
Parti Sözcümüz Ayhan Bilgen, Meclis'te devam eden bütçe görüşmelerinde, sivillerin Halep'te yaşadığı insanlık dramına dikkat çekti. Bilgen, Türkiye'nin dış politikadaki tutarsızlığının bedelini sivillerin ödediğini ifade ederek, Halep için gösterilen duyarlılığın Cizre için, Sur için gösterilmediğine de dikkat çekti.
Bilgen, şu ifadeleri kullandı:
Devletler savaşır, bedelini sivil halk öder, insanlar öder. Suriye’de beş yıldır bir devletler savaşı var. Bundan 25 yıl önce çok benzer bir süreci Irak yaşadı. Biz iki yıldır bu kürsülerde Irak’ta Türkmenlerin yaşadığını hatırlatıyoruz, diyoruz ki: O zaman da Türkmenler Türkiye tarafından örgütlendirildi, desteklendi ama sonra Türkiye'nin siyasi tavrı değişti, Türkmenler ortada bırakıldı. Türkiye ile Irak rejimi arasındaki ilişki Türkiye’deki iktidar değişikliğiyle birlikte değiştiği için bunun bedelini Irak Türkmenleri ödedi.
Şimdi Türkiye’de bir iktidar değişikliği yok ama Suriye politikasında bir değişiklik var. Dolayısıyla, bunun bedelini de galiba en ağır biçimde Türkiye tarafından da desteklenmiş kitleler ödemek zorunda kalıyorlar.
Dış politikadaki değişikliğin bedelini siviller ödüyor
Bunun ne karşılığında olduğunu, bundan birkaç hafta önce, özellikle, Halep’le ilgili Rusya’dan gelen ricaların içeriğinin ne olduğunu ne yazık ki biz öğrenemedik. Ama yaşananlardan tahmin edebiliyoruz. Oradan çekilip başka bir talepte bulunulduğunu, başka bir kırmızı çizgide ısrar edildiğini yani artık Esad’ı devirmenin zaten mümkün olmadığını, diğer muhalif grupları da desteklemenin reel koşulları kalmadığını tahmin edebiliyoruz. Bunun bedeli sivil toplum tarafından, halk tarafından, çocuklar tarafından ödeniyor.
Bu, “Biz oradan çekilmeyi sağlarız ama karşılığında siz de Rojava’da, Kobani’de Kürtlerle ilgili birtakım taleplere fırsat vermeyin” uzlaşmasıysa, ne yazık ki ne akılcı bir politika ne de insani bir politikadır.
Kürt sorunu dış politikayı esir almış durumda
Ne yazık ki Kürt sorunu bir kez daha Türk dış politikasını, Türkiye’nin Suriye politikasını esir almıştır, rehin almıştır. Yani sırf Suriye’de Kürtlerin bir bölgesel etkinliği, gücü olmasın diye Türkiye zarar görüyor. Türkiye'nin barışını tehdit etiği gibi, Suriye’deki Sünni Araplara da zarar veren bir noktaya gelmiş durumda.
Esat da terörle mücadele ettiğini söylüyor
Halep’le ilgili insani yardım çağrıları ne kadar doğalsa, zorunluysa, hayatiyse, insaniyse; Cizre’de, Sur’da, Nusaybin’de, Şırnak’ta mağdur olan insanlar için de o kadar doğal. Yüz binlerce insan yerinden ayrılmak zorunda kalmışsa o dayanışmanın Türkiye'nin batısında gösterilmemiş olması, Halep için gösterilen duyarlılığın Cizre için, Sur için gösterilmemiş olması toplumda bir kırılmaya, bir incinmeye ve ortak yaşama iradesiyle ilgili ciddi bir kayba dönüşmektedir.
Suriye haber sitelerini takip edenler gayet net bir karşılaştırma yapabilirler. Suriye resmi yayın organlarına baktığınızda beş yıldır Suriye’de sadece terörle mücadele edilmektedir, hiçbir sivil zarar görmemektedir, siviller asla hedef alınmamaktadır, Suriye rejimine karşı kafa tutan terörist örgütler imha edilinceye kadar, son terörist öldürülünceye kadar mücadele yürütülmektedir.
Çin’in Doğu Türkistan’da Uygurlara yaptığı neyse, İsrail’in Filistin’e yaptığı karşısında ne tavır sergiliyorsanız, Suriye için ya da başka ülkeler için de aynı tutarlıkla olmalısınız. Tabi, kendi ülkeniz için de aynı yaklaşımla hareket etmek zorundasınız.
15 Aralık 2016