Hatipoğlu’nun sanık olduğu dava aynı zamanda Hakim-Savcı hükümlerini kapsarken bu kapsama HSYK kurumsal kimliği ile girmekte değil midir?
Başta Anayasa olmak üzere hiçbir kanun, hiç kimseye birden çok kişiyi aynı sebeple öldürme, halkı isyana ve birbirini öldürmeye teşvik, cürüm işlemek üzere teşekkül oluşturmak görevi vermemiştir. Ve bu suçların işlenmesi adliyeye bağlı görev kapsamında olmadığı gibi aynı zamanda savcılığın emir ve talimatıyla yapılması da mümkün değildir. Bakanlığınıza göre 22 Ekim 1993 yılında Diyarbakır’ın Lice ilçesinde gerçekleşen katliam bir görevi kötüye kullanma suçu mudur? Söz konusu katliam bir kişisel suç değil ise Adalet Bakanı olarak adaletin tescili için bir girişimde bulunacak mısınız?
Kürt sorununun çözümü için PKK lideri Sayın Abdullah Öcalan ve devlet yetkilileri arasında 2013 yılı başlarından bu yana sürdürülmeye çalışılan demokratik çözüm ve barış diyaloglarının daha sağlıklı bir sürece evrilmesi için Adalet Bakanlığı olarak destekleyici bir çalışmanız bulunmakta mıdır? Bu gibi insanlık dışı suçları kapsayan dava dosyalarının zaman aşımına uğramasından dolayı kapanması, takipsizlikle sonuçlanması veyahut tıpkı Lice katliamı dava dosyasının durdurulması kamuoyu vicdanını etkileyeceğini düşünüyor musunuz?
Bakanlık olarak Kürt sorununun çözümsüzlüğü sarmalının insanlık dışı sebeplerinden sadece biri olan ve devlet görevlilerinin de içerisinde olduğu bu gibi katliam dava dosyalarının kapanmasının önlenmesi yönünde hukuki bir çalışmanız bulunmakta mıdır? Bakanlığınızca bu gibi katliam dava dosyalarının kapanmasını önlemenin aynı zamanda Kürt sorununun çözümü yönünde bir destek olacağını düşünüyor musunuz?"

16.09.2014