Ayhan Bilgenin, MYK toplantımızın kararlarına ilişkin açıklaması

15 Temmuz'un hemen ardından darbe girişiminin araştırılmasını Meclis’te dile getiren ilk HDP’dir. Kurulan araştırma komisyonuna AKP bir ay geçtikten ve Meclis tatile girdikten sonra üye verdi. Tatile girecek komisyona son anda isim vermek AKP'nin bu konuda ne kadar gönülsüz olduğunu gösteriyor. Komisyon ancak Ekim’de Meclis açıldığında çalışmaya başlayabilecek.

Anayasa çalışmalarında Meclis’in üçüncü büyük partisini yok sayan yaklaşımları, siyasi etik açısından eleştiriyoruz. Bu açık bir dışlama ve ayrımcılıktır. Umarız, bunun yaratacağı siyasi sonuçları, iktidar ve muhalefet partileri kendi kitlelerine ve tarihe anlatabilecek argümanlara sahiptirler.

Anayasa yapım konusunun, içeriği kadar yapım aşamasının da değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. “Bayramdan önce müjde verebiliriz” söylemleri dağın fare doğurması yaklaşımı olarak ortaya çıkacak. Korsan bir girişimdir. Resmi kayıt almamak, yasal partiyi yok saymak, merdiven altı fason imalat çabasıdır. Bu anlayışın sistematik yapısal bir anlayışa dönüştüğüne dikkat çekmek istiyoruz.

HSYK ile ilgili, devlet memurlarının geri dönüşü, askeri yargı gibi konularda şimdi yapılmak istenen düzenlemeler, geçmişte yaptığımız anayasa önerilerimizde ne kadar haklı olduğumuzun göstergesi.
MYK toplantımızda, KCK'nin çağrısıyla ilgili tartışmalar yürütüldü. Türkiye'de kanın durması için daha önce çağrılarımızı yaptık. KCK'nin girişimini önemli buluyoruz. Fırsat olarak ele alınması gerektiğini düşünüyoruz. Dış politikada Kürtleri düşmanlaştıran yaklaşımlardan kaçınılması, içeride barışçıl ortama dönülmesi bakımından bu çağrının boşa çıkarılmamasını öneriyoruz.

1 Eylül Dünya Barış Günü’ne ilişkin planlamalar yapıyoruz. 1-7 Eylül tarihleri arasında miting ve etkinlikler düzenleyeceğiz. Türkiye'nin batı illerinde emek ve demokrasi güçlerinin yapacakları eylemlere destek vereceğiz. Van, Urfa, Muş ve Hakkari gibi bölge illerinde ise daha kitlesel eylemlere hazırlanıyoruz.

15 Temmuz öncesinde “Türkiye’de darbe dönemi bitmiştir. Bir daha darbe olmayacak” diyorlardı, ikazlarımıza kulak tıkıyorlardı. Bir kez daha uyarıyoruz. Antep bir iç savaş provasıdır. Bunu murat ettiğimiz için söylemiyoruz, tehlikeyi gösterip bertaraf etmek için söylüyoruz. Tedbir almayanların bunun sorumluluğunu taşıyacakları konusunda uyarıyoruz. 

Sivilleri hedef alan katliamın üzerinden saatler geçmeden partimizi hedef alan açıklamaların yapılması kaygı vericidir. Taziye ortamlarının devam ediyor olması nedeniyle siyasi polemik yapmayı, siyasi ahlak açısından doğru bulmuyoruz. Ama verilen mesajlar katliamla birlikte düşünüldüğünde tüyler ürperticidir. Katliam yerine neden ambulansın geç gittiğinin hesabını vermek yerine, “HDP neden oraya erken gitti” diyerek resmi açıklama yapılmaktadır.

Cenaze ortamlarındaki tepki, bir karşı tepki gösterilecek durum değil, anlaşılması ve ders çıkarılması gereken durumlardır. Hem mezarlıkta hem taziye ortamında siyasi partilerin bir arada olması için elimizden gelen çabayı eş başkanlarımız, milletvekillerimiz, arkadaşlarımız göstermiştir. AKP'li bakanların, parti yöneticilerinin, sözcülerinin yaptığı açıklamalar, seviyesi düşük hayret verici açıklamalardır. Kendi milletvekilleri hangi partinin ne kadar oy aldığına dair rakamları paylaştılar. 
Parti sözcüsünün bizi bununla suçlaması şaşırtıcıdır. Ya kendi partilerinin açıklamalarından haberleri yok, ya da kendi suçlarını bastırmak için uğraşıyorlar.

29 Haziran'da Antep için araştırma önergesi verdik. AKP reddettiği için bu araştırmalar yapılamadı, o şehrin nasıl bu noktaya geldiğini cenaze sahipleri de Antep'te yaşan herkes biliyor. 
15 Temmuz'da darbe oldu. Ankara'nın merkezinde Genelkurmay merkezinde ne olup bittiğini bilmeyeceksiniz ama örgütlerin merkezlerinin birlikte çalıştığını ileri süreceksiniz. Güvenlik politikaları bu kadar ciddiyetsizliği kaldırmaz. Sizin kendi ülkenizde ne olup bittiğinden haberiniz yok ama terör örgütlerinin nasıl çalıştığına ilişkin ahkam kesiyorsunuz.

Bu katliamın KCK açıklamasından sonra yapılması dikkat çekicidir. Daha fazla kanın akmaması için daha fazla zaman kaybedilmemesi için siyasi iktidarın sorumluluk alması gerektiğinin kanaatindeyiz. Geçmişte IŞİD dememek için kokteyl terör diyorlardı şimdi bunu daha kurumsal olarak ifade etmeyi tercih ediyorlar. Cumhurbaşkanı ilk gün 'IŞİD'e yakın bulgular var' dedi ama AKP sözcüsü onu tekzip etmek ister gibi 'IŞİD yapmış da olabilir ama yapmamış ta olabilir' diyerek IŞİD'in yapmadığına toplumu ikna etmeye çalışıyor.

Her şart altında HDP sorumlu, sanki ülkeyi HDP yönetiyormuş gibi yaklaşım sergileniyor. Antep, Urfa, Hatay gibi şehirlerde sınır ticareti rakamlarına AKP sözcüsü bir kez daha baksın. Sınır kapıları IŞİD'in kontrolündeyken, "ticaret" rakamlarındaki büyüklüğe, bir de IŞİD’in kontrolünden çıktıktan sonraki rakamlara bakılmalı.